4.BÖLÜM

2488 Words
Keyifli okumalar ● Sıcak bir aralık gecesi Islatır yanmış tenimi Yaklaşır o güzel bedeni Kendisi yakamoz güzeli ● 4. BÖLÜM Pişman. Hayır değildim bunu yaptığım için pişman değildim. Beni uyarmasına rağmen ben kararımdan vazgeçmemiştim. Çünkü bunu her hücrem ile istemiştim. Peki bu pişmanlık değilse neydi. Kendimi ruhsal olarak çökmüş hissediyordum. Dünkü o haz ve zevk güzeldi ama şimdi ki durgunluğum içler acısıydı. Yatağın başlığına dayayarak, ne kadar süredir böyle bu pozisyonda durduğumu bilmiyordum. Gözümü açtığımda onun kolları arasındaydım. Dün gece ruhumu çırılçıplak gören Emir. Karnıma çektiğim ayaklarıma doladığım kollarım ve çenemi dizlerime yaslamış öylece karşı duvarı izliyordum. Odayı dolduran onun ağır nefesi ve zamanın ilerlediğini anlatan yelkovanın sürekli döngü içerisinde olduğu akrebin üzerinden akması olmuştu. Bunu yapmıştım nasıl olmuştu bilmiyordum ama olmuştu. Bunda onun suçu yoktu, tüm suç bendeydi. Beni uyarmasına rağmen onu durdurmayıp devam etmesini istemiştim. Yanımda hareketlilik hissettiğimde dönüp bakmadım bile uyanmıştı. Yan profilime baktığını biliyordum. Onu görmek istiyordum, yüzündeki zaferi, beni kullanıp bir kenara bırakmasının mutluluğunu. "Pişman mısın?" fısıltılı ve boğuk sesi dünden uzaktı. "Bunun bir önemi var mı?" gayet soğuk, ketum bir tavırla cevap verdim. Ruhsuz bir halde. "Hayır, yok." dedi. Yatakta hareketlenirken. "Beni eve bırak." dedim. Çenemi dizlerimin üzerinden kaldırdım. Kollarımı çözüp battaniyeyi üzerimden kaldırdım. Çırılçıplaktım ama umursamadım bile dün her şeyi görmüştü zaten. Etrafa bakarken elbiselerimden eser olmadığını gördüm. Kaşlarım çatılırken ayağa kalktım. "Elbiselerim?" dedim yüzüne bakmadan, odanın içine gözlerimle taramaya devam ettim. Yataktan kalktığını ve bana doğru yavaş adımlarla yürüdüğünü gördüm, göz ucuyla. Önümden geçip odadaki dolabın içinde bir şeyler aramaya başladı. Sonunda ona baktığımda benim gibi o da çıplaktı. Gergin sırtı, çok kaslı sayılmasa da belli olan kol kasları ve poposu pürüzsüzdü. Ay benimkinden daha güzeldi galiba. Sertçe yutkunup gözlerimi ondan ayırdım. Bunları düşünmemeliydim. Kısa süre sonra, "Bunları buldum." dediğinde yüzüne bakmadan elinde olan elbiselere baktım. Gri bir eşofman ve lacivert bir kazak uzattı. Uzanıp elinden almak istediğimde parmaklarım onun sıcak parmaklarına değmişti. Beklemediğim dokunuş ile gözlerimi kaldırıp gözlerine baktım. Yüzünde mimik oynamıyordu sadece bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp elindeki elbiseleri kendime doğru çekip almaya çalıştığımda diğer eliyle bileğimi hafifçe kavradı. "Ben giydireyim." dedi, sözleriyle hızla kaşlarımı çattım. "İstemiyorum." sert bir tavırla onu reddettim. "Ben istiyorum ama." dediğin de yutkundum. Cevap vermemi beklemedi ve bana doğru adımladı. Tam önümde durduğunda kafamı yan çevirip yere baktım, yüzüne bakamazdım. Bir süre öylece durduğunda yüzüne bakmak istesem de bakmadım. O kısa süreyi sonlandırarak elleri havalandı. Elleri baldırımdan, kasıklarıma, kasıklarımdan göbeğime yavaşça dokunduğunu hissettim. Eli buz gibiydi çıplak vücudumda gezdirdiği parmaklarının izleri buz tutmuştu sanki, diğer elinde kalan elbiseleri üzerine bastığımız küçük halıya bıraktı. Her iki eli belimi kavradığında dişlerimi sıktım bana dokunmasına neden izin veriyordum. Sıcak nefesi yüzüme yaklaştı, hızlı davranarak kafamı yan çevirip ondan kurtuldum bunu umursamadan boynuma yol aldı, sıcak nefesine eş zamanlı olarak nemli dudakları boynuma değdiğinde, dişlerimi sıkarak onun dokunuşlarından etkilenmemeyi diledim. Boynuma ufak bir öpücük bıraktığında parmaklarımı avuç içime doğru büktüm. Burnunu boynuma sürterek tekrar öptü sıktığım dişlerim arasından sertçe konuştum. "Yapma!" dediğimde umursamadı. Boynumdan köprücük kemiğime doğru ufak öpücüklerle yol çizdi. Karnımda oluşan sızlanmalara küfür etmekle meşgulken, köprücük kemiğime dişlerini geçirmişti bile Ağzımdan boğukça bir inleme çıktı aniden. Isırdığı yeri öptü, dilini gezdirip, emdi. Ellerim refleks olarak kolunu kavramıştı. Belimdeki elleri sert bir hareketle beni kendine çektiğinde gövdem ona yapıştı sertçe. Onu kasıklarımın tam üzerinde hissettim. Kalbim hızla maraton koşturmaya başladı. Dudakları göğüs oluğuma doğru ıslak öpücüklere yol çizmeye devam etti. Bana ne yapıyordu bilmiyordun konuşacak halim bile kalmazken, kolundaki parmaklarımı içe doğru büküp kollarını sıktım. Göğüs oluğuma burnunu sertçe sürtüp derin bir nefes almıştı. "Görmeyeyim, dokunmayayım, konuşmayayım ama bu kokuyu alayım lan." dedi inlercesine. Tekrar derin bir nefes almıştı. Sözleri kalbimde büyük bir delik açtırmıştı. Dudaklarını tekrar hareket ettirerek göğüs oluğumdan aşağıya doğru kaydı. Belimdeki eli gevşerken benden biraz olsun uzaklaşmıştı. Gözlerimi açacak cesareti kendimde bulamadım. Dudakları, yavaş ve ufak öpücüklerle göbeğime indi. Kolundaki ellerimi omuzlarına doğru kaldırdım. Omzundaki elim aşağı doğru indiğinde dizleri üstüne çöktüğünü anlamıştım. Dudakları bu sefer göbek deliğim de durdu bir elim ensesine doğru kaymıştı. Eş zamanlı olarak dili göbek deliğimin etrafında gezinmeye başladı dizlerim titremeye başlamıştı dikkatimi oraya vermiştim. Kapalı gözlerimi sıkıca yumdum. Göbek deliğimin kenarlarında yaptığı ıslak döngü sonlandı ve bir öpücük bahşetti. Boğazım kupkuru bir hal aldığında sertçe yutkunmaya çalıştım ama boğazımdaki kuruluk canımın yanmasını sağlamıştı. "Dur artık!" Sesim kısık ve istek dolu çıkmıştı. Bunun nereye varacağını bilmiyordum. Bilmekte istemiyordum. Dinlemedi her zaman ki gibi beni duymazdan gelerek kasıklarıma indi. Gözlerimi zorlukla açarak ona yukarıdan baktım. Gözleri kapalı, kollarıyla belimi kavramış, saçları dağınık alnına sarkmıştı ve dudakları kasıklarımda var oldu ani ürpertiyle dizlerim daha çok titredi. Karnımdaki karıncalanma kadınlığıma doğru akıp gitti. Dudaklarının son yolu olduğunu tahmin ettiğim noktaya vardığında bu dizlerimle, her an yere yığılacakmış gibi hissettim. Dudakları kadınlığımın üzerinde yerini aldı. Islak dudakları kor gibi yanan kadınlığıma dokunduğunda mümkünmüş gibi daha fazla yanıp zonklamaya başladı. Baygın gözlerim onun üzerinde duramayacak şekildeydi. Kalbim yerinde durmuyor, vücudum zangır zangır titriyor, kadınlığım zonkluyordu. İçimde tekrar oluşan isteğe göz