Floren, Cyrus’un kararlı bakışları karşısında öfkesini sürdürdü.
“Maisie’yi bastırmaya çalışma. Onun annesi benim ve kızımı alacağım.”
Maisie: “ Aynı kelimeleri sarf etmekten yorulmuyor musun? Sana gelmeyeceğimi daha kaç kez söylemem gerekiyor, şimdi kapımızı kapatıyorum, seni ve diğer tüm uğursuzlukları kapımızın dışında bırakacağız.”
Floren, Maisie’nin gözlerindeki kendisine oluşan nefreti gördükçe kalbinin kırıldığını hissediyordu bir annede olsa yüreği katı bir taş gibi olmasına rağmen Maisie’yi her zaman küçük bir çocuk gibi gören gözleri, ciddiye almadığı sözleri ilk kez kalbinin taşları arasında kırılıp bambaşka bir şekle bürünmüştü. Kızının büyüdüğünü, dallanıp budaklanan ve tomurcuk vermiş bir gonca güle dönüşüyordu
Maisie: “ Aynı kelimeleri sarf etmekten yorulmuyor musun? Sana gelmeyeceğimi daha kaç kez söylemem gerekiyor. Şimdi kapımızı kapatıyorum, tıpkı senin gibi dışarıdaki uğursuzluklarda dahil bize ulaşmasın.”
Floren’in kalbi taş gibi sertti. Maisie ne söylerse söylesin hangi tavırlarda bulunursa bulunsun gözünde her zaman küçük bir kız çocuğunun şikayetleri olarak görünürdü ama şu an kendisine bakan gözlerde büyüyerek kendi hayat yolunun çizmeye çalışan genç bir kadın duruyordu. Kaya gibi sert olan kalbini çatlatıyordu bu gözler, o an Floren durdu ve boş çabasını anladı. Kızının seçtiği yol kendisine üzüntüden başka hiçbir şey getirmeyeceğini biliyordu ama ne kadar güçlü olsa da kendi kızına karşı bir mağlubiyet yaşıyordu. Sarsılmaz iradesi temellerinden sarsılmış bir vaziyette bir iki adım geriledi. Sessiz bir sitem ile baktı ikisine ve buraya gelirken dik duran omuzları düşmüş bir şekilde kabullendi. Dudakları aralandı, göz kapakları titredi şu ana kadar yaşanan her şey bir yanılsamadan ibaretmiş gibi duruyordu. Anın gerçekliği bir cam gibi bakışlarında patladı.
“Pişman olacaksın.”
Ses tonundaki kırıklık ile kendisine şaşırdı ama yine de devam etti sözlerine.
“Bir cadının kaderi, ırkından ayrıldığı anda kırılır, bükülür ve sonu olmayan bir kara deliğe dönüşür. Mutsuzluk girdabında boğulmaya mahkum edilirsin, renkler kararır ve Her gün doğan güneş artık bir acı ve ıstırap dolu bir günün başlangıcı olarak gelmeye başlar, sevdiğin adama duyduğun aşk dikenli bir sarmaşık ile kalbine batır ve her saniye ona olan aşkın tüketir seni ve sonunda, her gün bu elzem dolu hayatına son vermek için tanrıya yalvaracağın bir zaman diliminden başka bir şey ifade etmez. Senden çok daha yaşadım, ikinizden de ve inan bana Cadı tarihi boyunca bu kısır döngü asla değişmedi. Bu durumun en kötü tarafı ise sürgün edilen cadılar bu döngüden kurtulmak için cadılar konseyine yalvardılar ama sonları kazığa bağlanarak diri diri yakılarak idam edilmek oldu. Kendi kalbimin, yaşamımın bir parçasını oluşturan seni diri diri yakılırken görmek istemiyorum sevgili yavrum, lütfen sözlerimin gerçekliğine kulak ver.”
Yüzüne kapanan kapı ile Floren’e net ve kelimesiz bir cevap verdi Maisie. Annesi birkaç saniye sözlerinin çarpıp kendisine geri dönen ahşap kapıya bakakaldı. Yutkundu ve geriye döndü adımları hala etrafındaki canlılara gardını indirmemiş bir şekilde iken kalbi ve dolan gözleri bunun aksini iddi ediyordu. Adımlarının gerisindeki taşlara damlayan gözyaşları sessiz bir veda idi Maisie’Ye.
Maisie, uzun ve derin soluklar alarak annesinin yüzüne kapattığı kapıya bakıyordu. Cyrus da şaşkındı ama merak ediyordu annesi ile aralarındaki problemin asıl sebebini ama şu an zamanı olup olmadığından emin değildi. Önceliğini sevdiği kadını sakinleştirmekte karar kılarak Maisie’nin bedeni büyük bedeni ile sarmaladı. Maisie, Cyrus’un erkeksi kokusu ile üzerindeki öfkesi yerini dinginliğe bıraktı. Tek hissetmek istediği Cyrus’un kokusu ve kollarının arasında sarmalanmaktı. Cyrus’un büyük bedeninde hissettiği güven kendilerine ulaşmak isteyen her uğursuzluğu def edebilecek kadar güçlüymüş hissini veriyordu.
Cyrus, göğsüne sığınan ve gözlerini kapatmış bir halde yavru ve ürkek bir kız çocuğu gibi görünen kadınına baktı, saçlarını hafifçe okşamaya başladı, Maisie hissettiği rahatlama ile az önce yaşanan gerginliği çoktan unutmuş bir şekilde gülümsedi, Cyrus da gülümsedi ama merakı her saniye artsa da Maisie’yi incitmeden sordu.
“Sevgilim, kimse seni sen istemediğin sürece istenmeyen bir evliliğe zorlayamaz merak etme ben buna engel olurum.”
Maisie gözlerini araladı ve gülümseyerek kaldırdı bakışlarını.
“Biliyorum, teşekkür ederim. Kokun, beni kolların ile saran bedenin işte bu dünyada olmak istediğim tek yer burası.”
Biraz daha sokuldu Cyrus’un göğsüne onun kokusunu sokuldukça daha çok içine çekecekmiş gibi hissediyordu.
“Annenin senin için kötü bir niyeti olduğunu düşünmüyorum, kızını ben veya benim gibi kusurlu ırklardan korumaya çalışması gayet doğal bir davranış.”
Maisie güldü ama alaylı bir gülüştü, Cyrus’a bakmadan cevapladı.
“Korumak mı? bu dünyada beni savunmasız bırakan ilk ve son kişi annemin ta kendisi.”
“Ne demek oluyor bu sevgilim?”
“Annem, bu dünyada en huzurlu hissettiğim babamı aldı benden. Onun ölümüne sebep olarak bu dünyada bir kanadı kırık yavru bir kuş gibi ortada bıraktı beni. Avlanmaya hazır küçük bir yavru kuş.”