19

877 Words
Cumartesi sabahı, evde alışılmadık bir hareketlilik vardı. Bora ve Emre erkenden kalkmışlardı. Bora alışverişe giderken, Emre evi toparlama işine girişmişti. Her ikisi de düzenli insanlardı; haftada bir gelen temizlikçi kadın sayesinde ev zaten tertemizdi ama bu kez durum farklıydı. Ne de olsa o akşam üç genç kız gelecekti. Ve hiçbir erkek, böyle bir durumda “dağınık ev” utancını yaşamak istemezdi. Emre toz beziyle sehpanın üzerini silerken içinden homurdandı: — “Alt tarafı yemek yiyecekler… sanki saraya misafir geliyor.” Bora alışveriş poşetleriyle içeri girdiğinde salon mis gibi deterjan kokuyordu. — “Ooo, maşallah! Ev tertemiz. Hadi bakalım, MasterChef Emre Bey, menüde ne var?” diye seslendi. Emre gözlüğünü düzeltti, ciddi bir ses tonuyla, — “Mercimek çorbası. Annemi aradım, tarifini verdi. Ayrıca fırında tavuk, pilav, salata… gayet dengeli.” Bora gülerek poşetleri tezgâha bıraktı. — “Yani kısacası, üç kişilik bir felaket geliyor.” İkisi de aynı anda güldüler. Ama o kahkahaların arasında,Emre'nin içinde bir başka telaş vardı. Suna. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da, Suna’dan etkilenmişti. Onun yanında rahat görünmek, hatta belki biraz beğenilmek istiyordu. Bunu Boraya söylememişti ama dostlukları o kadar eskiydi ki, Boranın fark etmemesi imkânsızdı zaten. Bora, tavukları temizleyip annesinin tarifine göre marine sosunu hazırladı. “Bir saat dolapta dinlensin,” demişti annesi telefonda. O da dediğini yapıp, tavuğu dolaba yerleştirdi. Bu sırada Emre, tencereye mercimeği koymuş, başında bekliyordu. Çorbanın kokusu mutfağa yayılmaya başlamıştı bile. — “Tatlıyı ne yapıyoruz peki?” diye sordu Bora, dolaptan yoğurt çıkarırken. — “Bilmiyorum, belki bir şey uydururuz. Zaten tatlıdan anlamam.” — “Aynen, ama annen seni duysa kalp krizi geçirir. Kadın pastacı sabrıyla yemek yapıyor, oğlu ‘tatlıdan anlamam’ diyor.” İkisi de gülmeye başladılar. O anın absürtlüğü, kendi kendilerine düşen telaşları, annelerine yakalanma korkuları… hepsi bir komedi gibiydi. Dün akşam anneleriyle yaptıkları telefon konuşması hâlâ akıllarındaydı. Ne Bora ne Emre, “beğendikleri bir kız” olduğunu söylemek istemişti ama iki avukat anneyle baş etmek kolay değildi. Sorular, ima dolu cümleler, kahkahalar derken her şey ortaya çıkmıştı zaten. İki kadın da aynı hukuk bürosunda çalışıyordu. Neredeyse üniversite yıllarından beri hem meslektaş hem dost olmuşlardı. Şimdi ise oğullarının telaşına kahkahalarla eşlik etmişlerdi. Mutfağın içinde tatlı bir kaos hüküm sürüyordu. Tezgahta doğranmış biberler, yarısı soyulmuş salatalık, tavuğun marine sosu, çorbanın buharı... Ama hepsi bir şekilde “heyecanlı bir özenin” izlerini taşıyordu. Kapı ziline kadar her şey hazır olacaktı — en azından onlar öyle umuyordu. Çünkü o kapı çaldığında, üç kızın aynı anda içeri girmesi an meselesiydi.Saat neredeyse yediye geliyordu. Ev hazırdı — en azından Bora ve Emre öyle olduğunu umuyordu. Masada eksiksiz bir düzen, fırında kızaran tavukların mis gibi kokusu, ocakta demlenen çayın sesi vardı. Kızlar, sözleştikleri gibi biraz erken, altı buçukta geldiler. Ellerinde bir kutu tatlı, yüzlerinde hem heyecan hem merak dolu bir gülümseme… Kapının önünde birbirlerine bakıp fısıldaştılar. Bilge, elindeki poşeti Suna’ya uzatarak, — “Ne olursa olsun, sofrayı kurmaya yardım ediyoruz. En azından çorbada tuzumuz olur,” dedi. Elif gülümseyip kapı ziline bastı. İçeriden birkaç saniye sonra ayak sesleri geldi. Kapı açıldığında Bora, ellerinde bir bez, önlüğü belinde, gülümseyerek karşılarında belirdi. — “Misafir değil, kurtarıcı gelmiş resmen!” dedi. Arkasından Emre’nin sesi duyuldu: — “Hoş geldiniz! Ellerinizi yıkayın, direkt mutfağa alıyorum sizi!” Kızlar kahkahalarla içeri girerken, o anın samimiyeti evin havasını değiştirdi. Kokular, kahkahalar, birbirine karışan sesler… Sanki uzun zamandır dost olan insanlar bir araya gelmiş gibiydi. Ama herkes bu kadar rahat değildi. Kapının dışında, arabada oturan Mert, sinirli sinirli direksiyonun üzerine vuruyordu. — “Ne var yani, alt tarafı bir yemek!” diye homurdandı kendi kendine. Elif’in arkadaşlarının bu kadar özenmesine anlam veremiyor, bir yandan da istemsizce kıskanıyordu. Ama asıl mesele başkaydı: Bilge. İlk başta sadece “Elif’in yakın arkadaşı” olarak tanımıştı onu. Fakat zamanla, o kahkahalarının, gözlerinin içinin gülüşünün etkisinden kurtulamamıştı. Belli etmemeye çalışıyor, esprilerle arkasına saklanıyordu ama… Elif’in gözünden kaçmamıştı. Elif, ağabeyinin Bilge’ye olan ilgisini fark etmişti; hatta Bilge’nin de Mert’e kayıtsız olmadığını. Ama karışmıyordu. İkisinin arasında kalmak istemiyor, sadece içinden “umarım birbirlerini üzmezler” diyordu. O sırada Mert arabadan indi, montunu düzeltti. Kapının önüne geldiğinde içeriden kahkahalar geliyordu. Kapı bir anda açıldı. Karşısında Bora belirdi; elinde peçete, yüzünde geniş bir gülümseme. — “Buyur ağabey, sen de hoş geldin! Tam zamanında geldin, yemeğe başlıyoruz.” Emre arkadan, ellerini kurularken seslendi: — “Masaya geçin, çorba hemen geliyor!” Evin içi bir anda doldu. Kızlar mutfakta yardım etmeye başlamış, Bilge’nin kahkahası mutfağı sarmıştı. Mert, kapı girişinde ayakkabısını çıkarırken, içeriye şöyle bir baktı. Elif’in sade, diz hizasındaki elbisesiyle ne kadar zarif göründüğünü düşündü bir an. Sonra gözü Bilge’ye kaydı. O da benzer bir elbise giymişti ama gülümsemesi… başka bir sıcaklıktaydı. Bir tek Suna farklıydı. Kumaş pantolonun üzerine sade bir kazak giymişti. Mert kaşlarını çattı, istemsizce mırıldandı: — “Ha bu kız gibi giyinseydiniz ya…” Bir yanda Bora, gülümseyerek sofrayı düzenliyor; bir yanda Elif, salata kasesini uzatırken göz ucuyla onu izliyordu. Ve Bilge… fırının önünde, kaşını hafifçe yukarı kaldırıp “gülümseyerek bir selam” yolladı. O an, Mert’in içindeki tüm o kıskançlık ve öfke eriyip gitti. Yerini tanıdık bir sıcaklık aldı. Ama Elif fark etmişti. Kardeşinin bakışlarını, Bilge’nin tebessümünü… Sadece sessizce içinden “Allah sonunu hayır etsin,” diye geçirdi. Bora’nın sesi ortalığı böldü: — “Hadi bakalım millet, sofraya! Mercimek çorbası buharıyla davet ediyor!” Gülüşmeler, sandalye sesleri, sohbet… Mert istemeden gülümsedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD