Boş bardağına çay doldurup mutfaktan çıkana kadar hareket etmeden onu izledim ve çıkmasıyla birlikte tabakları boşaltmaya başladım. Kerem evdeyken çaydanlığın altı kapanmazdı. Ben de çay içerdim ama onun kadar içen biri olamamıştım. Suyu azaldığı için altına su koyup masayı toparladım. Ben mutfakta işlerle uğraşırken kulağıma gelen tek şey yağmur sesiydi. Cama taş misali çarpıyor ama korkutmuyordu. Ellerimi kurulayıp mutfaktan salona geçerken Kerem'i göremedim. Yukarı çıksa sesinden bilirdim, aşağıda olmalıydı. Birkaç adım daha attığımda üzerine bir battaniye alıp uzandığını fark ettim. Çayı bitmiş, kitabını da bardağın yanına bırakmış uyuyordu. Ya da gözleri kapalıydı. Yağmur şiddetini azaltmış, seyrek bir şekilde çarpıyordu cama. Gözüm dışarı bakmak için can atsa da Kerem’den ayıramıyord

