Bir evlat

821 Words
“Hayırdır, bir sıkıntı mı var?” diye sordu Rozerin, Zinar Ağa’ya yaklaşırken. Zinar, derin bir nefes aldı. “Bir sıkıntı yok… ama konuşmamız gereken şeyler var.” Rozerin kaşlarını çattı. “Bizim sizinle konuşacak bir şeyimiz olduğunu düşünmüyorum ben. Sürekli gelip burada duruyorsunuz ve bu durum yanlış anlaşılıyor, bunun farkındasınız değil mi? Yakında hoş olmayan şeyler konuşulmaya başlanacak. Lütfen… bir daha gelmeyin buraya,” dedi, kararlılıkla. Zinar ona dik dik baktı. “Ben de sana ‘konuşmamız gerek’ dedim. Bak, ben çok sabırlı bir adam değilim. Kimsenin de ayağına gitmem. Ama sana geliyorum. Şimdi göl kenarında bekliyorum seni,” deyip, arkasını dönüp uzaklaştı. “Fazla naz, âşık usandırır,” demişlerdi ya… Rozerin, bu âşığı utandırmak istemedi. Atına binip onun peşinden gitti. Peş peşe indiler atlardan. “Buyurun, dinliyorum sizi,” dedi Rozerin, gölün kenarında durmuş. Zinar, gözlerini genç kadından ayırmadan konuşmaya başladı. “Bana söylediklerini düşündüm. Bir karar verdim. Haklısın. Ne istediğini çok net söyledin. Ve ben… bunu kabul ediyorum. Tabii sen de hâlâ fikrini değiştirmediysen…” Bir adım attı ileri. “Evlen benimle, Rozerin.” Rozerin şaşırmış gibi yaptı. “Siz… ciddi misiniz?” Zinar kısık sesle cevapladı: “Bak, bu üzerinde durduğun toprak bile bana ait. Dağlar, tepeler, tarlalar… Sence ben şaka yapacak bir adam mıyım?” “Peki… oğlunuz? O ne olacak?” dedi Rozerin, gözlerini kaçırarak. “Onları bana bırak. Sen sadece kabul et. Gerisini düşünme.” O topraklarda ağalık babadan oğula geçerdi. Elbette bir ağa, isterse kendi rızasıyla tahtını devredebilirdi. Zinar da bunu yapmaya hazırdı. “Tamam,” dedi Rozerin. “Madem siz öyle söylüyorsunuz, kabul ediyorum. Evlenelim.” Zinar’ın aklı başından uçup gitmişti. Ama genç kadın bir şartla tamam demişti. “Ama… bana verdiğiniz sözü tutmadan bana sahip olmanıza izin vermem. Bunu bilin ve ona göre davranın,” dedi. Zinar ona yaklaşarak konuştu: “Sen çok akıllı bir kadınsın, bunun farkındayım. Seni kandırabileceğimi hiç düşünmedim zaten. Ama şunu bil: Sana verdiğim her sözü tutacağım. Fakat ben de senden bir şey istiyorum.” “Tabii, dinliyorum,” dedi Rozerin, başını eğmeden. “Bana bir evlat vereceksin. İkimize ait bir parça. Senden başka hiçbir şey istemem. Ama bu evlilik gerçek bir evlilik olacak.” Rozerin’in bakışları sertleşti. “Gerçek bir evlilik olması için çocuk yapmamıza gerek yok. Zaten sizinle sahte bir evlilik yapacak değilim. Ama şunu bilin: Bu evlilikte çocuk da, aşk da, sadakat de olacak. Benim sizden istediğim şey, yarın bir gün başıma bir şey gelirse… hem kendimi hem doğuracağınız çocuğu koruyabilmek.” Her şey böyle başlamıştı. ⸻ Ezman konağa döndüğünde, el ele merdivenlerden inen amcasını ve… yengesi olmuş Rozerin’i gördü. Evet, artık Rozerin onun yengesiydi. Tam o anda, avludan yükselen annesinin zılgıtları yankılandı. Ezman, o an ölmek istedi. Ona göre bu, her şeyin sonuydu. Ama bilmediği bir şey vardı: Bu aslında bir son değil, başlangıçtı. ⸻ “Günaydın aslanım. Hayırdır, sabah sabah nereden geliyorsun?” diye sordu Zinar, yeğenine. “Uyku tutmadı, ata bindim biraz,” dedi Ezman, zoraki bir gülümsemeyle. “İyi, hadi. Yıka elini yüzünü, gel. Hep beraber kahvaltı yapalım. Size söylemem gereken şeyler var,” dedi Zinar. “Hayırdır amca? Ne oluyor?” diye sordu Ezman. “Yıka elini yüzünü. Çocuklarla inin, öyle söyleyeceğim,” dedi. Rozerin yanından geçen Ezman’ın yüzüne bile bakmadan, kocasıyla birlikte sofraya geçti. “Günaydın, gelin hanım,” dedi Gülten Hanım. “Günaydın,” dedi Rozerin, buz gibi bir sesle. “Buralarda adettir… İlk gün kahvaltıyı yeni gelin hazırlar. Ama sen bilmiyorsun sanırım?” dedi yaşlı kadın. “Bilmiyor, çünkü bilmesine gerek yok,” dedi Zinar Ağa. “Bu evde çalışan varken sofrayı kurmak karıma düşmez. O bu konağa hizmet etmeye değil, hürmet görmeye geldi.” Gülten Hanım’ın içi içini yiyordu. Çünkü Rozerin’in Zinar Ağa üzerindeki etkisi daha şimdiden böyleyse, ilerisini düşünmek bile istemiyordu. Herkes yavaş yavaş sofranın etrafında toplanmaya başladı. Zinar Ağa, memnuniyetsizliğini açıkça belli etti: “Size defalarca söyledim. Ben inmeden bu sofraya oturulmayacak! Her defasında tekrar etmekten yoruldum. Üstelik bunu, Rozerin daha ailemize yeni katılmışken yapmanız hiç hoş değil.” “Şey baba… biz geç kalkarsınız diye inmedik,” diyen çocuklarına sertçe baktı. “Şu hayatta, bu masanın etrafında sizinle yemek yiyebilmek için nelerden vazgeçtiğimi bir bilseniz…” Hepsi susmuştu. “Özür dileriz baba, bir daha olmaz,” dedi Leyla, hemen araya girerek. “Olmasın, Leyla’m. Olmasın,” dedi Zinar. Sonunda Ezman da gelip sofraya oturdu. Kahvaltıya başladılar. “Hiçbir şey yemedin,” diyen kocasına, “Daha ne yiyeyim? Patladım,” dedi Rozerin alayla. Sofradan kalkmaya yakın Zinar Ağa, “Öğleden sonra aşireti toplayacağım. Haberiniz olsun,” dedi. “Hayırdır amca? Bir sıkıntı mı var?” diye telaşlandı Ezman. “Bir sıkıntı yok. Ama açıklamak istediğim şeyler var. O yüzden hepiniz hazır olun. Toplantı burada, yukarıda terasta olacak,” dedi. Sonra da ekledi: “Öncesinde bir biz konuşalım.” “Konuşmayı gerektirecek bir şey yok,” dedi Zinar. “Bu benim şahsi fikrim. Ve toplantı saatine kadar açıklamayacağım. Şimdi herkes dağılabilir.”diyip “Yenge, kızlara söyle… bize güzel bir kahve yapsınlar.”dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD