Herkes bir şeyler söylüyordu… Avluda sesler, kalabalığın telaşı… Ama Rozerin hiçbirini duymuyordu. Sadece yorgundu. Hem bedeni hem ruhu. “Ben biraz uyusam,” dedi kısık bir sesle. Zinar hemen doğruldu. “Tabii güzelim. Hadi, ben seni odaya çıkarayım,” dedi. “Yürüyemezsen kucağıma alayım seni…” Rozerin başını iki yana salladı. “Yok… yürürüm.” Beraber yavaş adımlarla üst kata çıktılar. Kendi odalarının kapısında durunca… Gözleri doldu Rozerin’in. Kapı ardında gördüğü harabe, içine çöken enkaz gibiydi. Kül olmuş duvarlar, simsiyah lekeler, paramparça bir yatak… Zinar yavaşça yaklaştı, gözlerinin içine baktı. “Bakma güzelim… Hem sana söz, her şeyi eskisinden daha güzel yapacağım.” Ama Rozerin biliyordu. Artık hiçbir şey… eskisi gibi olmayacaktı. Olamazdı. O günün üzerine örtü

