Köpeklerden kaçarken bir anda kendini Talha'nın kollarına hapsolmuş bulan Handan kendini saran kollara iyice sokuldu. Onun titrediğinin farkına varan genç adam köpeklere oturma komutunu verdiği zaman hayvanlar aldıkları emre uyarak oldukları yerde kaldılar.
İçgüdüleriyle hareket ettiği için yaptığı yanlışı sonradan anlayan Handan hemen Talha'nın sıcak göğsünden uzaklaştı. Ona çarptığı için başını öne eğerek, “Ben, çok özür dilerim” dedi. Arkasını dönüp iki canavardan iki sevimli kediye dönüşen köpeklere bakıp, “Bir an için beni midelerine indireceklerini sandım” dedi.
Korkularını bir cümleyle ifade eden kız yüzünü tekrar Talha’ya döndüğünde onun maviden laciverte dönen hüzünlü gözleriyle karşılaştı.
Talha ise ona bakan kızın gözlerinden rahatsızlık duyarak bakışlarını elinden bırakmadığı çantasına indirdi. “Sanırım gezintiye çıktınız ama buralarda alışveriş yapacak bir yer bulamazsınız” dedi.
Karşısındaki yabancıya kocasından kaçtığını anlatmak istemediğinden çantasını havaya kaldırarak, “Alışkanlık işte” dediği an arkalarında Meryem Hanım belirdi.
“Handan Hanım bir sorun mu var?”
Handan yaşlı kadına cevap vermeden koşarak içeri girerken Meryem Hanım yeğenine yaklaştı. “Yavuz Selim Bey gelse ve seni karısıyla bu kadar yakın görse! Bizi ne kadar zor bir duruma düşüreceğini tahmin edebiliyor musun? Lütfen, Talha, mümkün olduğunca ortalarda görünmemeye çalış!”
Eve girerken kulak misafiri olduğu konuşmayı kapının arkasından dinleyen Handan'ın siniri daha da arttı. Ne yani, şimdi ben hiçbir erkekle konuşamayacak mıyım dedi kendi kendine. Yavuz Selim'in ne kadar ilkel bir adam olduğunu bir kere daha anlayan genç kız o gelmeden kurtuluş çareleri aramak için odasına çıktı.
İçinde bulunduğu çaresizlik ve korkuları yüzünden ruhu bitap düştüğü için yatağa uzanırken göz kapakları yavaş yavaş ağırlaşmaya başladı. Ve onu daldığı derin uykudan dışarıdan gelen arabanın sesi uyandırdı. Yerinden sıçrayarak yatağından kalkıp pencereye gittiği zaman Yavuz Selim'in arabasından indiğini gördü.
Fark edilmemek için hızla geri çekilen genç kız korkuyla odanın içinde çıkış yolu ararken kapı açıldı. Karşısındaki adama, “Senin kapı çalma âdetin yok mu?” diye bağırdığında Yavuz Selim, “Neden?.. Karımın odasına girmek için izin almak zorunda olduğumu bilmiyordum!” dedi gülerek.
Genç kız odada bulunan ne kadar eşya varsa hepsini kafasına geçirmek istedi de yapamazdı. Alev saçan gözlerini karşısındaki adama dikip, “Senden nefret ediyorum!” diye haykırdı.
Handan öfkelenip bağırdıkça Yavuz Selim daha da keyiflenerek yanına yaklaşıp, “Sakin ol, karıcığım! Sinirin kadınlara yakıştığı söylense de sana hiç yakışmıyor” deyip güldü.
Onun dalga geçer gibi söyledikleriyle çıldıran Handan için için kendini yese de cevap vererek onu mutlu etmektense koltuğa oturarak susmayı tercih etti. Kin kusan gözlerle Yavuz Selim'i süzerken genç adam rahat tavırlarla elinde getirdiği çantanın içinden iki içki şişesi çıkarıp odadaki ahşap masanın üzerine bıraktı. “Bu gece için” deyip göz kırptı. Ardından, “Gevşemene yardımcı olur” dedi.
Daha az önce susmaya karar veren Handan daha fazla dayanamayarak ayağa kalktı. “Senin karın olmaktansa ben ölmeyi tercih ederim. Boşanmak istiyorum! Git evliliği iptal ettir.”
Genç kızın davranışına sinirlenen Yavuz Selim'in yüzündeki alaycı bakış yerini öfkeye bırakırken Handan’ı kolundan tuttu. “Bu evliliğe biz değil, ailelerimiz karar verdi. Bu saatten sonra dönüş yok. Bunu o küçük beynine yerleştirsen iyi olur! Şimdi ben aşağı iniyorum, sen de beş dakika sonra yemek için salonda ol!”
Handan gözlerinden akan yaşlarla genç adamın ellerinden kurtulmaya çalışsa da gücü yetmedi. “Neden? Neden istemediğin bir kızla evlendin? Neden seni istemeyen bir kızla sırf verilmiş bir söz uğruna yaşamak zorundasın?”
Yavuz Selim olumsuz anlamda başını sallayarak Handan'ın kolunu bırakıp, “Benim için ailemin istekleri her şeyin üstündedir. Ve onlar istediyse, bu evlilik olması gerektiği gibi olacak” diye cevap verdi.
Sözlerini bitirip kapıya doğru yürümeye başlayan Yavuz Selim birden olduğu yerde bir süre durduktan sonra geri dönüp Handan’a yaklaştı. “Yoksa senin ailen benimkiler kadar kıymetli değil mi, sevgili karıcığım. Eğer istediklerimi yerine getirmezsen babanı mahvetmekten hiç çekinmeyeceğimi bil. Küçük ortağı harcamak benim için çocuk oyuncağı.”
Aldığı tehditle gözleri irileşen kız, “Hayır, bunu yapamazsın” dese de genç adam kararlı görünüyordu.
“Başkaldırmaya devam edersen yapıyor muyum yapamıyor muyum bekle de gör. Şimdi beş dakika sonra aşağıda ol! Yemekten sonra tamamlamamız gereken yarım kalan bir iş var.”
Yavuz Selim odadan çıkıp kapıyı çekerken Handan hıçkırıkları ve çaresizliğiyle baş başa kaldı. Karşısındaki adamın kaba olduğu kadar tehlikeli biri olduğunu da böylece anlamış oldu. Son iki gündür birçok yüzünü gördüğü kocasıyla yaptığı konuşmadan sonra korkuları yön değiştirdiğinde babasını hayal etti. Muharrem Bey gibi bir adam böyle bir kaybedişi asla gururuna yediremezdi, bunu çok iyi biliyordu. Her ne kadar kendininki de varlıklı bir aile olsa da iş maddiyata gelince kocasının ailesinin gücüyle boy ölçüşemeyeceklerinin farkındaydı.
Bilinmezlikler nedeniyle ağlamaktan kızaran gözlerini ve yüzünü suyla rahatlatmak isteyen genç kız banyoda işini bitirip yemeğe indi. Sonra Meryem Hanım yemek servisini yapmaya başladı.
Yavuz Selim’in karşısındaki yerini alan Handan çatalıyla tabağındaki yemekle oynarken sessizliği genç adam böldü. “Meryem Hanım ben yarın Amerika’ya gidiyorum. On gün kadar burada olmayacağım. Benim yokluğumda Handan burada kalacak. Lütfen rahat etmesini sağlayın.”
Yavuz Selim ayakta bekleyen yaşlı kadına söylediklerinden sonra bakışlarını Handan’a çevirdi. “Gerçi kendisini bu dağ başları kesmez ama!”
Handan işittiği iğneleyici sözlere rağmen cevap vermeden sessizce tabağındaki yemekle oynamaya devam etti.
Ağzını peçeteye silen genç adam ayağa kalkarak elini karısına uzattı. “Hadi, hayatım, çok iştahsız görünüyorsun. Artık odamıza gidelim.”
Onun dengesizliğiyle korkusu daha da artan Handan, Yavuz Selim'in elini tutmak yerine ayağa kalkarak merdivenlere yöneldiğinde genç adam da peşinden gitti.
Odaya çıktıklarında yanan şöminenin başına giden Yavuz Selim sağ elinin işaret parmağıyla genç kıza yanına gelmesini işaret etti. Böylece Handan için hayatının en zor dakikaları başlamış oldu.