2.BÖLÜM

4013 Words
Muzaffer karşımda ki koltuğa oturdu, minik mavi gözlerinde merakla beni inceliyor neyim olduğunu çözmeye çalışıyordu. O kadar dikkatli bakardı ki çocukken beynimden ne geçerse okur zanneder karşısında bir şey düşünmemeye çalışırdım. Medyum değil beni gerçekten tanıyan kişiydi, neredeyse onun kemikli ellerinde yoğrulmuş şekillenmiştim. Gözümü açtığımdan beri hayatımın parçasıydı. Babaannemin ilk kocasının çocukları olduğunu yıllar sonra öğrenmiştim. Babaannem ölmüş olan ilk kocasından nefret etse de iki çocuğuna kol kanat germiş onları aile dışında bırakmamıştı. Onlarda karşılığını fazlasıyla veriyorlar aynı kandan gibi davranıyorlardı. “Ülkene niye hiç gitmedin?” “Bir iki kez gittim öz annem tarafından hiç hoş karşılanmadım. Babam olacak hayvan her türlü eziyeti yapsa da babaannen bizi dışlamadı. Benim, bizim ailemiz siz oldunuz, gençken bu sorun olurdu. Yaş ilerleyince kim iyi davranırsa aile ona dedim. Söyle bakalım derdin ne?” Elimle çevremi gösterdim “Sıkılıyorum Muzaffer” “Senin yerinde olmak isteyen çok kişi var, para içinde yüzüyorsun bir dediğin iki edilmiyor” “Bunları ben istemedim, zorla önüme koyup yapacaksın dendi” “Dedenin, babanın mirası, reddetme lüksün yok” “Durumları değiştirmeye çalışıyorum, bu kadar işi üstlenemem.” Murtaza kahkahayla gülmeye başladı, yine krize girmemesini umdum. Baştan sona acayip bir adamdı ne zaman gülecek olsa kendini durduramazdı. Bu sefer çabuk kesti… “Vay Oleg Alex Veles, karının kanatları altında rahat yaşamaya alışınca sorumluluk zor geldi desene şuna” Öfke içimde büyüyordu “Rahat mı yaşadım? Bir düşün bakalım çocukluğumdan hatta bebekliğimden beri esir hayatı yaşattınız. Arkadaş edinemedim, gençliğimi yaşamama izin vermediniz. Varsa yoksa babaannem ve kasaba halkının Vera’dan alacağı intikamdı. Bu boktan şirket sırf benim değil kasaba halkının, ben işleri düzeltmek için kıçımı yırtarken onlar alacakları paraya bakıyor.” “İki yıl öncesine kadar onlar seni besledi” “Kurbanlık koyun olarak beslediler… Hepiniz para için, parçalara ayırması için beni Vera’nın önüne attınız. Ne düşündüğümü ne hissettiğimi hiç düşünmediniz” “Senin canın fena sıkılmış aslanım, biraz tatil yap. Birkaç kadını yatağına at keyfin yerine gelir” Ceketimi çıkarıp koltuğa fırlattım, kravatımı gevşetip yeniden masamın başına geçip oturdum. Bunlar beni asla anlamayacaklardı… “Bırakalım bunları Vera’nın ödeme yaptığı hesabın kime ait olduğunu bulabildin mi?” “Karın ölünce para akışı kesildi, hesabın izini süremedik.” “Karın deme o benim hiç bir zaman karım olmadı. Bir daha söylersen kalbini kırarım” Kimin nesi bilmediğimiz birine veya birilerine oldukça yüklü para aktarımı yapılmış, hesap birden buhar olmuştu. Vera kime, neden bunca parayı aktarmıştı? Aile tümden yok olsa da izleri duruyordu. İki yıldır şirkete herhangi bir komplo düzenlenmemişti… Eninde sonunda yine bir facia yaşayacağımızdan emindim… Bunun olmaması için ne mümkünse yapıyor tüm işleri garantiye alıyordum. Babamın düştüğü tuzağa düşmeye hiç niyetim yoktu… “Bana yeni bir asistan gerek, erkek olmasını istiyorum” “Neden şimdikinin ne kusuru var, özellikle kendim seçtim üniversite mezunu iki dil biliyor, ofis ve yatak işlerinde uzman” Muzaffer bu koca kıçlı kadını bilerek seçtiğini kendi ağzıyla itiraf ediyordu. Neredeyse çocukluğumdan beri yatağıma kadın sokmaya bayılırdı “İşte son dediğin yüzünden istemiyorum, her önüme geleni yatağa atma zamanlarım geçti” “Ah bende tam bunu konuşacaktım, evlenme zamanın geldi Veles şirketine varis bırakmalısın” Onun attığı kahkahanın bir benzerini tekrarladım “Bir buna karışmadığınız kalmıştı” “Vladimir’in torunu Faina tam sana göre. Geniş kalçalı sağlıklı çocuklar doğurur” “Bu kadar saçmaladığın yeter Muzaffer, Faina daha çocuk” “On sekiz yaşında, çocuk değil kadın” Muzaffer tek başına karar verip bu sözleri bana söyleyecek kadar aptal değildi, kimin başının altından çıktığı çok ortadaydı “Hayatıma karışmaktan vazgeçin. Babaanneme söyle beni dolduruşa getirmek için seni kullanmaktan vazgeçsin” “Gelince kendin söylersin, telefonda başımın etini yiyor. Kendisi Türkiye’de keyif çatıyor… O hesabı yine didikleyeceğim bu hayatta hiçbir şey gizli kalmaz. Sende sözümü dinle bir iki gün tatil yap” Diyeceğini demiş, geldiği gibi çekip gitmişti, uzun süre arkasından kapattığı kapıya baktım… Konuşacak, gerçekten konuşacak birine, işinin ehli güvenilir psikoloğa ihtiyacım vardı, ruhumu rahatlatmalıydım. Yabancı birine anlatacak olsam hayatımın ayrıntıları tüm dünya gazetelerine manşet olurdu. Tabii ya Selim niye aklıma gelmemişti, güvenebileceğim birkaç kişiden biriydi… “Sel müsait misin?” “Senin için her zaman müsait olacağımı bilirsin” “Sana ihtiyacım var” “Tüm randevularımı iptal ediyorum evime gel yemek yer sohbet ederiz” Hayatımın ayrıntılarını biliyordu, rahat konuşabilir içimde kıvrılıp duran yılanlardan kurtulmam için yardımcı olabilirdi. “Evin olmaz, iş yerin daha uygun… Dostluğun değil doktorluğun gerek” “İkisi birden senindir” Yeri fazla uzak değildi, arabamın üstünü açtım temiz havaya ihtiyacım vardı. Kendi ülkemin değil başka bir ülkenin havasını solumak istedim. Burada olmayan, olmayacak olan insanları özledim. Bana bağlı olan olayların içinde olup zarar gören insanların, buna rağmen sırtımı yaslayacağım dağ olmalarını özledim. Ülkemde onlarca düşmanım vardı, rakip şirketler, Vera yüzünden karılarını kızlarını kullanıp attığım kodamanlar tökezlemem için fırsat kolluyorlardı. Nefes alamıyordum… Her an tetikte olmak, nereden zarar geleceğini bilememek, kimseye güvenememek beni yıpratmaya başlamıştı. Gönlüm her şeyi bırak, özlediğin kadını kap kaç diyordu. Teklif etsem benimle gelir miydi? Kesinlikle gelmezdi, benden nefret ettiğine emindim… Selim beni kapıda karşıladı, çok çökmüştü yüzündeki kırışıklıkları görmek beni üzdü. Onunla birlikte olmaya bayılırdım. Çevresinde birini görünce yapmadığım kalmazdı. Karısı Tatyana’ya çektirdiğim eziyet yüzünden babaannemden güzel bir dayak yemiştim. Uzun süredir görüşmemiştik, Tatyana’ya kanser teşhisi konunca Amerika’ya gitmişlerdi ne yazık ki üç yıl süren yoğun tedavi bir işe yaramamış geçen ay ölmüştü. Bir aydır matemdeydi birkaç gün önce işine yeniden başlamıştı. Abisinin aksine oldukça ufak tefek adamı kucakladım “Başın sağ olsun Selim” “Çok çekti, kurtulduğuna seviniyorum ama özlemi yüreğimi kor gibi kavuruyor” Aşk böyle bir şey olmalıydı, sevdiğinin bir daha acı çekmeyeceğine sevinip, özlemiyle yanmak… “Gel bakalım dertlerine derman olabilecek miyim?” Ofisi kendi gibi küçüktü, iki taraflı pencerelerden gelen ışıkla aydınlıktı. Elimle deri kanepeyi gösterdim “Buraya uzanacak mıyım?” “Kendini nasıl rahat hissedersen öyle davran, beni doktor olarak istediğine göre yorum yapmadan anlatacaklarını dinleyeceğim” Koltuğa oturdum, önüme bir bardak suyla peçete koydu “Suyu anladım da peçete niye?” “Kim bilir belki ihtiyacın olur” Çocukken babaannemin baskılarından bunaldığımda ağlardım, erkekler ağlamaz diyerek attığı tokatı hala unutmuş değildim. “Erkekler ağlamaz” sanki tokatın acısı yanağımda gibi ovuşturdum henüz yedi yaşında ki çocuğu erkek yerine saymıştı. “Onu diyenler halt etmiş, ağlamak insani bir duygudur. Bazı acılar ağlamakla akar gider… Başla bakalım” “Çocukluğumdan mı?” “İstediğin yaştan…” “Yaşadıklarımın çoğunu biliyorsun zaten” Uzansa mıydım kanepe oldukça davetkâr görünüyordu. “Bilmiyormuşum gibi anlat, ilk kez gördüğün biri olduğumu düşün” Derdini anlatmaya gelenlerin nasıl davrandıklarını bilmiyordum, şimdilik otursam da olurdu. Sırtımı yumuşak deri koltuğa yaslayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum. “Hayatımın ilk anları babaannemden dinlediklerim. Büyük annemler çok çocuklu fakir bir aileymiş. Evden bir boğaz eksilsin diye daha reşit olmadan inşaatlarda çalışmak için gelen Türk işçilerden biriyle evlenmiş, bunun ayrıntılarına girmek istemiyorum” “Olayları bilsem de anlat Oleg” “Ne de olsa babandı” “Babam olması kötü insan olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İstersen burayı ben özetleyeyim… Babam büyükannenle evlendi… Önceki evliliğinden iki çocuğu olduğunu söylemeden Türkiye’den getirip bizi Katya’nın önüne bıraktı, tabii kadıncağız mecburen bizi kabullendi. Beslenecek dört boğaz olunca aile iyice sefalete düştü, kavgalar, dayaklar başladı çok zor günlerdi… Babam sadece babaanneni değil bizi de döverdi. Kumar oynamaya başladı, çoğunlukla kaybederdi. Bir gece geç saatlerde kendi gibi sarhoş iki arkadaşıyla eve geldi bizi odaya kilitledi, abimle kulağımızı kapıya dayadık kötü bir şeyler olacaktı. Babam demeye utandığım adam babaannene kumar borcunu ödeyemediğini arkadaşlarıyla yatması gerektiğini söylüyordu. Katya olmaz dedikçe vurmaya başladı, çığlıklarını duyuyor kapıyı açamıyorduk. Evin kapısının yumruklandığını sonra da kırıldığını duyunca sevindiğimi hatırlıyorum, kurtarmaya gelmişlerdi. Babam ve o iki adamı meydanda çok kötü dövüp kasabadan attılar. İki gün sonra babamın cesedi nehirde bulundu. Büyük ihtimalle diğer adamlar öldürmüştü. Öz anneme babamın öldüğüne dair haber verildiği halde bizi istemedi… Ailesi karşı çıksa da Katya bizi geri göndermeyi reddetti. Ona ölene kadar minnettar olacağım. Babam öldükten bir yıl sonra Glep Veles’le evlendi, yeni kocası bizide kabullendi, babamızın yapmadığı babalığı yaptı. Abimin de benimde neyimiz olduysa onun sayesindedir. Mükemmel bir adamdı. Şimdi devam et… ” Babaannemle iki kardeşin çektiklerini, yaşadıkları zorlukları sadece dinlemiş o anları yaşamamıştım. Zaman içinde üçünden biri geçmişi anlatırken yüzlerinde beliren acı dolu ifadeye içim acırdı. Çok fazla eziyet çekmişlerdi… “Büyük Annemi kurtarmaya gelen kasabalıların arasında Galep Veles adında genç bir adam varmış. Kasabaya kamyonuyla mal getirir, mal götürürmüş. Bir süre sonra büyükannemle evlenmişler. Babam doğmuş, dedem nakliye işine kasabalıları da dâhil etmiş. İş için kasaba dışına gidenler geri döndükçe şirket daha çok büyümeye başlamış. Her katılan sembolik olsa da şirket ortağı olmuş babam büyüyünce babasına yardım etmeye başlamış. Dedem aniden kalp krizinden ölmüş. Herkes şirket dağılacak diye düşünürken babam, dedemin mirasını geliştirerek devam etmiş. Sadece yurt içi değil, uluslararası nakliye şirketi olmuş, sonra inşaat işlerine girmiş. Annem Larissa’yla evlenmiş… Ablam doğmuş. Şirket büyüdükçe babam her yere yetişemediğinden kendine yardımcı aramaya başlamış. Babaannem İvan isimli yeni müdürden ilk gördüğünde hiç hoşlanmadığını söylemişti. İvan müdür olarak işe başlamış. Babaannem işlerin büyüdüğünü, büyüdükçe sorunların büyüdüğünü söyledi… Hissedar ödemeleri zamanında yapılmayınca insanlar isyan eder olmuş. İş olunca kasabaya dönen aileler, yine şehre göç etmeye başlamışlar. Babam şirkete olan ortaklıklarının devam edeceğini adreslerine paylarının gönderileceğini söylediğinde, hisselerini müdüre devrettiklerini söylemişler. Küçük bir pay olduğundan babam önemsememiş. Annem bana hamile kalmış, hamileliği çok zor olunca. Babam işten çok, evde zaman geçirmeye başlamış. Ben doğduktan sonra babam işlere eskisi gibi önem vermez olmuş. Müdürün genç karısı Vera muhasebeci olarak şirkette çalışmaya başlamış tüm hesaplar onun elindeymiş. Babaannem babamı çok kere uyardığını, işi bu kadar boşlama desede, babam dinlememiş. İki yıl boyunca hiç şirkete uğramamış babaannem neden olduğunu bir türlü anlamadığını söyledi. İlk hissedarlardan birkaç kişi, babama şirkete geri dönüp sevmedikleri müdürle, karısını işten çıkarmazsa hissedarları örgütleyip, şirketten çekileceklerini söylemişler, tüm hissedarların çekilmesi şirketin batması demekmiş. Babamın aklı başına gelip işe tekrar geri dönmüş, şirkette inceleme başlattığı gece, babaannemin kapısı çalınmış. Beni dadımın kucağında görünce şaşırmış… Dadım Oleg’i öldürecekler saklayın dediği anda düşüp bayılmış. Hemen babamı aramış cevap alamamış, beni yardımcısına emanet edip, babamların evine doğru yürümeye başlamış. Kasabada kim varsa tepedeki eve koşuyormuş, aklına gelene gözünün gördüğüne inanmak istememiş, oğlunun evi alevler içindeymiş. Tüm kasaba yangını söndürmek için seferber olmuş, sabaha karşı yangın söndürülebilmiş. Annem, babam, iki çocuk, evde çalışan üç kişinin yanmış cesetleri dışarı çıkarılmış. Alevleri söndürmeye canla başla yardımcı olan müdür ve karısı yangın söndüğünde tüm ailesini kaybettiği için babaanneme üzüntülerini bildirmişler. Senin sağ olman tek tesellimdi dedi. Eve geri dönmüş, bu arada dadı kendine gelmiş ağlayıp duruyormuş. Yangının nasıl çıktığını, ölen çocukla, diğer kadının kim olduğunu sormuş. Eve o gün alınan hizmetçiyle, çocuğu olduğunu söylemiş. Dadı grip olduğundan kendi odasında yatıyormuş, benim odasına girip yanına yatmamla uyanmış. Yeni gelen hizmetçinin bana bakmadığını düşünerek sinirlenmiş. Beni kucağına alarak çocuk odasına gitmiş. Hizmetçi, hizmetçinin küçük oğlu kanlar içindeymiş, sesler duymuş. Müdürün sesini tanımış, adam ağza alınmayacak şekilde küfürler ediyormuş, o anda tepki vermesinin tehlikeli olduğunu düşünmüş. Bana saklambaç oynadıklarını söyleyerek odasına geri dönüp dolaba saklamış. Tekrar merdivenlere gittiğinde gördükleri felaketmiş, babamla, annemin elini kolunu bağlayıp ağzını kapatmışlar küçük Eliza ’ya müdür tecavüz ettikten sonra boynunu bir hamlede kırmış, sonra anneme de aynı şeyi yapmış. Babamında boynunu kırarken adam gülüyormuş. Kocası gözünün önünde hayvanca hislerini tatmin ederken karısı evi ateşe vermiş. Uzun süre yangının yayılmasını beklemişler. Alevler üst katın merdivenlerine ulaşmaya başlayınca, dadı beni alarak arka verandanın çatısından inip kaçmış. Benim o katliamdan kurtulmamın mucize olduğunu söyledi. Kadının anlattıkları biter bitmez, babaannem şirkete gitmiş. Müdür babamın masasına çoktan kurulmuş. Kalkıp defolup gitmesini söyleyince adam gülmüş. Şirketin sahibi olduğunu söylemiş. Onu ve karısını cinayetle suçlamış, adam babaannemi kolundan tuttuğu gibi dışarı atmış. Karakola gitmiş yangının cinayet olduğunu suçlusunun da müdürle karısı olduğunu anlatmış. Onların olmadığını asıl suçluların yakalandığını söylemişler. İki serseri eve hırsızlık yapmaya girdiklerini, ev sahibi uyanınca korkup evi ateşe verdiklerine dair ifade vermişler. Yalan demiş, inandıramamış. Hisse sahipleri haklarını istemiş. Babamın tüm hisseleri onlara devrettiğini söyleyerek ödeme yapmayı reddetmişler. Birkaç ay sonra şirketi Moskova’ya taşımışlar. Kasaba çalışanlarından kim varsa hepsini şirketten atmışlar. Babaannem o serserilere gerçekleri anlatması için yalvarmış umurlarında bile olmamış, bir süre sonra hapiste kavgaya karıştıklarını öldürüldüklerini duymuş. Dadı şahit olursa gerçekleri ortaya çıkarabileceğini düşünmüş. Şirketin ilk katılımcılarından olan biri polis iki dostunu çağırıp olanları anlatmış. Adamların ilk sözü asla demek olmuş. İvan ve karısı işledikleri cinayetleri o kadar ustalıkla hazırlamışlar ki, haklarında herhangi bir delil yokmuş. Olay ortaya çıkarsa hem onun hem de benim öldürülebileceğimi söylemişler. Müdür ve karısından intikam almaya yemin etmişler, kasabanın yarısından çoğu onlar tarafından mağdur edilmiş. Kasaba halkı eski günlerdeki yoksulluğa koşar adımlarla geri dönüyormuş, gençler yine büyük şehirlere göç etmeye başlamışlar. Sessizlik ve intikam yeminleri zincir gibi çoğalmış. Genci yaşlısı kendilerini mahveden, yuvalarının dağılmasına neden olan çifti hiç unutmamış. Tüm kasabalı tarafından bu olaylar anlatılarak büyütüldüm, beynime nefret kazındı, öfke damarlarıma işlendi. İvan öldükten sonra Vera şirketin başına geçti… Bu zamana kadar geldik…” “Eskiler bitti bu düşmanlığa karşı senin hislerin ne?” “Haklılar, bu açıdan bir problemim yok ama tek kullanılan ben oldum ve hala kullanılıyorum. Annemler öldürüldüğünde iki üç yaşlarında var yoktum. Aklım başıma geldiğinde babaannemden başkasını görmedim. Akranlarım parklara giderken benim nefes aldığım tek yer evin arkasında ki küçük bahçeydi. Önceleri bu beni rahatsız etmiyordu küçük dünyamda mutluydum her istediğimi yaptırıyordum. Okul çağı gelip yaşıtlarımın okula gittiğini televizyondan öğrenince ilk isyanım oldu. Tabii gönderilmedim, İvan ve Vera’dan canı yanan ne kadar öğretmen varsa eve gelmeye başladı.” “Çok akıllıydın” “Sözümü bitirmeme fırsat vermedin buna sende dâhildin, on dört yaşıma kadar nefes aldırmadınız” “Bu senin yararına oldu” “Doğru İngiltere’ye gönderildiğimde yaşıtlarımdan çok ileri seviyedeydim. Muzaffer hep tepemdeydi, okuldan eve, evden okula. Asla arkadaş edinmeme izin vermedi… Onların yerine kadınları koydu. Ne olduğumu şaşırmış haldeydim, her yaşta her renkte işlerinin ehli olan kadınlar… Cinselliği ustalarından öğreniyordum, kadınlara nasıl davranılır, nasıl baştan çıkarılır. İlk yıllarda hoşlandığımı gizleyemem, hangi yeniyetme erkek hoşlanmaz ki? Aklım fikrim seksteydi… Notlarım düşmeye başlayınca kadınlar geriye çekildi… Bu sefer bedenim onların yokluğunu çekmeye başladı… Evden kaçıp hayat kadınlarının peşine düştüm. Muzaffer bu sefer para vermeyi kesti, hizmetleri bedava değildi… Para vermeden kullanacağım kadınları aramaya başladım. Markette çalışan kadın, okuluma gelen değişim öğrencisi, lokanta da ki garson. Sahipli olanları gözüme kestirdim, zor olanlar ilgimi çekiyordu. Tecrübe edindikçe resmen azdım, bir kez yattım mı ikinci kez istemiyor değişik avların peşine düşüyordum. Hiçbir kadın yeterli değildi… Okul düşük notlarla olsa da bitti, aşırı zayıflamıştım. Ben ülkeme döneceğimi düşünürken kendimi dört tarafı denizle çevrili adada buldum. Kaçacak, gidecek yerim yoktu tüm yazı, kadınsız tek başıma geçirdim… Bedenim kendine geldikçe birlikte olduğum kadınları düşündüm, çoğunun yüzü aklıma bile gelmiyordu. Hiçbir anlamı olmayan seksten tiksindim. Kendini parayla satan o kadınlardan ne farkım vardı. Erkek fahişe gibi yaşam sürmüştüm… Büyük annem geldi, bildiğim olayları tekrar tekrar anlattı. Vera için, onu tuzağa düşürüp tekrar şirketi ele geçirmek için hazırlanmıştım. Tüm olanlardan nefret ediyordum, kullanılmıştım daha çok kullanılacağım kesindi. Bağırdım, içimdeki öfkeyi kustum… Tek bir sözü kendime gelmemi sağladı. ‘Şirket, kasabanın insanlarının, dedenin, babanın alın teriyle kurulmuş olsa da senden önemli değil. Tek torunumsun seni o canavar kadının pençeleri arasına asla bırakmam. Ama babanın, tecavüz edilerek öldürülen küçücük ablanın, aynı şekilde ırzına geçilen annenin kanı yerde mi kalacak’. Bulup öldüreyim dedim. Cevabı ‘Sen katil değilsin, katil olan onlar. İçlerine sızacaksın kanıt bulduğumuz anda hem şirket tekrar bizim olacak hem de intikamımızı alacağız. Canice öldürülen canlarımız huzur bulacak’ demek oldu. Kendine göre haklıydı, bende annemler açısından aynı düşünüyordum… O kadın için hazırlanmak canımı sıkıyordu, gençliğimi yaşamama izin verselerdi bu kadar tükenmezdim. Şimdi söyleyeceğimi geçmişimi ve bu anımı bilen dostum olarak değil doktor olarak cevapla. Çirkin bir adam olabilirdim, babaannem beni estetik ameliyat yaptırmak için bir saniye bile