19.Bölüm

1283 Words
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE Ayla, sabah güneşinin odasına doluşuyla gözlerini açtı. Derin bir nefes aldı ve esnedi. İçinde tanımlayamadığı bir huzur vardı ama aynı zamanda tuhaf bir boşluk hissediyordu. Yatağından kalkıp aynaya yöneldi, uzun saçlarını tararken bir anlığına yansımasına baktı. Bir şey eksik gibiydi. Ama ne olduğunu bilmiyordu. Kapı aralandığında ablası Elena başını uzattı. Gözleri nazik ve endişeliydi. "Kahvaltı hazır. Çok uyudun." Ayla gözlerini devirdi. "Sanki yüz yıl uyumuşum gibi hissediyorum." Elena hafifçe güldü. "Eminim o kadar uzun değildir." İkisi birlikte kahvaltı masasına oturduğunda, anneleri Diana onlara sevgi dolu bir gülümsemeyle baktı. Ama gözlerinin içinde saklı bir endişe vardı, Ayla bunu fark etmedi. "Bugün sizin için güzel bir haberim var," dedi Diana neşeyle. Ayla bir kaşını kaldırarak annesine baktı. "Ne haberi?" Diana, kızlarına baktı ve yumuşak bir sesle, "Sizi büyü okuluna yazdırdım," dedi. "Artık eğitim almanızın vakti geldi." Elena, kaşığı elinden düşürecek gibi oldu. "B-büyü okulu mu?" diye fısıldadı. Gözleri korkuyla büyümüştü. "Ama ben..." Ayla hemen ablasının sözünü kesti. "Bu harika!" dedi heyecanla. "Sonunda bir şeyler öğrenebileceğim. Büyü yapmak için sabırsızlanıyorum!" Elena, endişeyle Ayla'ya baktı. "Ama Ayla... bu o kadar kolay değil. Ya başaramazsak? Ya bizi kabul etmezlerse?" Ayla, ablasının elini tuttu ve ona cesurca gülümsedi. "Saçmalama. Biz güçlü olmak için doğduk. Korkak olma Elena." Elena dudaklarını ısırdı, ama hiçbir şey söylemedi. O, her zaman daha narin, daha çekingen olmuştu. Ayla ise tam tersine korkusuz ve atılgandı. Diana, iki kızına da sevgiyle baktı ama içindeki endişeyi saklamaya çalışıyordu. Ayla'nın hatırlamadığı şeyler vardı. Belki de hatırlamaması daha iyiydi... Ama gerçekler sonsuza kadar saklanamazdı. Şimdilik, Ayla ve Elena için yepyeni bir hayat başlıyordu. BÜYÜ OKULUNDA İLK GÜN Ayla ve Elena, büyük taş yapının önünde duruyorlardı. Okulun eski ve ihtişamlı görüntüsü, yılların bilgisini ve gizemini barındırıyor gibiydi. Gök yüzü gri bulutlarla kaplıydı ve hafif bir rüzgâr, pelerinlerini dalgalandırıyordu. Ayla gözlerini kısarak binaya baktı. İçinde tuhaf bir his vardı. Sanki buraya daha önce gelmişti ama hatırlamıyordu. "Eğer böyle bakmaya devam edersen, taş olup kalacağız," diye fısıldadı Elena. Sesi her zamanki gibi tedirgindi. Ayla hafifçe güldü. "Korkacak ne var, Elena? Burası bizim yerimiz artık." İçeri girdiklerinde uzun koridorlar, duvarlarda asılı duran büyülü fenerler ve havada süzülen kitaplarla dolu devasa bir alanla karşılaştılar. Diğer öğrenciler gruplar halinde konuşuyor, bazıları dersliklere yöneliyordu. Aniden bir çan sesi yankılandı ve tüm öğrenciler derhal sıralarına yöneldi. Ayla ve Elena, kendilerine ayrılan sınıfa girdiklerinde, uzun siyah pelerinli öğretmenleri onları bekliyordu. "Hoş geldiniz," dedi öğretmen, sert ama etkileyici bir sesle. "Ben Profesör Veyron. Burada gücünüzü, aklınızı ve iradenizi test edeceğiz. Eğer zayıfsanız... hayatta kalamazsınız." Elena yutkunarak Ayla'ya baktı ama Ayla'nın gözleri heyecanla parlıyordu. "Başlayalım." İLK SINAV: ELEMENT KONTROLÜ Profesör Veyron, sınıfın ortasına geçti ve elini kaldırdı. "Bugünkü ilk sınavınız, elementleri kontrol etme yeteneğinizi ölçmek olacak. Burada doğa sizinle dost da olabilir, düşman da. Bakalım hangisini seçeceksiniz." Sınıfın ortasında aniden devasa bir su kütlesi belirdi, ardından alevler yükseldi. Zeminde çatlaklar oluştu, rüzgâr sertleşti. Öğrenciler fısıldaşmaya başladı. Bazıları geri çekilirken, bazıları ellerini kaldırarak büyülerini denemeye başladı. Ayla derin bir nefes aldı ve elini suya doğru uzattı. Ancak su bir anda onun üzerine sıçradı ve Ayla'yı geriye savurdu. Yere düştü ama hemen toparlandı. "Seni kontrol edeceğim," diye fısıldadı kendi kendine. Ellerini tekrar kaldırdı, gözlerini kapadı ve hissetmeye çalıştı. Ancak o anda bir çığlık duyuldu. Elena! Ayla hızla döndü ve ablasını havada dönen rüzgârın içinde savrulurken gördü. Elena panikle bağırıyordu. "Ayla! Yardım et!" Ayla'nın içi korkuyla doldu. Kendi gücünü kontrol edememişti ama ablasını kurtarmalıydı. Bacaklarını hızla hareket ettirerek ona doğru koştu. Ellerini kaldırdı ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Sonra içinden bir ses yankılandı: Beni dinle... Gücünü kullan... Ayla, içindeki sesi takip etti ve gözlerini kapadı. Ellerini rüzgâra doğru kaldırdı, odaklandı ve güçlü bir nefes verdi. Aniden rüzgâr durdu ve Elena yere düştü. Ayla hemen onu yakaladı. Elena titriyordu. "Ben... ben yapamadım..." Ayla dişlerini sıktı. "Bir daha asla seni tehlikeye atmalarına izin vermeyeceğim." Profesör Veyron, Ayla'ya dikkatle baktı. "İlginç... Demek ki içindeki güç hala kaybolmamış." Ayla şaşırdı. "Ne demek istiyorsunuz?" Profesör ona uzun uzun baktı ama cevap vermedi. Ayla'nın aklı karmakarışıktı. Bu okulda sadece büyü öğrenmeye gelmemişti... Burada daha büyük bir sırrı keşfedecekti. Ayla'nın İçindeki Öfke Elena, yaşadığı korkuyu atlatmaya çalışırken, sınıfın köşesinde Ayla'nın yanında oturuyordu. Fakat o sırada iki kız yanlarına yaklaştı. Biri uzun, kızıl saçlı ve kibirli bir ifadeye sahipti, diğeri ise kısa sarı saçlarıyla ona katılarak alaycı bir bakış attı. "Vay vay vay... Küçük prenses uçmayı beceremedi mi?" diye güldü kızıl saçlı olan, Elena'ya bakarak. Diğeri de katıldı. "Ne bekliyordun? O zaten zayıf. Güçlüler hayatta kalır, zavallılar ise sürünür." Elena utançla başını eğdi, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ayla ise dişlerini sıktı. İçinde garip bir öfke kaynamaya başladı. Gözleri istemsizce kararırken, dilinin ucuna hiç bilmediği ama tanıdık gelen kelimeler doluştu. "Vishar nox talem... infera lux." Sesi soğuk ve yankılıydı. Bir anda kızıl saçlı olanın saçları havaya kalktı ve görünmez bir güç tarafından sertçe çekildi. Kız çığlık attı, saçları çekildikçe yüzü acıyla buruştu. Diğeri panikle ona yardım etmeye çalışırken, Ayla'nın gözleri parlıyordu. "Ayla... dur!" Elena kolunu tuttu ama Ayla'nın öfkesi henüz dinmemişti. Kız yere düştü, elleriyle saçlarını çekerek serbest bırakmaya çalışıyordu. Ayla, derin bir nefes alarak gözlerini kıstı. "Bir daha ablama dokunursan, sadece saçlarını değil... dilini de kaybedersin." O anda görünmez güç serbest kaldı ve kız acıyla yere kapandı. Diğeri korkuyla Ayla'ya bakarak geri çekildi. Profesör Veyron olanları uzaktan izliyordu. Gözlerinde beliren gülümsemeyi saklamadı. "Demek içindeki güç hâlâ uyanık..." diye mırıldandı. Elena, hâlâ şok içindeydi. "Ayla... sen... nasıl yaptın bunu?" Ayla gözlerini kırpıştırdı. Gerçekten... nasıl yapmıştı? Ayla'nın İntikamı Sınıftaki gergin hava henüz dağılmamıştı. Kızıl saçlı kız hâlâ acıyla saçlarını düzeltmeye çalışırken, yanındaki arkadaşı öfkeyle Ayla'ya baktı. Ellerini havaya kaldırdı ve dudaklarından eski dillerde bir büyü döküldü. "Terra vincula! Naturae vis, constringe!" Bir anda zeminden yeşil sarmaşıklar fırladı ve hızla Ayla'ya doğru ilerledi. Ancak sarmaşıklar tam Ayla'ya ulaşacakken, aniden toz olup havada dağıldı. Ayla kollarını kavuşturup kaşlarını kaldırarak kıza küçümseyici bir bakış attı. "Gerçekten mi? Doğa büyüsü mü? Daha iyisini beklerdim." Kızın yüzü kızardı. Ama Ayla'nın beklemediği bir şey oldu. Aniden, sınıfın diğer tarafından bir erkek öğrenci, Alex, Ayla'ya bakarak derin bir nefes aldı ve büyülü kelimeleri mırıldandı: "Obscura mens dominare!" Bir anda Ayla'nın zihni ağırlaştı. Gözleri karardı, vücudu kontrolünü kaybediyormuş gibi hissetti. Dizlerinin bağı çözülmeye başladı ama hemen kendini toparladı. Zihnine sızmaya çalışan güce karşı içgüdüsel olarak direndi. "Sen... bana... büyü yapmaya mı çalışıyorsun?" diye alaycı bir gülümsemeyle Alex'e baktı. Ancak o sırada Elena korkuyla sınıftan fırlayıp hocayı çağırmaya gitti. Birkaç saniye sonra Profesör Veyron kapıda belirdi. "Ne oluyor burada?" diye sertçe sordu. Kızıl saçlı ve doğa büyüsü yapan kız hemen atıldı: "Ayla bize saldırdı!" Ayla kollarını açarak güldü. "Cidden mi? Ben saldırdım ha? Senin üzerime fırlattığın büyüyü unutmuşsun galiba." Alex sessizdi ama sinirli görünüyordu. Profesör Veyron herkese göz gezdirip başını iki yana salladı. "Bakın, burada atılmak istemiyorsanız iyi geçinmek zorundasınız. Son uyarım." Bunu dedikten sonra sınıftan çıkıp gitti. Ayla sinirli bir şekilde yerine oturdu, kollarını masaya yasladı ve dişlerini sıktı. "Bu böyle olmayacak." dedi Elena'ya. Elena endişeli gözlerle ona baktı. "Ayla, lütfen... yeterince kavga ettin zaten." Ayla hafifçe eğilip ona gülümsedi. "Hırsımı alamadım. Onu ummadığı bir anda sıkıştırmalıyız." Elena kaşlarını çattı. "Ne yapacaksın?" Ayla, gözlerini kısıp hafifçe gülümsedi. "İzle ve gör." Ders başladığında, Profesör Veyron tahtada büyüsel teorileri anlatıyordu. Ardından Alex'e dönüp ona bir görev verdi. "Alex, göster bakalım. Az önce öğrendiğimiz büyüyü sınıfa uygula." Alex kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı, büyülü sözleri söyledi ve ellerini havaya kaldırdı. Ancak tam o anda Ayla, dudaklarını kıpırdatarak kimsenin duyamayacağı eski bir dilde büyü mırıldandı. "Illusio inversa." Aniden Alex'in yaptığı büyü ters teperek beklenmedik bir şekil aldı. Küçük ve zarif bir ışık topu olması gereken büyü, onun ellerinde patlayan minik duman halkalarına dönüştü. Sınıf bir anda kahkahaya boğuldu. Hoca gözlerini devirdi ve "Alex, biraz daha çalışmalısın." dedi. Ayla yerine yaslanıp sessizce gülümserken Elena yan gözle ona baktı ve başını iki yana salladı. "Sen gerçekten de durmayacaksın, değil mi?" Ayla kıkırdadı. "Bu daha başlangıç, Elena."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD