Gece, İstanbul’un üstüne ağır bir battaniye gibi çökmüştü. Boğaz’ın serin rüzgârı, Arnavutköy’ün ara sokaklarında yankılanan adımları taşıyordu. Şehrin ışıkları suya vuruyor, kırık bir aynanın parçaları gibi titriyordu. Ama o gece, hiçbir şey o kadar güzel görünmüyordu. Çünkü karanlık, sadece gökyüzünde değil, Aras’ın içinde de yeniden uyanıyordu.
Aras, ellerini ceplerine sokmuş, Galata Köprüsü’nün ortasında duruyordu. Altında geçen dalgaların sesi, geçmişinden kopup gelen fısıltılar gibiydi. Ceylan’ın yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Onun saflığı, inadı, gözlerindeki ışık… Hepsi Aras’ı huzurlu kılıyor, ama aynı anda deliye çeviriyordu. Çünkü o ışığın karşısında, kendisinin ne kadar karanlık olduğunu fark ediyordu.
Telefonu çaldı.
Ekranda sadece bir isim yazıyordu: “E. Y.”
Aras’ın nefesi sıklaştı.
Bu mümkün değildi. Emir Yesari…
Bir anlık sessizlik, ardından tanıdık bir ses:
“Uzun zaman oldu, ortak.”
Aras’ın parmakları istemsizce titredi.
“Demek hâlâ yaşıyorsun.”
“Senin yüzünden yaşamadığımı sanan çok oldu,” dedi Emir, sesi gür ama sakin. “Ama ben kolay ölmem, Aras. Karanlık, seni benden koruyamaz.”
Aras dişlerini sıktı, köprünün korkuluklarını kavradı.
“Benden ne istiyorsun?”
“Adalet,” dedi Emir. “Ya da senin anlayacağın dille: intikam.”
Telefon kapandı.
Boğaz’ın üzerinden esen rüzgâr birden soğudu. Aras’ın yüzüne çarpan nemli hava, sanki geçmişin tokadı gibiydi. O gece, geçmiş geri dönmüştü. Ve Aras biliyordu; Emir Yesari geri döndüyse, bu şehir artık eskisi gibi kalmayacaktı.
⸻
Ceylan’ın Şüphesi
Ceylan, sabahın erken saatlerinde uyanmıştı. Dünkü gece Aras’ın tuhaf tavırları, gözlerindeki o karanlık kıvılcım aklından çıkmıyordu. Her zamanki kahvesini hazırladı, ama kahvenin tadı bile başka geliyordu.
Birkaç gün önce Aras’ın masasının üzerinde bulduğu eski bir dosya gelmişti aklına. Üzerinde “YESARİ HOLDİNG – PROJE KOD: MIRROR” yazıyordu. Ceylan o zaman dikkat etmemişti ama şimdi, her şeyin merkezinde bu “Yesari” adının olduğunu hissediyordu.
Bilgisayarını açtı. Parmakları klavyede dans ederken kalbi hızlı atıyordu.
“Emir Yesari” yazdı.
Sonuçlar arasında eski gazete kupürleri çıktı:
“2015 – Genç girişimci Emir Yesari gizemli şekilde ortadan kayboldu.”
“Ortaklık krizi: Aras Demirhan ve Emir Yesari arasındaki davanın perde arkası…”
“Yesari Holding’in çöküşü—İhanet mi, yoksa planlı bir intikam mı?”
Ceylan’ın gözleri büyüdü.
Demek ki Aras’ın karanlık geçmişi sadece söylentiden ibaret değildi.
Telefonunu eline aldı, Aras’ı aramak istedi ama vazgeçti.
Onun bu konuda konuşmak istemeyeceğini biliyordu.
Ama Ceylan da artık bu hikâyenin bir parçasıydı.
⸻
Aynı gece, Karaköy’de eski bir depoda birkaç adam gizlice toplanmıştı. Masanın başında oturan uzun boylu, gri takım elbiseli adam gülümsedi. Elinde tuttuğu çakmakla oynarken, sesi yankılandı:
“Beni öldü sanan biri için fazla rahat dolaşıyor.”
Adamın adı Emir Yesariydi.
Bir zamanlar Aras’la birlikte çalışmış, yeraltı ağının en güçlü isimlerinden biri olmuştu. Ama bir gece, Aras’ın yaptığı bir hamleyle her şeyi kaybetmişti. Şirketi, parası, kimliği… hatta kardeşini.
“Aras Demirhan her şeyimi aldı,” dedi Emir, dişlerinin arasından. “Ama ben geri döndüm. Şimdi sıra bende.”
Masadaki adamlar başlarını salladı.
Emir, bir dosya çıkardı.
Dosyanın içinde Aras’ın fotoğrafları, hareket ettiği adresler, ve Ceylan’ın ismi vardı.
“Onun zayıf noktasını buldum,” dedi Emir. “O kız… Ceylan. Onu korumaya çalışacak. İşte oradan vuracağız.”
⸻
Aras, sabaha karşı kendi ofisine dönmüştü. Şehrin ışıkları artık sönüyor, ufukta gri bir aydınlık beliriyordu. Masasına oturdu, parmaklarını şakaklarına bastırdı.
Yıllardır gömmeye çalıştığı anılar bir bir çıkıyordu.
Emir’le tanıştığı ilk günü hatırladı.
Gençtiler, hırslıydılar. Aras zekâyla, Emir güçle hükmediyordu. Birlikte her şeyi yönettiler: ticaret, yeraltı bağlantıları, hatta medya. Ama sonra Emir fazla ileri gitmişti. İnsan hayatlarını hiçe sayan deneyleri, yasa dışı projeleri… Aras engel olmaya çalıştı, ama Emir onu da yanına çekmek istemişti.
Sonunda Aras, Emir’i ele vermiş, şirketi kendi üzerine almıştı.
Ama o ihanetin bedelini şimdi ödeyecekti.
Kapı çaldı.
Aslı, Aras’ın sağ kolu, içeri girdi.
“Patron… Biri seni arıyor. Emir Yesari adına bir dosya gönderilmiş.”
Aras’ın yüzü dondu.
“Gönderdiğin kişiyi gördün mü?”
“Hayır. Sadece bir çocuktu. Ama zarfın içinde bu vardı.”
Aslı zarfı uzattı.
İçinden bir ayna parçası çıktı.
Kenarında kan lekesi vardı.
Aras aynayı tuttu. Kendi yansımasına baktı ama gördüğü şey kendisi değildi — bir zamanlar Emir’in söylediği cümle yankılandı zihninde:
“Hepimiz bir gün kendi yansımamızda boğuluruz, Aras.”
⸻
Ceylan gün boyu düşündü. Aras’ın geçmişini ondan saklamasına artık katlanamıyordu. Akşamüstü, çantasını aldı, taksiye bindi. Adresi yazdı:
“Demirhan Holding, Nişantaşı.”
Binanın lobisine girdiğinde güvenlik onu durdurdu.
“Randevunuz var mı?”
“Aras Bey’in misafiriyim,” dedi, sesindeki titremeyi bastırmaya çalışarak.
Asansörle 20. kata çıktığında kalbi deliler gibi atıyordu. Kapı açıldı, Aras oradaydı. Gözleri uykusuz, yüzü yorgundu.
“Ceylan… ne işin var burada?”
“Sana sormalıyım, Aras,” dedi Ceylan. “Emir Yesari kim?”
Aras’ın nefesi kesildi. Bir anlık sessizlik oldu.
“Nereden biliyorsun bu ismi?”
“Artık benden saklamanı istemiyorum. Ben senin hayatının bir parçasıysam, geçmişin de benim gerçeğim olur.”
Aras masaya yaslandı, ellerini yüzüne kapattı.
“Bazı geçmişler anlatılmaz, Ceylan. Çünkü anlattığında seni de içine çeker.”
“Belki de zaten içindeyim,” dedi Ceylan, gözleri dolarak. “Seninle birlikte batıyorsam bile, gerçeği bilmek istiyorum.”
Aras başını kaldırdı. Gözleriyle onun gözlerini yakaladı.
“Emir Yesari benim ortağımdı. Ama bir hata yaptım. Onu yok ettim sandım. Şimdi o geri döndü.”
“Sana zarar verecek mi?”
“Bana değil,” dedi Aras, sesi kısık bir fısıltıya döndü. “Sana.”
———
O gece Ceylan, evine dönerken pencereden İstanbul’a baktı.
Şehrin ışıkları parlıyordu ama artık her birinin içinde karanlık bir gölge görüyordu. Aras’ın yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu.
O, Aras’a inanmak istiyordu… ama içgüdüleri başka bir şey söylüyordu.
Boğaz köprüsünün üzerinden geçerken taksinin ön camına bir ışık yansıması düştü. Ceylan refleksle baktı.
Karşıda, siyah bir arabada oturan bir adam onu izliyordu.
Adamın gözleri pırıl pırıldı.
Ve dudaklarının kenarı belli belirsiz kıvrıldı.
Emir Yesari, oyunun başladığını ilan edercesine gülümsedi.
⸻
“Her şey bir yansımayla başlar, Ceylan. Ama unutma…”
“…aynalar, kimin karanlık olduğunu asla gizleyemez.”