Ölüyor muydum? Ölecek miydim? Onca kaçış... Polis... Kanlar... Annem... Bedenimi kaplayan tüm kanlar... Meleklerin söylediği huzur veren ninniler... Ayak sesleriyle beraber bilincimi kaybederek bayılmıştım. Ya da amacıma ulaşıp ölmüştüm. Zira yumuşacık bir yerde annemin başımı okşaması başka bir şekilde mümkün olamazdı. -Anne! Hiç konuşmadan gülümseyerek saçlarımı okşuyordu. Konuşmaya devam ettim. -Anne! Ben...Ben öldüm mü? Annem başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Annemin dizine yüzümü gömerek gözlerimi kapattım. Ani bir sarsılma ve seslenişle uyandım. -Çocuk! İyi misin? Gözlerimi açtığımda karşımda 40lı yaşlarda gür bıyıklı bir adam vardı. Yarım yamalak Rusça sorular yöneltip beni konuşturmaya çalışıyordu. Kulaklarım adamın sesini bulanıklaştırırken etrafı incelemeye ba

