15 aralık özel

423 Words
?️ Gözlerimi yavaşça araladım. Zaten yeni kapatmıştım. Sesi kulağımdan, kokusu burnumdan gitmiyordu ki, bir nebze olsun uyku girsin gözlerime... Uyurken rüyada başkasını göreceğim diye, uyuduğumda bile kıskanırdı o beni. Yavaşça doğrulup oturdum ve bakışlarım bir anlık havuza kaydı. Havuz şimdi boştu ama dün gece doluydu. O buradaydı. Dün de gittiğinden beri her gece olduğu gibi yine gelmişti. Araftaydı. Ölmemişti ama öldürüyordu. Ayaklarımı yere sarkıttım. Yerdeki kırık şişe parçalarına baktım ve ayaklandım. Baktım ama basmadım. Havuzun kenarına ilerledim. Yavaşça eğilerek yerdeki kıyafetlerimi aldım ve üzerime geçirdim. Normalim bu değildi benim. Bedenim her zamanki gibi buz gibiydi. Çocukluğumdan beri üzerimi kimse örtmezdi benim. Bilmem, belki de bundan dolayı soğuktu tenim. Dolabı kenara itip kapıyı açtım ve Davut'un bile bilmediği gizli bölmeye doğru ilerledim. Burası soğuktu, ama benim kadar değildi. Zaten dışarısı içimdeki buzları eritecek kadar sıcak değildi. Iceman derdi o bana, buz adam. Telefonuna ise üşütük diye kaydetmişti, görmüştüm ama hoşuma gitmişti. Belli etmedim. Kapıyı açıp kapanmaması için arka tarafa kemeriyle sabitledim ve yavaş adımlarla içeriye girdim. Rana yine, her zamanki hâldeydi. O, uyuyan güzel masalının baş karakteriydi. Uzun sarı saçlarıyla ve zarif görüntüsüyle tıpkı O'ydu. Bir süre onu izledim, konuşmak istedim ama ne diyeceğimi bilemedim. Konuşsam, anlatsam ne fayda edecekti ki... Ne anlatacaktım ona? Beni seven yegane kadını göle attığımı mı? "Öldü," dedim kısık bir sesle. Burası benim iç dünyamdı. Burası kimsenin ulaşamadığı ve kirletemediği tek bölgeydi. "Onu öldürdüm, Papatya'm..." Yine cevap vermiyordu, nefes alıyordu, beni duyuyordu ve eminim ki, içinde bana cevap da veriyordu. Tek sorun onun sesini, yanıtını işitememekti. Bu yaşamak mıydı? Deniz kızı öldü... "Keşke uyansan, senin yerine ben tamamen ölsem." dedim yanına oturarak. Elini yavaşça avucumun içine aldım. "Sana kendimden nefret ediyorum dediğim günü hatırlıyor musun?.. O gün benim ilk defa ihaneti tattığım gündü Papatya'm. İşte o günden bu yana ben insanlardan değil, kendimden nefret ediyorum..." Bakışlarımı makineye çevirip, dilimle dudaklarımı ıslattım ve hafifçe tebessüm ettim. "Hani tadı damağımda kaldı derler ya, işte onun tadı benim damağımda kaldı... Ben ona hiç doyamadım." Gözlerimi kapattım. Kapattığım anda onun görüntüsü gözlerimin önüne serildi. Mor elbiseyle, yanımda, yamacında, koynumda. Bir insan kendine ancak bu kadar acı verebilirdi; sevdiği ve aynı zamanda onu seven birini öldürerek. "Onu öldürdüm ya," diye konuşarak gözlerimi araladım ve bakışlarımı Rana'ya çevirdim. "Ben şimdi onu sevmiş oluyor muyum?" Sevdim mi onu? Seven kıyamaz derler, ben kıydım oysa ki. Sevmemişim demek ki. "Ama şimdi seviyor musun diye sorarsan," yutkundum. Derin bir nefesi ciğerlerime çekip, dudaklarımın arasından dışarı verdim. Gözlerimi kapattım. "Onsuz yaşayamamak, kendini öldürmek istemek, onun canını yaktım diye kendi canımı yakmak ve de yanmak sevmekse, ben çok seviyorum Papatya'm..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD