DİCLE Ben Demir’e sarılırken, koltukta oturan Zarife’nin arkasına sakladığı tabancayı çıkartması, bize doğrultması, söyledikleri… Ağır çekim bir gerilim filmi gibiydi. Demir Zarifenin beni vurmasını engellemek için üzerine atlayarak onu durdurmaya çalışsada başaramamıştı. Mermi namludan çıkmıştı. Ve en son ulaşması gereken kişi bile olmayan Sonat’ı vurmuştu. Gözlerim, iki adım geride, yerde yatan Sonat’a kilitlendi. Kalbim duracak sandım; göğsümde bir yumru, boğazımda bir düğüm oluştu. Çocuğun beyaz tişörtü, sağ göğsünden yayılan kanla kızıla boyanıyordu. Kan, tişörtün üstünde bir leke gibi değil, adeta bir nehir gibi akıyordu, her damla içimi daha da yakıyordu. Öylece taş kesildim, olduğum yerde donup kaldım, ayaklarım yere mıhlanmış gibiydi. Silah sesinin ardından Demir’in “Sonat!”

