15 yıl önce.
İstanbul’da bir yetimhane.
“Liyana!” Eray, elinde sarı çiçeklerle bana doğru koşuyordu. “Bak, bunları senin için topladım!” Bana uzattığı buketi alırken gülümsedim. “Tıpkı saçların gibi sarılar!”
“Hasan amca sana çok kızacak.” Dedim ama bir yandan da çiçekleri kokluyordum.
Hasan amca bahçe işleriyle uğraşıyordu ve çiçeklere çok düşkündü.
“Umurumda değil. Gülümsemen için yine yaparım.” Burnumdaki tozları silen yüzü dikkatliydi.
“Kızmasın Eray!” Dedim çiçeklere dikkat ederek Eray’a sarılırken. “Sana kızmasın!”
“Korkma…” Belime sardığı kolları tek güven kaynağımdı. “Bana bir şey yapamaz.”
Öyle de oldu.
Hasan amca çiçekleri bende gördü ve kızmadı Eray’a.
Ama gecenin bir yarısı kan revan içinde kalmış Eray’ı dövenler diğer çocuklardı.
Acısına rağmen yanıma geldi ve teselliyi bende aradı.
O gece bir söz verdi ikimiz için.
“Bizi buradan kurtaracağım Liyana…” Sesi de, gece kadar karanlıktı. “Ve en güçlü ben olacağım.
Sözünü tuttu.
Bizi kurtardı ve en güçlü oldu.
Kafesimden çıkarttı ama…
Krallığına hapsetti.
~
“Liyana, güzel sevgilim…” Kulağıma sürtünen dudaklarla gözlerimi açtığımda onu kanlar içinde gördüm. “Seni özledim.”
Yattığım yerden hızla doğrulup heyecanla Eray’a baktım. Bu kan onun muydu? Ölüyor muydu yoksa?!
“Eray?!” Dedim korkuyla ve her yerinin sapasağlam olduğunu gördüm. Kahretsin ki tek biz çizik bile almamıştı. “Ne oldu?”
“Korkma, kucağıma gel. Sana ihtiyacım var.” Yatak başlığına yaslandı ve beni kucağına yerleştirdi. Yüzü ve ifadesi üzerinde olmamdan hoşnut gibiydi. Zevkle mırıldandı ve beni kendine bastırdı.
“Canın yanıyor mu?” Diye sordum yanmasını umarak. Ama cevabı hayal kırıklığıydı.
“Hayır. Gayet iyiyim.” Sağ elini kaldırdı ve parmaklarını boynumdan göğsüme doğru kaydırdı. Oturduğum yer sertleşmeye başlayınca üzerinde hareket ederek erkekliğine sürtündüm. Anında nefesi hızlandı. “Böyle…Devam et.”
Üzerindeki kana rağmen uzandım ve dudaklarımı boynunda gezdirdim. Kalçama yapışan elleri hareketimi hızlandırmış ve beni kendine iyice bastırmıştı.
Şimdiden çok sertti. Teni de ruhu da çok sertti.
Eray onu yakan ateşlerden sapasağlam çıkmıştı ama beni kül etmişti.
“Beni seviyor musun Liyana?” Diye sordu birden.
Hayır. Senden çok uzun zamandır nefret ediyorum.
Cevap vermek daha büyük acılara yol açacağı için uzandım ve dudaklarına örtündüm.
Anında enseme dolanan parmaklar beni içine çekercesine kendisiyle birleştirdi ve soluğu bedenimde aldı. Eziyor, dişliyor ve hissettiği tüm duyguları tenimde yaşıyordu.
Aynı anda üzerinde sürtünmem, bedenlerimizin yapışması ve karanlıkta tek ses olan öpüşmemizin oluşturduğu ortam erotizm doluydu.
“Benden nefret ediyorsun…” Dedi dudaklarını üzerimden çektiğinde.
Aceleyle elimi pantolonuna uzattım ve sertleşen erkekliğinde gezdirdim. Lütfen sadece sus ve içime gir. Yoksa yine zindana kapatılacağım.
“İstiyor musun?” Elini elimin üzerine koyup kendi sertliğine bastırınca istekle inledim.
“Evet.”
“Cevap verebiliyormuşsun demek ki…” Dedi kurnaz bir gülücükle.
Ha, siktir.
Bunu nasıl düşünemedim?
Tokadı yemeyi beklerken pantolonundan kurtuldu ve geceliğimi sıyırarak beni üzerine yerleştirdi. Kocaman olan erkekliği karnıma değerken soluklarım hızlanmıştı. Bu sohbeti bitirmenin tek yolu içime girmesiydi. O yüzden aceleyle onun olmak istiyordum.
“Bana istediğini yapabilirsin sevgilim…” Dedi kollarını iki yanına açarak. Elimi kocaman penisine uzattım ve aşağı yukarı kaydırmaya başladım. Hala kurnaz bakıyordu. Bir şey vardı kahrolası…Bir şey yapacaktı ama ne?
Planlarından ve tuzaklarından sıyrılmak için geriye kaydım ve dudaklarımı arzuyla ıslanmaya başlayan o büyüklüğe uzattım. Tek kaşını kaldırdı ve merakla beklemeye başladı.
İlk defa onun emri olmadan onu ağzıma alıyordum. Normalde nefret eder ve istemezken bunu yapmam onun için beklenmedik oldu.
Zihnindeki oyunu ona yedirmek için önce dilimi üzerindeki damarlarda gezdirdim. Kasıldığını ve çok kötü halde olduğunu görüyordum ve bunu uzatmayı düşünüyordum.
Dudaklarımı başına getirdim ve suyun geldiği yeri emmeye başladım.
Aklını kaybetti.
“Ah. Siktir. Liyana!” Acı içinde gibi görünen yüzü aslında zevkten kararmıştı. “Güzel. Çok güzel.”
Ağzımı iyice açıp penisini almaya zorladığımda eli saçlarıma dolandı ve hırıltılı solukları arasında hafifçe bastırarak daha derine doğru ittirdi. Doluluğu nefes almamı engellediği gibi tepki olarak öğürmeme neden olunca başımı geriye çekmeye çalıştım. Kısa bir an uzaklaşmama izin verdikten sonra tekrar bastıracağını düşünsem de bunu yapmadı.
“Zorlanıyorsan bırak.” Diyerek beni ikinci kere şaşırttığında ifademi gizlemeyerek doğruldum ve tekrar üzerine oturdum. İhtiyaçtan kıvranacak halde olmasına rağmen çok dirayetliydi. “Ben sadece seninin Liyana. İster üzerime otur ve bana sahip ol, istersen de öldür beni…” Gülümsedi ve hiç görmediğim küçük bir bıçağı bana uzattı. “Senden gelen ölüm de kabulüm.”
Uzattığı bıçağı alırken ellerim titriyordu.
Tam şu an, çok hızlı davranarak bıçağı göğsüne saplarsam onu öldürebilirdim.
Boğazına bir darbe de yeterli olacaktı.
Ama ya…Ölmezse?
Ya ölmezse?
Ya bu da bir oyunsa?
Daha önce de elime bir silah vermişti ve hiç düşünmeden sıktığımı görünce aylarca eziyet etmişti. Silahın boş olduğunu bilmiyordum.
Hayır. Bu sefer değil.
Artık taktik değiştirme zamanı geldi.
Beni oradan çıkartıp ilk zulmüne ortak ettiğinden beridir onu sevmediğimi biliyordu. Ondan nefret ettiğimi o kadar çok hissettirmiştim ki bunca sene yalandan oyunlarıma rağmen bu hırsından kurtulamamıştım.
Onu sevmediğim içindi tüm eziyetleri.
İntikamını kalpsizliğimden alıyordu.
Ama şimdi onu sevdiğime inanana kadar bu oyunu oynayacaktım.
Öyle güzel oynayacaktım ki, ben bile sevdiğime inanacaktım.
Eceli olduğumu görene kadar, onun en büyük aşkı olacaktım.
Bu yüzden bıçağı yere fırlattım ve uzanıp saçlarından çekerek onu kendime yaklaştırdım. Heyecanla açılan gözleri benden gelecek o bilinmez cevabı istiyordu. Benim sözlerime de gözlerim gibi, tapınıyordu.
“Benden kurtulacağını mı sandın?” Dedim alt dudağını dişlerimin arasına alıp çekiştirirken. “Sen benimsin Eray. Bunu kimse değiştiremez.”
“Liyana, sonunda…” Artık kontrol ondaydı. Beni kaldırdı ve sertliğini derinlerime iterken zevkle karışan acı, soluklarımda can buldu. “İşte bunu bekliyordum sevgilim.”
Sabaha kadar bana zevkle hizmet etti. Bir kere bile canımı yakmadı ve bu sözlerime inanmasa da inanırmış gibi yaptı.
Şeytan kolayca kanmazdı. Onu kandırmak için cehennemden birkaç parça ateş lazımdı.
Bu zamana kadar o ateşte yanan ben ise…
Artık sadece yakacaktım.
Ateşin kendisi olacaktım.
Taa ki, şeytanı kendi ateşinde yakana kadar.