Odadaki çıtırtı sesleriyle gözlerimi araladığımda, Kuzey'in içeriye girdiğini fark etmiştim. Uyuşuk şekilde gözlerimi ovuşturdum. "Ne var be?"
"Erken kalkacaktın, Mayıs'ın yaş günü için," dediğinde hızla yataktan fırladım. "Ben ondan gizli nasıl hazırlanacağım ki şimdi?"
"Endişelenme, Sarp onu kahvaltıya götürdü. Odaya girebilirsin," dediğinde sevinçle yanına gidip elimi onun boynuna yerleştirdim ve çenesini okşadım. "Harika."
Kuzey, bana şaşkınlıkla bakarken ben gülücükler saça saça odadan çıkıp kendi odama doğru koşmaya başlamıştım.
Etrafı kolaçan ederek bizim odamıza geçtiğimde hızlıca bir poşet alıp içerisinde bugün giyeceğim lacivert saten elbisemi, takılarımı, makyaj malzemelerimi ve Mayıs'a hediye edeceğim, özel tasarım gümüş takı setimi paketleyerek koydum ve odadan çıkıp koşar adımlarla gece Kuzey'in beni gördüğü odaya gittim.
İçeriye girdiğimde Kuzey'i, tekli koltuğa oturmuş, telefonla konuşurken yakalamıştım. Oldukça güler yüzlüydü. Ona kuşkuyla bakarken fısıldadı. "Takdir ettim Lila."
Takdir etmişmiş. Sanırım Lila yine her şeyi yapmakla meşguldü. Evet, o her şeyi yapıyordu, mükemmeldi, dünya onun etrafında dönüyor falan. Kuzey'e odadan çıkmasını işaret ettiğimde bir şey demeden çıkmıştı.
İfadesiz kalarak poşeti yatağa fırlattım ve duşa girdim. Çıktıktan sonra seri bir şekilde hazırlanıp Mayıs'ın hediyesini yanıma alarak bahçeye indim. Çalışanlarla konuşan Kuzey tek kaşını kaldırarak beni süzdükten sonra ilgisizce konuşmasına devam etmişti. Hediyeyi, pasta masasının altına bırakıp telefonumu çıkardım ve Sarp'a yazdım. Sarp mesaj atıp, Mayıs'ı oyaladığını ve özellikle bahçeye çıkarmadığını söylediğinde içime su serpilmişti.
"Ne kadar güzel görünüyor." Akay'ın sesini duyunca gülümsedim ve Lila'nın taklidini yaptım. "Bu etkinliği ben yaptım!"
Akay anlamazca baktı. "Doğum günün mü?"
"Hayır Mayıs'ın doğum günü ve sürpriz hazırladım," dediğimde gülümsedi. "Kutlu olsun o halde."
"Teşekkürler," dedim ben de gülümseyerek. Kuzey'in bakışları üzerimizdeydi. Ona dönüp dil çıkarmak istiyordum ama kendimi tuttum. Her şeyi kontrol ettikten sonra koşar adımlarla kafeteryaya gittim. Mayıs ve Sarp'ı orada, gülüşerek bir şeyler konuşurken görmüştüm. Masadan o kadar yüksek sesli kahkahalar yükseliyordu ki diğer masalar merakla onlara bakıyorlardı.
Sırıtarak yanlarına gittiğimde Mayıs gözlerini büyüttü. "Kızım bu hal ne?"
"Kokteyl varmış hadi sen de hazırlan, çok eğleniriz," dedim heyecanla. Mayıs tabağındaki son lokmayı da ağzına attıktan sonra onun elini tuttum ve peşimden sürükledim.
Odaya girdiğimizde hızlıca valizleri karıştırdım ve onu hazırlamaya başladım. Tasarımlarımdan, simli siyah elbiseyi seçtim ve keskin bir eyeliner çekip kırmızı ruj sürdüm. Gri simler onda çok güzel ışıldıyordu.
Onu hazırladıktan sonra beraber bahçeye indiğimizde, Sarp ve Kuzey de yanımıza gelmişlerdi. "Masaya geçelim, dansçılar çıkacak şimdi."
En öndeki masaya geçtiğimizde, Mayıs ve ben yan yana otururken Sarp ve Kuzey de karşımıza geçmişlerdi. Birden sandalye sürtünme sesi duyduğumda, kafamı çevirdim. Lila, Kuzey'in yanına oturmuştu ve gülücükler saçıyordu. "Sanırım prime dönemimdeyim her şey istediğim gibi oluyor."
Mayıs'ın tadını kaçırmaması için onu sohbetten kopararak saçlarıyla oynadım. "Harika oldun, odaya gidince tütsü yakalım, çok göz kalır sende."
Biz kıkırdarken balerinler de sahneye çıkmışlardı. İçimi büyük bir heyecan kaplarken hoparlörden Kuğu Gölü müziği yükselmeye başlamıştı ve beyaz balerinler kraliçe kuğunun etrafında dönmeye başlamışlardı. Hayranlıkla onları izlerken gülümsedim. Prens beyaz kuğunun yanına geldi beraber dans ederlerken beyaz kuğunun yüzünde acı bir ifade vardı. İstemsizce fısıldadım. "Neden acı çekiyor?"
"Kuğu Gölü hikayesini biliyor musun?" dedi Kuzey derin sesiyle. Kafamı olumsuz anlamda salladığımda sahneyi işaret etti. Balerinlere baktım. "Beyaz kuğu, bir büyücü tarafından lanetlenip sadece geceleri insan formuna dönebilen bir prensestir. Büyüyü yalnızca gerçek aşk bozabilir. O sırada onu gören prens ilk görüşte aşık olur ve büyüyü öğrenince onu kurtaracağına yemin eder. Kraliyet, prensin, evleneceği kadını seçmesi için bir balo düzenler. Onun aklı beyaz kuğudadır."
Beraber dans eden beyaz ve kuğu ve prens birbirlerinden uzaklaşırlarken beyaz kuğu sahneden indiğinde birden çalan yumuşak müzik daha karanlık bir hal aldı ve sahneye siyah kuğu girdi. Hareketleri oldukça yırtıcı ve şehvetliydi. Prensle beraber dans ediyorlardı. Kuzey anlatmaya devam etti. "Baloyu öğrenen büyücü kendi kızını yani siyah kuğuyu, beyaz kuğu kılığına sokar. Onu gören prens, onu beyaz kuğu sanarak evlenme teklifi eder. Beyaz kuğunun laneti ebedi olur, bir daha insan olamaz."
"Peki ya sonra?" dedim merakla. Oldukça ateşli ve özgüvenli şekilde dans eden siyah kuğuyu izlemeye devam ediyordum. Beyaz kuğu ondan farklıydı saf ve narin dans ediyordu. Kuzey sırıttı. "Beyaz kuğunun hayaleti camda belirince prens olanların farkına varıyor. Prens ve Beyaz kuğu kendi aşkları için intihar ederlerken gerçek aşk büyüye etki ederek büyücüyü öldürüyor. Aşk kazanıyor."
"Bu eseri kurgulayan kişiye hayran kaldım. Yıllar öncesinde bile fark etmiş siyah kuğuların, beyaz kuğu gibi davranarak prensleri kandırdıklarını," dedim bir anda. Dudaklarımdan dökülen bu sözler beni oldukça şaşırtmıştı. Hiç aklımda bile yoktu. Lila ile göz göze geldiğimizde, gözünde kararlı bir ifade vardı. Acıyla konuştu. "Tıpkı benim gibi beyaz kuğu, lanetin içinde."
İlk defa sezgilerim yüksek bir sesle benimle konuşmuştu. Bu kız beyaz kuğu gibi davranan siyah kuğu. Öyleyse prens kimdi?
Dansın ardından hepimiz balerinleri alkışlarken içimden gelen bir dürtüyle tam ayağa kalkacağım sırada birden Lila kalktı ve bağırdı. "Harikaydı."
Fazlasıyla göz ona dönerken tanıdık birilerini görüp heyecanla onların yanına gitti. İçimden şükrederken tüm dansçılar paramak uçlarında dans ederken sıra yapıp bizim masamızın etrafını sardılar. Beyaz kuğu ve siyah kuğu Mayıs'ın iki elinden tutarlarken o, şaşkınca ayağa kalktı. Balerinler onu alkışlarken kraliçe kuğular onu pasta kürsüsüne götürdü. Biz de alkışlarla onların peşinden gittiğimizde, garsonlar da pasta ve meşalelerle yanımıza gelmişlerdi.
Hep birlikt edoğum günü şarkısını söylerken Mayıs, gökyüzündeki dolunaya baktı ve gülümseyerek dilek tutup mumu üfledi. Alkış tufanı koparken balerinler, bu sefer onu, disko toplarıyla yaptığım kanatların önüne götürdüğünde fotoğraflar çekmeye başladık. Kanatlar, herkesin ilgisini çekmişti ve ben de hayran kalmıştım.
Pastanın kesilip masalara dağıtılmasının ardından, kürsünün altına bıraktığım poşetimi alıp masaya geçtim. Mayıs bana sımsıkı sarıldıktan sonra hediyemi açtı. Tasarladığım takı setine bakarken ağzı açık kalmıştı. "Çok güzel teşekkür ederim."
Benim ardımdan Sarp, elinde bir buketle geldi ve Mayıs'a uzattı. İkisi de birbirlerine sarılırlarken onların gizlice fotoğrafını çektim. "Bunlar mayıs çiçeği. Bu da arkadaşımın markasındaki en özel parça."
Mayıs'ın belinden kavrayıp kendisine çekti ve ona tekrardan sarıldı. "Doğum günün kutlu olsun güzelim."
Onları gülümseyerek izlerken Mayıs da bana bakışlarıyla çok şey anlatmıştı. Büyük bir aşk filizleniyordu. Onlar, sahneye doğru gidip çalan müzikle dans ederlerken ben etrafa baktığımda, yaptığım kanadın önünde büyük bir kuyruk olduğunu görmüştüm. Şaşkınlıkla dudaklarımı aralarken bu manzaraya karşı gülümsedim. Sevmeleri çok hoşuma gitmişti.
Kuzey ile göz göze geldiğimizde gülümsedim. "Harika oldu, tam da hayal ettiğim gibi. Yardımın için teşekkürler," dediğimde o da gülümsedi ve bana doğru bir adım attı. Aramızda bir adımlık mesafe vardı ve merakla ona baktım. Beni dansa mı kaldıracaktı?
Ona safça bakarken birden kolunu bir el kavradı. "En sevdiğim şarkıyı çalmışlar, gelsene."
Lila, Kuzey'in koluna girerken o ikisine şaşkınca baktım. Bir şey demeden masadaki Mayıs'a ait olan eşyaları alırken kafamda tekrar kendi cümlem yankılanmıştı.
Beyaz kuğu gibi davranan siyah kuğular prensleri kandırıyorlar.
Hediyeleri sıkıca kavrayıp odama doğru yürümeye başladım.