Alaz’dan
Arkadaşlarla bir Karadeniz turundayız yine… Seviyoruz eğlenmeyi. Anneyle baba da Karadenizli olunca memleket havası iyi geliyor. Her fırsatta atıyorum kendimi yaylalara. İki ablam var, onlar da kaçamak yapar ama ben evin en küçüğü olunca daha sık kaçıyorum. Onlar artık iş güç derken fırsat bulamıyor pek.
Bana dedemin adını koymuşlar. Her fırsatta dillerinden dökülen o cümle: "Dedesi kılıklı." Dedemi hiç tanıma fırsatım olmadı. Annem bana hamileyken vefat etmiş; babaannemin aşkına dayanamayıp... Güzel sevmiş dedem. Babam da annemi sevdi, hâlâ seviyor. Her anlarına şahitlik ediyoruz…
Bir gün ben de dedem ve babam gibi bulurum herhalde kalbimin sahibini. Ama şu an eğlence vakti. Uçup kaçıp konduk yine bir yere. Rize merkezdeyiz. Yedik, içtik, karnımızı doyurduk. Tam restorandan çıkmıştık ki, hızla bir şey bana çarptı. Yığıldık yere — çarpan, Hindistan cevizi kokulu bir kızdı.
Öyle bir çarptı ki… Nasıl anlatsam? Bodoslama kalbime girdi. Üstüme düştüğünde yüzüme dökülen kıvırcık saçları, kehribar renkli gözleri…
“Ay çok özür dilerim, lütfen kusura bakmayın!” diyerek hızla kalktı. Ayağında paten mi var? Üstünü başını aceleyle düzeltti.
“Tekrar özür dilerim ama bu yarışı kaybedemem!” dedi ve hızla uzaklaştı.
Kalbime girmesine mi yanayım, tek kelime edemeden kaçmasına mı? Ben şimdi bu kızı nasıl bulacağım?
Hadi oğlum Alaz, bul... Bulabilirsen.
Takıldık yine bir kokuya bu sefer hindistan cevizi seni seçtim 😂 bakalım Alaz nasıl bulacak kalbine bodoslama dalan kıvırcık güzelini...