9.Bölüm

777 Words
Ayla’nın nefesi kesik kesikti. Tüm vücudu titriyor, kaçmaya çalışsa da elleri ve ayakları sıkıca bağlanmış haldeydi. Luke, karşısında diz çökmüş, elindeki bıçağı ışığa doğru kaldırarak onun gözlerinin içine bakıyordu. "Minik kuşum," dedi alaycı bir sesle, bıçağın soğuk ucunu Ayla’nın yanağına hafifçe dokundurarak. "Sence de saçların fazla uzun değil mi?" Ayla içgüdüsel olarak başını geri çekmeye çalıştı ama Luke’un güçlü elleri onu yerinde tuttu. Saçlarını sıkıca kavrayarak zorla başını yukarı kaldırdı. "Bunu yapma, Luke," dedi Ayla, sesi titreyerek. Ama Luke’un yüzündeki keyif dolu gülümseme kaybolmadı. "Sen benim kurbanım değilsin, minik kuşum. Sen benim oyuncağımsın," diye fısıldadı kulağına, nefesi Ayla’nın tenine değdiğinde tüyleri diken diken oldu. Ayla gözlerini sımsıkı kapattı, içinde fısıltılar yankılanıyordu. Kaçması gerektiğini, gücünü kullanması gerektiğini söylüyorlardı ama büyüleri burada işe yaramıyordu. Luke’un büyüye karşı bir koruma kalkanı vardı. Bir anda saçlarının kökünden çekildiğini hissetti. Kafası geriye doğru savrulurken acıdan inledi. Luke’un parmakları saçlarına daha da sıkı sarıldı, ardından keskin bir ses duyuldu. Hışırtt! Ayla’nın uzun, ipeksi bukleleri birer birer yere düşüyordu. Gözleri büyüdü, içi acıyla doldu. Yıllardır taşıdığı, annesinin her zaman sevdiği saçları şimdi bir hiç uğruna kesiliyordu. Luke, elinde kalan saç tutamlarını inceleyerek memnuniyetle gülümsedi. "Bak, şimdi çok daha hafifledin," dedi alaycı bir sesle. Ayla’nın gözleri öfkeyle doldu, dişlerini sıktı. "Sen… sen canavarsın!" diye fısıldadı. Luke başını yana eğerek kahkaha attı. "Beni daha yeni mi fark ettin, minik kuşum?" Bıçağı bu sefer omzuna yasladı, soğuk metal tenini ürpertti. Ayla içgüdüsel olarak kaçmaya çalıştı ama bağlı olduğu için kımıldayamadı. Luke gözlerini ondan ayırmadan, bıçağın ucunu yavaşça elbisesinin yaka kısmına getirdi. "Acaba, minik kuşum, korku içinde nasıl göründüğünü hiç merak ettin mi?" dedi şeytani bir gülümsemeyle. Ayla nefesini tuttu, yutkundu ama boğazı kurumuştu. İçindeki fısıltılar daha da yükseldi. Prenses, kaç! Prenses, tehlikedesin! Luke bir anda bıçağı yukarı kaldırdı ve elbisesinin yaka kısmına keskin bir hareketle bastırdı. Kumaş, kolayca ayrıldı, omzuna kadar açıldı. Ayla'nın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı ama Luke’un gülümsemesi büyüdü. "Bakalım, ne kadar dayanıklısın, minik kuşum?" dedi kısık bir sesle. Ayla’nın içi korkuyla doldu ama aynı zamanda bir şeyler kıpırdanmaya başladı içinde. Derin bir nefes aldı, gözlerini kapattı. Fısıltıları dinledi, içinde yükselen sesi duydu. Kendi gücü… kendi büyüsü… Dudaklarından eski, bilinmeyen kelimeler dökülmeye başladı. Bir büyüydü bu. Anlamını bilmese de içgüdüleri ona bunu söylüyordu. "Nathar al’sirion vethan mor'kai…" Büyünün gücü içinden akarken Luke kaşlarını çattı. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi sinirle. Ama Ayla devam etti. Fısıltılar ona yol gösteriyordu. Onu koruyacaklardı. Luke, büyünün etkisini hissedip bir an duraksadı ama hemen ardından kahkaha attı. "Kapana kısıldın, minik kuşum," dedi, bir eli hâlâ belinde, diğer elinde bıçak parlıyordu. "Büyülerin burada işe yaramaz." Ayla, titreyerek ama kararlılıkla gözlerini açtı. Göz bebekleri anlık olarak parladı, içindeki gücün yankısını hissetti. Ama Luke hızlı davrandı, bir an bile tereddüt etmeden elini kaldırdı ve Ayla'nın yüzüne sert bir tokat attı. Ayla'nın başı yana savruldu, tadı acı ve metalikti. Dudaklarını ısırarak gözlerindeki yaşları bastırmaya çalıştı. "Sanırım oyun bitti," diye fısıldadı Luke, elini tekrar Ayla’nın beline götürüp baskı uygulayarak. Ayla’nın kalbi çılgınca çarpıyordu. Korku içinde bir çırpınış daha yaptı ama Luke onu sımsıkı tutuyordu. Kapanın içindeydi. Ama henüz savaş bitmemişti… Ayla’nın titreyen elleri başına gitti, yere düşen saçlarının bir kısmını parmaklarının arasına aldı. Uzun, ipeksi bukleleri şimdi paramparçaydı. Parmakları titreyerek kesilmiş saçlarını kavradı, dudakları titredi. "Annem dokunmuştu..." diye fısıldadı, sesi kırık ve boğuktu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. "Annem için uzatmıştım… Sen… Sen nasıl yaptın bunu?" Gözleri, ıslak kirpiklerinin arasından Luke’un gözlerine kilitlendi. Derin bir keder vardı içinde, kalbini sıkıştıran, nefes almasını zorlaştıran bir acı… "Annemin hatırasıydı," diye inledi. "Sen onu benden aldın..." Hıçkırıkları tüm odayı doldurdu. Omuzları titredi, dizleri bağı çözülmüş gibi zayıfladı. İçindeki çaresizlik, korku ve kayıp duygusu bir girdap gibi içine çekiyordu. Luke’un yüzündeki ifade bir anlığına değişti. Gözleri kısıldı, kaşları çatıldı. Küçük bir an… küçücük bir an… pişmanlık gözlerinde parladı. Ellerini sıkıp gevşetti, gözlerini kaçırdı. Ama sonra… bu pişmanlık kayboldu. Yerini sert bir öfkeye bıraktı. Yüzü sertleşti, çenesini sıktı. "Yeter!" diye bağırdı birden, sesi tok ve sertti. "Kes artık şu zırlamayı!" Ayla, ağlamaktan nefesi kesilmiş halde, başını kaldırdı. Luke’un gölgesi üzerine düşerken, içinde korkunun tekrar yükseldiğini hissetti. Ama ağlamaktan kendini alıkoyamıyordu. Luke’un yüzü gerildi, sabırsızca bir adım yaklaştı. "Dedim ki, yeter!" diye kükredi ve aniden elini kaldırıp Ayla’nın yüzüne sert bir tokat attı. Ayla’nın başı yana savruldu, keskin bir acı yanağından boynuna kadar yayıldı. Yere düşen saç tutamları gibi, Ayla’nın içindeki son umut kırıntıları da paramparça oldu. Ama gözyaşları durmadı. Tokadın ardından daha şiddetli bir hıçkırık döküldü dudaklarından. Burnu sızlıyor, yanağı alev alev yanıyordu. Ama en çok da kalbi yanıyordu. Ayla, gözleri yaşlarla bulanıklaşmış halde, hâlâ saçlarını sıkı sıkıya tutuyordu. Elleri titriyor, nefesi düzensizdi. Luke’un onu nasıl daha fazla kırabileceğini düşündüğünü biliyordu. Ama daha fazla nasıl kırılabilirdi ki? Annesinin hatırası kesilip yere düşmüştü. Ve Ayla, kendini bir daha asla eskisi gibi hissedemeyeceğini biliyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD