ANDAÇ
''ZORLARSAM NE OLUR!?''
Sanki gözleri yüreğime oklar fırlatıp delip geçiyordu.
Dün gece veda bahanesi ile aldığım o küçücük öpücüğün anısı hala aklımdaydı ve o öpücük çok daha fazlasını istememe neden olmuştu. Geceden beri dudaklarının tadı aklımdan çıkmamıştı. Kendimi liseli ergenler gibi hissediyordum. Daha gerçek bir öpücük bile alamamıştım!
Asi ve inatçı bakışlarından dikkatim sadece bir saniyeliğine o muhteşem dudaklarına kaydı. AH! Kimi kandırıyorum ki? Zaten dün o dudakların tadına baktığımdan beri yeniden tatmak için sanki deli olmuyorum!
Şu an ne diyordu acaba? Daha da önemlisi ben neden kendi kalp atışlarımdan başka bir şey duyamıyorum. Gördüğüm tek şey ise açılıp kapanan o seksi, kırmızı dudaklar.. Bu kızın acil susturulması gerekiyor!? Güzellikle ya da zorla! Tabi ki tercihim o dudakların tadına tekrar bakmak! Bunun tartışmaya kapalı bir konu olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi?
Onu belinden kavrayıp birden kendime çektim ve perimi susturmanın en güzel yolunu kullanarak dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım. İlk öpücüğümüzün aksine daha sert ve baskın.. Bu öyle bir histi ki tarifi imkansız.. Bir sürü duygu aynı anda sarmıştı sanki bedenimi; heyecan, tutku, masum perimi incitmemek için verdiğim uğraş, onu herkesten, her şeyden koruma dürtüsü, o benim diye bağırma isteği ve daha fazlasını istemek..
Çok bilmiş dudaklarına vermek istediğim dersi de unutmamak lazım tabi.. Ama neden ben ona ders veriyormuşum gibi değil de o bana ders veriyormuş gibi hissediyorum. Artık tüm kontrolümü kaybetmiştim. Resmen acemi çocuklar gibi ergenlik yıllarıma döndüm. Ergenlik için sizce de fazla yaşlı değil miyim ama? Fakat perim beni o kadar etkiliyordu ki.. Kokusu, gülüşü, gücü, ateşleri kıskandıracak kızıl saçları ve o dünyada ki tüm mavi elmasları kıskandıracak gözleri.. Daha önce yaşamadığım duyları yaşatıyor, kendimi kaybetmemi sağlıyordu.
Sonra bir ses duydum. Sahte bir öksürük sesiydi. İşte o an nerede ne halde olduğumuzu anca hatırladım. Şaşkın bakışlarla etrafa baktıktan sonra Julia'ya döndüm. En az o da benim kadar şaşkın görünüyordu. İkimizde derin derin nefes alırken ne yapacağımızı bilemez bir haldeydik. Julia utançtan kıpkırmızı olmuştu. Al al olmuş yanaklarıyla bana bakarken tekrar o dudakları öpmemek için kendimi zor tuttum. Kırmızı ruju dağılmış dudakları öpücüğün etkisi ile şişmişti. Daha fazla ona bakmamalıydım. Yoksa işimiz gerçekten çok zor olacaktı.
Toparlanıp hemen arabaya bindik, şaşkın şaşkın bakan Elif'e çaktırmadan bir bakış attım. Bir Julia'ya bir bana bakıyordu. Alt tarafı nişanlımla öpüştüm. Ne vardı ki bunda? Tamam bol şehvet ve tutku barındıran ve hiç bitmesin istediğimiz bir andı, bir de mahallenin ortasında yapmıştık.. Sanki ikici bir kafamız çıkmıştı.
Asıl ben bu kadar nasıl kontrolümü kaybedebilmiştim? Bu kız beni gerçekten deli ediyordu. Bana kafa tutmaması gerektiğini öğretmeye çalışmıyor muydum? Ona haddini bildirmek isterken ben nasıl kendimden geçtim?
Julia çantasından aynasını çıkarmış hızlı hızlı rujunu düzeltmeye çalışırken bana da gözlerini kaçırarak bir ıslak mendil uzattı. Aynaya baktığımda tahmin ettiğim gibi rujunun büyük bir bölümü de artık benim dudaklarımdaydı. Islak mendili elinden alırken kısa bir an elini tutup gözlerine baktım. Hemen utanarak gözlerini aşağı indirdi. Herhalde utanmak bir kadına daha fazla yakışamazdı..
Aslında bu kadar kızarmış olmasaydı hemen silmezdim. Bu hallerini sonuna kadar kullanarak ona işkence etmek çok keyifli olabilirdi. Hem Elif'in arabada olması hem de Julia'nın utançla kızarmış yüzü beni bu konuyu fazla uzatmamam konusunda uyarıyordu.
Yolculuk boyunca çıt çıkmadı. Kasıtlı yapılan bir şey değildi fakat kimse ne hakkında konuşması gerektiğini kestiremiyordu. Arada bir Julia'nın kaçamak bakışlarını yakalıyordum.
Çiftliğe geldiğimiz de kızların kapılarını açıp perim indiğinde elinden tuttum ve eve doğru yürümeye başladık. Perime baktığımda o kadar masum ve savunmasız duruyordu ki.. Gülümsemeden edemedim. Onun bu sessiz halini gören gerçekten de sakin, uysal bir kız zannederdi. Ama ben azıcık üzerine gidildiğinde tırnaklarını tereddüt etmeden çıkaran o Julia'yı çok yakından defalarca gördüğüm için bu hali beni gülümsetmekten başka bir işe yaramıyordu. Julia öyle bir kadındı ki bir hali yırtıcı bir kaplan, diğer tarafı ise utangaç bir kedi.. Ve Julia asla boyun eğmezdi. Eğdirebileceğimi düşünmek benim aptallığımdan başka bir şey değildi. Ancak şimdi fark ediyorum ki zaten eğmesini hiç istememişim. Perim olduğu haliyle benim için mükemmel.. Gelecekte kıyafetleri ile ilgili çok çekeceğimin farkındayım fakat onu olduğu gibi seviyorum.
SEVMEK Mİ? Yok canım yani lafın gelişi. İki günde aşık olmadım ya. AŞK da nerden çıktı şimdi?!! Neyse daha fazla bu konuda aklımı bulandırmayacağım. Sonuçta saçmalamanın alemi yok. Daha tanışalı iki gün oldu. Hemen kafamda ki bütün saçma düşünceleri uzaklaştırdım.
Ege ve Ece'ye dün evlenmeye karar verdiğimi söylemiştim. İkisi de şok olmuşlardı. Abilerinin evleneceğini asla tahmin etmedikleri için ilk şoku üzerlerinden atmaları biraz uzun sürmüştü. Atlattıktan sonra ilk soru Ece'den gelmişti. Ailemizin en sevecen ve aynı zaman da en tehlikeli olabilecek kişisinden. O anlar gözümün önüne geldi.
''Ee, kim bu kız biz tanıyor muyuz?''
''Seni bilmiyorum da Ege tanıyor. Adı Julia. Sizin okulda iç mimarlık okumuş o da sizinle birlikte bu sene mezun oluyor.'' dedim.
Ege şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerle bana baktı.
''Abi o, Berk'in nişanlısı değil mi?'' dedi.
''Eski nişanlısı! Julia onu terk etti.'' dedim dişlerimi sıkarak. Benim perimin adının o pislikle aynı cümlede geçmesi beni deli ediyordu.
''Berk'in bundan haberi yok anlaşılan dünden beri Julia ile yapacakları düğünün hazırlıklarından bahsediyor.''
''APTAL HERİF! O pislik çoktan şansını kaybetti. Julia artık benim ve onun gibi bir cevheri asla kaybetmem!'' dedim bir an sinirle.
Sonra Ege'ye döndüm sakin ve net bir şekilde tane tane ''Julia artık benim.'' dedim.
''Sen öyle uygun gördüysen bir bildiğin vardır. Çok sevindim abi zaten Julia gerçekten çok iyi bir kız. İnşallah çok mutlu olursunuz.''
Bizim evde; aile her şeyden önce gelir. Ben evleniyorum dedikten sonra Ege aksi bir düşünce taşımazdı.
''Peki bu iş nasıl oldu abi? Evlilik ve sen yani! Yanlış anlama sorgulamak değil amacım. Sadece merak ettim.''
''Evlilik için erken olduğunun farkındayız fakat acele etmemiz gerekiyor. Bir çocuğun hayatı için acele ediyoruz.''
''Çocuk derken?'' dediler ikisi aynı anda.
''Kız hamile mi yoksa? Seni evliliğe mi zorluyor!? Abi buna mecbur değilsin!'' dedi sinirle ve endişeyle.
''Saçmalama Ece, dedim ya kız zaten benim bir arkadaşımla nişanlıydı. Tabi bu durumda artık eski bir arkadaşım. Sonuçta yengemin eski nişanlısı ile arkadaş kalamam. Aslında ne fark ettim biliyor musunuz? Berk'le arkadaş olmak zorunda olmamam için bir sebep verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Ondan gerçekten bıkmıştım.''
''Ege ne saçmalıyorsun sen? Şimdi konumuz bu mu? Bırak da neler olduğunu abim açıklasın!''
''Öncelikle Ege ona nasıl tahammül ettiğini inan ki bende anlamıyordum. Senin de en az benim kadar ondan hoşlanmadığını duyduğuma çok sevindim.''
Küçük bir es verip Ege'ye gülümsedim. O da aynı şekilde bana gülünce konuşmaya devam ettim. Ece sabırsız bir şekilde yüzüme bakıyordu.
''Ve cimcime Julia hamile değil. Olması mümkün de değil. Ege'nin de dediği gibi başka biriyle nişanlıydı. Kesinlikle iki adamı aynı anda idare edecek biri değil.''
''Kesinlikle değil'' diyerek beni onayladı Ege'de.
''Hem ben öyle biri ile evlenir miyim hiç? Aklınız alıyor mu?''
''Abi ben Julia'yı uzun bir süredir tanıyorum. Akıllı, mütevazi, sıcak birisi. Çok güzel bir kalbi var. Diğer kızlar gibi para peşinde de değil. Buna defalarca şahit oldum. Kaç kere önümde pahalı hediyeler verilmeye çalıştı ama o her seferinde kibarca reddetti.''
''Ay yeter yahu! Şu çocuk mevzusuna gelin! Meraktan çatlayacağım şimdi!''
Ece hep böyleydi. Hep sonuç odaklı ve sabırsız. Onu kızdırmak pek işime gelmeyeceği için derin bir nefes alıp dediğini yaptım.
''Adı Can ve 5 yaşında. Hayat, ona erken yaşta büyük sıkıntılar yaşatmış. Bizde Julia ile onu evlat edinmeye karar verdik.''
''NE!?'' diye ikisi de aynı anda bağırdı.
''Sakin olun çocuklar ikinizi de daha alçak sesle konuşursanız da duyabilirim. Henüz bunamadım.''
''Abi birden evleneceğim dedin, şimdi de bu neler oluyor böyle? Doğru düzgün, başından itibaren anlatır mısın?'' dedi Ece.
''Canım abim bakma sen bu Ece'ye. Bunlar harika kararlar. Senin için çok sevindim.''
''Bölmeyin o zaman da düzgünce anlatıyım.''
''Tamam'' dedi ikisi de aceleyle.
''Julia'yı ben yeni tanıdım. Bizim ofise her sene gönderilen portfolyoların içinde onunkisi de vardı. İlk görüşte etkilendim. Tanışmak için pazartesi asistanıma aratmayı düşünürken, benim canım kardeşim Julia'yı bana getirdi. İlk gördüğümde şok oldum tabi. Sonra da pislikle nişanlı olduğunu öğrendim yine de dayanamayıp peşinden gittim. Sessizce takip ettim. Küçük bir çocukla yaptığı sohbete tanık oldum. Sonrasında onu evlat edinmek isteyişini izledim. Tabi önce çok şaşırdım, sonuçta daha kendi çocuktu. Merakıma yenik düşüp takip etmeye devam ettim. Çocuğu evlat edinmeyi kafasına koyduğu her halinden belliydi. Çocuğun ailesi ile iletişime geçtikten sonra o pisliğe koştu. Ben de peşinden tabi. Pislik ise o sırada başka bir kızla öpüşüyordu. Görünce yıkıldı. O olaydan sonra onu eve getirdim. Biraz kendine gelince bana hemen evlenip, iş bulmam lazım deyip bastı gitti. Doğru düzgün yüzüme bile bakmadı. O zaman anladım ki pisliğe aşık falan değildi? Gerçekten Ege, Julia neden o pislikle nişanlıydı? Sen biliyor musun?''
''Abi yıllardır kıza kafayı takmıştı, bu Berk. Sürekli peşindeydi. Son bir kaç ay önceye kadar Julia hiç pas vermedi. Bildiğim kadarıyla hiç sevgilisi de olmadı. Berk takipte olduğu için sürekli anlatıyordu. En son gittiğinde evlenmeyi teklif etmiş. Ciddi olduğunu düşünüp, kabul etmiş. Julia da sanırım bazı sıkıntılar yaşamış. Hiç anlatmadı ama yanımızdayken de genelde suskundu. Gözlerinde bir hüzün vardı. Berk'ten de hep uzak dururdu. Sanki biraz mantık evliliği gibi bakıyordu. Berk'te zaten bunu bir türlü hazmedemiyordu. Kızı sürekli aldatıyordu. Seninle evleniyor olmasına çok sevindim tabi ki ama ondan kurtulmuş olmasına daha çok sevindim. O kız iyi birini hakkediyor. Benim bildiklerim bu kadar.'' dedi.
''Anladım.''
''E sonra ne oldu? Evlenmeye nasıl karar verdiniz?'' dedi Ece.
Merakla yüzüme bakıyordu ve çok sevimliydi. Sanki dizi izliyor da sonra ki bölüm ne oldu diye soruyordu. Güldüm ve anlatmaya devam ettim.
''Sonra ben tabi o gün onu aklımdan hiç çıkaramadım. Onu düşündüm sürekli. Akşam her zaman ki gibi babamla konuşurken, babam benden bir şey istedi. En yakın zamanda evlenip, torun vermemi ve son isteğinin bu olduğunu söyledi.''
''NE!?'' yine koro olarak bir bağırtı gelmişti kulaklarıma.
''Çocuklar ciddiyim biraz daha bağırmaya devam ederseniz tüm evi başımıza toplayacaksınız. Az sessiz olun.''
''Ya hadi boşver sen onu da anlat.'' dedi Ece.
''Babam bir şey istedikten sonra yapmamamız mümkün değil, biliyorsunuz. Babam ihaleyi arttırıp bir de üzerine Sibel'le evlenmemi isteyince-''
''NE!?''
''Şşşşt. Bakın böyle yaparsanız anlatmam.''
''Tamam tamam'' dediler fısıltıyla, yine bir ağızdan.
Hallerine gülsem mi kızsam mı karar veremeyip anlatmaya devam ettim.
''Tabi ki bende Sibel'le asla evlenmem. İlk aklıma gelen şeyi söyledim. Sevgilim var zaten evlenmeyi düşünüyorduk sen hemen istiyorsan hemen evleniriz dedim.''
''Zaten o Sibel'le evlenmen için önce cesedimi çiğnemen gerekirdi!'' dedi hararetle Ece.
''Sakin ol cimcimem zaten evlenmiyorum Sibel'le.'' dedim gülerek.
''Sonra ne oldu?'' dediler merakla.
''Sonra bende evlenmeyi düşünebileceğim kadını düşünürken Julia geldi aklıma ve ona evlenme teklif ettim.''
''O NE DEDİ!?'' dediler yine bağırarak bir ağızdan.
İkisi aynı anda aynı tepkiyi nasıl veriyordu anlamak imkansızdı. İkiz olmak böyle bir şeydi sanırım. Sanki hiç kopmayacak farklı bir bağları vardı. İkisine çok imrensem de böyle kardeşlerim olduğu için çok mutluydum. Daldığım düşüncelerden çıkarak kardeşlerime baktım.
''Valla bende çok şaşırdım, ama evet dedi.'' dedim sırıtarak.
''Abi hızına hayranım valla! Durdun durdun turnayı gözünden vurdun. O kızı bu kadar kolay ikna etmiş olman gerçekten bir şans. Berk'in yıllarca neler çektiğini çok iyi biliyorum.'' dedi Ege.
''Artık onun adını anmayalım abim, gerek yok.'' dedim Ege'ye.
Başıyla hemen beni onayladı. Mesaj alınmıştı.
''Yaa çoook güzel! İlk görüşte AŞK!! Aynı filmlerde ki gibi olmuş! Ay ben çok sevdim bu Julia'yı!'' derken hızlı hızlı ellerini çırpıyordu.
Evet, onlara anlaşmalı evlendiğimizi çocuk doğduktan sonra boşanacağımızı söylememiştim. Farkındayım. Bunu bilmelerine gerek yoktu. Sonuçta evliliğimiz, evli olduğumuz süre boyunca gerçek bir evlilik olacaktı..
''Hayırdır cimcime? Daha tanışmadın bile. Hemen bu kadar çok nasıl sevdin?'' dedim gülerek.
Vereceği cevabı gerçekten merak etmiştim. Ece bizim ailemizin tek kızı olduğu için nazlı büyütülmüştü. Öyle dışarıdan sevimli dursa da içten içe çok cadıdır. Yıllardır ailede herkesi parmağında oynatıyor. Yani öyle hemen sevecek bir kız değil. Ama sevdiğinde de her şeyiyle sever, orası da ayrı.
''Birincisi sen bize ilk defa bir kadından bahsediyorsun. Mutlu olduğun ise her halinden belli. En sonunda sende aşık olmuşsun! İkincisi bu kız ikinizi de kendine böylesine hayran bıraktığına göre gerçekten iyi biri. Üçüncüsü hep bir kız kardeş istemişimdir. Ve son olarak bu yaşında bir çocuk evlat edinmek için hiç tanımadığı bir adamla evleniyor. Bir çocuğa daha iyi bir hayat verebilmek için. Sadece bu bile onun sevmem için bir sebep.'' derken ciddi düşünceler içinde olduğu çok belliydi.
Doğru söylüyordu ve diyecek bir söz yoktu..
''Eee, Julia ile bizi ne zaman tanıştıracaksın?'' dedi birden neşeyle.
''Ne zaman isterseniz?'' dedim aynı neşeyle.
''Hemen şimdi'' dedi sabırsız cimcimem.
''Bu saatte!?'' dedim inanmayarak.
Saate baktı Ece ve gerçekten de çok geç olduğunu görünce saçma isteğinden vazgeçti.
''O zaman yarın sabah erkenden kahvaltıda?'' dedi soran gözlerle.
''Yarın hazırlıklar ve Can'ın velayet işlemleri ile uğraşacağız. Çok yoğunuz.'' dedim.
''Nolur, nolur?'' derken ellerini kenetlemiş en şapşik ifadesi ile yalvaran gözlerle bakıyordu.
Ah! Bu kıza hayır demeyi öğrenmem gerekiyordu. Kimse onun bu tatlığına dayanamıyordu.
''Off! Tamam ama çok erken kalkmanız lazım. Yarın gerçekten çok yoğun bir gün olacak.''
''Tamam, tamam!!'' dediler yine bir ağızdan neşeyle.
''Bu arada bu anlattıklarım aramızda, annem ve babam yada başka biri asla bilmeyecek. Julia benim uzun zamandır sevgilim. Anlaşıldı mı?'' dedim.
''Tamaaaam!..''
Şimdi ise ikisi de kahvaltı masasında oturmuş Julia ile tanışmak için bizi bekliyorlardı.