yummak istemiyordum. Tekrar o hataya başvurmayacaktım. "Bana dokunmanı istemiyorum." dedim zar zor çıkan sesimle. Kadınlığım da olan dudaklarını ayırarak kafasını geriye atıp aşağıdan bana baktı. Gözleri gözlerimde takılı kalırken, belimdeki bir eli hareketlenmiş kadınlığıma varmıştı. Gözlerini benden koparmazken eli kadınlığımdan aşağı doğru yol alarak kadınlığımın dudaklarına vardı. Dizlerim daha çok titrerken ensesine tırnaklarımı geçirdim. "Dokunuşlarıma gösterdiğin bu tepkiler dün akşam olduğu gibi." dedi boğuk karanlık sesi, kalbimin gümbürtüsüne ev sahipliği yapan kulaklarımdan sızdı. "Beni böyle yaparak etkilemeye çalışıyorsun." dedim gözlerimle onun kadınlığımda ki elini işaret ederken. Bir şey demedi sadece gözlerime bakmaya devam etti. Kadınlığımda olan eli hareketlenirken orta parmağı kor gibi yanan klitorisime dokundu. Gözlerim kapanmak için son çaresini kullanırken. Direnerek gözlerimi onun gözlerinden ayırmadım. Susmuştu inkar etmemişti beni etkiliyordu. Onun dokunuşları etkisi altında iken doğru düşünemiyordum. Onu tekrar içimde istiyordum ama mantığımın kapısından sızan o ufak ışık ile onu uyarmayı başarmıştım. "Doğru söylüyorsun," dediğin de orta parmağını içime doğru itti. Ani hareketi, dudağımdan tiz bir çığlık kapatmasına neden olmuştu. Çığlığımla birlikte kafamı geriye doğru atım, gözlerimi yumarak kalçamı ona doğru ittim. Ensesinde duran elimi saçlarının arasına daldırarak saç tutamlarını sertçe çektim. Bacaklarım ayakta duramayacak şekildeydi. Dünden kalan sızlanmalar kendini belli etmek istercesine kasıklarıma doğru yol almıştı. İçimdeki parmağı hareket ederken dişlerimi sıktım. "Beni hiçbir zaman görmeyen, fark etmeyen birine kendimi böyle gösterip hissettiriyorum." dedi, içimdeki parmağının hareketleri hızlanırken. Konuşamadım. Gözlerim geriye doğru kayarken vücudum kasılmaya başladı. Parmak hareketleri mümkünmüş gibi daha da hızlanırken iniltiye benzer güçlü bir çığlık daha attım. Kendimi sıkarken saç diplerim, şakaklarım terlemeye başlamıştı. Saçlarını daha çok çekip kalçamı ona itip parmağının daha çok içime girmesini sağladım. Başım dönüyordu kendimde değilmişim gibi ateş basmıştı beni. Bir yanım bu yanlış derken diğer yanım dün gece hissettiğin hazzı tekrar hisset diyordu. Parmağı son kez içimin en derinliklerine girdiğinde öylece kaldı. Vücudum zangır zangır titremeye devam ediyordu, gelmek üzereydim ama hareketlerini durdurmuş öylece parmağı içimde kalmıştı. Hareket etmesini istedim böyle yarıda kalamazdım. "Bence de seni etkilemek için yapıyorum bunları." dediğinde içimdeki parmağını yavaşça çıkardı. Resmen beni getirmemiş yarıda bırakmıştı. Dişlerimi sıktım, "Beni böyle bırakamazsın." dedim, saçlarını sertçe çekerken. Gözlerim kapalı durumdaydı onun yüz ifadesini göremiyordum. Şu an çok kötü durum içerisindeydim canım yanıyordu beni böyle kıvrandırarak ne yapmaya çalışıyordu bilmiyordum. "Seni etkilemek istemiyorum artık." dedi. Parmağı içimden çıkmıştı. Gözlerimi yavaşça açtığımda hareketsizce alttan çatık kaslarla bana bakıyordu çenesi kasılmış, dişlerini sıkmaktan yanakları içe doğru çökmüştü. Saçlarında titreyen elimi yavaşça ondan kopardım. Bir süre gözlerime gri bulutların örttüğü göz bebekleri ile bana baktı. "Böyle yaparak neyi göstermeye çalıştın." dedim vücudumdaki titremeler devam ediyor, ayakta zorlanarak duruyordum. "Hiçbir şey." dedi belimdeki elini de benden uzaklaştırdı. "Seni etkiliyor muşum." diyerek ayağa kalktı gözlerim onu takip ederken yüzüme doğru yaklaştı. "Ben de durdum." dedi. Karnımdaki sızlanmalar devam ediyordu. Ona çatık kaşlarla bakmaya devam ettim. Bir adım atıp bana daha da yaklaşırken bir elini belime attı, beni kendine çekti çıplak göğüslerim onun göğsüne değdi, altındaki sertliği kasıklarıma değiyordu, göğüs uçlarım sertleşmiş tüylerim diken diken olmuştu. Titriyordum. Gözleri, gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokumaya devam ediyordu. Diğer elinin hareketlendiğini hissettim. Elimi belimi saran koluna koydum. "Evet, etkiliyordun ama gelmek üzereyken bırakman çok adice." dedim. Gülümsedi, gözlerim gülümsemesine takıldığında yutkundum. "Elbiselerini giyin gel." dedi beni bırakarak. Tekrar dolaba yönelip içinden bir kazak ve kot pantolon çıkardı kaşları hâlâ aynı şekilde çatıktı. "Hadi!" elbisesini üstüne geçirdiğinde yüzüme bakmadan odadan çıktı bir süre sonra evin dış kapısının sertçe çarptığını duydum. O gittikten hemen sonra yerde olan elbiseleri üstüme giydim, hızla. Odadan çıktığımda bir koridor çıktı karşıma koridorun sonunda dış kapıyı gördüğümde adımlarımı oraya yönlendirdim. Çantamın nerede olduğunu bilmiyordum, elbiselerim çok da önemli değildi zaten. Beni getirdiği ev bir apartmanın en üst katıydı. Apartmandan dışarı çıktım, şubat ayının başları olduğu için hava soğuktu ve tek bir kazakla dışarı çıkmıştım. Sert rüzgar yüzüme vurduğunda gözlerimi yumdum birkaç saniye saç diplerimde ki ıslaklık kendini tamamen belli ediyordu. Gözlerimi araladığımda kapının önündeki arabada şoför koltuğuna yerleşmiş Emir'i gördüm, öylece karşıya bakıyordu. Hemen yanındaki kapıyı açıp yolcu koltuğuna oturdum. Kapıyı sert bir hareketle kapattım ve kemerimi taktım. Onun gibi ben de karşıya baktım dışarısı soğuk olduğu için kimse görünürde yoktu. Arabayı çalıştırdığında yüzüne bakmadım bile, sonuçta ayrılıyorduk sadece bir kez beraber olmuştuk ve bunu unutarak yolumuza devam edecektik. Bekaretimin gidip gitmemesi çok da önemli değildi. Sonuçta benimle evlenen adam beni böyle kabul etmek zorundaydı geçmişimi sorgulayamaz ya da sorgulamamalı. "İki dakikaya geliyorum." arabaya bindiğimizden beri konuşmamıştık, sessizliği o bozmuştu, araba yavaşlayarak durduğunda durduğumuz yere baktım. Bir eczanenin önündeydik kaşlarım çatılırken Emir'e döndüm yüzümü ama o kemerini çıkartmış arabadan inmek için hareketleniyordu. Bir kaç dakika sonra elinde küçük bir poşet ile geri geldiğinde poşeti bana uzattı. Bir bana uzattığı poşete bir de yüzüne baktığımda yüzüme bakmadan arabayı çalıştırdı. Poşetin içine baktım sadece hap olan bir ilaç olduğunu anladım. Merakla ona sordum. "Ben hasta değilim bu ne ilacı?" yan profiline bakarken. İfadesizce arabasını sürmeye devam ediyordu. "Doğum kontrol hapı." dediğin de yüzüne bakakaldım nefes almayı unutmuşçasına yüzüne baktım. "Hamile kalmaman için." dedi yüzünü yüzüme çevirirken. Bir şey demedim yüzüne baktım. "Orada su var al iç, onunla." dedi, olduğum tarafın kapısını işaret ederken. Kafamı iki yana sallayıp yanda duran suyu aldım ve kapağını açtım bacak arama sıkıştırdım. Poşetten çıkardığım ilaçtan bir hap aldım, dilimin üstüne koyup suyun yardımıyla içtim. Suyu kapatıp yerine koydum poşeti de torpidoya koyacakken onun sesini duydum. "Sen de kalsın." dedi. "Neden ben de kalacak ki?" şaşırmıştım, yüzümü yüzüne çevirirken. Gülümsedi "Sen de kalsın." dediğin de bizim evin sokağına saptığını gördüm. "Benim evimi nereden biliyorsun?" sorumu sorarken poşeti kucağıma bırakıp önüme dönmüştüm. Ona evimi tarif etmemiştim. "Her şeyini biliyorum demiştim. Evin, odan, en son okuduğun kitap, dolabında stokladığın çikolatalı sütlerin ve daha bir sürü şey." O bunları sıralarken şok içinde yüzüne döndüm. "N-Nasıl?" kalbim korkuyla atarken dudaklarımdan bu kelime çıkabilmişti. "Uzun bir süredir seni tanıyorum ve bu tanımamın sebebi de senin her adımını biliyor olmam." dedi ve omzunu kaldırıp indirdi. "Biliyorumdan kastın gizli gizli takip etmek mi?" onu sorgularken yüzüme döndü. "Saklanarak yapmadım." dedi dürüstçe yani takip ediyordu. "Hep göz önündeydim ama sen hiç görmüyordun." dedi gözlerini gözlerime çevirdi birkaç saniye. "Sen uyuşturucuya başladığında seni takip etmeye başladım." dedi. Araba durduğunda sorumu sordum. "Beni dört aydan fazla takip ediyorsun. Uyuşturucudan ne kadar süre önce beni tanıyorsun." diye sordum. "Bilmiyorum." cevap verdiğinde ona inanmayarak baktım. Her şeyimi biliyordu ama beni ne zamandır tanıdığını bilmiyordu. "Peki, son bir soru sorup gideceğim." dedim, kafasını salladı olumlu anlamda. "Beni neden takip ettin." öncesi umurumda değildi önemli olan beni takip etmesi ve dolabımın içine kadar bilmesiydi. Yüzüme baktı cevap vermeden sadece yüzüme baktı. Sessizce, gözleri yüzümün her bir noktasında dolaşıyordu. Dudağı düz bir çizgi halindeydi. Bana doğru yaklaştığında ben de yüzüne baktım. Yüzü yüzüme oldukça yaklaştı nefesimi tuttum. "Bir gün anlarsın." dedi. Gözlerimi ağırca kapatıp açtım. ☆ Gökyüzündeki bulutlar birbirine sarılmak istercesine birbirine yaklaşmışlardı. Güneş onların ardında saklanmıştı. Tıpkı bir ilişkide üçüncü kişi gibi, gereksiz ve fazla, ama güneşin burada bir fazlalık olduğunu düşünmüyordum. Sahi ben ne düşünüyorum. Kafamı iki yana salladım, kulaklığımdaki şarkı bana bunları düşündürüyordu. 'Gökyüzüm sen аyı düşürür o gülüşün Tek sözüm gel kаlbim de büyüsün Yаş gözümde sаçlаrın dа düğümüm gelmedikçe yıldızlаr dökülür' hafif tempoda söylenen şarkı ve gökyüzünün bu hâli bir tesadüf olmalıydı. Üzerimdeki okul elbisesi vücudumu tamamen sarmıştı, üzerine giydiğim şişme montumun cebine soktuğum üşüyen ellerim ısınmıyordu. Saçlarımı açık dalgalı şekilde sırtımdan aşağı süzülmesine izin vermiştim. Yüzüme yaptığım hafif makyajın okulda yasak olmaması çok güzeldi. Kendime özen göstermeyi seviyordum. Hangi kız kendine özen göstermeyi sevmezdi ki... Yokuş aşağı yürüdüğüm yolda o günü düşündüm, her gün düşünmek bir görevmiş gibi. Hiç unutmayacağım günü. Adının Emir olduğunu öğrendiğim, kendi isteğim ve irademle onunla birlikte olduğum o adam. Hiç hissetmediğim duygular içerisindeydim o gece, bir küçük çocuğa uzattığınız çikolatayı gördüğü o ilk an ki heyecanı ve mutluluğu gibiydi. O his eşsizdi... Bugün okulun ikinci dönemi açılmıştı son senenin son dönemi. Dört yıl boyunca evimden çok burada kalıyordum. Acısıyla, mutluluğuyla ve gözyaşıyla ve en çok o küçük tuvalet benim sırdaşım olmuştu. Gözyaşlarıma ev sahipliği yapmıştı. Sizde de öyle değil mi üzüldüğünüzde ya da ağladığınızda tuvalete sığınmaz mısınız? Orada kimse sizi göremez ve duyamaz. Sadece kendin ve duyguların. Zaten benim duygularımdan başka kimsem yoktu ki. Sonunda okula vardım son beş ayım kalmıştı. Sonra ya üniversite ya da mezuna kalmaktı ki mezuna kalmanın kötü olduğunu duymuştum. Tabii benim üniversiteye gitme ihtimalim yüzde elli bile olamazdı. Tek bildiğim biraz matematik onun da üzerinde soru çözemediğim için unutmuş olabilirdim. O yüzde elliyi de sıfıra indirmiştim. Hayatı boşlayarak... Bu illete başlamamın sebebi hayattan soyutlanmaktı. Zaten bu illete başlamanın büyük nedenlerinden biri de sorunlarından kaçmak değil miydi? Evet, güçsüz ve iradesiz biriydim. Sorunlarımın üstüne gitmez kolay yolu seçerdim. Babamın ölümünden sonra içime kapanık biri olmuştum ama sonra Yantu ile tanıştım. Her şeyi umursamaz hayatı boşa savmıştı. Ben de onun gibi olmak istemiştim ama cesaret edip de başlayamamıştım ama o gün başladım. Nasıl olmuştu bilmiyordum ama başladım. Bağımlı değildim sadece kafamdaki sesleri susturmak için bu yola başvurmuştum. Etrafta bir kaç kişi benim gibi geç gelmişti. Yürüyerek geldiğim için her zaman ki gibi geç gelmiştim. Arabamı geçen ay satmıştım aslında neden sattığımı bile bilmiyordum, arabaya çok gerek duymuyordum sanırım. Yürümek daha güzel olduğu içindir belki. Sonunda sınıfa gelip oturmuştum. Dört yıldır oturduğum Berva'nın yanındaki yerime oturduğumda bana bakmıyordu. O gün onu da yanımda sandraya götürmüştüm ama o arkamda kalmış yanıma hiç gelmemişti. Geri döndüğümde orada değildi. Onun yüzüne bakmaya devam ederken etraftaki sesler sessizliğe gömüldü. Hiç umursamadan Berva'nın yüzüne bakmaya devam ettim. Başını kaldırıp göz ucuyla bana baktı, ona gülümsedim ama o gülüşümü görmemişti. Gözleri karşıya kaydığında kaşları tek çizgi haline gelip ağzı aralanmıştı. Her ne gördüyse çok şaşırmıştı. Bende onun baktığı yöne baktığımda arkası dönük adamı gördüm. Tahtaya bir şeyler yazıyordu. Sonunda yüzünü bize döndüğünde midem kasılmaya başladı. Bu olamazdı. Bunun burada ne işi vardı kalbim gümbür gümbür atmaya başladı. Sınıfta gözleri gezinirken en arka sırada olan benim mavi gözlerim ile kesişti siyah kömür gözleri. Bir süre bana baktığında benim gibi şaşırmamış gayet sakin tavrıyla gözleri yan tarafımda olan Berva'ya kaydı ona da aynı ifadesizlikle baktı. Aralık kalan ağzımı kapatıp yutkundum. Gözlerim tahtaya kaydı. EMİR SOYKAN °•°•°•°•°• Ehehehehehehehehhe sürprizzzzz tam gece yarısı bölüm geldi. 1- Emir ne öğretmeni olsun? Beni buradan ve instagramdan takip etmeyi unutmayın Arsninmelegi ❤️ Hadi yorumları okuyorum mucukmucukmucuk :'* 27.05.20
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD