2. OĞLUMU CANI KARŞILIĞINDA KIZIMI AL

2006 Words
‘’Selam benim güzel, minik, çekirdek ailem.’’ Genç kız yüzünde gülümsemesiyle içeri girdiğinde salonda diz dize kahve içen karı kocanın yanına çocuk gibi koşarak yaklaştı ve arkadan bir koluyla annesine bir koluyla babasına sarıldı. İkisinin de yanağından öptüğünde babası gülerek arkaya uzanıp yanağını okşadı. ‘’Deli kız neredeydin bu saate kadar?’’ ‘’Gökçen sevgilisinden ayrılmış kız dayanışması olarak Recep’in arkasından toplu küfür seansı yaptık ve hemen hazırlanıp gideceğim Seyran’ın doğum günü partisi var ona yetişmem gerekiyor.’’ ‘’Planların arasında annen ve babana da yer var mı?’’ diyen Müge Hanım gülümsemişti. ‘’Olmaz mı hiç birtanem sen yakışıklı kocanı ister küvette yatır ister salonda ben partiden dönünce koynuna yatıp uyuyacağım.’’ Ayhan Bey’in gülme sesi yükseldi. ‘’Hayırlı evlat babasını küvette uyuturmuş.’’ Genç kız da gülüyordu. ‘’Sen bu hayırlı evladının son bağladığı işten gelen kârı gördün değil mi?’’ ‘’Gördüm kızım ve boynuzun kulağı geçmesinden gayet mutluyum ama bütün işi sana yıkmamak için gerekli talimatları ben verdim iki gün içinde başlayacaklar inşaata.’’ Babasının yanağına bir öpücük daha bıraktı. ‘’Unutma ama arsa sahibini satışa ikna edebilmek için yapılacak sitedeki evlerden birini çocuk evi olarak kullanılması için aile ve sosyal hizmetlere ücretsiz vereceğiz diye söz verdim.’’ Ayhan Bey, kızına bir bakış attı. ‘’O adamı bu şekilde mi ikna ettin? Öğrendiğimden beridir düşünüyorum adam verilen bütün paraları geri çevirip kimseye arsasını satmazken benim akıllı kızım nasıl ikna etti diye.’’ ‘’Çünkü akıllıyım.’’ dedi genç kız gülerek. ‘’Küçük bir araştırma yaptım, yetiştirme yurdunda büyüdüğünü öğrendim ve sözleşmeye ek bir madde ekleyerek satışa ikna ettim hepsi bu ve sizi çok seviyorum hazırlanmak için gidiyorum yoksa geç kalacağım.’’ El sallayarak odasına giden merdivenleri ikişer ikişer atlayarak çıktı. Müge Hanım kızının ardından iç çekip kocasına baktı. ‘’Bazen bu mutluluğu bozulacak diye korkuyorum.’’ ‘’Yirmi beş yıl geçti gelecek olan olsaydı gelirdi.’’ ‘’Korkumun sebebi de bu.’’ dedi Müge Hanım. ‘’Kızımız şu an evlilik yaşında ve annesinin anlattıkları gerçekse geri verin sözünün verildiğiyle evlenecek derlerse ne yapacağız?’’ ‘’Düşünme bunları.’’ Ayhan Bey kahvesinden bir yudum içti. ‘’Ben kızımı güçlü yetiştirdim gelen olursa cevabını da veririz.’’ Genç kız üzerindeki pantolon ve tişörtü çıkarıp dizlerinde biten ve bedenini sıkıca saran mavi elbisesini giyip makyajını değiştirerek elbiseye uygun bir makyaj yaptı. Takılarını da değiştikten sonra son olarak ayağına topuklu ayakkabıları giydi ve el çantasıyla hediyesini alıp odasından çıktı. ‘’Güle güle.’’ diyerek annesiyle babasına el sallayıp evden ayrıldı. Kırmızı renkli arabasına bindiğinde Seyran’ın evine gelmişti. Arabasını stop ettirdiğinde kapısı açıldı. ‘’Hanımefendi.’’ diyerek önüne uzatılan ele baktı. Yüzünde gülümseme uzanan eli tutarak arabadan indi. ‘’Tek misin?’ diye sordu Umut’a. ‘’Diğerleri içeride ben seni bekliyordum.’’ ‘’Git kendine sevgili yap onu bekle.’’ ‘’Sen kendine sevgili yaptığında bende yaparım.’’ Umut göz kırptığında ince el koluna doladı ve eve doğru yürüdü. Müzik sesinin yükseldiği eve girdiklerinde kalabalık arkadaş grubu arasına karıştılar. Aralarında gülerek sohbet ederken bir süre sonra pasta gelmişti. Seyran mumları üflediğinde hepsi aynı anda alkışladı. Genç kız hediyesini diğer hediyelerin toplandığı yere bıraktı ve Umut’un verdiği tabağı alıp pastadan küçük bir parça ağzına koydu. ‘’Babam senin yüzünden bütün gece nutuk çekti.’’ ‘’Ben ne yaptım?’’ dedi gülerek. ‘’Kimsenin bağlayamadığı işi bağlamışsın babamda beni kıyaslayacağı komşu çocuğu olarak seni seçmiş durumda.’’ Umut, babası gibi sesini kalınlaştırdı. ‘’Utan utan Ayhan’ın kızı ne işler başarıyor sen hâlâ benim paramı yiyip gezip toz başka iş bilme.’’ ‘’Özür dilerim dostum bir dahakine senin için işleri batırırım.’’ Umut sessizce, ‘Dostum lafını batırsan keşke.’ demişti ama yanındaki duymamıştı. ‘’Özleyiş!’’ dediğinde ela gözler gözlerine çevrildi. ‘’Parti bitince ne yapacaksın?’’ ‘’Eve gideceğim.’’ dedi genç kız. ‘’Bir şeyler yapsak senin için uygun mu?’’ ‘’Gelemem anneme sözüm var babamı küvette yatıracağız.’’ Özleyiş’in gülmesiyle Umut da güldü. ‘’Başka zamana sözünü alayım mı?’’ ‘’Olur ayarlarız bir gün.’’ Parti ilerlerken Özleyiş telefonunun titremesini geçte olsa fark etmişti. Annesinin aradığını görünce Umut’a dışarı çıkacağını işaret vererek evden çıktı. ‘’Anneciğim.’’ dediğinde Müge Hanım’ın ağlayan sesini duydu. ‘’Özleyiş, babanı hastaneye getirdik.’’ ‘’Ne oldu?’’ ‘’Bilmiyorum doktorlar ilgileniyor.’’ ‘’Geliyorum.’’ Özleyiş telefonu kapattığında koşar adım arabasını bıraktığı yere gitti ama titreyen elleriyle çantasından anahtarı çıkarmayı bir türlü başaramıyordu. Ellerini tutan ellerle Umut’u gördü. ‘’Sakin ol, ne oldu?’’ ‘’Babam hastanedeymiş.’’ ‘’Tamam gideriz.’’ Umut çantanın içinden anahtarı çıkarıp arabanın kilidini açtı. Şoför koltuğuna oturduğunda son hızda hastaneye geldiler. Özleyiş, annesini bulduğunda, ‘’Babam nasıl?’’ diye sordu. ‘’İçeride bilmiyorum.’’ Müge Hanım, kızının kollarında ağlarken Özleyiş kendi korkusunu görmezden gelerek annesine destek olmaya çalışıyordu. Korku dolu bekleyişin ardından doktor dışarı çıktığında kötü haberi vermişti. Ayhan Bey geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmişti. Aldığı haberle yıkılan Özleyiş’i ayakta tutan Umut oldu. ‘’Baba!’’ diye ağlayışı ilaç kokan koridorun duvarlarına çarparak ilerliyordu. Anne kız üzeri toprakla örtülen mezarın başında sessizce gözyaşı dökmeye devam ederken gelenlerin verdiği baş sağlığını kabul ediyorlardı. Özleyiş içindeki acıya rağmen annesi için dik durmaya çalışıyordu. Umut eve getirdiğinde yalnız bırakmak istemese de genç kız yalnız kalalım diyerek göndermişti. Müge Hanım, kocasıyla ömrünü paylaştığı yatağa uzandığında çok geçmeden kızı yanına gelip kollarına sığındı. ‘’Babamın küvette uyuduğunu hayal etsek olur mu?’’ Kızının siyah şal örtülü saçlarından öpüp sıkıca sarıldı. ‘’Olur kızım.’’ ‘’Bence en fazla beş dakika dayanacak sonra her yerim tutuldu diye bağıracak.’’ Dudaklarında acı bir gülümseme oluştu ve gözlerinden yaşlar aktı. ‘’Beş dakika bile sürmez.’’ diyen annesi kızının oyununa uyum sağlamıştı. ‘’Alalım mı yanımıza?’’ ‘’Alalım kıyamadım sert yerde yatmasına.’’ dedikten sonra Özleyiş’in ağlaması hıçkırıklara dönüştü. Anne kız birbirlerinin kollarında ağlarken yine birbirlerini teselli ediyorlardı. ~~~~ Hamza Bey, yanında yengesiyle beraber ağabeyini görmeye gelmişti. ‘’Barlas neden gelmedi?’’ diye sordu Talip Bey. ‘’Bilerek getirmedim.’’ dedi kardeşi. ‘’Ağabey, Delibaşlar rahat durmayacak Barlas’ı evden dışarı çıkaramıyorum ama bu şekilde ne kadar koruyabilirim bilmiyorum.’’ ‘’Kızım sağ dünyaya gelseydi şimdi bunu düşünüyor olmazdık.’’ diyen Talip Bey ile Nazime Hanım başını önüne eğip sessiz kaldı. ‘’Barlas benim tek evladım, soyumun devamı ona bağlı ne olursa olsun koruyacaksın yeğenini anladın mı beni?’’ Kardeşine bakışları sertti. ‘’Koruyacağım tabii ağabey o nasıl söz!’’ Görüş bittiğinde hapishaneden çıkıp eve dönmüşlerdi. ‘’Babam nasıldı?’’ diyen Barlas, amcasına baktı. Hamza Bey, yeğenini ensesinden tutup kendisine çekip sarıldı. ‘’İyiydi koçum sana da selamını yolladı.’’ ‘’Ben hep evde mi kalacağım?’’ ‘’Bir çözüm bulana kadar evet.’’ ‘’Ama Aziz ağabeyim ile Burhan ağabeyim rahatça dışarı çıkıyor.’’ Barlas, amcasına soru soran bakışlarla bakıyordu. ‘’Delibaşların hedefi sensin amcaoğulların değil.’’ Hamza Bey iç çekti. ‘’Gerçi sana ulaşamadıktan sonra okların ucu oğullarıma döner ama onu da o zaman düşünürüz.’’ Nazime Hanım evden çıktığında kızının mezarına geldi. Yanında oturup çiçeklerin arasındaki yabani otları kopardı. ‘’İyilik yapayım derken oğluma kötülük mü yaptım? Onu da mezarın kollarına verirsem bu yükün altından kalkamam.’’ Akan gözyaşlarını yavaşça sildi. ~~~~ Sudan çıkan başıyla öksürmeye başlayan adamı tuttuğu ensesinden yere savurup ayağıyla göğsüne bastırarak yüzüne bakması için zorladı. ‘’Kanı bozuk sülalendeki nefes alanların yüzüne konuş, mezarın altındakilerin de mezarlarına fısılda topraklarınıza adım atarsam taş üstüne taş koymam bunu böyle bilin. Bir daha topraklarıma adım atıp hak iddia edersen kanınızla yıkarım o toprakları.’’ Ayağını geri çektiğinde tekmeleyerek itti. ‘’Siktir git şimdi sözlerimi tek tek sahiplerine ulaştır.’’ Yerdeki adam kaçarcasına gittiğinde Seymen arkasından öfkeyle bakıp yere tükürdü. ‘’Çakal sürüsünden başka bir şey değiller.’’ Boran, kuzeninin sırtına vurdu. ‘’Adamın ödünü kopardın lan.’’ ‘’Az bile yaptım. Bunlara nefes aldırırsan tepene binerler.’’ Seymen evine giden yola döndü. ‘’Eve gidelim annem günlük söylevi için yolumu gözlüyordur.’’ Arabaya bindiklerinde şoför koltuğuna Boran oturmuştu. ‘’Seni de anlamaya sözlük lazım. Canını sıkanı asıp kesiyorsun Barlas dedin mi geri adım atıyorsun!’’ Seymen dudaklarının arasındaki ot parçasını çiğnerken pozisyonu oturduğu yerin hakimi gibiydi. ‘’Çocuk lan daha çocuk, gidip çocuğa silah mı sıkayım az büyüsün o zaman alırım babamın intikamını. Annem başta hepiniz ne meraklı çıktınız beni hapse göndermeye.’’ Boran gülmüştü. ‘’Ulan hapse girsen üzerine bir de Talip’i öldürürsün.’’ ‘’Yalan yok küçük bir suçtan kendimi yakalatıp doğrudan ona ulaşmayı düşünmedim değil ama ben babasız büyüdüm o acıyı çektim o da evladından olsun acı çeksin diye vazgeçtim.’’ ‘’Doğan diğer bebek ölmeseydi şimdi…’’ ‘’Kes sesini.’’ Seymen sert konuşmuştu. Eve vardıklarında Belkıs Hanım, oğluna bakıyordu. ‘’Babanın kanı yerde dururken gidip kimin üzerine kâbus oldun?’’ ‘’Anne!’’ diye uyarısını yolladı ama annesinin susmaya niyeti yoktu. ‘’Yeter artık oğlum her gece babanın kâbuslarıyla sabaha çıkıyorum. Sen gidip yapmayacaksan ben yapacağım.’’ ‘’Gidip çocuğu mu öldüreyim? Bekleyin büyüsün demekten ben bıktım.’’ ‘’Neyi bekleyeceğiz?’’ diyen Cabbar Bey göründü. ‘’On sekizine girince ne olacak, ne değişecek? Çocuk dediğin gelmiş on yedi yaşına çocukluğu mu kalmış? Ha şimdi ha birkaç ay sonra fark eden hiçbir şey yok. Yok diyorsan ben hapis yatamam korkuyorum ya ben halledeyim ya da oğullarımdan biri gitsin.’’ Seymen dudaklarını arasındaki ot parçasını yere tükürdü. ‘’O domuz soyu ölmeden ne bana rahat var ne size değil mi?’’ Bir hışım arabasına binip gaza basıp yola çıktı. ‘’Cabbar ardından git işi bitirdiğinden emin ol.’’ diyen Cemşid Bey bastonuna tutuna tutuna balkonun kenarına yaklaştı. Seymen, Karabeylilerin konağına ulaştığında gazdan ayağını çekmeden büyük tahta kapıya çarparak kendisine yol açtı. Dışarı adım attığında silahı elindeydi. ‘’Çıkın ulan dışarı kanı bozuk domuz sürüleri.’’ Hamza Bey sesi duyduğunda yeğenini odaya götürdü. ‘’Sakın dışarı çıkma.’’ diyerek silahını alıp avluya çıktı. ‘’Eşkıya gibi evimi basan it mi benim aileme laf atıyor?’’ ‘’Sen neden bastığımı iyi bilirsin! Hanginizin eteklerine saklanıyor? Verecek misiniz ben mi alayım?’’ ‘’Geldiğin gibi geri dön yoksa kanı dökülen sadece sen olacaksın!’’ Aziz, babasının ardında belirdiğinde silahı elindeydi ve Seymen’e dönüktü. ‘’Minik domuz yavrusu sözlerinle nasıl korktum bir bilsen.’’ Seymen hızlı adımlarla yaklaşmıştı ve silahın tam karşısında durmuştu. ‘’Hadi cesaretin varsa bas tetiğe.’’ Tek yumrukla Aziz’i yere savurdu. ‘’Babamın kanını sizin pisliğinizde bırakır mıyım sandınız!’’ Hamza Bey engel olmaya çalışırken eve girmeyi başarmıştı. Odaların birine girip birinden çıkarken karşısında beliren kilitli kapıyı tekmesiyle kırıp açtı ve Barlas’ın korkmuş gözleriyle karşılaştı. Silahını üzerine doğrulttuğunda Hamza Bey de elindeki silahıyla gelmiş Seymen’e doğrultmuştu. ‘’Silahını yeğenimden uzak tut.’’ diyen Cabbar Bey de kendi silahını Hamza Bey’e doğrultmuştu. ‘’Yeğenin yeğenimden uzak durduğunda uzak tutarım.’’ ‘’Hiç şansın yok.’’ dedi Seymen insanı ürküten gülümsemesinin arasında. ‘’Babamın katilinin oğlunu bağışlamam.’’ ‘’Barlas!’’ diye bağırarak eve giren Nazime Hanım hepsini geçip oğluna ulaşıp arkasına almıştı. ‘’Öldüreceksen beni öldür.’’ ‘’Senin kanın kocanın yaptığını temizlemez bana oğlunun kanı lazım.’’ Seymen kendine doğrultulan silahı umursamadan odanın içinde birkaç adım daha atarak anne oğula yaklaştı. Barlas, annesini kenara çekip silahın önünde diz çöktü. ‘’Öldür de bitsin artık. Her gece canımı almaya gelecek misin diye uykusuz kalmaktan yoruldum. Babamın yaptığını benim kanım temizleyecekse hiç düşünmeden bas tetiğe.’’ Seymen silahın emniyetini açtığında tetiğe basmak üzereyken Nazime Hanım bir kez daha silahın önüne geçti. ‘’Yapma, yalvarırım yapma. Zamanında verilmiş sözü tut oğlumun canı karşılığında kızımı al.’’ ‘’Sen ne saçmalıyorsun?’’ dedi Cabbar Bey. ‘’Ölmüş kızını mezarından mı çıkaracaksın?’’ Nazime Hanım gözyaşları içinde ağlarken dizleri üzerine çöktü. ‘’Ölmedi. Kızımı size kurban vermemek için sakladım ama yaptığımın oğlumu canından edeceğini düşünemedim.’’ ‘’Ne demek sakladım?’’ diyerek Hamza Bey araya girdi. ‘’Yeğenimi mezarına kendi ellerimle koydum.’’ ‘’O başka bir aileye aitti. Siz hastaneye gelmeden önce bebeği ölü doğan bir aileyle çocukları değiştim.’’ Cabbar Bey silahını indirmişti. ‘’Seymen dur!’’ dedi. ‘’Söyledikleri doğruysa zamanında aile büyüklerinin verdiği bir söz var bu her şeyi değiştirir.’’ ‘’Saçmalama amca, kızları hayatta bile olsa asla evlenmem. Şerefimle öldürürüm girer hapse yatarım.’’ ‘’Sana dur dedim!’’ Cabbar Bey, yeğeninin elinden silahını aldı ve Hamza Bey’e döndü. ‘’Size bir hafta mühlet o kız gerçekten yaşıyorsa getirirsiniz verilen sözü tutarsınız yok süre bitene kadar getiremezseniz yeğenime bırakmadan kanınızı akıtmaya ben geleceğim.’’ Yeğenini alıp evden çıktığında Seymen öfkeyle soluyordu. ‘’Babamın katilinin kızıyla asla evlenmem. Bugüne kadar ölüydü bundan sonra da ölü olarak kalsın. Kadın başına yaşayan çocuğu öylece sakladı yerine ölü bir bebek koydu öyle mi? Belli işte yalan söylüyor.’’ Cabbar Bey, yeğeninin omzunu tutup sıktı. ‘’Sakin ol aslanım. Ben de inanmıyorum ama doğruyu söylüyorsa sonra sözünden cayan biz oluruz herkesin önünde suçlu duruma düşeriz. Bir hafta dedik bir hafta bekleyeceğiz.’’ Seymen kabaran öfkesiyle söylenenlerin yalan olması için dua ediyordu. Babasının katilinin kızıyla evlenip aynı yatağı paylaşmak yerine ölmeyi yeğlerdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD