2. Bölüm: Yapılmayacaklar Listesi.

1193 Words
Gece uyurken ani uyanmalar olur. Gözün birden açılır ve geri gelmez o tatlı uyku. Kimisi rüyanın en tatlı yerinde uyanır kimisi de uykunun verdiği güzel hissi iliklerine kadar hissederek. İnsanoğlu bunu bile bile yeniden uyumaya çalışır ama uyuyamaz. Yatakta döner durur, kaçan uykusu geri gelsin diye. Ama o uyku geri gelmez. Bugün 24 Temmuz 2022, günlerden cuma. Saat tahminimce sabah yedi sularında ve ben ilk kez Kerem'in omzunda uyandım uykunun verdiği güzel hisle. Bakışlarım odanın içinde sebepsiz yere gezindikten sonra boynunu sağa doğru yatırıp uyuyan Kerem’e baktım. Oldukça yavaş hareket edip yatakta oturur pozisyonda durdum. Yanı başımda uyuyan Kerem o kadar sakin uyuyordu ki, nefes alıp verişini çok net duyuyordum. Göğüs kafesi inip kalkıyor, teninin rengi sanki her nefes verişinde daha da açık bir renge dönüyordu. Sakalları her zamankinden fazla uzundu. Oysa hafta da dört gün tıraş olurdu. Ensesinde çıkan saçları bile usturayla alır, bir de losyon sürerdi. Hani reklamlarda kadın, kocasının traşlı yüzünü öper ya; ben onu Kerem Abime yapardım. Evlenmeden önce yani. Evlendik ve kesildi birlikte yaptığımız çoğu şey. Bu bir yerde beni üzse de diğer taraftan 'sevmediğim bir adamla' bu tür şeyleri yapmak abes geliyordu. Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp telefonumdan saate baktım. Saat 07.13 idi. Uyanır diye odadaki banyoyu değil misafir banyosunu kullandım. Saçlarımı her sabah tarayıp besleyici yağlar sürmek her gün yaptığım ilk aktiviteydi. Sonrasında kişisel bakım, kahvaltı, sade bir makyaj gibi şeyler geliyordu. Ama bugün makyaj yapasım yoktu. Daha doğrusu makyaj yapmaya çekiniyordum. Ne zaman kabus görsem sabahından akşamına kadar ağlardım ve ben çok uzun zamandır kabus görmediğim için iş yerinde ağlamak bana korkutucu geliyordu. Kimsenin yanında ağlamak istemiyordum ve bunun geçerli bir sebebi yoktu. Kahvaltı yapmak için çok erken olduğu için çalışma odasına gidip Kerem'in dosyalarından birini açıp okumaya başladım. Can sıkıntısından yaptığım şeylerden biri de buydu. İnşaattan ya da ihalelerden pek bir şey anlamadığım için Kerem de buna müsaade ediyordu. Kerem'e göre küçük ama bana göre büyük olan masaya kurulup bilgisayarın hemen önünde duran dosyayı açtım. Ama bu anlamayacağım türden bir dosya değildi. Başlık olarak koca koca harflerle YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ yazıyordu. İlk maddeyi okuduktan sonra kaç sayfa olduğuna baktım ve sadece iki sayfaydı. Bu maddelerin hepsi evliliğimizle alakalıydı ve el yazısıyla yazılmıştı. Çocuk gibi liste tutmuş olması beni şaşırtsa da her yazdığı yazıyı dikkatle okumaya başladım. 1. Birlikte tatile gitmek. 2. Akşamları kahve içmek. 3. Davetler dışında yemeğe gitmek. 4. Özel günleri kutlamak. 5. Doğum günün kutlu olsun değil de iyi ki doğdun lafını duymak. 6. Şirkete beni ziyarete gelmesi. 7. Sahilde yürümek. Böyle böyle gidiyordu. Hepsi daha önce yaptığımız ama şimdi yapmadığımız şeylerdi. Abi kardeşken yapmaktan zevk duyduğum ama kocam sıfatıyla yanımda olduğu zaman midemi bulandıran şeyler, beni beş yıl öncesine kadar Kerem’le mutlu olduğumu hatırlattı. Yüze yakın madde vardı ve en çok dikkatimi çeken son madde olmuştu. BEBEK Bunu dün gece ben giyinirken yazmıştı. Nedense buna olan eminliğim onu sevmediğime olan kararlılığım gibi keskindi. Bütün maddeleri defalarca okudum. Defalarca düşündüm. Bunları yapmak çok da zor değildi. Ama onu mutlu edeceğim derken ya umutlandırırsam düşüncesi döndü durdu kafamda. Sonuçta ben onun karısı olsam da onu sevmiyordum. Dosyayı aldığım yere, aldığım şekilde koyup çalışma odasından çıktım. Mutfaktan sesler ve kahve kokusu geliyordu. Kerem her sabahki gibi kendine kahve yaparken şarkı açmış dinliyordu. Her anın aklımda her kıvrımın Sanmasınlar asla sesi benden ayrı Savrulur savrulur saçlarında hayatım Seni sorsunlar benden bir tek ben anlarım Hem eşlik ediyor hem de bardağına kahve koyuyordu. Tezgahtan arkasına dönünce beni gördü ve uykulu gözleriyle bana bakarak gülümsedi. Sonra bir bardak daha çıkardı. "Günaydın,” dedi kahve kadar sıcak bir sesle. "Günaydın…” dedim kahvenin dumanı gibi dağılan neşemle. "Mutfakta yoktun, bende kesin dosya okuyor dedim. Ee, bu sefer ki can sıkılma seansın nasıl geçti?" dedi şakacı bir tavırla. Elindeki kahveyi alırken muzipçe gülüp bar taburelerinden birine oturdum. Oturduğum yerde dikleşip ona, onun gibi bakmaya çalıştım. "Her zamanki gibi, gayet güzel. Hayırdır erkencisin bugün. Bu saatlerde genelde uyurdun sen. Bilmem kaçıncı rüyanı görürdün.” dedim kahvemden bir yudum alıp. "Bilmem erken uyandım." dedi. Sanki bilmiyorum eliyle yatağı yoklayıp beni bulamayınca uyandığını. Bütün evi gezip çalışma odasından çıkan sesimle evde olduğuma inanınca mutfağa gidişini. Ama uzatmak ya da konuyu açmak gereksizdi. Sıcak kahveyi içerken gözümle de onu takip ettim. Kımıl kımıl oynardı kahve içerken. Sürekli bir hareket halindeydi. "Sahilde çok güzel bir yer varmış, arkadaşım söyledi. Kahvaltıya oraya gidelim mi?" dedim birden. Cidden bunu ben nasıl söyledim? Bardağı kafasına dikerken gözüyle beni dinliyordu. Yavaş yavaş yutkunurken adem elmasının oynayışına kaydı birden gözüm. O kadar yıldır evliyiz daha yeni yeni keşfediyordum adem elmasındaki oynayışı. Yani görüyordum hep onu yutkunurken ama… ilk kez, gözüm takılı kaldı. "Nereye gidelim anlamadım?" dedi. E haklı adam, ilk kez dışarıda bir şeyler yapmak istiyordum onunla. "Sahilde bir yer. Çınarlı Sahaf & Kafe’ydi galiba adı." Geçen günlerde mutfaktaki kızlardan biri anlatıyordu, kitaplara çok güzel bakıyorlar, yemekleri de bir o kadar güzel… Aklıma direkt orası geldi. Yüzündeki şaşırmışlık ifadesiyle kafasını salladı. "Peki gidelim. Sen hazırlan, sonra ben giyerim bir şeyler." Merdivenleri üçer beşer çıkıp elime geçen günlük bir elbiseyi giyip hızlı hızlı saçlarımı yaptım ayakkabımın bağcıklarını bağlarken aralıklı kapı açıldı ve Kerem içeri girdi. O girerken ben çıktım. Girişteki aynadan yüzüme bakıp alnıma düşen saçlarımı düzelttim. Kerem bilmem kaç tane olan takımlarından ama spor olanını giyip yanıma geldi. Evden çıktığımızda civardaki kedilerden biri bize doğru gelmeye başladı ve bu onun için iyi değildi. Çünkü Kerem kedilere tekme atan bir insandı. Nedenini bilmiyorum ama nerede bir kedi görse bize yaklaştığı an direk tekmeler savuruyordu. Kedi bize yaklaştıkça Kerem'de ona yaklaştı ve eliyle onu kavrayıp kucağına aldı. Evet evet kucağın aldı ve arabaya kadar kediyle gittik. Ben şok bir ifadeyle kediye bakıyordum. O, kedinin başını okşuyordu. Arabaya binerken korumalardan Vedat Abiyi yanımıza çağırdı. Kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve arabayı çalıştırıp evden uzaklaştık. "Vedat Abiye ne dedin?" dedim kendimi tutamayarak. "Civardaki hayvanları öldürenler var. Av amaçlı değil bildiğin katlediyorlar. Onlardan haber var mı dedim ve," dedi ve sustu. Dudaklarını ıslatıp alt dudağını dişledi. "Ve?" dedim devam et der gibi. "Kedilerin karnını doyurmasını…” Bir iki dakika nefes bile almadan yüzüne baktım. Şaşkınlığım onu mutlu etmiş olacak ki hafifçe güldü. Sonra da son ses müzik açıp sessiz sessiz şarkıyı mırıldandı. Kafenin otoparkına arabayı park edip kapımı açmaya geliyordu ki ben arabadan indim. Sevmezdim kapımın başkası tarafından açılmasını. Hızla yanına gidip klasik aktivitemiz olan el ele tutuşma seremonimizi gerçekleştirdim. Yazılı olmayan bir evlilik kuralıydı bu. Ellerimi çok sıkmadan tuttu o da ve kafeye girip masalardan birine geçtik. Sahibi olan genç sarışın, gülerek yanımıza geldi ve siparişimizi aldı. Kahvaltıyı beklerken bir yandan da etrafı inceliyordu Kerem. "Güzel ortam. Ama senin mekandaki koltuklar daha rahat sanki,” dedi memnuniyetsiz tavrını takınarak. "Yani her gittiğimiz yerde kendi yaptırdığın koltukları övemesen olmaz değil mi?" dedim kaşlarım havadayken. "Yok canım ben ondan demedim. Ayrıca ben yaptırmış olabilirim ama onları sen seçtin. Aracıyım ben…” dedi muzip bir gülümsemeyle. "Hı hı..." Genç sarışın elindeki koca tepsiyi masaya yerleştirip bardakları servis ederken hamile olduğunu fark ettim. Çünkü sık sık eli karnına gidiyordu ve yüzünde hep tebessüm vardı. "Hayırlı olsun, kaç aylık?" demiş bulundum. Oturduğum yerde ona doğru yaklaşırken daha da gülümsedi. "Teşekkür ederim, beş ay bitti." Yavaşça elimle karnına dokunurken güldü. "Kızımın sizin gibi esmer ve yeşil gözlü olmasını isterdim ama eşim de açık tenli bende." Kaşlarım yeniden havaya kalkarken dudaklarım aralandı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD