TAKİP

1086 Words
"Odan güzelmiş," dediğinde sinirle dişlerimi sıktım. "Çık git evimden!" "Kaya kim?" dedi birden ciddiyetle. Anlamazca ona bakarken elindeki günlüğümü havaya doğru salladı. Yazdıklarımı okuduğu için ekstra sinirle onun yanına gittim ve günlüğümü almaya çalıştım ama tabi ki arkasına doğru sakladı. Yatağımda yatması beni öyle bir sinirlendirmişti ki onu sahiden de öldürmek istiyordum. "Sana def ol git dedim!" "Önce soruma cevap ver," dediğinde oflayarak tısladım. "Yakın arkadaşım." "Sen yakın arkadaşınla tatile mi gidiyorsun?" dedi birden. Soğuk ve ciddi tavrı hafiften ürkmeme sebep olsa da geri adım atan birisi değildim. Korksam bile diklenmeye devam ederdim. "Tatile gittiğimde karşılaştık, beraber gitmedik!" Açıklamam onu tatmin etmiş olacaktı ki ciddi yüz ifadesi yumuşamıştı. Günlüğümün sayfasını çevirip pis pis sırıtmaya başladı. "Sevgili günlük, çok seksi bir iç çamaşırı satın aldım. Siyah ve dantelli, alev alev bir şey. Giymek için sabırsızlanıyorum." Adam bir kahkaha atarken utançla kafamı eğdim. Ergenliğe girdiğim zamanlardı ve ben, büyük bir kadın olmaya fazlasıyla özenen bir kızdım. Ama kesinlikle o adam bunu bilmemeliydi. Öfkeyle çantamı açıp telefonumu çıkardım. "Gitmiyorsan, polis çağırmanın zamanı geldi." Tek hamlede telefonu elimden alırken büyüttüğüm gözlerimle ona baktım. "Seni pi-" Birden eliyle ağzımı kapatıp beni kendisine doğru çekti ve ona doğru eğilmemi sağladı. Yeşil gözlerimle onun mavi gözleri buluştuğunda gözlerindeki kararlılık ve ciddiyet dikkatimi çekmişti. "Sana asla zarar vermem Selin. Sadece birkaç soru sormak için geldim. Cevaplarımı alıp gideceğim." Tepkisiz kaldığımda, elini ağzımdan çekti ve yatağımdan kalktı. Ben yatağıma oturduğumda o da biraz odamda turlamaya başlamıştı. "Dünden beridir herhangi bir şüpheli durum gördün mü? Mekandan birileri, mafyalar, sana ulaşmaya çalıştı mı?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. O ise biraz düşündü. "Annenle baban bugün yoklar ve tek kalamazsın." "Tabi ki kalabilirim," dedim onu tersleyerek. Bu adamın hiçbir şeyi mantığıma sığmıyordu ve böyle giderse gerçekten de onu öldürmeme ramak kalmıştı. Birden karşımda durdu ve yüzüme doğru eğildi. Yüzlerimiz birbirine oldukça yakındı. Fısıldadı. "Kalamazsın dedim. O yüzden gidiyoruz." "Ne saçmalıyorsun sen be?" derken birden beni kucağına aldı. Büyük bir çığlık attığımda kulağıma eğilip fısıldadı. "Emin ol beni kızdırmayı istemezsin güzelim." "Kızsan kaç yazar? Kimsin lan sen?" diye bağırdığımda soğuk ve ciddi bakışları gözlerimde dolandı. Kapkaranlık bir ifadeyle fısıldadı. "Selin beni zorlama. Yoksa hiç görmek istemeyeceğin yüzümü görürsün." Ona karşılık sessiz kaldığımda piç piç sırıtmıştı. Tam odadan çıkarken duraksadı. "Az kalsın unutuyordum." Geriye dönüp yataktaki günlüğümü aldığında omzuna bir yumruk attım. "Eminim ki burada beni güldürecek daha çok şeyler vardır." O, evden çıkarken, kucağında debelenmiştim ama ona hiç de etki etmemişti. Binanın dışına çıktığımızda, birden durdu ve bana sokağın ucundaki siyah arabayı işaret etti. "Gördün mü Selin? Şimdi neden gitmemiz gerektiğini anlıyor musun? Senin peşindeler." "Ne demek senin peşindeler?" dediğim sırada birden silahını çıkardı ve tetiği çekip o arabaya ateş etti. Ben korkuyla kulaklarımı kapatırken, adamın kucağı doluyken bile bu kadar profesyonelce hareket edip arabaya ateş etmesine çok şaşırmıştım. Vakit kaybetmeden, kapının önündeki siyah arabanın sağ ön koltuğuna beni bindirdi ve kendisi de şoför koltuğuna geçti. O, arabanın etrafından dolanıp kendi koltuğundan inerken hiç de arabadan inip kaçmayı düşünmemiştim çünkü hem söyledikleri beni korkutmuştu hem de sokağın ucundaki arabadan da her an ateş edebilirlerdi. Hiçbir komşumun camda belirmemesi de takdire şayandı doğrusu (!). Bu yabancı adam arabayı sürmeye başladığında ona döndüm. "Nereye gidiyoruz?" Cevap vermediğinde hızlıca tırnaklarımı onun bacağına batırdım. "Sana nereye gidiyoruz dedim!" "Bir şeyler içmeye," dediğinde gözleri bacağındaki elime çevrildi. "Sen, cezalandırılmak isteyen yaramaz bir kız mısın, yani elin bacağımda mı yoksa ben mi yanlış görüyorum?" Anında elimi bacağından çektiğimde, ciddi tavrı birden yok olmuştu ve gevşek gevşek gülmeye başlamıştı. Bu adamın, bu gelgitli tavrı beni korkutuyordu. Deli gibiydi. "Bana dokunmak için öfkeni bahane etmene gerek yok güzelim. İstediğin zaman dokunabilirsin." "Kurbağa gibi iğrenç bir canlıyı bile öperim ama sana yine de dokunmam ben," dediğimde sırıttı ve bana döndü. "Seni öpmem için yalvaracaksın bana." Ona yaklaştım ve meydan okur bir şekilde güldüm. "Asla öyle bir şey olmayacak." O, arabanın gazına asılırken benim korkmamı beklediğinin farkındaydım ama hiç de korkmuyordum. Sanırım bu adam, karşısında kimin olduğunun farkında değildi. Alaycıl bir şekilde gülerek yolu izlemeye başladım. Beni korkutmaya çalışmıştı ama istediğini alamamıştı işte. Kafamı ona çevirdiğimde, onu hayal kırıklığı içinde görmeyi beklerken aksine daha gururlu halde görmüştüm. Buna şaşırmıştım. "Korkarım sandın değil mi? Ama o zevki asla yaşatmam sana." "Emin ol daha büyüğünü yaşattın. Ben cesur kızlara bayılırım," dedi gevşekçe gülerken. İstemsizce ben de gülümserken kafamı çevirip gülümsememi gizledim. Gülmemi bastırmayı başarınca tekrardan ona döndüm. "O halde dünyanın en korkak insanı olacağım artık." "Ah şu inatçı ve diklenen kızlar... En sevdiğim," dedi sırıtarak. Bu adam öylesine rahat ve özgüvenliydi ki garip bir aurası vardı. Kendine özgü bir enerjiye sahipti ve bu dünyayı ben yarattım havaları, umursamaz ve aykırı havası garip bir şekilde ona yakışıyordu. Hayatımda ilk defa böyle birini görüyordum doğrusu. Ters bir şekilde ona konuştum. "En sevdiğin mi? Tanrının bu cezasını hak edecek ne yaptım acaba?" "Sen de benden çabucak hoşlandın," dediğinde gözlerimi devirdim. Kesinlikle bu adam kafadan hastaydı. Arabayı durduğunda gelip kapımı açtı ve ben indiğimde beni omzuna aldı. Kapıdaki görevli bize şaşkınca bakıyordu ama sesini çıkaramamıştı. "Hoş geldiniz Okan Bey." "Pamir nerede?" dedi Okan sert bir sesle. Görevlinin yerinde olsaydım onu kesinlikle döverdim ama görevli ondan korkuyor gibi görünüyordu. "Kendileri toplantıdalar efendim." Adının Okan olduğunu öğrendiğim o adam görevliye cevap vermeden ilerlemeye başladığında geldiğimiz yerde, çalışanlardan başka kimsenin olmadığını fark etmiştim. Masalardan birinin yanına geldiğimizden beni kucağından indirdim. "Geç bakalım güzellik. Benim kucağım kadar rahat olmasa da." "Sen ne tür bir manyaksın? Ağzını yırtarım senin Okan." Her zamanki gevşek gülümsemesi yüzündeyken birden kolumdan tuttu ve kendisine doğru çekti. Yüzünde ciddi bir ifade yer almıştı ve sesi adeta buz gibiydi. "Bak güzelim. Sınırını aşmayı bir daha denersen senin için hiç iyi şeyler olmaz. Beni, o alışık olduğun yumuşak erkeklerle karıştırma. Tersime denk gelirsen sahiden kötü olur." Ona düşmanca bakışlar atarken yanımıza bir adam gelmişti. Okan ayağa kalkıp gülerek o adama sarıldı. "Hallettin mi Pamir?" "Sayılır. Senin uyarı amaçlı ateş ettiğini ve kızla temasta olduğun için rahat bırakmalarını söyledim," dedi gelen adam. Aynı zamanda mekandayken de Okan'ın yanında oturan adamdı o. Okan keyifle masaya oturduğunda diğer adam da çalışanların yanına gitmişti. Okan'a döndüm. "Neden beni takip ediyorlardı?" "Nasıl oldu bu bilmiyorum ama o mekana herkes giremiyor. Siz de bir şekilde girmişsiniz. Onlar tedbir amaçlı seni takip ediyorlar. İçerideki herkesin yüzünü gördün çünkü. Bir tehdit oluşturup oluşturmadığını öğrenmek istiyorlar. Onlara zaten hak veriyorum ama senin rahatsız olmaman için ben el atmak istedim. Şu anda da Okan ile bağı olduğu için kız mekana girebilmiş, tehdit oluşturan bir şey yok diyorlar," dediğinde bir süre sessiz kaldım. Anlattıkları mantıklıydı ve beni korumak istemesi çok ince bir hareketti ama sebebini anlayamıyordum. "Peki neden yardım ediyorsun?" "Çünkü seni çok beğendim ve alana kadar da durmayacağım."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD