
Güzel. Demek nihayet lütfedip dönebildin.”
Elif başını kaldırdı, Kuzey’in gözlerindeki öfkeye baktı ama ona bir cevap vermedi. Sessizce montunu çıkarıp koltuğun kenarına bıraktı.
Kuzey dişlerini sıktı. “Hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaksın?”
Elif hafifçe başını yana eğdi. “Ne yapmamı bekliyordun? Dram mı?”
Bu küçümseyici rahatlık, Kuzey’in daha da sinirlenmesine neden oldu.
“Dram mı?” diye tekrarladı alaycı bir kahkaha atarak. “Beni bütün gece merakta bırakıp, sabaha kadar seni bulamamamı sağladıktan sonra… buna dram mı diyorsun?”
Elif omuz silkti. “Beni yolun ortasında bıraktın, hatırlıyor musun? Geri dönmek zorunda değildim ama ben geldim. Daha ne istiyorsun?”
Kuzey’in gözleri kısıldı. “Bana bunu bilerek yaptın, değil mi?”
Elif ona düz bir bakış attı. “Bunu konuşmak istemiyorum.”
Kuzey’in içindeki öfke patlamak üzereydi. Onun gece boyunca delirmesine, çıldırmasına neden olmuştu ve şimdi sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
Elif’in bileğine hızlıca uzanıp onu durdurdu. “Bunu konuşacaksın, Elif.”
Elif, bileğindeki sıkı tutuşa rağmen başını çevirdi. “Beni bırak.”
Ama Kuzey’in niyeti yoktu. “Bu oyunu oynamaya devam edersen, sınırları ben belirlerim. Beni delirtmeye çalışıyorsan, başarılı oluyorsun.”
Elif gözlerini ona dikti. “Kuzey… Oyun oynayan ben değilim. O gece beni orada bırakan sendin. Benimle bir oyunun içindeymişsin gibi konuşma.”
Kuzey’in parmakları biraz gevşedi ama hâlâ bileğini tutuyordu. Gözlerini Elif’in yüzüne kilitlemişti. Onu okumaya çalışıyordu.
Sonra aniden elini çekti ve geriye bir adım attı.
“Bir daha böyle bir şey yaparsan, sonuçlarına katlanırsın,” dedi sert bir sesle.
Elif gözlerini kırpıştırdı. “Sen de beni bir daha yolun ortasında bırakmazsan, ben de seni merakta bırakmam.”
Kuzey’in yüzü gerildi ama bir şey söylemedi.
O gece yaşananları tamamen çözemediklerini ikisi de biliyordu. Ama ortada kesin bir şey vardı: Bu savaşı her ikisi de farklı şekillerde sürdürüyordu.
Ve kimsenin geri adım atmaya niyeti yoktu.
