Uyku...

1269 Words
Adımları yaklaştıkça gözünde daha da devleşen adam, iki ayak mesafe yakınına gelerek durmuş ve elini uzatarak kendini tanıtmıştı. Mahi'nin ilk düşündüğü ise bu büyük ellerin göğüs kafesinin içinde nasıl işlediği idi. O an adamın kendisini hangi sıfatla tanıttığını idrak edememişti ancak, kendine gelmesi uzun sürmedi. "Steven Dean? Bu isim hiç yabancı gelmiyor." " Yabancı gelmemesi normal. Eğer babanızın raporlarını okuduysanız sorumlu doktorlar arasında benim de adım geçiyor. Onu kurtarmak için çok uğraştık ama ne yazık ki başarılı olamadık." " Çabalarınız için minnettarım ama uygun olduğunuz bir vakitte ameliyat kaydını izlemek isterim." " Mümkün olan en kısa zamanda bunun için çabalayacağım." Ellerinin hala birleşik olduğunu ilk farkeden Mahi idi. Elin çekip sanki dokunmaması gereken bir şeye dokunmuş gibi pantolonunun arkasına, kalçalarına sildi. Stevan'ın dikkatinden kaçmayan bu hareketi ile biraz mahçup olsa da üzerinde durmamaya karar verdi. " Madem uykumu böldünüz, o zaman size servisimizin işleyişi hakkında önemli bir kaç bilgi vereyim. Önden buyurun doktor." " Eğer uygun değilseniz daha sonraya da bırakabiliriz." " Bu hastahanenin kötü bir huyu var doktor. Eğer imkanınız olduğunda aklınızdakini gerçekleştiremezseniz, bir daha asla fırsat bulamayabilirsiniz. Hem sizin de bildiğiniz gibi, biz doktorlar çakal uykusunu bir çakaldan daha iyi uyuruz. O yüzden sorun değil. Yeteri kadar dinlenmiş hissediyorum merak etmeyin." " Siz öyle diyorsanız..." " Bakın işte bunu sevdim." " Tam olarak neyi?" " İlk günden işleyişe uyum sağlamaya çaılşıyorsunuz. Sizinle sanırım iyi anlaşacağız." "Göreceğiz" Mahi'nin dişlerinin arasından fısıltı ile söylediği Türkçe sözü her ne kadar anlamasa da, söylemine sinirlendiğini anlamış ve bıyık altı bir gülüş sergilemişti adam. Onun ise aklında çok farklı bir mesele dönüyordu. Her yeni gelen personel ile ekstra dikkatli davranması gerekiyordu. Her ne kadar doğal davranmaya çalışırsa çalışsın, kendine dönen bakışlarda mutlaka o şüphe kırıntılarını yakalıyordu.Belki de kendine dönen her bakışta ilk aradığı şey o şüphe kırıntısıydı. Düşüncelerini uzaklaştırıp yanında ilerleyen kızın tavırlarına odaklandı. Sadece dış görünüşü değil, miik ve tepkileri de onu andırıyordu. Mahi üzerindeki dikkatli bakışlardan iyiden iye rahatsız olmuş bir şekilde derin bir nefes verdi. Burnundan soludu da denilebilirdi Bu adamı ilk gördüğü andan itibaren garip bir gerilim sirayet etmişti vücuduna. Üstelik babasının öldüğü ameliyatta onun da bulunması, şüpheli gördüğü ölümün üzerindeki gölgeyi daha da koyulaştırmıştı. Stevan yanındaki dikkatli kadına sahip olduğu imkanları, nöbet usüllerini, servisteki diğer doktorları ve çalışanları tek tek tanıttı. Mahi ameliyathanede gördüğü ekipmanlarla heyecanlanmış, bunu da gülüşüne yansıtmıştı. Bu gülüşe takılan Stevan için ise durum hiç kolay değildi. Her şeyiyle onu hatırlatan bu kadınla zamanın nasıl geçeceğini kestiremiyordu. Bu halde olmasının, bu kadar dibe batmasının tek sebebi olan kadın, sanki gölgesini göndermişti. Kendine ait dolabına ve üniformalarına kavuşan genç kadın ise bir an önce çalışmaya başlamak ve bu sayede buraya alışmak istiyordu. Çünkü çalışmadığı son beş gün sanki 5 yıl gibi ağır geçmişti. O, bu düşüncelerle yaka kartını ve kenarı kırışmış üniformasını kontrol ederken yanı başında bir gölge belirdi. Başını çevirdiğinde biraz önce tanıştığı doktorlardan biri olduğunu gördü. Kısa bir tebessümle odağına dönen genç kızın dikkatini sorduğu soruyla çelmeyi başaran adam ise halinden gayet memnundu. " İşte ilk gününü bir şeyler içerek kutlamaya ne dersin?" " Burada hep böyle midir?" "Anlamadım, ne böyle midir?" " Yani siz erkek sinekler, çaylakları sokmak için böyle basit yolları hep kullanır mısınız? Gerçi çaylak olduğumu düşünüyorsanız, oldukça yanılıyorsunuz. " " Hadi ama güzelim. Burası çok sıkıcı bir yer ve bizim de eğlenmeye hakkımız var, öyle değil mi?" " Elette hakkımız var ama benim farklı bir eğlence anlayışım var. İstersen sen erkekler tuvaletinde eğlenmene bakabilirsin." Arkasında şaşkın bir adam bırakarak, açık saçlarını bileğindeki tokayla topladı ve koridorun sonundaki masada hasta dosyalarını incelemeye koyuldu. Buraya gelirken böyle basit flört denemeleri ile karşılaşacağını biliyordu. Amerikalılar düz insanlardı. Hayatlarını Hollywood setinde yaşadığını sanan ezbere karakterler gibiydiler. İyi bir film gurmesi ise her karakteri kolaylıkla tahlil edebilirdi. Az önceki yılışık da Barney Stinson özentisi bir hava vardı. Kendini komik sanan ahmağın tekiydi. Aklına gelen bu benzetmeyle başını sallayarak güldü. Neye güldüğünü soran tanıdık ses ile yüzü saniyesinde ciddiyetine kavuşmuştu. Her adımında bu adama toslayacak olmak onu şimdiden germeye başlamıştı. " Hiç, aklıma gelen önemsizs bir ayrıntıydı." " Az önce Simon ile konuştuğunu gördüm. Ben de onun salaklığına gülüyorsun diye düşünmüştüm." " Aslında oldukça yaklaştın. Bana ülkemde tanıdığım bir gereksizi anımsattı. Nereye gidersem gideyim böyle ahmaklarla karşılaşacağımı fark edince şanssızlığıma güldüm." " O kadar kötüydü demek. Ben de Simon türünün tek örneği sanıyordum." Bu kez gerçekten gülmüştü genç kadın. Adam da onun gülüşüne eşlik edince bir süre sonra ikisi de susma yoluna gitti. Bakışını ilk kaçıran oyunu kaybedecekmiş gibi kimse gözünü dahi kırpmıyordu. Ancak masadaki ekranda bir odanın acil durum ışığı yanınca kendilerine geldiler. İkisi de koridorun diğer kanadında kalan odaya koşarak gitmişti. Elbette katın henüz acemisi olan Mahi sadece Steven'ın adımlarını takip etmekle yetindi. Odadaki hasta 50'lerin sonunda, By-Pass olan bir kadındı. Henüz bugün uyandırılan kadının solunumu sıkıntılı olduğu için solunum desteğine bağlıydı ancak; monitör arrest uyarısı veriyordu. Odadaki neredeyse 300 kiloluk acil durum arabasını kolaylıkla yatak başına getiren adam beklemeden müdahaleye başlamıştı. Mahi müdahaleye katılmadan önce hastanın epikrizine kısaca göz attı ve yatak başını indirerek, solunum desteğini kontrol etti. Kanülde herhangi bir deformasyon yoktu. Buna rağmen satürasyon oldukça düşük, ritim ise tehlikeli bir artış göstermiş durumdaydı. Ultrason probunu alıp kalbi inceleyen Mahi, perikardiumda serbest sıvı olduğunu gördü ve acil durum tepsisindeki şırıngayı beklemeden kaburgalar arasından sokarak biriken sıvıyı çekmeye başladı. Sıvı boşaldıkça ritim normale dönüyor, satürasyon artıyordu. Son kontrellerini de yaptıktan sonra epikriz raporuna izlediği prosedürü işedi ve eldivenlerini çıkarıp attı.Odadaki herkes onun soğuk kanlılığına hayran olmuştu. Bu bakışlarla birçok kez karşılaşan kadın kısa bir baş selamı vererek odadan ayrıldı. Böyle kriz anlarında artış gösteren adrenalin, onun kalbini maraton koşmuş gibi hızlandırıyordu. Bu durumu çok merak etmiş ve zamanında güvendiği hocalarına da danışmıştı. Ama hepsi de sıradan bir durum olduğunu, heyecanına yenik düştüğünü söylemişlerdi. Oysa kendisini hep soğukkanlı olarak tarif eder, heyecanlandığını asla kabul etmezdi. Normale dönen kalp atışlarından sonra sırtını dayadığı duvardan ayırıp tuvalete doğru yürümeye başladı. Yüzünü yıkayıp ferahlaması gerkiyordu. Ne kadar pratik yaparsa yapsın bir insanın hayatına müdahale ediyor olmak onun için kolay aşılacak bir şey değildi. Dışarıya karşı sergilediği umursamaz tavrı içindeki Mahi'ye ne yazık ki yutturamıyordu. Çift yönlü açılan kapıyı omuzuyla itip içeri girince, birden yanlış yerde olduğunu düşündü. Her ne kadar mahremiyeti umursamasalar da tuvalet konusunda henüz kadın erkek ayrımı yapabiliyorlardı. Öyle ki duyduğu ses, onun dalgınlıkla erkekler tuvaletine girdiğini düşündürmüştü. Garip sesler çıkarıp arada inleyen sesten çıkardığı mana kulaklarına kadar kızarmasına sebep oldu ve bir an önce işini halledip çıkmak istedi. Ne kapıyı çarpması ne de uyarıcı öksürüğü bir işe yaramış, içerdeki her kim ya da kimlerse işlerine hız kesmeden devam etmişti. Acele sayılabilecek bir hızla işini halledip ellerini yıkıyordu ki, malum kapı açıldı. İçeriden önce kızıl saçlı bir hemşire, ardından da az önce kendisine asılan Simon çıktı. İkisi ile de sadece aynada bakışıp kaşlarını çatmakla yetindi. Zaten onlar da en ufak bir utanma duygusu barındırmayan pişkin suratlarıyla defolup gittiler. Her şeye alışsa da onların bu rahatlıklarına bir türlü alıamayacağını düşündü. Ne yetiştiği çevrede ne de okulda çok sıkı toplumsal kurallar işlemese de kendisini bu tür ilişkilerden, anlık zevklerden itinayla uzak tutmuştu. Yaşadığı bir kaç ilişkide de öpüşmekten ileri gitmemişti. Daha ilerisi için hayvani zevklerden çok, duyguların devrede olması gerektiğini düşünenlerdendi. Onun bu kararlılığı ise kimseyi ilgilendirmeyecek kadar şahsiydi.Tiksinme hissini bir kenara bırakıp dinlenme odasına döndü. Bedenen çok yorulmuş sayılmazdı ama ilk günün verdiği gerginlik bütün kaslarının sertleşmesine sebep olmuş ve onu bitkin düşürmüştü. Etrafına bakıp uzanacak bir yer aradı ve gözleri gayri ihtiyari camın önündeki büyük kanepeye takıldı. Adımları kendi iradesi dışında oraya doğru yürüdü ve bedeni de ayni itaatsizlikle kendini kanepeye bıraktı. Dışarıdaki kasvetli hava iyice uykusunu getirdiği için beklemeden kapadı gözlerini. Belki de haftalar sonra ilk defa bu kadar kolay uykuya teslim oluyordu. Burnuna dolan kokuyu umursamamaya çalıştı ve derin bir uykuya daldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD