Sadece Zaman...
11 Kasım 2021
Yolculuklar insanı her zaman bir yere götürmez. Bazı yolculuklar insanı kendine getirmek için yapılır. Keza; Italo Calvino, Görünmez Kentler kitabında şöyle bir diyalog ile anlatır yolculuğu.
"Bütün yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi?" diye sordu Han.
Şöyle de sorabilirdi aslında: "Bütün yolculuklar geleceğini yeniden bulmak için mi?"
Bu sorulara Marco'nun verdiğ yanıt ise düşündürücüydü. "Başka yer, negatif bir aynadır. Yolcu sahip olduğu tenhayı tanır, sahip omadığı ve olmayacağı kalabalığı keşfederek."
Sabaha karşı 02:10 uçağı ile Texas'a uçan Mahi, tam da bu yolculuğun sonunda varmak istediği noktayı tahmin etmeye çalışıyordu. Altı ay önce hayatını alt üst eden kaybı, asla hedefleri arasında olmayan bu yolculuğun biletini kesmişti. Babasının ona göre hala şaibeli olan ölümü ve arkasından ortaya çıkan bazı gerçekler, ülkesinde parlak bir kariyere sahip olma yolunda istikrarla ilerleyen genç kızın, gelecek ile ilgili planlarını yeniden şekillendirmesine yol açmış ve onu bilmediği bir şehre adeta köklerinden bağlamıştı.
Ekonomi sınıfından aldığı bileti, henüz yolculuğun başında olmasına rağmen; kalan 12 saatin pek de kolay geçmeyeceğinin kanıtı gibiydi. Orta koridorun en sağında ve şanssızlığının eseri olarak bebekli bir ailenin yanında oturmuştu. Bebek de onun gibi bu yolculuktan daha şimdiden sıkılmış olacak ki, kendince isyanlarına başlamış ve olur olmadık her şeye ağlamıştı. Genç kız kulaklıklarını taktı ve gideceği hastane ile ilgili yaptığı kapsamlı araştırmaya ait notların üzerinden bir kez daha geçmeye başladı.
Babasının ölüm kayıtları bu hastanede tutulmuştu. Sıklıkla Amerika'da eğitimler vermeye giden ünlü kalp damar cerrahı Profesör doktor Arhan Uluçay; son gittiği seminerde salonun ortasında birden yere yığılmış ve hastane kayıtlarına göre geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etmişti. Babasının bilinen bir kalp rahatsızlığı yoktu. Sağlığına oldukça özen gösteren, düzenli kontrellerini yaptıran ve bu konuda da ailesine örnek olan bilinçli bir hekimdi. Ülkenin hatta dünyanın çeşitli yerlerinden hastaları olmuş, bir çok başarılı kalp ameliyatına imza atmıştı. Kızını da kendi gibi yetiştirmeye çalışan disiplinli bir adamdı. Bu disiplin her ne kadar baba kız zamanlarından çalmış olsa da Mahi'ye oldukça fazla şey kazandırmıştı. Ülkenin en saygın okullarında başarısıyla okumaya hak kazanmış ve babası gibi kalp damar cerrahisi alanında uzmanlaşmıştı. Henüz çiçeği burnunda olan uzman hekim kariyeri ise belki de bu yolculuk sayesinde hız kesecek ya da yarıda kalacaktı.
Tahmin ettiğinden de yorucu geçen yolculuğun ardından; yetmiyormuş gibi bir de inişin gerçekleştiği John Wayne havaalanında valiz bandında büyük bir karışıklık çıkmış ve neredeyse üç saat kadar da burada oyalanmıştı. Uyuşan uzuvları, ağrıyan başı ve yorgun zihni ile buradaki hayatına şimdiden yenik başlamış hisediyordu. Tek tesellisi ise, sık sık bu şehre gelen babasının; otelde kalmaktan sıkılıp kendisine ufak bir stüdyo daire almasıydı. Onun hayattaki tek varisi olarak; bu dairenin kullanım hakkına sahip olmak; buradaki yaşamını bir nebze olsun çekilir kılacaktı. Üstelik kabul edildiği hastaneye sadece bir blok uzaklıktaydı. İlk işi kendisine bir bisiklet edinip, yoğun San Francisco trafiğinden sıyrılmaktı.
Neredeyse gece yarısına doğru varabildiği dairenin oldukça düzenli olduğunu görmek, genç kızın içini biraz olsun rahatlatmıştı. Şimdilik yüzeysel bir temizlikle içine sinecek bir hale sokmayı, daha sonra da düzenli bir temizlik periyodu için güvenilir bir temizlik şirketi ile anlaşmayı aklının bir köşesine yazdı. Nihayetinde dairenin de içinde bulunduğu 20 katlı rezidans tarzı binada, elbette bu hizmeti kullanan bir çok daire vardı.
Sadece temiz çarşaf serecek gücü bulduğu vücudunu boş bir çuval gibi yatağa bırakmış ve yorgunluğa daha fazla direnemeyen zihnini uzun soluku bir uykuya teslim etmişti. İşe bşlayacağı günden birkaç gün önce burada olması onun lehineydi. Bu sayede eksiklerini belirleyecek ve tamamlamak için rahatça vakit harcayacaktı.
Sadece babası ile yaptığı literatür dışı sohbetlerde dinlediği bu şehri, belirsiz bir süre yurt edinecek olmak; topraklarına bağlı her bireyde olduğu gibi onda da adaptasyon zorluğu yaratabilir ve belki de amacına yoğunlaşmasını engelleyebilirdi. Sık sık bu endişeye düşse bile kendine yaptığı telkinlerle bu şehre geliş amacını hatırlatıyor ve basit duygusal muhasebelerden uzak durmaya çalışıyordu. Zihninin son altı aydaki günlük düşünce rutinini sorsanız; sıralama asla değişmez; İlk sırayı her daim "alışmak zorundasın" mottosu alırdı.
Okyanus ötesi bir ülkede uyuyup uyanmanın verdiği zaman ve mekan algısındaki bulanıklık hissi bir süre daha devam edecek gibi duruyordu. Uyuma ve uyanma saatlerine vücudunun alışması pek de kolay olmayacaktı. Hem aldığı tıp eğitimi hem de devamındaki asistanlık yıllarının yorucu temposu uykuya ayırdığı zamandan epeyce çalmış olsa da vücudu artık bu rutine alışmıştı. Oysa şimdi bu ilk kez yaşadığı jet-lag olma haliyle vücudu sürekli yorgun ve bünyesi daima uykuya aç kalacakmış gibi hissediyordu.
19. kattaki penceresinden şehre baktığında gri bir gök yüzünün altında hizalanmış soğuk, beton gökdelen yığınlarıyla karşılaşmıştı. Emirgan'da oturdukları iki katlı ve bahçeli evin aurasını hiçbir yeni nesil akıllı daireye değişemeyeceğini düşündü. Kasvetli Kasım ayının da etkisiyle iyice soğuk bir çehreye bürünen şehri yüksekten izlemeyi bırakıp sokaklarını keşfetmek için evden çıktı. Gelmeden önce bölgede bisiklet alabileceği satıcıların bir listesini yapmıştı. Özelliklerine ise satıcının önerisine göre karar vermeyi düşündü.
En prestijli Amerikan bankalarından birinde adına açtırdığı hesaba, babasından kalan hatırı sayılır miktardaki parayı yatırmış ve kendi kazancının yanında ekstra bir güvence olacağına kanaat getirmişti. Bu nedenle ihtiyaçlarını giderirken kısıtlı davranmamaya karar verdi.
Bütün bir günü evdeki belirlediği eksiklerini gidermek için ayıran genç kadın, artarak devam eden yorgunluğuna rağmen evin içindeki işleri de görmeye başlamıştı. İki yatak odalı ve açık mutfak düzenine sahip 120 metre karelik evde çok eşya olmaması onun işini kolaylaştıracaktı.
Bu daireye girdiği andan itibaren babasının izlerini görmezden geliyordu. Henüz ona ait özel bir eşyaya dokunmaya cesareti yoktu. Bu sebeple yatak odasının kapısını açmamış ve kendine misafir odasını layık görmüştü. Bir yandan burada işinin tahmin ettiğinden de uzun zaman alacağı kaygısı yaşarken; bir yandan ise burada bir gelecek kurmanın nasıl olacağı konusunda ince bir merak taşıyordu.
******************************
17 Kasım 2021
University of California San Francisco Medical Center
Hastane binasının ön cephesini boydan boya kaplayan bu görkemli tabelanın altındaki kapıdan girdiğinde sanki bir bilim kurgu filmindeymiş gibi boyut değiştirdiğini düşündü bir an. Modern ve son derece teknolojik bir mimari anlayışla dizayn edilen yapı, karmaşık gözükmesine rağmen oldukça kolay bir yön bulma sistemiyle tasarlanmıştı. Her koridoru ayrıntılı bir şekilde resmeden haritalar işinizi oldukça kolaylaştırıyordu. Mahi'nin Kalp Damar Cerrahisi servisini bulması da bu nedenle hiç de zor olmamıştı. Girişte kendisini tanıttıktan sonra ona geçici olarak verilen yaka kartı ile her kapıyı sorunsuz bir şekilde aşmıştı.
Servis alanına geldiğinde kendinden sorumlu olan bölüm şefinin odasını aramaya koyuldu. Fakülte ile yaptığı yazışmalarda Kardiyoloji alanında 5 bölüm şefinin olduğunu öğrenmişti. Hangi şeye tabii olacağı ancak göreve başladığı gün belli olacağı için giriş yaptığı andan itibaren yönetim servisine ulaşan bilgileri doğrultusunda kendisine bir cerrahi şefi atanmıştı. Şimdilik adamın ismi dışında hiçbir şey bilmiyordu ve burada olduğu sürece iyi anlaşmayı umdu.
Danışmadaki görevli, şefin doktor odasında dinlendiğini söylemişti. Kattaki bütün doktorların ortak kullandığı bu odaya girmek elbette onun da hakkıydı. Dinlenen bir insanı zorla karşısına dikip kendisini tanıtacak değildi. Önce servisi dolaşıp işleyiş hakkında ön bilgi sahibi olmayı düşünse de bunun için şefin kendini yönlendirmesinin daha olacağına karar verdi.
Doktorlar için ayrılan dinlenme alanı da hastanenin diğer bölümleri gibi oldukça konforlu döşenmişti. Ranzaya dönüşebilen geniş oturma alanları, toplantı ve yemek masaları, dev bir ekran, geniş bir kütüphane, hatta ortadaki büyük sehpanın üzerinde birkaç takım oyun konsolu vardı. Sanki bir hastane değil de bir bilişim şirketi havası veriyordu. Odanın ortasına kadar ilerleyip etrafa daha dikkatli baktığındaysa pencereye dönük konumlandırılmış kanepede birinin uzandığını fark etti. Heybetli bedeni kanepeye doldurmuş, hatta ayakları dışarı taşmıştı. Yüzüne kapadığı kolu neredeyse baştan aşağı dövmeliydi. Üzerindeki kırışmış, koyu yeşil cerrah üniforması onun zorlu bir operasyondan çıktığının kanıtı gibiydi. Adamın parmak uçlarına takılan gözleri de bu kanaati tasdiklemişti. Zira saatlerce lateks eldivenin içinde kalan elleri keratin tabakasını kaybederek buruşmuştu. Onu seyretmeye, hakkında çıkarım yapmaya öyle dalmıştı ki, duyduğu sesle elinde olmadan irkildi.
"Daha ne kadar orada dikilip, beni seyredeceksin? "
"Şey, ben özür dilerim. Sizi rahatsız etmek istememiştim. "
"Ama ettin."
Yattığı yerden doğrulup pencereye doğru oturan adam, düşündüğünden de iri yapılıydı. Tepesinde bir topuz şeklinde topladığı uzun ve açık kumral tutamları dağılmıştı. Çökük omuzları henüz yeterince dinlenemediğinin kanıtıydı. İçten içe bir suçluluk hissetse de bir şey yapmadığının bilinciyle kendisini teselli etti. Buradaki amacı sadece işine odaklanmak ve gerekirse görünmez olmaktı. Daha ilk günden birisiyle gerilim yaşamak istediği son şey bile değildi.
" Daha neyi bekliyorsun orada? Buraya elini kolunu sallayarak nasıl girdin, çok merak ediyorum ayrıca."
" Bu odada bulunmak, en az sizin kadar benim de hakkım. Bu günden itibaren bu hastanenin doktorlarından biriyim."
Omuzlarını aniden dikleştiren adam başını çevirerek Mahi'ye baktı. Onun tanıdık siması kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Emin olmak için ayağı kalktı ve genç kıza doğru döndü. "Bu kadarı da olamaz" dedi içinden. "Böylesine bir benzerlik tesadüf olamaz." Bir süre sonra karşısındaki genç kız kaşlarını çatmış ve sabırsızlanmaya başlamıştı. Bir dakika! az önce ne demişti bu kız? "Bu hastanenin doktorlarından biriyim."
" Demek Türkiye'den gelecek olan uzman sensin. Adım ne demiştin?"
" Evet benim. Ancak henüz ismimi söylememiştim."
"Ee ne bekliyorsun kendini tanıtmak için?"
"Peki. İsmim Uzman Doktor Mahi Uluçay. Sizin isminiz?"
"Uluçay mı? Profesör Uluçay ile bir yakınlığın var mı?"
"Kızıyım."
Bu nasıl bir tesadüf? diye düşündü genç adam. Hem ona olan benzerliği hem de bu hastanede ellerinde ölen adamın kızı oluşu akıl alır gibi değildi. Sonra haddinden uzun süre sessiz kaldığını farkedince konuşmak için duruşunu dikleştirdi.
" Kaybın için üzgünüm. Bu hastanede hayatını kaybetmiş olması, seçimini etkiledi sanırım."
" Taziyeniz ieşekkür ederim ancak; sizinle tercihlerimin sebebini tartışacak kadar vaktim yok Sorumlu şefimi bulmam lazım. Siz onu nerede bulabileceğimi biliyor musunuz? İsmi...?"
" Sanırım biliyorum, Steven Dean. Şu an tam karşında."