1.Bölüm

1419 Words
Güneşin ilk ışıkları, Anadolu'nun zirveleri arasında yavaş yavaş yükselirken, Elif bilinçli bir huzur içinde uyanıyordu. Pencereden içeri sızan sıcak ışık, odasının duvarlarındaki nakışlarla dans ediyor, onu derin bir uykuya dalmaktan uyanmış gibi hissettiriyordu. Elif, köyün yaşamından ve onun getirdiği yolların çoğundan memnun bir şekilde yataktan kalktı. Bugün yine günlerden pazar ve köydeki geleneksel pazar yeri, sabahın ilk saatlerinden itibaren kurulduğunda her zaman neşeyle doluyordu. Ahşap tahta kapıdan dışarı adım attığında, taze çiçek kokusu ve sabah serinliği onu karşıladı. Her güne başlarken yaptığı gibi, küçük bahçesine koştu. Bahçesi, ona yoğun bir keyif veren rengarenk çiçeklerle kaplıydı ve Elif burada, en sevdiği zamanları geçirirdi. "Güne başlamak için ne güzel bir gün!" diyerek içinden geçirdi. Nenesi, her zaman "Doğanın bağrındaki güzellik, ruhun arındığı yerdir," derdi. İşte bu yüzden bahçe, Elif için sadece bir hobi değil, aynı zamanda zihnini ve kalbini canlandıran bir sığınak olmuştu. Elif, bahçesinde gül, yasemin ve lavanta çiçeklerine su vermek için kova alarak yürürken aklına ilk gelen şey, bunun bir gün yeşermesi gereken bir sevda ya da koca olabilirdi. Pazar günü gelenek gündemi, oldukça önem arz ederken bu gün içinde köyün dinamikleri üzerinde derinlemesine bir dedikodu başlardı. Gözleriyle bahçesinin her bölgesine dikkatle baktı ; ama içinde taşıdığı düşünce ve kıskançlık, yönlerini belirli bir yere çevirecekti. Pazar yerinin sokaklarından geçerken, köy esnaflarının sohbet sesleri Elif'in ilgisini topladı. Köyün yaşlıları, genelde dönen muhabbetler vardı. Bu açık havada kurumaya bırakılmış mısırlar, bir gün toplanmaya gittiği için Elif birden köydeki eski gelenekleri ve annesinin nadir bahsettiği günleri hatırlayarak kendi içsel düşüncelerine daldı. "Acaba bugün neler olacak?" diye düşündü. Köyün gençleri, bu pazar gününü sabırsızlıkla beklerdi ; çünkü genellikle kim kimi seveceğini, en güzel çiçeği ve en ateşli bakışları sergilemek için en uygun zamandı. Elif'in aklında yalnızca Ali vardı. Son birkaç hafta içinde, Ali ona duyduğu hislerin daha derinleşmesine neden olmuştu. Ali, onun köyün sınırlarının ötesinden gelen gizemli ve cesur haliydi. Elif'in kalbinde her geçen gün yangınlar alevleniyordu ama bunu yalnızca kendisine saklamıştı. Pazar yerine vardığında, insanların neşesi ve coşkusu, Elif'in yüreğine heyecan katıyordu. Arkadaşlarıyla buluştukça, gülüşlerini miktarla artırıyor, sevgilerini sabırsızlıkla birbirlerine aktarıyorlardı. Ancak cemaatinin törelerine karşı sorgulayıcı bir tavra girmesi, içsel çatışması ile birleşti. Kalbinde bir sıcaklık olmasına rağmen, köyün etkin kurallarında hiçbir zaman aşamadığı anarşilerin olduğu öğrenilmişti. Ali'nin ona kazandırdığı cesaret, bunun her anında su yüzüne çıkıyor, tüm kalbinde var olduğunun canlanmasına yol açıyordu. Pazarın bir kenarına doğru yürürken, Elif Cem'i hemen fark etti. Cem, giyimi düzenli, havalı bir tavırla etrafında çoğu kadının yanına yaklaşıp, dikkat çekmeyi başarmıştı. Elif, umutsuzca cesaret toplayarak birkaç adım geri çekildi. Cem'in Elif'i yavaş yavaş kendine çekmesi ve onu nişanlarken köyde ortak bir hayalin gerisinde harika bir profil ile zalim olmasını istemedi ; fakat Cem'in iradesi o kadar katıydı ki... Elif, kasvetli kalbinde görünmez bir duvar kurarak köyün ortasına daha fazla yaklaşmaktan kaçınmaya çalıştı. Cem'e olan inişli çıkışlı geçmişlerinin ruhunda yer alan anılar ve kalbinin derinliklerinde gizli gizli beslediği öfke, güvenin körelmesine neden olmuştu. Fakat, Ali'nin cesareti; nahif bir gülümseme ve onun üzerine düşen gözlerin derinlerine bakan delici bakışları kalp ritmini artırdıkça, akı karasında yatacak olan düşünceleri yargılayan gelenekler ile oynuyordu. O an Elif'in aklına, bir yudum aşkın vücut bulmasının şiddeti ve sabırla üzerindeki kuralları bir an önce taşımak için kalabalığın arasından Ali'ye doğru koşma kararı belirdi. Ama içsel alarma rağmen, Cem'in kararlılığına dair bir endişe duyuyordu. Bir yol tercih etmek, kehanette özel bir fark yaratırken, Elif ; köyün geleneklerinin sıkıntısını sırtında taşıması gereken bir bedel olarak düşünmeye başlamıştı. Geride bırakıldığı kalabalığın kovalamacası öne doğru taşarken, Elif kendini bir çözüm yolunda sürüklenecek bir lugat arayışında bulacaktı. Pazar yerinin karanlık tarafıyla tanışmak, her biri bunun gibi sonuçlarla tanıştıkları ailelerinin gözünde korkunç bir sorumlu olmaktan kaçmaya çalışan bir macera haline dönüşebilecekti. Dünyanın döngüsünün sağduyu ve güçlü gelenekler arasında sürüklendiği bu dakikalar, Elif'in aşkını taşıdığı göğsüyle birlikte yeni bir başlangıca, düzenleyici olarak yürüyüşe zorluyordu. Arka planda hâkim olan geleneğin buyruğu, belki de Elif'in umutla dolu ruhunu karanlık bir suyun derinliklerindeki capcanlı yeşilliğe sokacaktı. Elif, kalabalığın arasında yürürken, her adımında köy meydanının gürültüsü biraz daha artıyordu. Bütün gözler onun üzerindeydi. Kurulu çiçek stantlarının kokusu ve serin rüzgâr, onu heyecanlandırıyordu; ama kafasında sadece Ali vardı. Kalbi, onu görmek için atarken, geçmişte yaşadığı güzel anıları hatırlamadan edemiyordu. İlk kez göz göze geldikleri o an, tüm dünyanın durduğu hissini yaşatmıştı Elif'e. Adamın gözlerinde, sanki onun ruhunu okuyabiliyor gibi bir derinlik vardı. Kıvırcık saçları ve azar azar kıvrılan gülümsemesi, Elif'in rüyalarına kadar taşınmıştı. Bu düşüncelerin yüküyle birilerini daha görmek istemedi ; Cem ile olan nişanı, karşılaşmaktan kaçamayacağı bir yük olarak ağırlaşmaya başladı. Cem, Elif'in aile bağlarını saygıyla koruyacak biri gibi onları çekmeye çalışarak yol almak istiyordu. Dürüst, akıllı ve kararlı bir yol arkadaşı olarak konumlanmaya çalışsa da, Elif, bu durumu içsel bir çatışma olarak yaşarken, Cem'in amacının daha derin olduğunu hissediyordu. Pazar yerinin diğer tarafında Ali'yi son günlerde sıkça görmüş ve kalbinin kaçan zıplamalarıyla dolup taştığını hissedebilmişti. O muhteşem kıyafeti, babasının işlerini devralacak kadar cesur olsa da, köy yaşamından daha fazlasını içinde barındırıyordu. Onun yanında olmak, Elif'in hayallerine ulaşabilmesi için bir kapı aralıyordu. Hayalindeki dünya, köyün geleneklerinden çok daha fazlasını içeriyordu; iletişimde lafta takvim gibi değil, aksine umutların oluşturduğu bir çatı olmayı bekliyordu. Elif, kalabalığın ortasında ilerlerken, Ali'nin kaybolmuş yüzünü aradı. Kalabalık içindeki kaybolmuş gibi hissediyordu. İçine dolan bu garip stresi ve anlık etkilerini savuşturmak için kendini yapay bir gülümsemeye zorlayacak kadar kaygılıydı ; ama bir yandan içindeki isyan da giderek güçleniyordu. Hayatının onun iradesine göre masalsı bir akış alması gerekiyordu. Yanına geldiğinde ne yapardı? Elde mevcut tüm yollar izah edilmeye çalışılmadan geçmek zorundaydı. Arkasındaki kalabalık yeniden hareketlenmeye başladığında, Elif, bir an önce Ali'yi görmeyi umuyordu. O sırada, kendini vurgululuk yaratacak bir konuya odaklanmak zorunda hissetti. Gözlerinin ucundan Ali'yi yaklaşırken gördü. Kalabalık içerisinde parlayan dalgalarla dolu bir his, yayılırken Elif'in yüz markada öldürücülüğü ortaya çıkıyordu. Ali, elinde kaloriferle yaratılmış yuvarlak bir kahveyle Elif'in yanına doğru ilerliyordu. "Ali! Buradasın!" diyerek seslendi içten bir heyecanla. Ali, Elif'in sesi duymasının hemen ardından dönüp gülümsedi. Elif'in ruhunun derinliklerinde yanarak karşısında duran silüeti, her zaman kendisinin üzerindeki çöl sıcağı kadar etkileyiciydi. Ali, çiçek ve meyve dolu tezgahlardan birine yaklaşıp, Elif için hasat edilecek tarihçelerde taze yaprakları bırakmayı deniyordu. İki genç, kalabalık arasındaki özel anlarını kaçırmadan birkaç kelime konuşabilmek için birbirlerine odaklandılar. Ali'nin Elif'e uzattığı tazecik çiçekler, büyülü unsurlarla dolu anların kapısını aralıyordu. "Bu, senin ruhunun renkleri... Biliyorum... Sen bir çiçek gibisin," dedi, gülümseyerek. Elif, onun bakışındaki ifadenin içinden gerçekten süzüldüğünü biliyordu ; karşılığında kendi ruhunda açan duyguları paylaşmak adına derin hissiyatlar içindeydi. Ali, Elif'in gözleriyle karşı karşıya geldiğinde, tüm dünya aniden dondurulmuş gibi besleyici hissiyatında kalakalırdı. Aşk, yepyeni bir dünya yaratıyordu. Ama birden tarihin ve geleneklerin sıkı geçen stratosferini hatırladı. Ali, ne düşündüğünü açılmadan anlayabilen birisi olarak, bir zamanlar gerçekleştirmek istediklerini bilerek sordu, "İlerici bir yaşam istiyorsan, senin seçeneklerin neler? Sana zarar vermek isteyen düşüncelerle ben burada da bekleyebilirim... İstersen bu karışık hayatı yarıda bırakabilirsin." Elif'in kalbi aniden çarptı ; Fangdoll Lake'de birlikte yapmayı hayal ettikleri bireyselliği anımsattı. "Ali, her şey bir anda durdu... Gözlerimin önünde köy elbisemizin baskılarından kurtulmak var." Ali'nin sağlam sözleri, Elif'in kaygılarını yok etmeye çalıştırdı. Nazik bir bakışla karşılık vererek, "Evet, biliyorum. Bizim aşkımız yoğun yaprak bileşimi ve gökyüzündeki lambanın merkezinde bir dönmeme ihtiyacıysa, daha fazlasını istemek kulağa hiç hoş gelmeyecek. Ama bu takvim geçmezse seni kaybedeceğim demek bile sabırsızlığa dönüşüyor." İkisi bir gülümseyle birleşirken, Elif kalbinden akan tüm düşleri akla düşürmek istiyordu; ancak Ali'nin kadim imgelerle dolu bakışları etrafındaki tozları yok etmişti derhal. Elif, "İkisi aynı ruhun parçası değil miyiz? Ne olursa olsun, kalplerimiz keskin hissettikleri her şeyin tetikleyicisi oldu ; isteklerimize karşı elimde olan tek şey bugün avantajların geçişiydi. Bilmiyorum ama geleceğe olan bu kadar yapıdan sıyrılabilirim," diyebilirdi. Elif, küçük pazar yerinin kalabalığı içinde Ali'nin yanı sıra kendi duyguları arasında kalakalmıştı. Gelecek belirsizdi; ama anlamayı kolaylaştıracak yegâne şey, içindeki sevgiyle birlikte karar vermekti. Bir kahraman gibi hissetmeye başladı ; ama henüz her şeyin altına girecek kadar yükseğe sıçrayamamıştı. Ali'nin yanında olmanın ona kazandırdığı cesaret, köyün korunması duygularına inandığı harmanlandıkça alevleniyordu. Elif ve Ali'nin göğsünde yanmayı bekleyen tüm manevi kelimeleri, paletine savurmak üzere kendi içinde bir anlam da sevinebilirdi. O an ne olursa olsun; pazar yerinin kahkahaları aradıkça onlara güç verecekti. Çünkü ikisi, geçmişin damlardan süzülen kokuları belirsiz bir sahil bekleyişinde karşılarında bekliyordu. Nihayet Elif, 'gelecek ne olursa olsun' diyerek, kalabalık ortasında yürüyüp geçmiş bir haneye gidebilirse, Ali'ye hayal edebileceği bir özgürlük sunabileceğine inanıyordu. Kalbinde taşıdığı stres ve sevgiyi dile getirerek yüreğinin en derin yerlerinde yankılanacak oluvermişti. Gelecekteki yarınlara kucak açabilecek cesaret, tüm hayatlarının yeniden yapılanmasına bir temel sağlamak için yeterince özgün olmalarına bağlıydı. Ali ve Elif karşı karşıya geldiler. Geleceklerinin nereye varacağını bilemeseler de, içlerindeki tüm yolları çiçeklerle süsleyebilirlerdi. Bu aşkın yükü ve özlemi, köyün geleneklerinin ağırlığına karşı koyacak, onların yaşamlarını değiştirecek güçte olabilirdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD