Akşam yemeğini sessizlikle yiyorduk. Kimseden çıt dahi çıkmıyordu. Bu huzurlu anı bozmak istemesem de düşünmeden konuştum.
“Yıldıray kim?”
Hepsi birbirine bakarken kaşlarımı çattım. Bu kadar gizli ne vardı? Söyleseler anlardım.
Alperen kaşığı tabağa vurarak bıraktı ve “Bununla neden bu kadar ilgileniyorsun?” diye çıkıştığında “Aranızdaki bu düşmanlığı merak ediyorum.” dedim hızlıca.
“Etme.” diye homurdandı.
“Ediyorum.” dedim. İnat değil mi? Bir cevap istiyordum işte. “Beni kurtardı, düşündüğünüz kadar kötü biri olmayabilir.” diye devam ettim ortalığı kızıştırmak istiyormuşcasına.
Yavuz bu dediğimle güldü. “Sen ne biliyorsun ki onun hakkında? Ya da bizim hakkımızda?”
“Bak bunu doğru dedin.” dedim alayla. “Bana hiçbir şey anlatmıyorsunuz.”
Burcu, “Neden anlatalım ki?” dedi tek kaşını kaldırarak. “Gideceksin zaten, ayağın iyileşir iyileşmez hayatımızdan çıkacaksın. Sana neden kendimizi anlatalım?”
Derin bir nefes aldım, sinirlenmek istemiyordum. “Beni neden bu kadar çok göndermeye meraklısınız? Hepimiz yakın arkadaş değil miydik? Anlamıyorum sizi. Eskisi gibi olabiliriz.” dedim hepsinin gözünün içine bakarak.
“Olamayız.” dedi Alperen. “Neden diyorum? Bana bir neden verin o zaman!” diye çıkıştığımda Enes dahil oldu.
“Bu odadaki kimse zarar görmeni istemiyor da ondan.” dedi Enes sakince. Güldüm. “Nesiniz siz mafya mı? Bana neyin zararını vereceksiniz? Sadece…sadece eskisi gibi olabiliriz, eskis-“ sözüm Burcu’nun masaya vurması ile yarım kaldı.
“Eskisi diye bir şey yok artık anla şunu Güneş!” diye bağırdı. “Hiçbirimiz eskisi gibi değiliz anladın mı?! Eski arkadaşların değiliz biz senin. Eskisi gibi bir hayatımız yok, alıyor mu bunu kafan?”
Yavuz, Burcu’nun kolunu tutup “Sakin ol.” dedi.
“Almıyor benim kafam, salağım ben.” dedim alayla. “Hadi neden eskisi gibi olmadığınızı bana tane tane anlatın çünkü beni evden kovmanız için hala geçerli bir neden bulamıyorum?” ye devam ettim.
Alperen derin bir nefes aldı. “Size afiyet olsun.” diyerek sandalyeyi ittirerek kalktığında başımı iki yana salladım. Bugün bundan kurtulamayacak, benden kaçamayacaktı.
“Alp.” dedim bastıra bastıra.
Alperen gözlerini kapayıp açtı. Sanki sabır dileniyordu. “Belki de Yıldıray söyler, ne dersin?” dediğimde bana öyle bir baktı ki bir anlık pişman oldum söylediğime..
Bir anlık.
“E sende canım!” dedi Enes şok içinde. Tek omzumu silktim. Burcu sinirle güldü. “Öyle mi?” dedi ayağa kalkarak. “O zaman o baksın sana! Def ol git evimizden.” diye üzerime yürüdüğünde sohbetin başından beri olaya dahil olmayan Rüya yanıma geldi.
“O hiçbir yere gitmeyecek.” dediğinde Burcu dişlerini sıktı.
“Gidecek!”
“Gitmeyecek!” dedi Rüya tiz sesi ile. “Burası sadece sizin eviniz değil benimde evim! Ve Güneş gitmeyecek diyorsam gitmeyecek!” diye beni savunduğunda Burcu gözlerini kırpıştırdı.
“İnanılmazsın!” dedi sinirle tıslayarak.
“Güneş doğru söylüyor. O bizim düşmanımız değil, en yakın arkadaşımızdı. Ona bir açıklama yapmak zorundayız.” dedi Rüya sakin ve tatlı bir dille.
Daha çok arayı bulmaya çalışıyor gibiydi.
“Ona hiçbir açıklama yapmak zorunda değiliz. Bu kız kaç senedir hayatımızda bile yok! Onun yüzünden benim lafımı mı ikiletiyorsun Rüya?” ye bu sefer ona yükselince Yavuz, “Burcu, sesini kıs.” diye uyardı.
Alperen yüzünü sıvazlayıp aramıza girdi. “Tamam herkes odasına dağılsın. Sizin kavganızı izlemekten gına geldi anasını satayım.” diye homurdanıp Burcu’yu odanın dışına iterken homurdandım.
“Burcu resmen hepinizi kuklası yapmış.” diye homurdandığımda herkes duraksadı. Enes, “Dur orada Güneş, ne diyeceğini bil.” diye uyardı.
Umrumda bile değildi.
Yavuz, “Sen bizim ne yaşadığımızı biliyor musun ki böyle konuşabiliyorsun? Onun hakkında böyle atıp tutabiliyorsun?”
Rüya gözlerimin içine baktı. “Burcu öyle biri değil. Seni korumaya çalışıyor diğerlerinden.” dedi.
“Yani?” diyerek omuz silktim. “Beni korumasını gerektirecek bir şey göremiyorum, tabii o siz değilseniz?” dediğimde Burcu dişlerini sıktı.
O sırada Alperen ile göz göze geldik. Diğerleri değil ama o benim gözlerimdeki parıltıdan ne yapmaya çalıştığımı anladı.
Burcu, “Bana bak, sen mahalleden çekip gittiğinde ne oldu zannediyorsun? Her şey eskisi gibi devam etti, Aylin Hanımın kızı Burcu büyük adam oldu, Mehmet Abinin oğlu Alperen kaptan oldu falan diye mi düşünüyorsun? Girdiğimiz bataklığın bile farkında değilsin, anca şımarıklık yap dur.” diye öfkesini kustu.
Alperen, “Arkadaşla-“ durdurmaya çalıştı ama nafile. Tekrar bana baktığında artık ne gördüyse pes etmiş gibi sırtını duvara yasladı ve ellerini göğsünde kavuşturup bizi izlemeye başladı.
Ha şöyle..
Benim gibi zevk al.
“Ne anlatıyorsun Burcu ya?” diye dedim küçümseyerek. Gözlerinde gördüğüm öfke kıvılcımları ile başardığımı anladım.
“Sen gittikten sonra bi bok çukuruna saplandık diyorum! Peşimizde bir değil onlarca adam var, hangi birinden saklanıp kurtulmaya çalışırken bir de peşimize niye seni kuyruk yapalım ki diyorum!”dedi ve yüzünü sıvazladı.
Enes boğazımı temizledi. “Burcu…” diye mırıldanırken bir diğer anlayam kişinin o olduğunu fark ettim.
Zeki birileri vardı.
“Doğru değil mi Enes? Bir çeteden kaçarken arkamıza sülük gibi yapışacak bu kız. Yaptığımız her şeyi mahvetmek için burada sanki.”
“Ee?” dedim. Yüzü kıpkırmızı olup boğaya dönerken Yavuz bile durduramıyordu artık. “Söylediklerimin hangisi yalan Yavuz?” diye bağırdı Burcu.
“Haklısın.”
“Onlar yetmiyormuş gibi kıçımızın dibinde devriye gezen polis varken bebek mi eğleyeceğim?”
Harika(!) Demek ki polisle de düşmanlar.
“Haklısın.”
“Haklıyım tabii ki! Bir de Yıldıray’dan bahsedip duruyor, iyice asabım bozuluyor. Sen, Yıldıray’ın bize ne yaptığını biliyor musun ki?” diye çıkıştı.
O sırada Alperen yaslandığı yerden doğruldu ve “Yeter.” dedi sertçe. Sanki o meseleyi duymamı istemiyormuş gibi seri adımlarla Burcu’yu sarstı.
“Senden yeterince bilgi aldı Burcu. Sus artık.” diye çıkışınca Burcu afalladı. “Ben..ne-“ anlamış gibi başı hızlıca bana dönünce sırıttım.
“Sen eskiden bu kadar öfkeli değildin.” dedim sakince ve diğerlerine baktım. “Şimdi doğru anladıysam eğer artık ne halt yapıyorsanız,” işaret parmağımla hepsini gösterdim. “Bir çetesiniz ve sizin düşmanlarınız var. Ha bir de peşinizde polis var. Yıldıray’da karşı çetenin lideri falan mı yoksa?” diye güldüğümde hepsi tepksiz kalınca gülüşüm sekteye uğradı.
Tekte mi bildim?!
“Ee başka?” dedim arkama yaslanıp keyifle gülerek. “Peki bu gizli işleriniz nedir?” göz kırptım merakla. “Hayır söyleyin de önlemimi alayım.”
“Ne önlemi?” diye sordu merakla Enes.
Güldüm. “Ne olacak? Güzel kızları kaçırıyorsanız bileyim yani…” dediğimde sinirleri bozulmuş gibi güldü Alperen.
“Seni kaçıran geri bırakır.” dedi homurdanarak. Sırıttım. “Benden kolay kolay kimse vazgeçemez.”
Tek kaşını kaldırdı. “Öyle diyorsun?”
“Öyle diyorum.”
“Flörtleşmeniz bittiyse konuşalım isterseniz?” dedi Burcu sertçe. Ay bu kız sürekli aramıza mı girecek ya?
“Ne flörtleşmesi Burcu?” diye homurdandı Alperen.
“Herkes yeteri kadar konuştu Burcu.” dedim.
“Dediğin şeylerde ciddi değil miydin?” diye sordu. Cevabımıı bekliyordu. “Ne önemi var?”
“Öyle miydin değil miydin işte?” diye ısrar etti.
Ofladım. “Değildim.” dedim ve devam ettim. “Hepinizin birbirine deli gibi bağlı olduğunu görebiliyorum. Birbirinizi seviyorsunuz, koruyorsunuz. Beraber büyümüşsünüz, belli ki yaşadığınız her zorluğa beraber göğüs germişsiniz. Bunu anlıyorum Burcu, hepinizi anlıyorum. Arkadaşlarını korumaya çalışıyorsun, belki de çekip gideceğimi düşündüğün için bana bağlanmasınlar istiyorsun. Ama ben düşündüğün kişi değilim. Anlaşılan o ki…sizde benim düşündüğüm kişiler değilsiniz.” dedim.
Burcu yumruklarını sıktı. Ama onun hakkında kötü düşünmediğimi fark ettiğinde omzundaki yükün hafiflediğini hissettim. Gitmemi istiyordu, yalan değildi ama ondan nefret etmemi istemiyordu.
“Övdün mü gömdün mü…bu nasıl konuşmaydı? Tüylerim diken diken oldu bak.” diyerek kollarını sıvazladı Enes.
Güldüm.
“Anladığına sevindim.” dedi Burcu. “Umarım gerçekten beni anlayıp gidersin.” diyerek arkasını dönüp merdivenlerden çıkarken gözlerimi devirdim.
Buz kraliçesi.
Rüya sevimlice gülümsedi. “Burcu’nun ağzından laf almak çok zordur biliyor musun?” dedi kıkır kıkır gülerek. Bende karşılık verdim. “Sen bir de sinirlendirince gör…” dediğimde diğerleri de brnimle beraber güldü.
Alperen çenesini kaşıyıp “İlla burnunun dikine gideceksin değil mi?” diyerek burnuma fıske attığında omuz silktim.
“Aynen öyle.”
“Biraz bizi dinlesen olmaz mı?”
“Huyum değil.” dedim direkt.
“Bilmez miyim…” diye mırıldandı ve gülümsedi.