tereddüt etmezdi değil mi?” “Dış görünüşünün düzgün olması senin en büyük artın oldu” “Ya ben ölmüş olsaydım ablam yaşasaydı ne olacaktı?” Selim sessiz kaldı… Söz dönüp dolaşıp ne kadar haklı düşündüğüme geliyordu, her ne nedenle olursa olsun beni intikam hırsı için kullanmıştı. Ablam yaşamış olsaydı kesinlikle onu da kullanırdı. Beni sevdiğini biliyordum buna rağmen acımasızdı… Konuşmaya devam etmek için derin bir nefes aldım. “İzole yaşantım sonlandı, yine kısır bir döngünün içine girdim. Üç yaşından beri verilen derslerin işe yarama zamanı gelmişti. Güzel piyano çalıyor, dans ediyor, resim yapıyor, dış görüntüm sayesinde moda evleri tarafından podyuma çıkartılıyor Rus sosyetesinde parlatılıyordum… Olaylar o kadar ince şekilde hazırlanıyordu ki, eski Rusya’nın soylularından birinin torununun gayrimeşru çocuğu olarak tanıtıldım.. Oleg Alex Veles değil, Oleg Pavlov’dum. Çarlık Rusyası çoktan tarihin tozlu sayfaları arasında yerini almış olsa da soyluların izleri hala sürüyordu… Birkaç kadın tarafından yatakta harikalar yarattığım söylentisi yayılınca kadınlar arasında popüler olmaya başladım. Zenginlerin gittiği her yerdeydim, kadınların biri gidip diğeri geliyordu. Hiç birini reddetmiyordum zaten böyle bir şansım yoktu. Balolardan birinde en nihayet Vera ile karşılaştım, yaşını biliyordum ellili yaşların sonuna yaklaşmış olsa da, otuzlu yaşlarda görünüyordu estetik mucizesiydi. Karşılıklı birbirimizi süzdük, hiç ilgisini çekmemişim gibi sırtını dönüp yanında ki Latin güzeliyle konuşmaya başladı o ve onun gibileri bir bakışta tanırdım Vera erkeklerden değil, kadınlardan hoşlanıyordu. Atacağım tek bir olta vardı yakalayabilirsem o da yanında ki kadındı. Umduğum gibi Latin güzel oltama geldi. Üst kat odalardan birinde kıstırdım, hiç itiraz etmedi. Vera’nın kızıp kızmayacağını sordum, aksine memnun olacağını, istersem onunda katılacağını söyledi. Bir oltayla iki balık yakalamış oluyordum. Kabul ettiğimi söyler söylemez Vera içeri girip yatağın karşısında ki koltuğa oturdu, ben kadınla sevişirken o kendini tatmin ediyordu. Kadını yüzü ona bakacak şekilde yüzüstü çevirip, kalçalarının arasına yerleştim. Gözlerinin içine bakarak elinin temposuna uyup altımdaki kadını becermeye başladım… Sonuç çok başarılıydı. İki kadında müptelam oldu, bir süre her istediklerini yaptım sonra birden kendimi çektim. İki haftalığına ortalardan kayboldum. Vera beni arıyordu, bulamayınca çok sertleştiğini söylediler. Attığım oltanın çengeli gırtlağına kadar girmişti. Rastlantı gibi yine bir partide karşısına çıktım beni gördüğünde gözleri parladı. Konuşmak istedi, aramızdakilerin bittiğini söyleyince. Israr etti fazla üstelemedim evine gittik… Neden ortalardan kaybolduğumu sordu, paraya ihtiyacım olduğunu söyledim. Para önemli değil tüm masrafını üstlenirim deyince reddettim… Ben jigolo değilim kadınlarla para için değil zevk için yatıyorum diyerek üzülmüş gibi yapıp odadan çıkmaya çalıştım… Her isteğimi sorgusuz sualsiz yerine getirmeye söz verirsen istediğin hayata kavuşursun dedi. Kalktığım koltuğa yeniden oturdum… Bir anda başından atmayacağının garantisini istedim. Anlaşmamız sağlamdı kadınların bana karşı olan zaaflarını kendi yararına kullanacak istediği anda seks partilerine beni dâhil edecek diğer zamanlarda özgür olacaktım. Benimle evlenme nedenlerinin başında diğer kadınlara onlardan üstün olduğunu kanıtlamaktı. Küçük bir grup eşliğinde evlendik, garantim evlilik cüzdanıydı. Genç kocasını gururla koluna takarak o parti senin, bu bar benim dolaşmaya başladı. Kadınların daha fazla ilgisini çekiyordum, kısa süre sonra ilk emir geldi. Uyuşturucu baronlarından birinin karısını ayartıp kocasının gizli bilgilerine ulaşmamı istedi. Bir hafta sonra ilk başarımı elde ettim. Çok kolay olmuştu bu olay sadece bir denemeydi, başarılı olup güvenini sağladığım için son model Ferrari laFerrari Aperta ile ödüllendirildim. Harçlığım fazlaydı yine de ulaşmak için emir aldığım kadınlar ucuz değildi. Elmaslar, zümrütler, nadir bulunan çiçekler, lüks lokantalar hemen hemen tüm parayı tüketiyordu. Vera iyice kesesinin ağzını açtı, bana verdiğinin onlarca kat fazlası kasasının içine giriyordu. İstediği kadınları ben tuzağa düşürüyor onun koynuna veriyordum. Kendim için tek tesellim Vera ile yatmak zorunda olmamaktı. Ailemin katili olan kadınla sevişebileceğimi asla düşünmüyordum. İki çocuğu vardı ikisi de birbirinden beterdi. Yüz yüze gelmesek de anneleri Türkiye’de başlattıkları işleri yakından takip ediyordu. Oğlu Boris tecavüzü seven acımasız biriydi, bir çocuğu tecavüz edip aynı eylemi Nida adında bir kadının üzerinde yapmayı denerken öldürüldü, Vera resmen çıldırdı, haberi getiren adamı getirdiğine pişman etti. Uzun süre kendine gelemedi… Kızı Ava seks manyağının biriydi,kadın erkek onun için fark etmiyordu, o da acımasızdı, kardeşinin yerini aldı bir süre rahattık… Vera oğlunu öldüren adamı affetmedi, fırsatını bulduğu anda kaçırdı. İşkence yaparak öldüremediği için çok üzülüyordu adamın nadir kanı milyonlar ediyordu. Kadın para için intikam hislerini bile unutmuştu. İzlerini çok iyi gizliyordu, geçmişle ilgili ağzından ne bir söz alabiliyor ne de belge bulabiliyordum. Sayemde gittikçe güçleniyor, güçlendikçe bana karşı daha cömert oluyordu, küçük bir servetin sahibi olmuştum… Muzaffer’in dediği gibi kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyordu. Düşmanları çoğalıyordu, iki kez silahlı saldırıya uğradık, istem dışı önüne geçince kurşun omuzumu sıyırdı. Vera saldırıda bulunan tetikçinin soyunu tüketti… Ufak bir sıyrıkla iyice vazgeçilmez oldum, bana zarar gelmemesi için üzerime titriyordu. Kadınlar için beni kullanmaktan vazgeçti… Oğlunu öldüren Volkan’ın kaçtığını bana çalışan korumalardan biri haber verdi, Ava tekrar yakalamıştı İstanbul’da satın aldığı köşkte esir olarak tutuyordu… **** Duyduklarımı babaanneme anlattım garip bir şekilde adama karşı kendimi sorumlu hissediyordum. Düşmanımın düşmanı dostum olurdu… Adamı kurtarmaya karar verip Vera’ya açık denize çıkacağımı söyledim. Umursamadı, uyuşturucu sevkiyatı yaptığı kamyonlar yakalanmıştı, sayemde olduğunu söylememe gerek yok. Ona zarar vermek için hiçbir fırsatı kaçırmıyordum ne yazık ki bu tür duyumlarım çok olmuyordu. Türkiye’ye hareket ettim, babaannem adamları ayarladı. Köşke tam zamanında geldik, bizden önce başka bir grup içeri girmiş resmen katliam yapıyorlardı. Hepimiz siyahlar giyip siyah kar maskeleri takınca kim kimdir belli olmuyordu. Tam bir toplu seks partisiydi. Boynundan, ayak ve kol bileklerinden zincirlerle bağlanmış olan esirin karşısında Ava diğer misafirleri gibi çıplaktı… Adamın yanına koştururken birkaç kişiyi yere yıktım. Ava sırtından vuruldu, tam bir kargaşa ortamıydı, karşı tarafın adamlarından biri beynine tabancasını dayadı, kadın kolay lokma değildi savaştı. Ava bu sefer göğsünden vuruldu,vuran kişi esir adamın zincirlerini açmaya çalışıyordu. Duvara monte edilmiş halkayı yerinden çıkardım. İkimiz birlikte adamı dışarı çıkarabildik, Volkan’a ve bana göre ufak tefekti, ilk önce minibüse bindik Volkan kurtarıcısını dışarı itti, başına vurup bayılttım. Adamlarım maskelerini çıkarmaya başladılar, kim olduğunu öğrenebilirdim. Büyük ihtimalle kadındı, diğer grupla tekrar çatışma çıkınca adamlarım tekrar dışarı çıktılar, kurtarıcı iki üç tanesini vurdu. Bu sefer onları diğer araca yönlendirdim Volkan’ı içeri zorla bindirdik. Ani hareketle ikisini de koltuğa bağladım, başlığını çıkardım tahmin ettiğim gibi kadındı kendini öldürecek olan bana değil, kurtardığı adama çok güzel bakıyordu… Volkan kadına kaçmadığı için kızgındı, başını kadının omzuna koymaya çalıştı, boynundaki demir yüzünden başarılı olamayınca hallerine acıdım. Boynunda ki demiri açtım… Hem onları, hem de peşimize düşebilecek adamları şaşırtmak için birkaç kez taşıt değiştirdik, babaannem sayesinde her gittiğimiz yerde araçlar hazır oluyordu. Kadının resmini çekip yolladım Ava’yı vurduğunu kim olduğunun araştırılmasını söyledim. İsminin Nida olduğu haberi geldi. Boris’in tecavüz etmeye çalıştığı kadındı… En sonunda onları bırakacağım adaya geldik… Vera’nın kızını ve oğlunu öldüren sevgilileri bırakıp uzaklaştım. Tam tahmin ettiğim gibi Vera çıldırmıştı, hemen gelmemi istedi, benden asla şüphelenmiyordu. Ava iki kurşuna rağmen hemen ölmemiş, can verirken Nida’nın ismini söylemişti. Vera çocuklarının acısını bir kenara bırakıp onların yarım bıraktığı işi tamamlamak için Türkiye’ye gideceğimizi söyledi, tüm adamları. Volkan’ı, Nida’yı ve onları kaçıran adamları arıyordu… Türkiye’den yardım götürmem daha kolay olacağından Vera’nın sözünü ikiletmedim. Türkiye güzel ülkeydi, gezmediğim yer kalmadı. Arada bir adaya gidip erzak bırakıyordum, baştan geldiğim tekneyi yakalamak için çok uğraştılar. Sonra onlarda vazgeçti içinde oldukları durum hoşlarına gitmiş olmalıydı. Bu arada Vera boş durmuyor, oğlunun öldürülmesine neden olan kadın ve adamın hayatlarını didik didik ediyordu. Aileleri, arkadaşları kim varsa mercek altındaydı. Niye Türkiye de kaldığını sordum, hem intikam hem de iş için olduğunu söyledi. Şirketin isminin lekelenmesine müsaade edemezmiş. Ülkesini paraya değişecek olan kim varsa satın alıyor, alamadıklarının zayıf noktalarını bulup tehdit ederek kendine çalışmalarını sağlıyordu. Kızının toplu seks partisi asla gazetelere haber olmadı. Para her kapıyı açıyor yapılan pisliklerin üstünü örtüyordu. Ona bu kadar yakın olup yaptığı işler hakkında delil bulamamak beni deli ediyordu. Birkaç kez saldırıya uğrayınca estetik yaptırarak kendine benzettiği Nataşayı yanından ayırmıyordu. Bir Vera yetmiyor gibi iki Vera’yla yaşamak kâbus gibiydi. Yabancı olduğu ülkede tüm gözler üzerinde olduğu için sapkın hislerini tatmin edecek kadınları bulmakta zorlanıyordu. Oğlunun öldürüldüğü yalıya yerleşti, çocuklarının yaptıkları işleri devam ettiriyor daha da büyütüyordu. Olayların üstü çabuk kapansın diye hibe yatırımları fazlalaştırıyor, kesesinin ağzını iyice açıyordu. Türkiye onun için güzel pazardı, daha çok para kazanmak için kolay yoldu. Karşılıklı çıkar ilişkisi, olayları kitabına uydurmak Vera’nın uzmanlık alanıdır. Depremde yerle bir olan İstanbul’un tekrar inşa edilmesine destek olurken kendi pisliklerini kolay örtüyordu. Aslında olanların bu kadar kolay kabul edildiğini sanmıyordum, bir gün yaptıkları ortaya çıkacak yardakçıları da kendi de büyük cezalardan kurtulamayacaktı. Sevgilileri adaya bırakmamın üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti, Vera onları bulup öldürme sevdasından vazgeçmiyor başlarına konan ödülü daha çok arttırıyordu. Olur da adada oldukları ihbar edilirse ölümleri kaçınılmaz olacaktı. Korkularım kısa süre sonra gerçek oldu, adada yangın çıktığı ihbarını alınca Yunanistan da ki adamımız devreye girdi. Çift hastaneye gitmişti, hemen harekete geçtim, benim öğrendiğim gibi başkaları da öğrenebilirdi. Bir kadın, bir erkek ıssız adaya terk edilirse olabilecek sonuç bebek olarak doğmuştu hem de ikiz bebek… Yanlarına gittim önce çok büyük tepki verdiler olanları anlatıp koruma amaçlı adada tuttuğumu başlarına büyük ödül konduğunu söyledim. Yaşadıklarını yakın arkadaşlarına haber verdiklerini duyunca iyice endişelendim. Babaannem çoktan yola çıkmış olayları organize etmeye çalışıyordu. Çifti yine kaçırmak zorundaydık. İki bebekle zor olacaktı… O GELDİ”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD