Gölgenin tuzağı

926 Words
İstanbul sabahına gri bir sisle uyanmıştı. Boğaz kıyısında sabah koşusu yapan birkaç insan dışında şehir uykudaydı, ama Ceylan’ın zihni saatlerdir ayaktaydı. Dünden beri içini kemiren o isim — Emir Yesari — bir lanet gibi aklında dönüp duruyordu. Kahvesinden bir yudum aldı, sonra bilgisayarını açtı. Aras’a söz vermişti bu konuyu kurcalamamak için ama artık geri dönüş yoktu. Ekrana “Emir Yesari” yazdı, sayfalar arasında kayboldu. Bazı bağlantılar silinmiş, bazıları devlet arşivine taşınmıştı. Yine de bir detay dikkatini çekti: “MIRROR projesi – Gizli ortaklık, 2014.” Altında bir adres vardı: Karaköy, Perşembe Pazarı – Eski Tekstil Deposu. Ceylan kalemini dişlerinin arasına aldı, düşünceli. Bu, Emir’in şu anki gizli mekanı olabilirdi. Mantığı “gitme” diyordu. Ama kalbi başka bir şey söylüyordu — o merak, o karanlığa dokunma arzusu… Çantasını aldı. “Belki sadece etrafa bakarım,” dedi kendi kendine. Ama içten içe biliyordu, bakmakla kalmayacaktı. ⸻ Karanlığın Adresi Karaköy’ün arka sokakları öğlen güneşinde bile pusluydu. Ceylan, tozlu bir sokaktan geçip büyük bir demir kapının önünde durdu. Kapının üzerinde paslı bir tabela asılıydı: Y.S. Tekstil Ltd. Kapı aralıktı. İçeri adım attığında, loş ışık gözlerini aldı. Depo boş görünüyordu. Ama bir adım sonra yerdeki metal yankı, birinin onu izlediğini hissettirdi. “Burada ne arıyorsun, Ceylan?” Ses karanlığın içinden geldi. Yavaşça döndü. Bir adam karanlıktan çıktı — düzgün kesilmiş sakalı, gri takım elbisesi, buz gibi gözleriyle Emir Yesariydi. “Ben… ben sadece bakıyordum,” dedi Ceylan, sesi titreyerek. “Merak… tehlikeli bir duygudur,” dedi Emir. “Özellikle yanlış insanı merak ediyorsan.” Ceylan geri çekildi. “Sen Aras’ın ortağıydın. Ne istiyorsun ondan?” Emir gülümsedi, ama o gülümsemede sıcaklık yoktu. “Ben ondan hiçbir şey istemiyorum. Ben sadece hak ettiğini almasını istiyorum. Ve bazen cezayı en çok, onun sevdiği insanlar öder.” Ceylan’ın kalbi sıkıştı. “Bu bir tehdit mi?” “Hayır,” dedi Emir alçak bir sesle. “Bir hatırlatma.” Adam yaklaştı. Gözleri Ceylan’ın gözlerine kilitlendi. “O sana kim olduğumu anlatmadı, değil mi?” “Sadece geçmişinden biri olduğunu söyledi.” “Geçmiş değil,” dedi Emir, sesi karanlık bir yankıya dönüştü. “Ben onun aynasıyım.” O an Ceylan geriye adım attı ama ayağı takıldı. Emir kolunu tuttu, düşmesine izin vermedi. Dokunuşu soğuktu, ama garip bir şekilde tanıdık da geliyordu. “Aras’tan uzak dur, Ceylan,” dedi Emir. “Çünkü o seni kurtarmaya çalışırken kendi sonunu hazırlayacak.” Sonra kapıya doğru yürüdü. “Ve o olduğunda, sen de burada olacaksın.” ⸻ Aras’ın Uyanışı O sırada Aras, Demirhan Holding’in ofisinde bir rapora gömülmüştü. Ama Aslı kapıyı çaldığında yüzünden anladı — kötü bir şey olmuştu. “Patron,” dedi Aslı, sesi endişeli. “Ceylan Karaköy’de görülmüş. Eski depolardan birinde.” Aras sandalyesinden fırladı. “Ne? Ne işi var onun orada?” “Bilmiyorum ama… o adres Emir’in eski deposu.” Aras’ın boğazı kurudu. “Onu bulmamız lazım. Hemen.” Silahını çekmeyi düşündü, ama durdu. Bu, sadece bir fiziksel savaş değildi artık. Emir zekiydi — onun zayıf noktalarını biliyordu. Aras montunu aldı, kapıdan çıktı. Aslı arkasından seslendi: “Bu defa ne yapacaksın?” “Gerekirse yeniden o olacağım,” dedi Aras. “Hangi ‘o’?” “Emir’in yanında doğan… ve Emir’i yok eden kişi.” ⸻ Ceylan’ın Kaçışı Depodan çıktıktan sonra Ceylan’ın elleri titriyordu. Sokakta yürürken birinin onu takip ettiğinden emindi. Bir köşeden dönünce taksi durdurdu. “Taksim’e!” Ama arkasına baktığında, az önce gördüğü siyah arabayı fark etti. Kalbi hızlandı. Arabadan inen iki adam hızla ona yöneldi. Ceylan koşmaya başladı. Ayakkabılarının topuk sesi taş duvarlarda yankılanıyordu. Bir çıkmaz sokağa sapınca nefesi kesildi. Tam köşede sıkışmışken bir el onu çekti — Aras’tı. “Sana burada ne işin olduğunu sormayacağım,” dedi Aras öfkeyle. “Ama bir daha benim geçmişimi araştırırsan, seni o geçmişin içine gömerim.” “Ben sadece seni anlamaya çalışıyordum!” diye bağırdı Ceylan. “Beni anlamak seni yakar, Ceylan!” Aras’ın sesi karanlıkla doluydu. Ama sonra onun gözlerine baktı, korkunun yerini endişe almıştı. “O seni gördü mü?” “Evet…” “O halde artık güvende değilsin.” ⸻ Emir’in Oyunu O gece Emir depoya döndü. Elinde küçük bir cihaz vardı — Ceylan’ın montuna gizlice yerleştirdiği izleme çipi. Bilgisayardaki ekranda kırmızı bir nokta yanıp sönüyordu: Demirhan Villası, Nişantaşı. Emir’in yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. “Güzel. Artık senin evini de kalbini de biliyorum, Aras.” Yanındaki adamına döndü. “Hazırlıkları başlat. ‘Mirror’ yeniden aktif edilecek.” “Ama efendim, proje durdurulmuştu—” “Artık değil,” dedi Emir, gözlerini kısmış halde. “Bu kez aynada kim boğulacak, göreceğiz.” ⸻ Aras ve Ceylan Villada sessizlik hâkimdi. Aras, şöminenin karşısında oturmuş, düşüncelere dalmıştı. Ceylan ise pencerenin önünde durmuş, dışarıdaki yağmuru izliyordu. Aralarında soğuk bir sessizlik vardı ama bu sessizlik, söylenmeyen binlerce kelimenin ağırlığını taşıyordu. “Beni neden kurtardın?” diye sordu Ceylan, fısıldayarak. “Çünkü seni Emir’in eline bırakamazdım.” “Ama onu sen yarattın, Aras. O senin yansıman.” Aras başını kaldırdı. “Bazen birini durdurmanın tek yolu, yeniden o olmayı kabullenmektir.” Ceylan yaklaştı, gözleri Aras’ın gözlerine kilitlendi. “Peki ya ben? Ben senin kim olduğunu kabullenebilecek miyim?” Aras bir an sustu, sonra sadece şunu söyledi: “Bilmiyorum, Ceylan. Ama bilmen gereken tek şey… her şey yeniden başlıyor.” ⸻ – Aynadaki Çatlak Kamera (görsel bir anlatımla hayal et) Boğaz’a doğru uzaklaşır. Şehrin ışıkları birer birer yanarken, gökyüzünde yıldırımlar çakar. Bir ofisin içinde Emir Yesari, masasında duran kırık bir aynaya bakar. Aynanın üzerinde iki isim yazılıdır: ARAS DEMİRHAN CEYLAN AKSOY Emir aynaya dokunur, parmağını keser. Kan aynanın kenarına yayılır. “Yakında hepiniz, kim olduğunuzu göreceksiniz,” der kendi yansımasına. “Çünkü ayna, kimseyi affetmez.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD