21. BÖLÜM:
"TAKİP"
Elim dudaklarımda gezinirken kafamdaki tonlarca düşünce bir urgan gibi boynumu sıkıyor, beni boğuyordu.
Yaram dudak kenarımın çevresinde de mevcuttu. Beni öperken iğrenmiş miydi?
Bence kesinlikle iğrenmişti.
Aptal Mi Hi, niye ona hemen engel olmadın ki? Hoşuna gitti, değil mi?
Evet.
Kafamı sıraya gömdüm ve mızmızlandım."Neden öyle bir şey yaptı ki? Düşünmekten kafayı yiyeceğim artık. Offf!"
Lakin o an unuttuğum bir şey vardı.
Sınıfta, derste olduğum ve herkesin beni duyduğu...
"Kim, ne yaptı sana yavrucum?"
Jungkook geldi beni öptü hocam, yüzümü de gördü. Aklıma geldikçe kan hücrelerim damarlarımın içinde halay çekiyor, kısa devre oluyor beynimde. Hepsi Jeon Jungkook'un suçu. Bunu bana o yaptı.
Tabii ki de bunları demedim sadece duymamazlıktan geldim.
Çatlak fizik hocası yanıma gelip ensemi tuttu aynı bir kediyi tutar gibi. "Kaldır bakayım sen başını."
Masum masum bakışlar atarak başımı kaldırdım ve gülümseyerek hocama baktım. "Efendim hocam?"
"Dersimde kendi kendine konuşup uyuyorsun. Kafan iyi mi?"
"Bilmiyorum, iyi de olabilir, kötüde. Kendisinden uzun zamandır haber alamıyoruz."
Sınıfta gülme sesleri üremeye başlarken hoca kaşlarını kaldırdı. "Sabah kahvaltısında ne yedin kızım?"
"Yumurta ve ballı süt hocam."
"Peki yavrucum..." dedi gözünden kayan gözlüğü düzeltirken. "Yumurtan neyliydi? Yürekli miydi? Yürekli yumurta mı yedin? Yumurtanın yüreğine ekmek mi bandın?"
"Ha?"
Sınıftaki gülme sesleri arşa çıkarken Yu Jin'in gülmekten ruhunun bedeninden çıktığını gördüm.
"Git bir elini yüzü yıka! Bir daha dersimde seni böyle görmeyim!" dedi hoca elindeki cetvelle kapıyı göstererek.
Yerimden kalkıp sessizce eğildim. Sınıftan çıktığım zaman tuvalete gittim. Tuvalette kimsenin olmadığını fark ettiğim an maske ve eldivenlerimi çıkartıp yüzüme soğuk su attım.
Gerçekten o olaydan sonra kendimde bile değildim. Sindiremiyordum. Ki sindirememekte de haklıydım.
Düşünsenize koskoca Jeon Jungkook birden sizi löp diye öpüyor. Hemde dudaktan... Tepkiniz ne olurdu?
Kendime soğuk suyla bir güzel şok etkisi yaratırken eldivenlerimi ve maskemi ait olduğum yere aldım.
Aynada kendi yansımamı izlerken elim dudaklarıma gitti.
Hâlâ dudaklarımda onun o dokunuşlarını hissediyordum. Tamam dizilerdeki gibi öyle ateşli öpüşmemiz olmamıştı ama sonuçta dokunmuştu yani, bir temas olmuştu. Ve çok klişe gelebilirdi ama o benim ilk öpücüğümdü. Yani sonuçta kim öpmek isterdi ki yüzünde iğrenç bir yara olan insanı?
Ama o öpmüştü.
"Off, soda falan mı içsem ya sindirmek için?"
Zil sesini duyduğum zaman tuvaletten çıktım.
O olaydan sonra birbirimizle iletişim hiç kurmamıştık nerdeyse. Sabah bile uyandığımızda birbirimize 'merhaba' dahil dememiştik.
Böylece dağ evimizin 2. Günü birbirimizden kaçarak geçmişti. Ve etrafımızdaki insanlar aramızda iyi-kötü bir şeyin geçtiğini anlamışlardı. Ama tam olarak ne olduğunu çözememişlerdi. Ki çözmemeleri herkes için daha iyiydi.
Yu Jin sınıftan çıkar çıkmaz yanıma geldi. Koluma girdikten sonra beni bahçemdeki o kutsal yere getirdi. Bu demek oluyordu ki bana kimsenin duymaması gereken şeyler söyleyecekti veyahut soracaktı.
Tam da tahmin ettiğim gibi olmuştu.
"Dökül bakalım," dedi heyecanlı heyecanlı.
"Anlamadım?"
Alnını göstererek "Mi Hi, kuzum benim alnımde enayi mi yazıyor?" dedi. "Çabuk anlat, Jungkook ile aranızda ne geçti?"
"Bir şey geçmesi mi gerekiyor?"
"Mi Hi beni deli etme de anlat hadi!"
Derin bir nefes aldım. Elinde sonunda öğrenecekti nasıl olsa. Etrafta birisi var mı diye kolaçan ettim ama kimse yoktu. Başımı eğip dudaklarımı yaladım.
"Hii, valla ayıp şeyler olmuş gibi hissettim şu an!"
Sessizce "Öptü," dedim.
Ben bunu sessizce söylemiştim itinayla kimse duymasın işitmesin diye. Ama o ne yapmıştı biliyor musunuz? Avaz avaz bağırmıştı.
"NE DEMEK ÖPTÜ? NEREDEN ÖPTÜ? DUDAKTAN MI ÖPTÜ? NASIL ÖPTÜ? NE KADAR ÖPTÜ? İLERİ GİTTİNİZ Mİ? NE HİSSETTİNİZ? İLKİN MİYDİ?"
Hayretler içersinde gözlerimi kıstım. "Megafon da vereyim mi gerizekalı? Belki tüm okul duymamıştır daha."
Yu Jin olduğu yerde zıplıyordu. Kız resmen benden daha çok mutlu olmuştu. "Hadi bütün olayları en baştan anlat."
Ona o geceyi eksiksiz bir şekilde anlattığımda çenesi yerle buluşacak duruma gelmişti. Ve tepkisi sadece şu olmuştu: "Oha,"
Ellerini şafaklarına dayadı birkaç kere gözlerini kapayıp açtı. Bu olayı tek sindiremeyen ben değildim sanırım. Derin bir nefes aldı ve öksürerek boğazını temizledi. "Şimdi bu Jungkook seni öptüğüne göre..." Gözleri yuvalarından çıkacak gibi oldu. "Seni seviyor!"
Kafamı iki yana salladım. "Sanmıyorum,"
Yu Jin yüzüme tükürdü. "Saf seni! Salak seni! Birde okul birincisi olacak. Bu beyin ile nasıl çalışıyorsa."
"Ayıp oluyor ama yalnız şimdi."
Gözlerini kısıp eliyle çenesini kaşıdı "Bir insan nasıl bu kadar kör olabilir ya? Aşktan anlamayan ben bile bir şeyler çakarken kız hiç bir şey anlamıyor. Kör vallaha kör. Gözünün önünde olan şeyleri görmüyor."
Gözlerini kırpıştırıp ona tek boynuzlu at görmüş gibi baktım.
"Bana hiç öyle bakma Mi Hi! Çocuk her fırsatta senden hoşlandığını, sana ilgi gösterdiğini fark ettirmek için kıçını yırtıyor, bin takla atıyor. O da bir şey değil, seni geçmişindeki çocuktan kıskanıyor ve löp diye öpüyor ve sen hâlâ Jingkiik bini işik diğil diyorsun. He Mi Hi he, ben de matematik sınavından 100 aldım zaten."
"Bak tamam ortada bir değer olabilir ama bu değer o değer değil. Beni arkadaşı olarak görüyor. Hem onun sevgilisi var, benimde var. Bu çok yanlış."
"Evet senin fake bir sevgilin var. Eminim de onunda fakedir."
Gözlerimi çevirdim. Artık canımı sıkmıştı bu konu. "Off Yu Jin kaç kere sana söyleyeceğim? Jungkook beni arkadaşı olarak görüyor."
"Tabii canınm ben de arkadaş gördüklerimi hep öperim zaten." deyip birden ensemden beni kendine doğru çekip dudaklarıma yapışmaya çalıştı. Refleks olarak hemen kafamı çevirmem ile kılpayı öpücükten kurtulmuş oldum.
"Yu Jin, Mi Hi'yı öpmeye mi çalışıyor yoksa ben hayal mi görüyorum Jimin?"
Taehyung'un sesini duyunca Yu Jin benden hemen uzaklaştı. Yanakları al al olmuştu ve utanmıştı. "Açıklayabiliriz Taehyung. Sadece arkadaşız değil mi Mi Hi?" dedi Yu Jin imalı imalı. Yaa sen benle böyle uğraşırsan hoşlandığın çocuğa böyle yakalanırsın, Allah'ın sopası yok işte.
"Hı hı, arkadaşız."
"Yu Jin sevgilin elden gidiyeeaah derken bundan bahsediyormuş galiba." dedi Jimin yanımıza otururken.
Taehyung ise gördüklerini hâlâ atlamamış gibi şaşkın şaşkın Yu Jin'e bakıyordu. Eee tabii hoşlandığın kızın benden hoşlandığını düşünmek pek hoş bir şey olmasa gerek.
"Jungkook nerede?" dedi birden Yu Jin ibne ibne sırıtarak.
Amaç: Beni deli etmek.
Sonuç: Amaca ulaşıldı.
"Sizin yanınıza geleceğimizi duyunca ortadan kayboldu. Hyun ile takılıyordur şimdi."
Yu Jin sırıtırken benim Hyun'un ismini duymamla birlikte suratım asıldı.
Ne sanıyordum?
Beni öptüğü için birlikte olacağımızı mı?
Yu Jin yanılıyordu.
Jungkook beni sevmiyordu.
-
Okul bittikten sonra paytak paytak adımlarla evime doğru yürümeye başladım.
Gün boyu Jungkook'u okulda olmasına rağmen görmemiştim ve aklım hep ondaydı. Dersleri bile adam akıllı dinleyemiyordum sayesinde.
Lakin en kısa sürede toparlanmam lazımdı. Zira derslerim zayıf gelirse ailemde oluşacak faciayı hayal bile edemiyorum. Kıyamet...
Evin önüne gelince abimin evden çıktığını gördüm. Telefonla konuşuyordu ve acelesi var gibiydi.
O notu unutmamıştım ve unutmaya da niyetim yoktu.
İşte sırf bu yüzden onu takip edecektim. Hemde şimdi. Ne haltlar yediğini bilmeye hakkımın olduğunu düşünüyordum.
Ve aramızda mesafe bırakarak peşinden gitmeye başladım.
Hem korkuyordum, hem de heyecanlıydım. Ama hissettiğim bu heyecan mutluluktan doğan bir heyecan değildi. Kökünde korkunç senaryolar vardı.
Adımları telefonu kapattıktan sonra hızlanmaya başladı, tabii benimde. Telaşı vardı ve bu beni ürpertiyordu.
Koca bir binanın önünde durduğunda telefonunu çıkardı ve oyalandı. Ben ise o an beni fark etmesin herhangi bir arabanın arkasına saklandım.
Büyük bir şirketin önünde durmuştu.
Yani dedikleri doğru muydu?
Binanın önünde şirketin ismi yazıyordu ama ben göremiyordum, yer değiştirmem lazımdı.
Daha büyük bir arabanın yanına eğilip saklandığımda şirketin ismini görmemle küçük dilimi yutacak gibi oldum.
"Ne?!"
Jeon Holding mi?!
Sertçe yutkundum.
Şirketin kapısında Jeon Junghyun'u görmemle taşlar yerine yavaş yavaş oturmaya başlamıştı. Abimi gördüğü zaman gülümseyip tokalaşmışlardı.
Yani abimin okuldan arkadaşı Jungkook'un abisi miydi? Onlar önceden tanışıyorlar mıydı? Ve en önemlisi abim burada mı çalışıyordu gerçekten?
Dilimle alt dudağımı ıslattım. Kafamda bir sürü soru türüyorken elimi alnıma dayadım ve mızmızlandım kendimce. "Burada ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorum artık."
Tam o sırada. Saklandığım arabanın siyah camı açıldı ve gördüğüm suretle büyük bir çığlık atmama sebep oldu.
"Korkuttum mu seni?" dedi Jungkook tavşan dişlerini göz önüne sererek.
Bir elimi kalbime koydum ve diğer elimle damağımı yukarıya kaldırdım. "Sence?!"
Ve o ses kulaklarıma ulaştı.
"Mi Hi, senin burada ne işin var kardeşim?"
Evet, attığım o çığlıkla abimler bizi daha doğrusu beni fark etmişti ve şimdi hepsinin gözleri benim üstümdeydi.
Tek kelimeyle:
Harika!