Hamza Bey, gözyaşları içindeki yengesi ve yeğenine bakıyordu. ‘’Barlas dışarı çık!’’ dediğinde sert sesi yeğenine itiraz için açık kapı bırakmamıştı. Genç adam az önce ölecek olmasının verdiği korkuyla titreyen bedenine söz geçirmeyi başarınca oldukları odadan çıktı.
‘’Söylediklerin oğlunu korumak için söylediğin yalandan ibaret miydi?’’
Nazime Hanım doğruları söylemek istemese de başını olumlu yönde salladı. ‘’Kızımı korumak istemiştim, kocam hapse girince başka çocuğum olmaz diye düşünmüştüm.’’
‘’İşin doğrusunu anlat.’’ Hamza Bey hissettiği öfkeyi içine bastırmış korkutmadan doğruları anlatması için sakince yaklaşmıştı. Nazime Hanım bebekleri nasıl değiştiğini tek tek anlattı. ‘’Ailenin kim olduğunu biliyor musun?’’
‘’Televizyonda görmüştüm. Zengin bir aileymiş. Adamın adına Ayhan Sözer demişti, karısına Müge Sözer.’’
Hamza Bey aldığı bilgilerle içinde sakladığı öfkeyi dışarı saldı. ‘’Sen dua et de o kız hâlâ bekar olsun. Yaptığın yüzünden Barlas ölürse ben de seni kendi ellerimle mezara oğlunla birlikte diri diri gömerim. Bir kız çocuğu için soyumuzu devam ettirecek oğuldan olursak gerisini var sen düşün…’’ Hışımla odadan çıktığında ardından ağlayan bir kadın bırakmıştı.
Oğlu Aziz’i yanına çağırıp bilgisayar başına oturttu. ‘’Bak bakalım Ayhan Sözer kimdir, nedir, nerede yaşar, nasıl ulaşırız?’’
‘’Bakayım baba da önemli biri değilse hakkında öyle kolayca bilgi bulamazsın.’’
‘’İş adamıymış.’’
Aziz, babasının sözleriyle arama butonuna Ayhan Sözer’in ismini yazıp aratınca hakkında birçok haber çıkmıştı. ‘’Bayağı ünlü bir iş adamıymış.’’ Son çıkan habere tıkladı. ‘’Burada yazana göre altı ay önce kalp krizinden vefat etmiş.’’
‘’Peki ailesi? Kızı?’’ diye sabırsızca sordu. Bakışları bilgisayar ekranında görünen adamın resmindeydi.
‘’Bakayım.’’ Aziz başka bir sayfaya girdiğinde ekranda genç kızın fotoğrafı belirdi. Yazanları babasının rahatlıkla duyabileceği şekilde sesli okudu. ‘’Kalp krizinden vefat eden Ayhan Sözer’in ardından şirketin başına geçen Özleyiş Sözer babasının işlerini büyütmek için yaptığı büyük hamlelerle övgüleri üzerine topladı.’’
‘’Bırak işleri kız evli mi onu öğren?’’
Aziz birkaç haber sitesine daha girip çıktı. ‘’Hayır evlilikle ilgili hiçbir şey yazmıyor. Kim bu kız baba, neden araştırıyoruz?’’
‘’Amcanın kızı.’’ diyen Hamza, oğlunun omzunu tutup sıktı. ‘’Beni iyi dinle. Senin bu akılsız yengen kızı doğduğunda bu aileye verip onların ölen bebeğiyle bizi kendi bebeği diye kandırmış. O kızı bir hafta içinde buraya getirip zamanında verilen sözü yerine getiremezsek Barlas’ı ellerinden kurtaramayız. Onu toprağa koyarsak da ben amcanın yüzüne bakıp emanetine sahip çıkamadım diyemem.’’
Aziz duyduklarının şaşkınlığı içinde babasına bakıyordu. ‘’Söylediklerin doğruysa bile kulağından tutup buraya getiremezsin. Belli güçlü bir ailede büyümüş, yazanlara göre kendisi de saf, salak biri değil. Gidip de dönememek var.’’
Hamza Bey çenesini kaplayan sakalları sıvazladı. ‘’Anasıyla gideriz, gerçekleri saklar buraya gelmesi için ikna ederiz. Ortamından uzak olursa yönlendiren biz oluruz.’’
‘’Yengem kabul edecek mi?’’
‘’Barlas’ın ölmemesi için mecbur kabul edecek. Vakit kaybetmeden yola çıkalım süre az.’’
Nazime Hanım, Hamza Bey’in anlattığı her şeyi itirazsız kabul etmişti. Kızı gelip evliliği kabul ederse iki evladı da hayatta kalacaktı ama gelmezse Barlas’ını toprağa verecekti.
Barlas'ı küçük oğlu Burhan’a emanet eden Hamza Bey yanında büyük oğlu Aziz ve Nazime Hanım ile yola çıkıp büyükşehire geldiklerinde internette ev adresini bulamadıkları için şirkete gelmişlerdi. Güvenlik içeri almak istemiyordu Hamza Bey ve Aziz ısrarla girmek istiyordu. En sonunda güvenlik yaka paça dışarı attı.
Arabaya geri oturduklarında Hamza Bey öfkeyle bağırdı. ‘’Kapıdan bile giremedik nasıl ulaşacağız bu kıza?’’
‘’Baba bu o kadın!’’ diyen Aziz şirketten çıkan kadını gösterdi. ‘’Analığı işte internette resmi vardı.’’
Nazime Hanım gösterilen yere baktığında Müge Hanım’ı tanımıştı. Geçen zamanla yaşlanmış olsa da güzelliği hâlâ yerindeydi. ‘’Bu o, eminim.’’ dedi.
‘’Takip et.’’ Hamza Bey’in direktifiyle Aziz arabayı çalıştırıp Müge Hanım’ın bindiği siyah arabayı takibe başladı.
Sıkışık trafikte bir saat yol gittikten sonra rahatlayan yolla beraber zenginim diye bağıran villaların arasından geçip en sonunda birinin önünde durdular.
‘’Söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi?’’ dedi Hamza Bey, yengesine.
‘’Hatırlıyorum.’’ Nazime Hanım arabadan indiğinde başını kapatan şalın kayan ucunu omzuna atarak aracından inen kadına yaklaştı.
Müge Hanım eve girmek üzereyken, ‘’Müge!’’ diyen yabancı sesle geriye döndü ve Nazime Hanım’ı gördü. Bunca yıldan sonra tanımak istemezdi ama tanımıştı. Bakışlarına çöken hüzünle başı hafif yana eğildi. ‘’Yapma!’’ dediğinde Nazime söylediğini duymuştu ve birkaç adım daha atıp yaklaşmıştı.
‘’Kızımı görmek istiyorum.’’
‘’Geldiğin gibi geri git. Huzurunu, mutluluğunu bozma. Babasını yeni kaybetti hâlâ yasını tutarken bir de sen canını yakma.’’
Nazime Hanım gözlerine dolan yaşı şalının ucuyla sildi. ‘’Kötü bir amaçla gelmedim. Kızımla bir kez olsun konuşmama izin ver. Sen izin vermezsen bir şekilde ulaşmanın yolunu bulurum ama bunca senenin hatrına senden öğrensin.’’
Hamza Bey yanında oğluyla iki kadının yanına geldi. Hamza Bey kendini tutamayıp araya girmişti. ‘’Yıllar önce bir karışıklık olmuş yeğenim sizi ana baba bilmiş…’’
‘’Yanlışlık falan yok.’’ dedi Müge Hanım. ‘’O benim kızım evinize geri dönün.’’
Aziz elindeki tesbihi iki eliyle hızlı hızlı çekmeye başladı. ‘’Biz buraya güzelce konuşup anlaşmaya, amcakızımı görmeye geldik. Zorluk çıkaracaksan polise gidelim yıllar önce kızımızı bizden çaldığınızı söyleyelim tabi bunun zeginliğinize süreceği lekeyi de siz düşünürsünüz.’’
Müge Hanım çaresizce etrafına bakınıp birinin konuşulanları duyup duymayacağını anlamaya çalışıyordu. ‘’İçeride devam edelim.’’ diyerek evin giriş kapısını gösterdi. Kızı dönene kadar ikna edip göndermeyi umuyordu.
Büyük salona girdiklerinde Nazime Hanım’ın özlem dolu bakışları duvarı süsleyen yağlı boyayla elde çizilmiş büyük tablodaydı. Özleyiş anne ve babasının arasında yüzünde büyük bir gülümsemeyle bakıyordu.
Müge Hanım bakışları fark ettiğinde, ‘’Güzel bir hayat yaşadı ve yaşamaya devam ediyor bunu neden bozmak istiyorsun?’’ dedi.
‘’Kızımdan daha fazla ayrı kalmak istemiyorum.’’
‘’Kızını kurban etmek istemediğini söylemiştin?’’
‘’Kimseyi kurban etmiyoruz. Yengem olanları yanlış anlamış böyle bir hataya düşmüş biz de düzeltmeye geldik.’’ diyerek Hamza Bey cevap verdi.
Özleyiş toplantıdan çıktığında yorgun hâlde ofisine geçti ve babasından kalan koltuğa oturdu. Masanın üzerindeki fotoğrafta gülen yüzü parmağının ucuyla okşadı. ‘’Hepsi senin için babam, sen olduğun yerde benimle gurur diye.’’
‘’Tık, tık, tık!’’ diyerek kapıdan içeri gireni görünce gülümsemişti.
‘’Hoş geldin, hangi rüzgar attı seni buraya?’’
‘’Komşu çocuğunun başarılarını babamdan dinlemek yerine bizzat kendisinden dinlemek için geldim.’’ diyen Umut gülümseyerek masanın önündeki tekli deri koltuğa oturdu.
‘’Sanki baban dedikodumu biraz fazla yapıyor?’’ Özleyiş arkadaşına uyum sağladı.
‘’İmkanı olsa beni evlatlıktan reddedip seni alır öyle beğeniyor başarılarını.’’
Sözleri genç kıza kahkaha attırdı. ‘’İpsiz, sapsız biri olsan anlayacağım da değilsin. Babanın işlerini gayet güzel yürütüyorsun.’’
Umut duyduğu kahkahayla gülümsedi. ‘’Komşunun tavuğu ele kaz gelirmiş ya o hesap babam da kendi horozunu beğenmiyor.’’
‘’İşlerim bitti eve gidecektim müsaitsen benimle gel akşam yemeğine misafirim ol baban sorarsa komşunun bahçesini talan ediyordum dersin belki övgü alırsın.’’
‘’Babamı arayıp işleri batırdım oğlun toparladı dersen belki ikna olur ama yemek davetini kabul ettim.’’ dedi Umut.
Şirketten çıktıklarında Özleyiş gelen arabayı geri gönderip Umut’un arabasına binmişti. Evin bahçesinde arabadan inerken yol boyu güle eğlene yaptıkları sohbete devam ediyorlardı.
‘’...Aramış, taramış numarayı sonunda bulmuş.’’
‘’Ee sonra ne oldu, tanıştı mı?’’ diye sordu genç kız.
Umut soruyla güldü. ‘’Numarayı o şekilde bulmayı nasıl becerdiyse kızın ağabeyine mesaj atmış işte sonra güzelce konuşmuş kız buluşmayı kabul etmiş ertesi gün buluşma yerine gitmiş…’’
Özleyiş gülmekten gözünde beliren yaşı makyajını bozmadan sildi. ‘’Kızın ağabeyini görünce ne yapmış peki?’’
‘’Ne yapacak sohbet etmişler bu sabah gördüğümde iki gözü de mordu.’’
Eve girdiklerinde ikisininde gülmesi birbirine karışmıştı. ‘’Yarın gidip o hâlini görüp biraz dalga geçmek istiyorum.’’ Özleyiş'in konuşması ve gülmesi gördüğü yabancı yüzlerle suskunluğa büründü.
‘’Anneciğim.’’ dediğinde bakışları Müge Hanım'ın üzerindeydi. ‘’Misafirimiz mi vardı? Haberim yoktu Umut’u akşam yemeğine davet etmiştim.’’
Nazime Hanım büyümüş kızına gözleri dolu dolu bakıyordu. Üzerinde dizlerinde biten dar siyah bir etek vardı ve beli eteğin içine hapsolmuş beyaz gömleğin uzun dik yakası omzuna doğru açılıyordu.
Beline kadar uzanan dalgalı saçları sağ omzuna toplanmıştı ve sol kulağındaki büyük küpesi hareketleriyle sallanıyordu. Kırmızı rujun boyadığı dudakları nazik bir tebessümle kıvrılıydı. Attığı adımla topuklu ayakkabısının tıkırtısı içeride yankılanmıştı.
‘’Hoş geldiniz Efendim.’’ dediğinde önüne uzanan ele baktı.
Özleyiş üzerindeki bakışlardan rahatsız olmuştu. Nazime Hanım uzanan eli biraz korkakça tutup, ‘’Hoş bulduk.’’ dedikten sonra hemen geri çekti.
Yan yana oturan Hamza Bey ve Aziz’e baktığında kendi üzerindeki bakışların baskısından elini uzatmak yerine sadece, ‘’Hoş geldiniz.’’ demekle yetindi.
‘’Ben daha sonra gelirim.’’ diyen Umut gitmek üzereyken Özleyiş, ‘’Hayır kal.’’ dedi. ‘’Sizler için sorun olmaz umarım?’’ diyerek diğer misafirlere bakınca Hamza Bey, ‘’Olmaz.’’ demişti kabaca.
‘’Anneciğim bana bir dakika yardım etmek için gelebilir misin?’’ Özleyiş salondan çıkarken Müge Hanım da ardından hareketlendi. Umut’un yanından geçerken, ‘’Buradan ayrılma ve içeride kaldıklarından emin ol.’’ demişti.
Umut anlamasada söylenene uyup koltuklarda kendisine oturacak boş bir yer seçti.
Özleyiş odasına girdiğinde ardından gelen annesine döndü. ‘’Misafirlerimiz kim? Biraz ürkütücü geldiler.’’
‘’Uzaktan geldiler yorgunlar o yüzdendir.’’ Müge Hanım, kızına nasıl anlatacağını bilmiyordu ama söylemese de ailesinin vazgeçmeyeceği belliydi. Kocası yanında olsaydı şimdi böyle köşeye sıkışmış hissetmezdi. O ne yapar ne eder aileyi kızından uzak tutardı ama tek başına o kadar güçlü değildi. ‘’Kızım!’’ dediğinde Özleyiş’in yüzünde sevgi dolu tebessümünü gördü.
‘’Neden öyle bakıyorsun?’’ diye sordu genç kız. Annesi kendisine çekip sıkıca sarılmıştı.
‘’Sen benim canımsın, her şeyimsin.’’
‘’Sen de benim canımsın, her şeyimsin anne.’’ dedi Özleyiş sarılmasına karşılık vererek. Misafirlerin ürkütücülüğünün üzerine annesinin davranışları daha da garip gelmişti. Birbirlerini sevdiklerini açıkça söylerlerdi ama şu anki ses tonunu sevmemişti.