"Karma, Yaprak'ı buldu."
"Allah'ım ben kimin ahını aldım da bu haldeyim ya!" diyerek belki de geceden beri onuncu kez ağlama krizine tutuldu Yaprak.
Sedef ve Sude aynı anda gözlerini devirdi. "Kimden saymaya başlasak bilemedim." dedi Sude. "Kerem? Caner? Selin? Ayşe de vardı.."
"Sus sus hatırlatma!" diye çemkirdi Yaprak ve yüzünü yastığa gömüp saçma sapan sesler çıkarmaya başladı. Sedef ayağa kalkıp Yaprak'ın ensesinden kedi gibi tutarak kaldırdı.
"Ne yapıyorsun geri zekalı?" diye sordu gülerek. "Bırakın beni ya." dedi ağlakça Yaprak. "Resmen benim üzülmemden zevk alıyorsunuz." diyerek çığırınca Sude bir ekini beline koydu ve "Sen de çözümü intihar etmekte buldun yani, öyle mi?" diye sordu.
Yaprak yaşlı gözleriyle başını salladı.
"Ve bunu kendini boğmaya çalışarak mı yapacaktın?"
Yaprak bir daha başını salladı.
Sude elini alnına çarptı. "Ulan biz seninle arkadaş olarak nasıl bir yanlış yaptık aklım almıyor!" dediğinde Sedef "Bence hala geç değil." dedi.
Yaprak kaşlarını çattı bu sefer. "Tamam tamam." dedi. "Zaten hayatımdan çıkmayan bir siz kalmıştınız siz de çıkın. Zaten kim sever ki beni..." deyip on birinci kez ağlama krizine tutulunca Sude ve Sedef olayın ciddiyetine varmış gibi birbirlerine baktılar.
"Biz seviyoruz seni salak." dedi Sedef, Yaprak'ın omuzlarından tutarak. Yaprak kızarık gözleriyle onlara baktı. "Gerçekten mi?" Böyle tıpkı küçük kız çocuklarına benziyordu.
"Gerçekten." dedi Sude. "Ve şimdiyse ben ve Sedef üstün zekamızı kullanarak senin için ne yapacağımızı düşünürken sen de bize çay koy. Tamam mı?"
Sedef heyecanla başını salladı.
Oysa bilmiyordu,
Asıl her şey yeni başlıyordu.
"Tamam bulduk!" diye bağırdı Sedef kalemi masaya fırlatarak. Sude ile aynı anda sandalyeden zıpladılar ve çığlık atarak birbirlerine sarıldılar.
Yaprak bütük bir heyecanla ikisine baktı. "Ne buldunuz neyi buldunuz anlatın çabuk!" diye çemkirince Sedef onu ayağa kaldırdı.
"Biz eskiden nasıl bir insandık?" diye sorduğunda Yaprak gözlerini kaçırdı. "Söylesene kızım." diye bağırdı Sude, Yaprak'ın omuzlarından tutup çırparak.
"Zaten beyni yok, şimdi düşüp gidecek sallama daha fazla." diyerek Sude'yi tuttu Sedef.
"Üf siz beni dışlıyorsunuz." dedi Yaprak dudaklarını büzerek. "Kes be kes." diyerek kafasına vurdu Sedef. "Biz iki saat senin için kafa patlattık şurada." diyerek sandalyeye oturdu ve çayını höpürdetti.
"Yapma şunu yapma şerefsiz!" diye çemkirdi Sude. Sedef inatla bir lere daha höpürdetti çayını. "Yoo yapacağım." dedi. "Bir kere daha yaparsan senin kelleni alırım!" diye karşılık vererek bağırınca Sedef reverans verdi. "Özür dilerim sultanım." dedi. "Bir daha olmayacak."
"Aferin." deyip yanaklarına avuçlarını yaslayarak alnından öptü. "Ya ben sizin aşkınızı izlemek zorunda mıyım?!" diye bağırdı Yaprak.
Sedef ve Sude ona doğru sırıtıp birbirlerinin dudaklarına doğru uzandılar ve gözlerini yumdular. Yaprak ikisine de şok içinde bakarken yine aynı anda gözlerini açtılar ve alayla kahkaha atıp uzaklaştıkar.
"Ulan kudurdunuz mu?" diye bağırdı yeniden Yaprak. "Aramıza daha fazla girme." deyince Yaprak huysuzlukşa mızırdanarak ikisinin arasına girdi. "Kıskanıyorum artık ya." diye mırıldandı.
"Azıcık da beni sevin." diye devam edince ikiside gülüp Yaprak'ın tikiyle oynamaya başladılar. Yaprak çığlık atarak geri kaçtı.
"Hadi...neyi buldunuz anlatın?" diye sordu bu sefer sakin olmaya çalışıp. Sedef gözlerini kıstı.
"Kimin ahını aldıysan bir an önce onu bulmalıyız."
Yaprak gözlerini devirdi.
O kadar kişi arasında ölse bulamazdı.
"Tamam listeleri çıkarmaya başlayalım." dedi Sedef kağıt ve kalemleri getirip. Üçü birlikte yerde yüz üstü uzanmışlardı ve hatırladıkları kişileri yazmaya başlamışlardı.
"Furkan?" dedi Sude aklına gelen ilk işim olarak. Yaprak gözlerini devirdi. "Çocukla ilk okuldayken dört göz diye dalga geçtim. Gerçekten onun ahı varsa üzerimde ölsem daha iyi!" diye çemkirince Sedef "Olsun olsun." dedi ve telefonunu çıkardı.
"Ben de numarası vardı, hadi ara." deyip numarayı gösterince Yaprak ağlakça bir nefes aldı. "Allah beni kahretsin diyeceğim ama etmiş edeceği kadar...daha fazla bedduaya gerek yok." diye mırıldandı bu sefer numarayı tuşlayıp kulağına götürerek.
"Alo?" dedi yabancı bir ses. Daha doğrusu oldukça değişmişti. "Furkan? Hatırladın mı beni, ben Yaprak?" diyerek kendini hatırlattı Yaprak.
İki kız merakla onları dinliyordu.
"Ha," dedi Furkan. "Hani şu ilk okul günlerimi mahveden, ufak tefek çetesiyle okulda terör estiren Yaprak mı? Tamam. Tanıdım." Kızların üçü birbirine baktı.
"Şey...nasılsın?" diye sordu bu sefer çekinceyle Yaprak. Çemkirmemek için kendini zor tutuyordu. Şimdi çemkirse belki de ahını aldığı kişi bu olduğu için bir daha yüzü gülmezdi.
"Ne istiyorsun Yaprak, söyle." dedi Furkan sinirlice. Yaprak "Aaa." dedi. "Aşk olsun ben hâl hatır sormak için aradım. Ben hiç o kadar kötü bir insan mıyım?" diye sorup cıkcıkladı.
"Evet?" dediğinde Yaprak kahkaha attı. "Şakacı çocuk seni ya." deyip arkadaşlarına döndü ve "Bu bana hâlâ aşık." dedi dudaklarını oynatarak.
"Her neyse ne istediğini söyle nişanlım bekliyor."
Yaprak bozulurken Sedef ve Sude gülmemek için dudaklarını birbirlerine bastırdılar.
"Sana yaptığım şeyler içim özür dilerim. Umarım beni affedebilirsin." dediğinde Furkan birkaç saniye duraksadı. "Şaka yapıyorum." dedi Furkan. "Çoktan affetmiştim seni."
Yaprak derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim. Görüşürüz."
"Yok yok." diye bağırdı Furkan. "Görüşmeyelim lütfen."
Yaprak gözlerini devirip telefonu kapatır kapatmaz kahkahaya boğulmuştu bile.
Furkan✔
"Ay tamam bunu da sildik." diyerek Yiğit'in üzerine çizik attı Sedef. Yaprak ise bacaklarını koltuğun üzerine doğru atmıştı ve baş aşağı sallanıyordu. Yanaklarını şişirerek "Bu liste uzar gider bu gidişle ya." diye mırıldandı.
"Bak buldum!" diye bağırdı Sude. "Hatırlıyor musun Cansu diye bir kız vardı?" diye sorunca Yaprak ters döndü ve ellerini çenesinin altına koydu. "Hangi Cansu'dan bahsediyorsun?" diye sordu.
"Orta okulda saçına sakız yapıştırdığımız Cansu mu? Yoksa lisedeyken bizim kopya çekmemize rağmen onun üzerine attığımız Cansu mu?" diye sorduğumda Sedef elini salladı.
"Hey." dedi. "Bir tanesini unuttun." Yaprak merakla Sedef'e baktı. "Eski mahallede senin hoşlandığın bir çocuk vardı hatırlıyor musun?" Yaprak'ın tek gözü sinirle seğirdi.
"Hatırladım. Şerefsiz Cem." dediğinde Sedef "Hah!" dedi. "İşte onu seven bir kız daha vardı adı Cansu olan. Bir gün futbol oynarken çok kıskandığın için sen de oyuna katılmıştın ama bok gibi oynuyordun." dediğinde Yaprak alınmış gibi dudaklarını büzdü. "Gayet güzel oynadım."
"Neyse neyse." dedi Sedef, Yaprak'ı takmayarak. "Sen de sinirlendiğin için Cansu'ya çelme takmıştın sonra kızın bacağı kırılmıştı." Üçünün yüzü buruştu. "Ama bak ben buna itiraz ederim." diyerek ayağa kalktı Yaprak. "Her şeyi isteyerek yaptım ama bu Cansu'ya isteyerek yapmamıştım. Hatta gidip özür diledim ya!" diye çemkirdi.
"Ara." dedi otoriter bir sesle telefonunu uzatarak Sude. Yaprak oflayınca Sude kafasına vurdu. "Sus kız, çemkirme bana. Hadi ara." deyince cırlaya cırlaya numarasını çevirdi.
"Efendim?" dedi naif sesli bir kız. "Cansucuğum nasılsın?" diye sordu Yaprak tüm samimyetsizliği ile. "Sen kimsin?"
"Alındım şu an." diyerek dudaklarını büzdü Yaprak. Sedef gözlerimi devirip 'bundan adam olmaz' dedi sessizce. "Tanıdım tanıdım sen şu çetenin başındaki kız değil misin?" Bu sefer aynı anda üçü gözlerini devirdi.
Küçük çeteleri herkesin başına bela olmuştu ama o herkes de onların başına belâydı.
Ne demişler?
Karma.
"Yaprak canım ben." dedi zorlukla gülümseyerek Yaprak. "Tanıdım. İyiyim sen nasılsın?" diye sordu Cansu. "Ben de iyiyim. Şey söyleyecektim ben sana ya.."
Yaprak'ın cümlesi arkadan gelen sesle yarım kaldı. "Ben dışarı çıkıyorum bebeğim."
Üçünün gözleri kocaman açıldı.
Çünkü bu sesi tanıyorlardı.
"Cem mi?" diye sordu Yaprak şaşkınlıkla. Cansu güldü. "Evet." dedi. "Biz evlendik de...Aslında ben de senin numaranı arıyordum iyi ki sen aradın!" dediğinde "Neden?" diye sordu.
"Sen beni sakatladıktan sonra Cem benimle o kadar çok ilgilendi ki...ondan sonra..." deyip üç saat hayat hikayesini anlatmaya başladı.
Üç kız göz göze geldi.
Cansu ✔
"Ya ben onun ne ahını alacağım." diyerek gözlerini kaçırdı Yaprak. Sude ve Sedef onu umursamayarak Kağan'ın telefon numarasını bulmaya çalışıyordu.
Yaprak aslında korkuyordu.
Az önce yapmış oluğu 'o kim ya?' diyerek unutmuş gibi davranması tamamen numaradandı.
Kağan'ı sevmiyordu.
Onunla bir daha yüz yüze gelmek bile istemiyordu.
"Birazcık sen de yardım etsen keşke." deyip gözlerini devirdi Sude. Daha sonra bir telefonu tuşlayıp kulağına götürdü.
"Merhaba Mehtap nasılsın?" diyerek sordu şakıyarak. "Sude sen misin? İste ne isteyeceksen işim var." dedi kabaca.
"Ya ben ne isteyeceğim senden?" dedi Sude. Bozulmuştu.
Sedef ile Yaprak göz göze geldi. Aynı anda güleceklerdi ki birbirlerinin üzerine kapanarak bunu engellediler. "Sude?" dediğinde Mehtap, Sude ofladı.
"Tamam tamam..." diye mırıldandı. "Ben on birlerdeki Kağan'ın telefon numarasını isteyecektim." dediğinde Mehtap "Kağan mı?" diye sordu.
"Evet." dedi Sude.
"Kağan okuldan ayrıldıktan sonra numarasını falan değiştirmişti. Yani ben de bilmiyorum..." deyince üç kız umutsuzluk içinde göz göze geldiler.
Gerçi bu Yaprak'ın işine gelmişti...
"Menajerine ulaşabilirsiniz belki." diye devam edince üçü de kaşlarını çattı bu sefer. "Menajer mi? Ne alaka?" diye sordu Sude.
"Nasıl ya?" dedi şaşkınlıkla Mehtap. "Siz bilmiyor musunuz?"
"Neyi?" dedi Sude, tam o sırada arkadan gelen kalın bariton bir sesle Mehtap "Patron geldi sonra konuşuruz." deyip alel acele kapattı.
"Ne diyor lan bu?" dedi Sedef. "Bu lisedeyken de böyleydi, allahın delisi." dedi Yaprak ve televizyonu açtı.
Artık hepsi pes etmiş görünüyordu. Yaprak bir magazin programında durdu ve bakışlarını tavana dikti.
"Hassiktir." dedi Sedef bağırarak. Sude ile Yaprak yerinde sıçradı. "Mal ne bağırıyorsun?" diyerek bağırdı Sude.
"Habere bakın!" deyince Yaprak, tavandaki bakışlarını televizyona çevirdi ve ani bir çığlıkla yere düştü.
"Bu bizim Kağan mi?"
"Vallahi o."
Yaprak ise sadece susuyordu. Haber başlığına baktı.
İsimsizler grubunun solisti Kağan Beyoğlu, bugün Kadıköy sokaklarında gezerken görüntülendi..."
"Gerçekten bunu yaşıyor muyuz şu an ya?" diyerek ağlar gibi bir ses çıkardı Yaprak. Sedef ve Sude kafa kafaya vermişti ve harika bir plan kurmuştu.
Sedef tip tip Yaprak'a baktı ve gözlerini devirdi. "Sana kalsa evde oturup salak salak ağlarsın." deyince Yaprak bozularak gözlüklerinin ardından gözlerini devirdi.
"Ya ben her şeyi anladım da neden kılık değiştirdik?" diye sordu Sude. "Bizi tanımaması için tabii ki!" diye çemkirdi Sedef.
"Ama..." Sude düşünceyle mırıldandı. "Bizi tanıması gerekmiyor mu?" Sedef gözlerini devirdi.
"Bizi tanırsa şu an ne olur biliyor musun?" diye sordu ve sesini gizemli bir şey anlatıyormuş gibi çıkardı. Yaprak bile merakla ona döndü.
"Bizi tanıdığı an korumalara söyleyip kapı dışarı eder bir daha da giremeyiz buraya!" diye cırlayınca Yaprak ve Sude aynı anda 'haa' sesi çıkardı.
"Of." deyip alnına vurdu Sedef. "Aranızda tek zeki olmaktan yoruldum artık."
Yaprak gözlerini yeniden devirip gözlüğünü ittiği. "Burada olduğuna emin misiniz?" diye sordu mızırdanarak. "Kaç saattir buradayız hala yoklar."
"Tabii ki eminim!" dedi Sedef. "İsimsizler grubunu aratınca perşembe akşamları burada sahneye çıktıkları yazıyordu. Sanırım burada ünlenmişler..." elini çenesinin altına koydu ve kokteylinden bir yudum aldı. "Eh." dedi Sude. "En azından vefalı."
"Öyle." dedi Yaprak. Gözleri dalgınlaşmıştı. Kokteylinin paketiyle uğraşırken iki kızın ona sorar gibi basmasıyla zorlukla gülümsedi ve "Öyle duruyordu yani." dedi.
İki kız yine bu konunun üzerinde durmadılar.
"Hassiktir." dedi Sude bir anda. "Çıkıyorlar lan."
Yaprak hızlıca sahneye çevirdi bakışlarını. Üç kişi gülerek selamladı herkesi. En sonunda Kağan tüm iştihamı ile göründü. Boynuna gitarını asıp dudağının kenarındaki pirsingi okşayarak gülümsedi.
Yaprak ise herkes deli gibi çığlık atıp alkışlarken bile kalbinin atışını kulağının dibinde duyuyordu.
İki kız büyük bir heyecanla sahneye bakıyordu. Yaprak ise onlardan farklı korkuyordu.
Gitarist bir kez tellerle oynadığında tüm kızlarım çığlık attı. Sedef yüzünü buruşturarak "Sus kız." diyerek çemkirdi önündekine. Sarışın arkasına dönüp Sedef'e dil çıkardı ve çığlık atmaya kaldığı yerden devam etti.
Bu sırada Kağan'ın sözlere girmesiyle Yaprak, yıllar sonra duyduğu ses ile gözlerini hızlıca sahneye çevirdi.
Aşk her şeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk herşeyi affeder mi
Çok üzgünüm istemeden
Seni dün gece aldattım
Kim olduğu mühim değil
Sana bağlanmaktan kaçtım
Çok üzgünüm istemeden
Bir bakışa aldandım
İnan bana bütün sabah
Pişmanlıktan ağladım
Aşk her şeyi affeder mi?
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk her şeyi affeder mi?
Aşk her şeyi affeder mi?
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk her şeyi affeder mi?
Çok üzgünüm istemeden
Seni dün gece aldattım
Kim olduğu mühim değil
Sana bağlanmaktan kaçtım
Çok üzgünüm istemeden
Bir bakışa aldandım
İnan bana bütün sabah
Pişmanlıktan ağladım
Aşk her şeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk her şeyi affeder mi
Aşk her şeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk her şeyi affeder mi
Gitarist birkaç kez tellere vurduğunda sanki herkes bunu bekliyormuş gibi yerinde zıpladı ve on dokuz yaşlarımdaki bir erkek "Aldattı nasıl affedeyim?!" diye bağırdı.
Bununla beraber herkes "Aaaa." diye sesler çıkarınca Kağan elindeki mikrofona sarıldı ve göz kırptı. "aşk her şeyi affetmezmiş işte." dediğinde başka bir kız söze atladı.
"Yo beni aldattı ama ben affettim." deyince bu kez herkes "Ooo." dedi. Kağan bununla beraber gülüp "Affetmez diyenleri göreyim." deyince büyük bir 'ooo'lama sesi yükseldi. Sedef ve Sude'de zıplaya zıplaya bağırıyordu. yaprak pipetini içine çekti bu görüntüye bakarak.
"Affeder diyenleri de görelim şöyle." diyerek geri çekildi Kağan ve yerdeki su şişesini alıp dudaklarına götürdü. Yaprak büyük bir heyecanla sandalyeye çıktı ve diğerleriyle beraber bağırdı.
Sude ile Sedefte onu aşağı indirmeye çalışıyordu.
Kağan elinin tersiyle dudaklarını silerek şişeyi kenara attı. Mikrofona bir şey söylemek için eğildiği sırada bir çift siyah gözle, bir çift yeşil göz birbirine kavuştu.
Sanki o an, zaman durmuş gibiydi.
'aşk her şeyi affeder mi?'
Kaç şarkı söylemişlerdi?
Yaprak artık bunun hesabını tutmayı bırakmıştı. Onun simsiyah gözleriyle karşılaşınca sanki elektrik çarpmış gibi hissetmişti.
O andan beri sanki Kağan, buraya bakmamak için ayrı bir çaba göstermişti.
"Bu kadar iyi olacaklarını düşünmemiştim." dedi Sedef hayranlıkla. Sude onu umursamayarak yarın saattir bakıştığı gitariste gülümsedi. Gitarist'de ona gülümsediğinde Sude aptal aptal önüne döndü.
"Gitaristin adı neymiş biliyor musunuz?" diye sordu Sude. Yaprak umursamaz bir ifadeyle "Ayaz." dediğinde "İsmi bile güzelmiş." dedi sırıtarak.
Yaprak tip tip Sudeye bakıp kafasına vurdu. "Kes kes kes kes." dedi sinirle. "Sakın bana aşık olduğunu falan söyleme."
"Tamam söylemem."
Sude ve Sedef didişirken Yaprak onları umursamamaya kadar verdi. Sıkıntıyla sahneye bakıyordu.
İki saattin sonunda hepsi nefes nefese durmuştu. Kağan mikrofonu ellerinin arasına aldı yeniden. "Yarım saatlik bir araya giriyoruz. Enerjinizi yüksek tutun!" diye bağırdı.
Herkes yüksek sesle çalışıp kendi işlerine döndüler. Yaprak santim santim Kağan'ı izliyordu. Yeniden ona bakmadan arka tarafa geçti.
Dakikalar sonra masaya gelen gitarist yani Ayaz ile irkildiler. Sude flörtöz bir tavırla "Merhaba." diye mırıldandı. "Sude." diye devam etti. "Ayaz."
Ayaz diğerlerine bakınca Sedef ve Yaprak adlarını mırıldandı. "Sizi ilk kez görüyorum burada." dedi ama asıl merak ettiği şey Sude'ydi.
"İlk kez geliyoruz." dedi Sude. "Aslında tesadüf oldu." diye araya girdi Sedef. "Evet." onayladı onu Sude.
Aynen. Ne büyük tesadüf.
"O halde güzel bir tesadüf olmuş." dedi Ayaz sırıtıp. Sude'de bir elini çenesinin altına koyup kıkırdadı.
"Oo." Yaprak, Kağan'ın sesini duyunca kasıldı. Masa şok içindeydi. Yani Ayaz dışındakiler...
"Ayaz, benimkilere tanışmışsın."
NE?!
Masada herkes birbiriyle konuşurken Sedef ve Sude üzerlerindeki gerginliği atmışa benziyordu. Yaprak ise ellerinin titremesini bacaklarının arasına ellerini sıkıştırarak önlemişti.
"Demek aynı okuldaydınız." dedi Cenk kaşlarını kaldırıp. Grubun bateristiydi. Kağan dudaklarına yaklaştırdığı birasını uzaklaştırdı ve "Öyle." dedi.
İki büyük yudum aldığında Yaprak onu izliyordu.
"Bizim soğuk nevale ile arkadaş olmak bir hayli zordur." Aras neşeyle şakıdı. O elektro gitar çalıyordu aynı zamanda Ayaz ile kardeşlerdi. Ayaz ondan üç yaş daha büyüktü.
"Yok." dedi Yaprak ilk kez konuşarak. Diğerleri ona merakla dönünce avucuna fındık doldurup bir tanesini ağzına attı. "Hm," dedi Cenk.
Sedef, Yaprak'ın ayağına vurdu uyarırcasına. Kağan, Yaprak'ın dediğine aldırmadan sohbetine kaldığı yerden devam ediyordu.
"Siz ne zaman tanıştınız?" diye sordu Sude. Aras araya girdi. "Biz çocukluk arkadaşıyız zaten." dedi Cenk'i göstererek. "Ara sıra sahneye çıkardık ama sadece eğlenme amaçlı. Para kazanmıyorduk yani. Bir gün gittiğimiz mekanda Kağan olay çıkarmıştı."
Kağan tebessüm etti.
"Neden?" diye sordu Sedef. Kağan umursamazca telefonunu eline alınca Aras ona göz ucuyla baktı ve tebessümle geri döndü. "Birisi sevdiği kıza mı ne bakmış..."
Kaşlarını çattı Yaprak.
Eskiden onu kıskandırmak için şekilden şekile girerdi ve dönüp bakmazdı bile! Demek ki o, gerçekten sevdiğinde kıskanabiliyordu.
Kağan muhabbetten sıkılmış olacak ki ayağa kalktı ve "Kafa dinlemeye gidiyorum." dedi. Daha sonra Yaprak'a bakmadan diğerlerine döndü. "Yeniden karşılaştığımıza sevindim. Görüşürüz."
Arkaya yürüdüğünde Sude ve Sedef gözlerini büyütüp hadi işaret yaptılar. Yaprak gözlerini devirdi. Kendini rezil etmeyecekti.
"Hadi geri zekalı." diyerek cimcirdi bacağını Sedef. Yaprak acıyla eline vurdu ve ayağa kalktı.
Kağan'ın gittiği yerden yürüdü. Birkaç tane kapı vardı. İki üç derken dördüncü kapıyı açtığında buranın da boş olmasıyla omuzları çöktü.
Ne kadar konuşmak istemediğini söylese de onu özlemişti.
"Beni mi arıyorsun?"
Arkasından gelen oldukça tanıdık sesle yerinde sıçradı ve elini kalbine koydu. Yavaşça ona döndüğünde Kağan'ın koşunu başının üstünden duvara yaşamasıyla sertçe yutkundu.
"Hayır." dedi Yaprak birkaç saniye durup ne diyeceğini bilemezken. Kağan tebessüm ederek kolunu duvardan çekti ve "O halde odama girmeme izin ver." dedi. Yaprak kenara çekildiğinde Kağan, isminin yazıldığı yere girdi.
Kağan Beyoğlu.
Yaprak birkaç saniye öylece durdu ama bunun anlamsız olduğuna karar vererek kapıyı çalmadan açtı. Kağan tişörtünü ense kısmından çekip çıkarırken kapının açılmasıyla tişörtü yatağa fırlattı ve gelene baktı.
Yaprak ise kapıya sırtını yaslamış şok içindeydi ama bunu belli etmeye niyeti yoktu. "Pardon." dedi ağzının ucuyla.
"Aslında seni arıyordum." dediğinde Yaprak, Kağan tebessüm ederek eliyle kanepeyi gösterdi. "Neden gülüyorsun?" Yaprak huysuzlukla sordu. "Beni aradığını biliyordum." dedi Kağan rahatlıkla.
Yaprak koltuğa oturmadan Kağan'ın karşısına geçti. Kağan'ın çıplak üstü onun yüzünde odaklanmasını zorlaştırıyordu ama olsun. "Hala ukalasın." dedi kendini tutamayarak.
"Oysa sen çok değişmişsin." dediğinde Kağan, Yaprak kaşlarını kaldırdı merakla. "Nasıl yani?" Kağan cevap vermedi. Aralarında süregelen sessizlikle sıkılan Yaprak zorlukla dudaklarını kıpırdattı.
Burayı bir sıcak basmıştı sanki ha?
"Sana bir şey söylemek istiyordum aslında." dediğinde Kağan tek kaşını kaldırdı. Karşısındaki kadının güzelliğine güzellik katışı ve yeşil zeytin gözleri, onun sözlerine odaklanmasını zorlaştırıyordu.
"Beni affetmeni istiyorum." dedi bir çırpıda Yaprak.
"Affetmeyeceğini biliyorum ama bak inan ki ben yaptıklarımın mislini ödüyorum. Ne kadar düzeltmeye çalışırsam çalışayım olmuyor, beceremiyorum. Ya aldatılıyorum ya başka bir şey..." Yaprak derin bir nefes aldı.
"Eğer beni affedersen gerçek aşkımı bulacağım. Lütfen Kağan, bir daha karşına bile çıkmayacağım söz veriyorum."
Kağan, Yaprak'ın sözlerini bitirmesiyle dişlerini sıktı. Umursamazca yatağının üzerindeki tişörtü aldı ve üzerine geçirdi. Yaprak onun her hareketini dikkatle incelerken kapıya doğru gitmesiyle "Kağan?" diye sordu.
Kağan omzunun üstünden arkasına baktı.
"Affetmiyorum."
"Ne demek affetmem?" Yaprak şok içinde sordu. "Ne demek affetmem ya? Affetmem ne demek? Acaba dili mi sürçtü?"
Kağan çıkıp gittiğinden beri Yaprak aynı soruları kendi kendine sorup duruyordu. Derin bir nefes alarak odadan çıktı ve arkadaşlarının yanına gitti. İsimsizler sahnede duman şarkılarından birini çalarken Yaprak, masanın üzerindeki Sedef'in birasını su içer gibi içti.
"Oha yavaş." dedi Sedef birasını alarak. "Karışmayın bana." Yaprak direkt olarak küçük emrah moduna geçmişti bile.
"Ne oldu anlatsana." dedi Sude kolunu sallayarak. Yaprak'ın bedeni bir ileri bür geri giderken Sedef, Sude'nin elini tuttu. "Geri zekalı bir dur."
Sude geri çekildi.
"Affetmiyorum dedi." Yaprak elini çenesine yaslayıp sahnedeki Kağan'a baktı. "E bunu biliyorduk zaten." dedi bu defa Sedef.
"Hemen affedeceğini düşünmüyordun herhalde?" diye sordu bu sefer Sude. "Bana ne." Yaprak çocuk gibi omuzlarını silkti. Kağan'ın simsiyah gözleri bir anda onu bulunca birden panikleyip birayı devirdi.
Yaprak "Siktir." diyerek yerinden fırladığında Kağan sırıtmasını durduramıyordu.
"Bana bira borçlusun." dedi Sedef ters ters bakıp. "Ya ben burada acı çekiyorum acı!" diye çemkirdi Yaprak. Sude "Ee?" dediğinde ofladı.
"Tamam." iki kızın kolunu tuttu. "Plan işe yaramadığına göre gidebiliriz." iki kız da kolunu çekti. "Saçmalama kızım." dedi öfkeyle Sedef.
"Şu kadar yol geldik, bundan sonra yolundan mı vazgeçeceksin?" Sude elini masaya vurdu gürültüyle. Kendince gaz veriyordu.
"Affetmediğini söyledi yüzsüz gibi peşinden mi gideyim?" kızgınlıkla söylendi Yaprak. "Onun lise hayatını mahvettiğini hatırla." dedi Sedef. "Ve karmasının sana nasıl girdiğini de." diyerek noktayı koydu Sude.
"Siz dost musunuz düşman mı?" cırladı Yaprak. "Biz meleğiz aşkım. Unutma şeytan da bir melek sonuçta." diyerek iki kız birbirine bakarak güldü.
"Of." deyip saçlarını karıştırdı Yaprak.
"Mutlu olmak istiyorsan planı başlatalım." Sedef elini ortaya koydu. Sude'de sağ elini Sedef'in üzerine koyunca iki kızın odak noktası Yaprak olmuştu.
Yaprak derin bir nefes alarak sahnedeki adama baktı. Saçları dağılmıştı, deli gibi bir o yana bir bu yana gitmesine rağmen nefes kontrolü iyiydi. Terli saçlarını geriye doğru ittirdi.
Yaprak, istemsizce gülümsedi.
"Başlatalım." diyerek elini üstüne koydu.
Kendini affetirecekti.
"Ee plan ne?" diye sordu Yaprak. İki kız gözlerini kaçırınca derim bir nefes aldı. "Hiçbir plan yapmadan beni gaza getirdiğinizi söylemeyin!" diye cırlayınca Sedef omuz silkti.
"Aaa," dedi sahte sinirle. "Azıcık da sen düşün." Sude'de başını salladı. "Evet ya hep bizden mi bekleyeceksin?" Yaprak "Evet." deyince cıkcıkladı.
"Daha neler!" dedi Sedef ile Sude. Daha sonra müzik bittiğinde ikisi Yaprak'ın karnını deşecek kadar dürttü. "Hadi hadi git konuş."
"Ne konuşmam lazım?"
"Merhaba kardeşim nasılsın? Hay allahım ya! Yapış dudaklarına bitsin gitsin." dedi Sude çemkirerek. "Hop hop." diye araya girdi Sedef.
"Kimsenin dudağına yapışmak falan yok alırım seni ayağımın altına." işaret parmağını tehditkar şekilde Yaprak'a salladığında Yaprak tam cevap veriyordu ki Ayaz'ın masaya gelmesiyle sustu. Ayaz, kolunu Sedef'in omzuna atarak göz kırptı.
"Seni kurtarmaya geldim." dedi Ayaz, Yaprak'a doğru. "Ha?" diye sordu Yaprak anlamayarak. "Sahnedeyken sizi izledim de...
"Haa." üç kız aynı anda mırıldanınca güldüler. Aras ve Cenk'te geldiğinde Kağan'ın yokluğuyla beraber Yaprak huysuzlandı.
"Ben bir lavaboya gidiyorum." dedi masadakilere ve kulise doğru yürüdü. Kızlar ona kaş göz işareti yaparken onlara orta parmak kaldırmayı da ihmal etmedi.
"Buldum seni." dedi Yaprak, Kağan'ın odasına girerek. Kağan ona kısa bir bakış atıp kemerini bağladı. "Kaçmıyorum aslında." deyince Yaprak "Kesin öyledir." diye mırıldandı yanına giderek.
Kağan aynada gömleğinin yakalarını düzeltirken "Neden gömlek giyiyorsun?" diye sormadan edemedi. Kağan, aynadan Yaprak'a bakarak "Özel bir yere gideceğim."
"Özel birisine." diye eklediğinde Yaprak kaşlarını çattı. Sevgilin mi var diye soracağı zaman Kağan, onun afallamasından faydalanarak göz kırptı ve yatağın üzerindeki ceketini alarak odadan çıktı.
Yaprak ise şok içinde geri geri yürüyerek yatağa oturdu.
Kağan'ın bir sevgilisi vardı!
"Sevgilisi varmış." dedi Yaprak cipsi ağzına atarak. Sedef "Yok yok." dediğinde kaşlarını çattı. "Sen neden bu kadar eminsin?" diye sordu Sude merakla.
Dün iki kızı bırakıp gecenin bir yarısı acil işi çıktığını söyleyerek gitmişti. Gayet şüpheli bir hareketti. Sedef duraksadı. "Yani...olsa haberimiz olurdu. Adam ünlü ünlü!" dediğinde Yaprak başını salladı.
Sude ise Sedef'e dik dik bakmaya devam etti. Sedef gözlerini kaçırırken Yaprak her şeyden habersiz duvara bakıp 'ah ah' diyordu.
"Ay..." Yaprak heyecanla çığlık atınca iki kız ona döndü. "Ne oldu?" diye sordu merakla Yaprak. "Lion kafedelermiş." deyince "Konum mu paylaşmış? Of hiç çekilmez şimdi bir sürü hayranları vardır." Yaprak sinsi bir sırıtış kondurdu dudaklarına.
"Arkadaşım orada çalışıyor da...seninki geldi diye yazmış." konuşmaları uzattı. "Seninki?" Sedef göz kırparak sordu. Yaprak telefonu göğsüne çekip "Lisede olanları kastediyor işte." dedi huysuzca.
"İyi bakalım." iki kız imalı imalı gülünce "Ben gidiyorum." diyerek ayaklandı Yaprak. Sedef ve Sude'de hızlıca ayaklanıp biz de geliyoruz konuşması yaptılar ve kısa bir süre içinde evden ayrıldılar.
Bu sırada kafede oturan dörtlüden Ayaz, Kağan'a döndü. "Lan madem böyle güzel kız arkadaşların var neden haber vermiyorsun köpek?" diğerleri onun bu tavrına gülerken Kağan omuz silkti. "Aklıma gelmemiş."
"Benim aklımdan çıkmıyor valla." Ayaz yarım ağız sırıttı. Aras abisine baktı, "Kimmiş o?" Cenk, Aras'ın karnına vurdu. "Sanki bilmiyorsun." dediğinde Aras "Sus lan." dedi. Cenk onun ağzına vurarak sahte bir kızgınlıkla "Abinle doğru konuş." dedi.
Kağan onları umursamadan bardağın kenarındaki tuzu yaladı, tekilayı bir dikişte bitirip limonu emdi. "Yaprak da güzel kız." dedi Aras. Bir yandan da Cenk'e kaş göz işareti yapıyordu.
"Güzeldir." dedi Kağan başını sallayarak.
"Oo yoksa?" diye sorduğunda Cenk, Kağan gözlerini devirdi.
Bu sırada kafeden içeri girenlerle beraber Kağan oraya baktı. Şat bardağını eline alarak meraklı gözlerle etrafı izleyen kıza baktı ve bardaktaki sıvıyı tek dikişte bitirdi.
"Uzatmayın." dedi Kağan tek nefeste.
Ve aynı anda siyah ve yeşil gözler birbirine karıştı.
"Çok heyecanlıyım." dedi Yaprak. Sude imalıca "Neden ki?" diye sordu. "Alt tarafı Kağan..." Yaprak anında gözlerini kaçırdı.
Bahane bulması gerekiyordu.
"Gördüm gördüm." dedi anında dikkatlerini dağıtarak. "Şurada oturuyorlar." mırıldanarak çenesiyle bir yeri gösterdi ve ceketini çıkarmaya başladı. "Sakın onları gördüğümüzü belli etmeyin." dedi Yaprak fısıldayarak.
"AAAA AYAZ!"
Sedef'in kafe içinde çığırması ile gözlerini yumdu. Eve gider gitmez arkadaşını bir güzel dövecekti, bunu kafasına not etti. Sude onunla aynı şekilde düşünmüyor olacak ki kıkırdadı. "Sedef? Gelsenize."
Üçü onların yanına adımladı. Sude ve Sedef direkt olaya hakim olup şakıyarak konuşurlarken Yaprak masaya göz gezdirdi.
Kağan'ın yanındaki boş sandalyeyi görerek oraya oturdu ve ceketini arkaya astı. Aslında onun yanı dışında bir sürü boş yer vardı ama bu bir bahaneydi. Ancak kendisine bile itiraf etmiyordu.
"Tarator mu bu?" diye sordu Yaprak önündeki mezeye bakarak. "Evet." dedi Kağan ve başını salladı. Yaprak elini çenesine yaslayarak, "Hm." diye mırıldandı ve Kağan'ın önündeki çatalı aldı.
"Uzun zamandır yemiyorum." çatalı mezeye batırıp etrafına doladı. Kağan sandalyesini biraz ittirerek bacaklarını iki yana açtı ve daha rahat oturdu. "Senin için bir çatal isteyebilirdik." dedi onun duyabileceği bir sesle.
Yaprak gözünü ondan ayırmadan çatalı ağzına götürdü ve emdi. Göz kırparak "Senin için sorun mu?" diye sordu.
Kağan rahatsızca kıpırdandı.
Yaprak sırıttı.
Yine utanmıştı. Onun değiştiğini düşünüyordu değil mi? Ama pek değiştiği söylenemezdi. Yaprak'ın flörtözce davranışlarına karşı yine utanmıştı. Ya da Yaprak öyle sanıyordu...
Kapan gürültüyle sandalyeden kalkınca herkes ona döndü. "Nereye lan?" diye sordu Cenk. "Tuvalete kardeşim. İzin var mı?" diye sinirle sordu Kağan. Onun bu sinirine anlam veremeyen Cenk bir an duraksasa da başını salladı.
Onun gidişiyle beraber Yaprak'ta ayağa kalkıp "Lavaboya gidiyorum." diyerek mırıldandı. Bilerek o iki kıza bakmamıştı çünkü karşılaşacağı o imalı bakışları hissediyordu.
"Hıhı."
Ama imalıca söylenen sözler onlardan gelmemişti. Üç erkek aynı anda konuştuğunda Sedef ve Sude birbirine baktı. Kesinlikle bu işte bir iş vardı. Sedef, Sude'ye doğru göz kırptı.
Yaprak onları umursamadan tuvaletin oraya gitti ve duvara yaslanarak tırnaklarını inceledi.
Eh. Çıtırını beklediği malumdu.
"Neden buradasın?" diye sordu Kağan merakla. Yaprak duvardan doğrularak gülümsedi ve Kağan'ın omzuna elini koyup aşağı doğru okşadı.
"Ben de lavaboya girdim. Yasak mıydı?" diye sorunca Kağan boğazını temizleyerek "Sanmıyorum." diye mırıldandı kendi kendine.
İkisi beraber masaya ilerlediler. Yaprak sandalyeye oturduğunda Kağan oturmak yerine ceketini giydi. "Nereye?" diye sordu Cenk. "İşim var." dedi kısaca Kağan ve yakasını düzeltti. Yaprak'ın çıpıl çıpıl parlayan gözleriyle ona bakmasıyla beraber dayanamayarak diğerlerine gözükmeden sırtına vurdu.
Daha sonra çıkışa ilerlerken Yaprak'ta ne demek istediğini anlayarak onun peşinden ilerledi. Aras, Yaprak'ın arkasından "Civciv lan bu kız." diye dalga geçmişti. Sude bunu duymasıyla ensesine vurdu. Arkadaşıyla sadece kendi ve Sedef dalga geçebilirdi. Aras ensesini ovuştururken alttan alttan Sude'ye baktı.
Sude çoktan masadaki sohbete dönmüştü. Onlar kendi halindeyken dışarıda ise kıyamet kopuyordu.
"Geldim." dedi Yaprak arka sokağa girerek. Kağan sırtını duvara yaslayıp ceketinin cebinden sigarasını çıkardı. "Neden?" diye sordu Kağan ve dudaklarının arasına aldı.
"Çünkü istedin." dedi kafası karışmış bir halde Yaprak. Kaşlarını da çatmıştı. "Her istediğimi yaptığını sanmıyorum." dedi liseye atıfta bulunarak. Yaprak anında gözlerini kaçırarak ellerini arkasına sakladı ve etlerini sıkıştırdı. Bir ileri bir geri sallanırken Kağan "Yapma." dedi dişlerini sıkarak.
"Ne yapıyorum ki?" diye sordu Yaprak. Gerçekten bilmiyordu. Kağan uzun süre Yaprak'ı izledi ve dumanı üfledi. "Neden buradasın?" Yaprak bir an duraksadı ve açık olması gerektiğine karar verdi.
"Kendimi affettirmek için." dedi emin bir halde.
Kağan, "Sadece bu mu?" diye sordu. Yaprak başını salladı. "Affettin mi?" aralarına giren sessizlikle rahatsızlık duyarak sordu Yaprak.
"Affetsem peşimi bırakacak mısın?" Kağan tek elini cebine yerleştirdi. "Evet!" dedi Yaprak hevesle. "Hm." diye mırıldandı Kağan ve sigarasını parmaklarının arasına alarak yere attı ardından ayağıyla ezdi. Aheste aheste ilerlerken omzunun arkadından onu izleyen kıza baktı.
"Seni affetmeyeceğim."
Yaprak duvara toslamış gibi durdu.
"Ve sen de peşimden gelmeyeceksin."
Çünkü artık bu, iki kişilik bir oyundu.
Yaprak duyduklarıyla beraber, arkasına bile bakmadan adamın arkasından koşturdu ve sırtına vurdu. Kağan olduğu yerde durunca Yaprak onun önüne geçti. "İstediğin her şeyi yaparım." dediğinde Kağan sırıttı.
Kuruyan dudaklarını ıslattığında Yaprak'ın bakışları istemsizce oraya kaymıştı. "Gözlerime bak." Kağan'ın hafif alaylı sesiyle birlikte başını kaldırdı. Gözleri birbirlerine değdiğinde Kağan bakışlarını kaçırmamak için kendini zor tutmuştu.
"Gerçekten her istediğimi yapar mısın?" diye sordu Kağan tek kaşını kaldırarak. Yaprak hiç düşünmeden "Evet." dedi.
"Mesela desem ki..." Kağan, Yaprak'ın üzerine koca koca adımlar attığında Yaprak geriye doğru adımladı. Sırtı duvara değerken başını dikleştirdi ve önündeki bedenin göğsüne baktı. "Önümde diz çök desem, yapar mısın?" Kağan, Yaprak'ın çenesini tutup havaya kaldırdı.
Yaprak titrek bir nefes verirken kaşlarını çatmıştı.
"Neden böyle bir şey istiyorsun?" diye sorduğunda Kağan yanıtsız bıraktı onu. "Sorumu cevapla." netti. "Yapar mısın?" Yaprak, Kağan'ın elini itti. "Hoşt ulan." dedi sinirle. Kağan güldüğünde daha çok sinirlendi.
"Neden gülüyorsun?"
Kağan kendini zar zor durdurdu ve geriye çekildi. "Bak, her şeyi yapamıyormuşsun." dedi bilmiş bilmiş. Yaprak onun ceketine sarıldı. "Doğru düzgün bir şey istemiyorsun ki." dedi mızırdanarak. "Neden bu kadar abarttın anlamadım." dedi Kağan. "Senin önünde defalarca diz çöktüğümde ikimizde hoşnuttuk."
Yaprak gözlerini kaçırdı.
"Diz çök aşkım."
"Hay hay."
Kağan elini saçlarının arasından geçirerek dağıttı ve Yaprak'ın önünde diz çöktü.
"O çok başkaydı." dedi kendini savunarak. Kağan, "Yapmayacağını biliyordum. Yapmaya kalksan zaten izin vermezdim." deyince Yaprak oyuna düştüğünü anlamasıyla omuzlarını düşürdü. "Sadece gösterdim." dedi sakince.
Yaprak, "Tamam başka bir şey iste, yapacağım." dedi tekrardan ve ceketini çekiştirdi. Kağan, ceketi çekiştiren eli tutarak onu savurmak istedi ama Yaprak bildiğin yapışmıştı.
"Bıraksana kızım." dedi en sonunda öfkeyle.
"Bırakmam, bırakmayacağım işte." dedi huysuzlanarak Yaprak ve adamın beline sarıldı. Kağan onu kendinden ayırmaya çalışırken oradan oraya savruluyorlardı. Yoldan geçen insanlar onların bu haline gülüp aralarında konuşuyordu.
"Rezil olduk." dedi Kağan. "Bana ne?" dedi Yaprak. "Ben mi ünlüyüm sanki, sen ünlüsün sen üzül." dediğinde Kağan şakaklarını ovuşturdu. "Sabır."
"Amin." dedi Yaprak inat ediyor gibi. Kağan yürümeye başlayınca Yaprak'ta onunla sürüklenmeye başlamıştı. "Ya düşeceğim." dedi Yaprak çemkirerek. "Bırak o zaman." dedi ve arabasının kumandasını cebinden çıkardı.
"Hayır, beni affedene kadar bırakmayacağım."
Çünkü Yaprak, bir daha onu kaybetmek istemiyordu.
"Eskiden bu kadar gıcık değildin." diyerek kollarımı göğsümde kavuşturdum. Resmen tam tamına iki saattir dil döküyordum ama bana mısın demiyordu.
"Arabamdan ne zaman ineceksin?" diye bıkkınca sorduğunda yerimde doğrulup vücudumu ona döndürdüm. "Arabandan mı ineceğim bir de?" güldüm. "Beni evime bırakacaksın."
Yüzsüzlüğün bu kadarı.
Dilini alt dudağında gezdirip güldü. "Eskiden bu kadar yapışkan değildin." diyerek az önce dediğim şeye karşılık laf attığında gözlerimi devirdim. "Evet hatırlıyorum." dedim. "Bana yapışan sendin çünkü."
Başını sallayarak direksiyona ellerini yasladı ve parmaklarını oynattı. "Biliyor musun?" dedi sakince. "Aslında kendi içimde seni affetmiştim." heyecanla gülümsedim.
"Yanıma gelip seni affetmemi söylediğinde kızdım Yaprak." dedi. "Çünkü üzgün olduğun için değil yine çıkarların için özür diledin benden." dediğinde karşı çıkmak istedim ama izin vermedi. "Hiçbir zaman benim ne hissettiğimi düşünmedin değil mi? Ya da diğer zorbalık yaptığın insanların? Sadece kendini düşünüyorsun." direksiyondaki elini sıkılaştırdı.
"Sevilmiyorum demiştin bana, eğer ben affedersem her şeyin düzeleceğini de söylemiştin ama sana kötü bir haberim var." sırıttı. "Seni affetsem bile asla sevilmeyeceksin." sertçe yutkundum.
"Çünkü sevilmeye layık bir tarafın yok."
Bir süre arabanın içinde sessizlik oldu. Daha sonra karnımı tutarak kahkaha attım. "Bu..." kesik kesik güldüm. "Bunlar güzeldi." göz pınarlarımdan gelen yaşı parmağımın tersiyle silip dudaklarımı büzdüm.
"Bunları söylemek için kaç yıl prova yaptın ezikcik?" diye alayla güldüğümde başını geriye yatırdı. Tıpkı benim gibi gülüyordu, kıkırtısı kahkahaya dönüştü.
Sinirle tırnaklarımı avucumun içine geçirdim.
"Yanılmışım. Hiç değişmemişsin." dedi. "Bu dediklerini bir gün yutacaksın." dedim ve arabadan inerek kapısını sertçe kapattım. Kağan camı açarak işaret parmağıyla gel gel işareti yaptı. Yaklaştım. "Benim bundan haberim var mı?" diye alayla sordu.
Ardından gaza basarak sahilden çıktığında kesik bir nefes verdim. Kayalıklara çıkarak en uca oturdum ve sakinleşmeye çalıştım. Avucumun içinde kuruyan kan izlerini gördüğümde sakince deniz suyuyla elimi yıkayıp üzerime sildim ve gülümsedim.
"Dediklerinin hepsini ödeyecek." dedim kendi kendime. Söz vermiştim artık. "Seni sevdiğinde ona bu sözleri hatırlatacaksın Yaprak." içim sinir yüklüydü. Bunun imkansız olduğunu da biliyordum ama bu, küçük bir çocuğun annesiyle kavga ettikten sonra 'bu evden kaçacağım' diye sözler söylemesi gibiydi. Hiçbir zaman yapamayacaktım.
Derin bir nefes alarak göz yaşlarımı sildim. Yaprak Saygı böyleydi işte. Herkesin yanında canımı acıtan şeyleri kahkahalarla karşılar tek başına olduğumda sessizce ağlardım.