Kafamda Deli Sorular
Aybars
Herkes gittikten sonra Setenay geldi odama elinde telefonumla.
“Ceza bitmiş, telefonları dağıtıyorum” dedi gülerek.
“Çok şükür ya! Teşekkür ederim prenses” deyip telefonumu aldım.
“Görüşürüz abicim” deyip odadan çıkan Setenay’a gülümsedim ve telefonumu açtım. İlk birkaç dakika çıldırmıştı telefon bildirimlerden. Öyle bırakıp bitmesini bekledim ve sonunda durunca elime aldım. Okuldakilerden bir sürü mesaj gelmişti. Tuğba da yazmıştı.
Ayaz telefonu alır almaz
“Yaşasın teknoloji” yazmıştı. Gruba kısa birkaç mesaj yazdım. Geri kalan herkese kısaca cevap verip Tuğba’nın mesajlarına döndüm.
Nihan’dan bahsetmişti birkaç mesajında. Okula döndüğünü ama hala mutsuz göründüğünü, ayrıca okuldan ayrılmasıyla ilgili birkaç şey duyduğunu söylüyordu.
“Tuğ” yazdım, hemen çevrimiçi oldu.
“Ay şükür kavuşturana” yazdı hemen heyecanla.
“Ne yapayım kızım, ceza anca bitti. Ne var ne yok”
“Ne olsun, bildiğin terane işte aynı. Asıl sende durumlar ne?”
“Durumlar çok iç açıcı değil ama en azından esaret bitti. Okula dönüyoruz”
“Şükürler olsun. Sen yokken kendimi dipsiz kuyularda merdivensiz hissettim ya” diye yazdığı cevaba güldüm.
“Türk sanat müziğine mi başladın sen?”
“Senden sonra böyle oldum” diye cevapladı. Benim aklım asıl diğer konudaydı.
“Onu bırak da, Nihan’la ilgili yazdıkların nedir?” diye sorunca, çok üzüldüğüm bir yanıt aldım.
“Ya tam emin olmamakla birlikte, Nihan galiba okuldan ayrılıp başka okula geçecekmiş. Babası ilk dönemin bitmesini mi bekliyormuş ne, öyle duydum”
“Kesin bilgi mi?”
“Dedim ya, emin değilim. Ama dolaşan laflar bunlar, herkesin dilinde bu mevzu var” diye yazması şaşırttı beni.
“Hangi mevzu?” diye sordum ve sonrasında öğrendiklerimle başka bir şok dalgasına geçiş yaptım.
“işte Nihan intihara kalkıştı ya, o mevzu”
“Lan millet nasıl duymuş?”
“Ohoo, sen tabi her şeyden geride kaldın. Nihan’ın bir kankası var, Melis diye. O kız da mı senden hoşlanıyormuş ne, öyle bir mevzu var. Bu kız da Nihan’ın durumunu herkese yaymış, kavga ettiler okulda. Ben de oradan sonra duydum işte”
“Ya bizim okul ne ara pembe dizi çevirme işine girdi Tuğ! Ben birini daha hazmedemedim, öteki mi çıktı başımıza?”
“Vallahi bilmiyorum Aybars, kızlar sana olan aşklarından okulu birbirine kattılar”
“Germe beni”
“Sen pazartesi gelince gör gerginliği. Herkes senin dönüşünü bekliyor”
“Şaka yapıyorsun!”
“Hayır, yapmıyorum. Ama bir şey söyleyeyim mi, o Melis tam bir kaşar ve Nihan’a çok üzüldüm. Kız gerçekten çok kötü durumda”
“Ya insan arkadaşına bunu yapar mı?”
“İnsan olsa yapar boncuğum, o insan değil ki”
“Tamam, sağ ol Tuğ. Ben sana sorduktan sonra Nihan’la konuşmuştum”
“Oha! Ne konuştun? Benim niye haberim yok?”
“Yahu telefonları aldı ya bizimkiler! Sen şimdi ara ver konuşmaya, ben Nihan’a mesaj atayım bir”
“Tamam, sen kızla bir konuş bakalım. Ay yazık, çok da tatlı bir kız. İnşallah babası inadından vazgeçer de o Melis’in ekmeğine yağ sürmez”
“Dur bakalım, mevzuyu anlayalım da, ona da bakarız. Hadi dikkat et, çok yüksek sesle müzik dinleme. Sonra algıların kapanıyor”
“Defol”
“Görüşürüz” dedim ve hemen Nihan’la mesajlaşmamızı açtım. Yazık, kız neler yaşıyordu okulda da benim hiçbirinden haberim yoktu. Bir an kendimi, ben yokken nasıl ona böyle davranırlar diye düşünürken buldum ve kendimi ben bile anlayamadım. Üzerinde çok durmadan da mesaj yazmaya geçtim. Önce selam vererek başladım.
“Nihan merhaba” yazıp bekledim. Epey bir süre okumadı, ben de sıkılıp Jankat’ın yanına geçtim. Duyduklarımı ona da anlatıp fikir almak istedim. Odasına gidince şaşırdı, o da telefona gömülmüştü.
“Kimler gelmiş” deyip yerinden doğruldu.
“Biraz konuşmaya ihtiyacım var” deyince ciddileşti yüzü.
“Hayır olsun?”
“Ya okulda bu Nihan konusu ile ilgili işler karışmış, sana onu anlatmam lazım” deyince:
“Mevzu derin” dedi. “Ben hemen iki kahve kapıp geliyorum, sen de al ekipmanları geç balkona” deyip kalktı ve çıktı odadan. Ben battaniyeleri alıp balkona yerleşmişken, telefona mesaj geldi Nihan’dan.
“Merhaba Aybars” yazmıştı. Hemen konuya girdim.
“Benim bir haftadır telefonum kapalıydı Nihan, okulda olaydan dolayı bizimkiler ceza vermişti. Her şeyden uzak kalmıştım. Bugün arkadaşımla konuştum telefonu açınca, okulda yaşanan şeylerden bahsetti bana”
“Duymayan kalmadığı için hiç şaşırmadım” diye cevapladı.
“Yanlış anlamanı istemiyorum, eğlenmek ya da kötü bir niyetle yazmadı bana mesajı. Ya sana şöyle anlatayım, benim en yakın arkadaşım o” diyerek açıklama yapma gereği duydum.
“Tuğba değil mi?”
“Evet. Babanlar bize geldiğinde de ona sormuştum ilk. Neyse, konumuz bu değil. Bana neler olduğunu anlatır mısın?”
“Neden Aybars?” dediğinde
“Bilmek istiyorum çünkü” diye yazdım hemen. İstiyordum gerçekten.
“Ben bunları tekrar tekrar konuşmak istemiyorum ama”
“İyi de Nihan, okula geldiğimde neyle karşılaşacağımı bilmek istiyorum ben”
“Ha, pardon. Ben senin asıl derdini anlamadım”
“Neymiş benim asıl derdim?”
“Kendin tabi ki! Benim yaşadığım şeyler umurunda değil ki zaten olması için de bir neden yok değil mi? Sen sadece bu konunun neresindesin ve insanlar senin için ne düşünüyor onu bilmek istiyorsun”
“Ne alakası var ya? Ben sana öyle mi dedim şimdi?”
“Ya ne dedin?” derken oldukça gergin olduğunu hissettim. Hızlıca konuşmaları yeniden okudum ve ona durumu net anlatamadığımı ve yanlış anlamasının normal olduğunu fark ettim. Hemen toparlamak için yeniden yazdım:
“Nihan, kusura bakma benim yazdığımla düşündüğüm aynı olmamış. Ben kendim için demedim neyle karşılaşacağımı bilmek istiyorum diye. Seni çok üzmüşler, öyle duydum ve neler oldu bilmek istiyorum. Bu konuda kimsenin seni incitmesine izin vermem” yazdıktan sonra kendime ben bile şaşırdım ki Nihan’ın şaşırması çok doğaldı.
“İzin vermez misin? Aybars bu konuşma gittikçe anlaşılmaz bir hale gelmeye başladı ve ben şaşırıyorum. Daha açık anlatır mısın?”
“Senin yaşadığın şeylerde, sen aksini söylesen de benim de payım olduğunu düşünüyorum. Ayrıca beni tanımadığın için sana tuhaf gelebilir ama ben ihanetten hiç hoşlanmam. Hele ki dost görünen hainlerden asla! Senin başına gelen de böyle bir şey. Ucundan kıyısından benim de dahil olduğun bir konu ve sana yapılanların yanlış olduğunu düşünüyorum” diyerek olabildiğince basit ve kafamdaki karmaşık fikirlerden daha arınmış bir şekilde anlatmaya çalıştım.
“Bu olanlar aslında senin hatan ya da suçun olmasa da senin etrafında dönüyor. İnan böyle olmasını hiç istemezdim ama arkadaş dediğim birinden böyle bir kötülük gördüm işte. Aslında, bunu telefonda anlatmak çok zor benim için.” Dediğinde durakladım. Onu daha fazla zorlamak istemiyordum ama yaşadığı şeyleri de öğrenmek istiyordum.
“Şöyle yapalım mı ne dersin? Ben okula dönünce yüz yüze konuşalım bunları, olur mu?” diye sordum.
“Olur, öyle daha iyi olur” diye cevaplayınca içim biraz rahatlamıştı.
“Tamam, o zaman okulda görüşürüz.”
“Görüşürüz Aybars”
“Bu arada, herhangi bir şey olursa haberim olsun, tamam mı?”
“Anlaştık” dedi ve konuşmamız bitti. Okuldan ayrılma konusunu açamamıştım ama üstüne gitmek istemiyordum gerçekten. Yaşadığı şeyler yeterince zordu ve daha da zorlamak istemedim.
Ben düşünürken Jankat da elinde kahvelerle geldi.
“Evet, kahveler ve battaniyeler de tamamsa, hadi başlayalım” deyip yanıma oturdu.
“Nasıl başlasam bilmiyorum aslında” deyip Nihan’la yaptığım ilk konuşmadan, son konuşmaya kadar geçen her şeyi, tüm duyduklarımı anlattım ona. Sakince, arada sorular sorarak dinledi beni. Anlatacaklarım bitince:
“Ne düşünüyorsun?” diye sordum.
“Şimdi, öncelikle bu Melis konusu ve okuldaki herkesin intihar olayını duyması çok can sıkıcı olmuş. Bir de okuldan ayrılma mevzu var tabi. İşin öyle ya da böyle, içinde sen de varsın ve bu daha da can sıkıcı”
“Ya ben ona takılmıyorum”
“Yahu biliyorum ona takılmadığını ama geçirdiğimiz bu sıkıntılı dönemde annemlere nasıl yansır konu diye düşünüyorum ben”
“Zaten biliyorlar ya”
“Bildikleri Nihan’ın intihara kalkıştığı, bu durumdan haberdarlar. Ben bu olaya dahil olup müdahale edersek verecekleri tepkiyi diyorum, onlar şuanda hiçbir haklılığımızı gözetmeyecekler çünkü”
“Müdahil olmak derken?” diye sordum.
“Bunu düşünmedim deme sakın bana, yemezler. Sen şimdi olayın iç yüzünü öğrenip de kim suçluysa haddini bildirmeyi deli gibi istiyorsun” diye aklımdan geçenleri sıraladı bana.
“Saklamayacağım, bunu düşündüm” dedim.
“İşte, bizde olan haksızlığa karşı durma eğilimi başımızı belaya sokar diyorum ben de, bu defa dikkatli olmamız lazım”
“Ne yapacağız?”
“Sen Nihan’la konuş, detayları al bakalım bir. Sonra hep beraber kızı nasıl sıkıntıdan kurtaracağımızı düşünür, bir yol buluruz”
“Kızı kurtarmak derken?”
“Bütün okulun diline düşmüş, bunu halletmek lazım. Bir de okuldan gitme olayı var, onun için ayrıca kafa patlatmalı”
“Ha, bildiğin durumu biz çözüyoruz yani. Bu sorumluluk bizim oluyor. Gerçi o sorumluluk üstüme yapıştı zaten benim şuanda”
“O konunun ikinci kısmı işte. Henüz neden böyle bir sorumluluğun içine girdiğini anlamış değilim ama Nihan’a karşı korumacı bir hal belirmiş sende. Sakın inkar edip, trip atıp da gitmeye kalkma, kaçamazsın”
“Gitmiyorum bir yere be, dinliyorum işte. Kendim içinden çıksam sana gelmezdim herhalde”
“Sen Nihan’ı neden böyle önemsediğini kendin de çözemiyorsun ama seni biliyorum, bunu direkt olarak asla da sormazsın zaten. Olaya şöyle yaklaşalım, belki hala kendini suçluyorsun, belki de başka bir şey var. Bunu zamanla anlarız. Bunu çok düşünüp kendine eziyet etme, zamanla belli olur. Durumu hallettikten sonra hala aynı şeyleri düşünüp Nihan’ı bu kadar önemsersen, o zaman durum başka demektir. O yüzden, bunu anlamak için bu durumu çözmemiz lazım”
“Teşekkür ederim yaşam koçum” dedim gülerek.
“Yaşam koçu seni hiç tanımadan çözüm üretir. Ben senin her şeyini biliyorum oğlum, kalbin atmaya başladığı andan bu yana”
“ikiz olmak bazen çok sıkıntılı olabiliyor”
“Bir gün sen de benim içimi okursun, o zaman aslında sıkıntılı değil de çok güzel bir duygu olduğunu anlarsın”
“Yine başladı duygusal kişilik”
“Aman iyi, hadi iç kahveni de defol git odana. Dizimin yeni bölümü gelmiş, onu izleyeceğim ben”
“Aman iyi, gidiyorum” dedim ve kalktım. Omzuna hafif bir yumruk atıp balkondan içeri geçtim odama gittim. Omzuna hafifçe yumruk atmak, içten bir teşekkür demekti bizim aramızda. İyi gelmişti onunla konuşmak, Nihan’la konuşunca daha da rahat edecektim.
Pazartesi
Okula dönmüştük nihayet ve bizi bir arada tutan tek yer olduğu için gerçekten mutluyduk hepimiz. Arkadaşlarla kucaklaştık, hasret giderdik derken ilk derse başladık. Henüz on dakika bile olmamıştı ki, nöbetçi öğrenci gelip bizi müdürün çağırdığını söyledi. Matematik öğretmeni bize şaşkınca bakarken:
“Hocam, okula gelmek dışında bir hatamız yok” dedi Ayaz ve bütün sınıfın kahkahaları eşliğinde çıktık.
“Ulan niye çağırdı şimdi bu adam bizi ya?” diye söylenen Ayaz’a:
“Bir şey yapmadık ki, ne diyebilir” dedim sinirle. Daha ilk günden ne olmuş olabilirdi gerçekten.
Müdürün odasına girince, karşısına dizildik sessizce.
“Hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı. “Cezanız bitti, geri döndünüz. Biliyorsunuz ki bu son hakkınız ve bir olay daha yaşarsanız okuldan atılacaksınız”
“Ne hoş karşılama ama” diye mırıldanan Yiğit’e bakıp:
“Bir şey mi dedin oğlum?” diye sordu müdür. Ama yüzünde ‘ Yerinde olsam konuşmazdım bile’ bakışı vardı.
“Yok hocam” diye cevapladı yiğit ve dinlemeye devam ettik.
“Bundan sonra, biri size bir şey yaptığında, bir şeyden rahatsız olduğunuzda, kendiniz çözmeyecek ve hemen bana geleceksiniz. Eğer kendi yöntemlerinizle çözmeye kalkarsanız, sizin için iyi olmaz. Şimdi sınıfınıza gidin ve uslu durun çocuklar” deyip bizi odasından gönderdi.
Çıkar çıkmaz:
“Anasını satayım, bu nasıl bir baskıdır ya!” dedim sinirle.
“Beyler, gerilmeyin hemen. Bir süre idare edeceğiz işte” diyen Yiğit oldu. Başka bir şey konuşmadan sınıfa döndük. Hoca hemen:
“Ne olmuş çocuklar?” diye sordu merakla.
“Müdür bey bizi özlemiş de, hoş geldiniz diye çağırmış” diyen Jankat oldu. Hoca biraz bozulsa da üzerinde durmadan:
“Geçin yerinize” deyip derse devam etti. Biz de onu dinlemeye devam ettik…
Benim asıl yapmak istediğim bir an önce Nihan’la konuşmaktı. Önce ilk teneffüste çocuklara durumu özet geçtik. Onlara çok fazla sorumluluk hislerimden bahsetmedim. Bir de bununla kafa karıştırmak olmazdı. Hepsi Nihan’ın yaşadığı şeye üzüldüler ve neyse ki hepsi konuyu çözüp kapatmaya istekliydi. Tam biz mevzuyu bitirmişken, bir kız dikildi karşımıza. Yanında da iki kız daha vardı.
“Hoş geldiniz” dedi hepimize gülümseyerek. Sonra bana dönüp:
“Aybars, biraz konuşabilir miyiz?” dedi. Kızı tanımıyordum bile ben, neye uğradığımı şaşırdım.
“Pardon, sen kimsin?” dedim kaba olmamaya çalışarak.
“Melis ben” deyince hepimiz gerildik bir anda. Tam sert bir tepki verecekken Jankat kolumu sıktı, anlamıştım demek istediğini.
“Neyle ilgili?” diye sordum sakince.
“Biraz gelirsen anlatacağım” demesi iyice sinirimi bozdu. Kızı hiç tanımıyordum ama gıcık olmuştum anında.
“Şimdi zil çalacak, sonra konuşuruz” dedim ve çocuklara dönüp “Hadi” dedikten sonra kalktık.
“Yüzsüz ya” dedim yürürken.
“Ben bir an dalacaksın sandım” diyen Ayaz’a:
“Jankat tuttu, yoksa bir an düşündüm aynı şeyi” dedim. Jankat kolumu tutarak, işin aslını astarını öğrenmeden tepki vermememi anlatmaya çalışmıştı. Önce Nihan’la konuşmam lazımdı, sonra Melis’e gelecekti sıra…