"Hayat var olmaktan daha fazlası..." diye fısıldadı gözleri sabit bir noktaya bakarken,
"Ruh sandığından daha karmaşık ama onun da bir haritası var. Ruhun haritası, okumayı bileni güzel yerlere çıkarır, bilmeyeni ise dallanmış budaklanmış yollarda döndürür ve delirtir."
Havadaki tozu gösteren ışık hüzmesinde dolandı bakışlarım, yıllardır ayak basılmamış bu odada ne işimiz vardı bilmiyordum.
"Peki ya sen? Ruhunun haritasını okuyabiliyor musun?"
Başı yavaşça omzuna doğru döndü, odadaki ışık kadar cansız bakışları yüzümde dolaştığında birbirine kenetlediğim ellerimi sıktım.
"Ruhunun haritasını okuyabilenler yalnızca gerçekten acı çekenlerdir. Gerçekten acı çekip, onun üstesinden gelebilenler."
Peki ya o? Gerçekten acı çekip üstesinden gelmiş miydi? Yoksa henüz bunu yapamamış mıydı?
"Bu çok ucu açık bir cevap." dediğimde dudakları hafifçe kıvrıldı, başını geriye doğru yaslayıp gözlerini kapattığında derince bir iç çekti, onun yerine benim ciğerlerim tozla dolup taşmıştı sanki.
"Evet, tıpkı sen ve ruhun gibi."
*
Kader, kendisiyle karşılaşana dek kötü insan nedir bilmeyen kızı, kötülüğün kendisiyle tanıştırdığında, ruhu bir duvar gibi soyulmuştu.
Ve kötülük, soyulan ruhunun üzerine yaptıklarının haritasını çizmişti. Ruhunun haritası artık ona ait değildi, bir başkası geri dönülemez şekilde onu değiştirmişti.
*
"Hayat var olmaktan daha fazlası... Ruh sandığından daha karmaşık ama onun da bir haritası var. Ruhun haritası, okumayı bileni güzel yerlere çıkarır, bilmeyeni ise dallanmış budaklanmış yollarda döndürür ve delirtir. Ruhunun haritasını okuyabilenler yalnızca gerçekten acı çekenlerdir. Gerçekten acı çekip, onun üstesinden gelebilenler."