"Olmaz baba Heja olmaz." diye bağırdı abim.
"Sen konuşma kardeşine sen bunu yaptın" dedi babam. Abim cevap vermek yerine hızla odadan çıktı. Çevremdekileri görüyordum, duyuyordum. Ama onlara karşı hiçbir tepki veremiyordum. Belki ölüm buydu. Belki yaşamımın son saatlerindeydim. Son dakikalarında. Boş bakışlarımı ellerime çevirdim.Miran Ağa ve Asım Ağa gittiğinden beri burda böyle oturmuştum. Bacaklarımın uyuştuğunu hissediyordum. Kalbimin ve beyniminde tpkı bacaklarım gibi uyuşmasını istiyordum.
"Heja kızım " dedi annem ve gelip sarıldı.
"Hasan Ağa bişey yapasın böyle evlenemez benim kızım" dedi annem ağlayarak
"Ne yapayım Gülsüm karar verildi." diyen babama baktım. Yerimden kalktım ve yavaş ve bitkin adımlarla odama çıktım. Hiçbir şey değişmemişti. Sevinçten havalara uçarken çıktığım gibiydi. Üniversiteye gitmeden bir gün önce çıkmıştım bu odadan. O zaman nasıl da mutluydum nasıl sevinçli. Buraya bir daha geldiğimde özlem duyarak bu odaya gireceğimi düşünürdüm. Ama şimdi hislerimi kaybetmiş gibi bir o yana bir bu yana savruluyordum...
Yatağıma uzandım. Belki de son saatlerimdi bu odada.
Ölüm fermanım yarın imzalanacaktı. Ve ben şimdiden kendimi darağacındaymış gibi hissediyordum.
Ölüme bir o kadar yakın.
Ölüme bir o kadar uzak.
Sahi benim okulum ne olacaktı. Hayatım, mutluluğum, eğlencem, çıkış kapım..
Sırf abim için onuda silebilecek miydim?
Abim için ölebilirdim, evlenebilirdim sırf onun için bir çok hayalimden vazgeçebilirdim. Peki okulum.. Okulumu bırakabilir miydim onun için. Bu kadar ileri gidebilir miydim?
Heja yardım et!!! diye bir feryat koptu. Hızla yatağımdan kalktım ve odanın kapısını açmamla yoğun duman yüzüme çarptı öksürerek dışarı çıktım ve dumanın kaynağını aradım. Çok geçmeden abimin odasından alevlerin yükseldiğini gördüm.
Abiiii diye çığlık attım.
"Kurtar beni Heja." diye bağırdı abim
"Ne yapacağım?"dedim ağlayarak.
"Vazgeç Heja Vazgeç abim!''
"Ne!" dedim. Hiç bir şey anlamamıştım.
"Vazgeçmezsen ölürüm." diye bağırdı
"Hayır." dedim ve bunu dememle etraf değişti. Karanlık bir yerdeydim biraz ileride beyaz bir çarşaf duruyordu. Çarşafın altındaysa bir şey vardı. Ne olduğunu merak ederek yavaş yavaş çarşafa yaklaştım. Hareket eden ben değilmişim gibi hissediyordum. Bir kaç saniye sonra çarşafa vardım, dizlerimin üzerine oturdum ve çarşafın ucundan kaldırdım. Çok az bir aralık bırakmama rağmen çarşaf kayboldu. Ben çarşafı ararken önümde duran şeye bakmayı unutmuştum. Yavaşça başımı ona çevirdim ve gördüğüm şeyle çığlık attım. Bu... Bu abimin cesediydi. Yanıklar içinde olan cesedi...
"Heja... Heja uyan." diye biri beni dürtüyordu, çığlık atarak kalktım.
"Heja ne oldu sana?" diyen anneme cevap vermeden ağlamaya başladım.
"Heja sen ağlıyor musun?" dedi annem şok içinde kimsenin önünde ağlamazdım, buna annemde dahildi.
"Ağlama Kelebeğim." dedi annem ve bana sarıldı.
"Geçti... geçti. " diyerek beni avutmaya başladı. Bir süre sonra rüyanın etkisinden çıkıp kendim için ağlamaya başladım. Annemi kim bilir ne zaman görecektim. Acaba... Acaba ailemle görüşmeme izin verirler miydi? Babamın elini öpmeye, annemin kokusunu içime çekmeme, abime sarılmaya, Zeynep'le şakalaşmama...
"Kızım ben senin kendi rızanla evlenmeni istemez miydim? Seni mutlu mesut evlendirmeyi istemez miydim güzel kızım? Bizim kaderimizde böyleymiş. ." diyen anneme baktım.
"Kızların kaderi annesininkine benzermiş. Ne yapalım kızım ben istemedim ya zorla evlendirilmeyi." derken ağlıyordu, elini tuttum ve öptüm.
"Anne sen üzülme ben belki hayatım boyunca mutsuz olurum ama abim mutlu olacak. Ben sevdiğimle evlenemiyorum ama abim evlenecek." dedim. Bir iki saat annemle konuştuktan sonra yan yana uyuduk. Sabah kapının çalınmasıyla uyandım. Yanımda annem yoktu. Yavaşça kalktım ve kapıyı açtım evin çalışanlarından biri gelmişti.
"Heja Abla misafirler geldi. Hasan Ağa'm seni kahvaltıya çağırıyor." dedi. Kim gelmişti ki sabah sabah..
"Kim geldi"
"Bilmiyorum valla Heja abla ben mutfaktaydım Esma teyze söyledi Hasan Ağamın seni çağırdığını." dedi.
"Pekâlâ teşekkürler." dedim ve yavaşça kapıyı kapattım. Dolabıma ilerledim ve elime geçen ilk kıyafeti giydim aynanın karşına geçtim saçlarımı taradım ve at kuyruğu yaptım, yine elime geçen ilk ayakkabıyı ayağıma geçirdim, aynanın karşısına geçtim. Gözlerim aşırı derecede şişmişti, umursamadım ve odadan çıktım.
Yemek odasına girdiğimde masanın etrafında oturanları görünce şok oldum. Onların burada ne işi vardı.
"Heja gel kızım." dedi babam. Asım Ağadan gözlerimi aldım.
"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk Gelin." dedi Asım Ağa. Yavaş adımlarla annemin yanına oturdum. Abim masada yoktu.
"Azad nerde." dedim
"Gitti kızım." dedi annem başımı aşağı yukarı salladım karşımda oturan kişiye baktım. Normalde oraya hep Zeynep otururdu. Ama şimdi Miran Ağa vardı. Gözlerimiz birleşti bir süre boş bakışlar attı ardından kaşlarını çattı. Onun bu değişen ifadesini izlemekten vazgeçip tabağıma koyduğum peynir ve salamı didiklemeye başladım. Bir süre sonra önüme ballı muzlu süt konuldu, getirene baktım Fidan'dı evin en sevdiğim çalışanıydı. Dostumdu. Arkadaşımdı.
"Teşekkürler Fidan." dedim
"Afiyet olsun..." dedi. İçten bir şekilde gülümsedim ve sütü elime aldım asla hayır diyemeyeceğim ikinci şeydi. Birincisi Pamuk şekerdi. Abimle pamuk şekeri masaya koyardık ve ellerimizi kullanmadan onu yerdik. Her tarafımız şeker olurdu. Bunları düşününce yüzüme bir gülümseme yayıldı.
"Gelin hayırdır yüzün gülmeye başladı." dedi Miran'ın annesi
"Heja bu sütü pek sever o yüzden." diyerek annem açıklık getirdi.
"Sadece süt için mi?" diye sordu hoşnutsuz bir şekilde.
"Hayır abimle olan anılarımız aklıma geldi de bilinçsizce gülümsedim." dedim kibarca.
"Allah'ım senin melek yüzüne hep tebessüm koysun kızım." dedi hanım ağa gülümsedim.
"Duanızın kabul olması için önce sizin ki kadar güzel melek yüze sahip olmalıyım." dedim. Her ne kadar bu aileden nefret etsemde bir insan bana kibar olursa ben ona on kat kibar olurdum, bu benim değişmez kuralımdı.
" Hasan Ağa eğer yemeğini yediysen biz gidelim." dedi Asım Ağa
"Tabi Asım Ağa buyur." diyerek ayağı kalktı babam. Bende evde olduğum zaman ki alışkanlığımla ayağı kalktım.
"Hayırdır gelin sen nereye" dedi Fatma Hanım.
"Babamı ve Asım Ağa'yı yolculayayım''dedim Asım Ağa gülümsedi ve
"Maşallah pekte güzel yetiştirmişsiniz" dedi
"Buyur Ağa geç kalmayalım." dedi babam Asım Ağa çıktı ardından babam tam bende çıkacaktım ki Miran Ağa'nın sesi beni durdurdu
"Ana hazırlanın yüzük bakılacak" dedi dehşetle ona döndüm.
"Ne yüzüğü" dedim anneme bakarak annem bana baktı. Gözlerindeki hüzün içimdeki ateşin harlanmesını sağladı. Böyle yaparak annemi daha fazla üzüyordum.
"Heja babanları uğurla" dedi annem karşı gelmek yerine hızla babamların peşinden gittim. Asım Ağa kapıdan çıkmadan önce bana döndü.
"Bir kızımı babana kızı olsun diye verdim senide benim öz kızım ol diye alıyorum Heja. Unutma sen benim tek kızım olacaksın" dedi bir şey dememe izin vermeden çıktı ve arabaya bindi. Babam gelip anlımdan öptü.
"Ananı üzme" dedi ve az önce Asım Ağa'nın bindiği arabaya bindi ve hızla uzaklaştılar. Asım Ağa'nın sözleriyle gerçekler yüzüme çarptı. Artık bu evin kızı değildim. Artık bu evde misafirdim...
Yavaş adımlarla yemek odasına uğramadan odama çıktım. Yatağıma oturdum. Beni evlenmeye zorlayan suçluyu aradım.
Babam mı yoksa Asım Ağa mıydı suçlu olan?
Hayır onlar sadece töreye uymuştu.
Abim miydi?
Hayır o sadece sevmişti
Miran Ağa mıydı peki?
Hayır oda değildi. Ikimizde burada ki en suçsuzdık. Ne o istedi zorla evlendirilmeyi ne de ben. İkimizinde elleri kolları bağlıydı. Ben abim için o kardeşi için kabul etmişti bunu. Ben hayatımdan, okulumdan vazgeçmiştim, o ise belki sevdiğinden vazgeçmişti kardeşi için... Sahi acaba seviyor mudur birini?
"Heja." dedi biri. Sesin kaynağına baktım, annemdi.
"Buyur anne."
"De haydi kızım gidiyoruz."
"Tamam anne." dedim ve annemle birlikte aşağı indim. Miran Ağa ve annesi aşağıda bekliyordu, yanlarına gittik.
"Gel melek yüzlü gelinim sen Miran'la git."
"Ne? Hayır efendim."
"Geç hadi kızım." diye tutturdu.
"Olmaz. Uygun düşmez." Dedim. Onunla aynı ortamda bulunmak istemezken aynı arabada mı gidecektim.
"Olur kızım hem evleneceğinizi tüm Mardin biliyor artık." dedi ve beni arabaya bindirdi, kapımı kapattı.
"Ben de seninle aynı arabada bulunmak istemiyorum. Ancak annem bir şey istediyse o olacak." dedi Miran Ağa ve arabayı çalıştırdı. Bir süre sessiz bir şekilde yolu izledim. Sessizliği Miran Ağa bozdu.
"Sevgilin sevdiğin oldu mu?" dedi. Dehşetle ona baktım.
"Hayır saçmalama." dedim bir süre durdum "peki senin?"
"Hayır olmadı ama hayatımdan çok kadın geçti." iğrenerek ona baktım.
"Nee? Yalan söylememeye çalışıyorum."
"Miran Ağa senden bir şey istiyorum ve bu hayatım boyunca senden istediğim ilk ve son şey." dedim.
"Söyle" dedi. Boğazımı temizledim.
"Bak biliyorum hayatımız boyunca birbirimizi sevmecez. Ben senin isteklerini yerine getiremeceğim, gidip çareyi başka kadınlarda araya bilirsin, ama lütfen benim kulağıma gelmesin. Her ne kadar birbirimizi sevmeyecek olsak da aldatılmışlık hissini bana yaşatma.."