1.bölüm

1696 Words
Hozan konağında aile kahvaltı sofrasının kurulduğu avluda oturmuş oğullarını bekliyorlardı. Ardıl evin ikinci oğluydu daha çok İstanbul'da ki işlerle ilgilendiğinden en fazla vaktini orada geçiriyordu. Abisi Adar ise babasının ağalığı ona devretmesiyle aşiretin başına geçmiş Mardin'de ki işleri yönetiyordu. Ağalığı abisinin devir almasıyla Ardıl artık bahanelerin arkasına sığınmadan tamamen İstanbul'da ki olan şirketlerin başına geçmişti. Zira Mardindeki işler pek ona göre degildi. Hele ki ağalık makamını ilk babası abisi ve kendisi arasında konuşulurken hiç düşünmeden abisinin alması yönünde ısrarcı olmuştu. Ardıl rahatına düşkündü ve belirli kalıplara sığıp yaşamak istemediğinden İstanbul onun için en iyi tercih olmuştu. Tabi orada yaşaması hala sıkı sıkıya bağlı olduğu topraklarına sırt dönmesi anlamına gelmiyordu. Abisi Adar bu hayattaki en sevdiği adamdı. Dün gece gelen telefon ile bu sabah ilk uçakla Mardin'e gelmişti. Abisinin bir yıla yakındır kendisine bahsettiği kızı istiyeceklerinden dolayıydı bu gelişi. Aracıyla Mardin'in dar sokaklarından geçerken içini geçirerek memleketini izlemeye başladı. Aslında burayı sevmiyor değildi aksine çok düşkündü memleketine ama bazı katı kurallarını töresini kabullenemiyor bu da zaman zaman sorun oluyordu. Ardıl eve gitmeden önce memleketine geldiği zaman yaptığı ilk şeyi yapmak için direksiyonun sağa kırıp geldiği yönün tersine döndü. Aracını ani bir frenle durdurarak çevresine gördüğünden memnun bir halde bakarken kapıyı açıp araçtan aşağıya indi. Mardin'in tüm ihtişamıyla gözler önüne serildiği yere... o çok sevdiği tepeye gelmişti. Etrafta manzarayı izlemek için gelen üç beş kişiden başka kimse görünmüyordu. Ortamın sakinliği daha çok hoşuna giderken bir ağacın olduğu tarafa geçerek cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Karşısındaki eşsiz manzarayı izlerken yaktığı sigarasından derin bir nefes çekti ciğerlerine. Bir nefes daha çekerken sigarasından abisiyle birlikte yine bu tepeye gelişleri ve ilk defa sigarayı abisinin yanında içişi aklına geldi. Toyluğun verdiği tecrübesizlikle o zamanlar sevdaya düştüğünü ve sevdasına karşılık alamayınca dünyasının yıkılacağını düşünmüştü. Sigaraya başlama sebebi de bu olmuştu. O zamanlar aynı sınıfta olduğu Berivan'a karşı hissettikleri kendisine öyle güçlü gelmişti ki duygularına karşılık alamaması onu ilk hayal kırıklığıyla buluşturmuştu. Herkesin hoşlandığı, beğendiği okulun en güzel kızıydı Berivan. Oda sevmişti Berivan'ı ama Berivan'ın en yakın arkadaşına olan hislerinden tabi ki habersizdi. Sonradan öğrendiğinde ise her şeyini paylaştığı abisini arayıp bu tepeye gelmişti. Adar kardeşiyle çok yakın olan bir abiydi. 3 erkek bir kız kardeşlerdi. Adar 27, Ardıl 25, Azad 22 biricik kız kardeşleri olan Awşin ise 20 yaşındaydı. Dört kardeşte birbirlerine çok bağlıydılar birinin canı yansa digerinin daha çok yanardı. Sigarasından aldığı son nefeside üfleyip izmarit yere atıp ayakkabısıyla ezdi. Cebindeki telefonun çalmasıyla telefonunu çıkartıp arayana baktı. Arayanın abisi olduğunu görünce dudakları yana kıvrılırken yürümeye başlayarak telefonu cevapladı. "Nerdesin lan seni bekliyoruz!" Diye kendisini şakayla karışık azarlayan abisinin sesiyle gülümsemesi yüzünde büyürken yanıtladı abisini. "10 dakikaya yanınızdayım sakın ben gelmeden kahvaltı etmeyin!" Dedi ciddi tutmaya çalıştığı ses tonu ile. "10 dakikada gelmezsen böreksiz kahvaltını edersin bilmiş ol." dedi, Adar kardeşiyle uğraşmayı sevdiğinden sesi bir hayli keyifli çıkıyordu. "Daye'm(annem) izin vermez bilmez miyim onu. Şimdi ben gelmeden hiç birinizi o sofraya oturtmaz." "Nasılda tanır anasını...hadi lan oyalanma acımızdan öldük." "Beni oyalayan sensin kapat hadi geliyorum." Dedikten sonra tam aracına yaklaşırken aniden ona çarpan kızla dengesini şaşırıp elindeki telefon yere düşürdü. Ardıl bakışlarını ona çarpıp arkasına bile bakmadan kaçarcasına koşan kıza çevirdi. Kimdi bu? Bu acele nedendi? İnsan bir özür dilerdi öyle değil mi? Bütün bunları düşünürken yere düşen ve camı kırılan telefonunu eğilerek eline alıp kafasını sabır dercesine salladı. Aracına bindikten sonra kendisine dönüp bakan kızla gözleri kesişti. Kömür karası gür saçları beline kadar uzanırken hafif esen rüzgardan dolayı başındaki şalının yavaşça omuzlarına düşüşünü izlemeye başladı. Kızın arkasını dönerek biraz önce kendisinin oturduğu ağacın yanına oturması ile hafifçe gülümsedi. Kendine ait olduğunu düşündüğü ağacın bir sahibi daha vardı anlaşılan..... &&&&&&&& Baweşin sabah babasının konuşmasından sonra odasına kapanarak tek sığınağı olan yatağına sığınmıştı. Sığınağında yastığına güç almak için sarılıp gözyaşlarıyla düşünürken artık tamamen babasından nefret eder hale gelmişti. Annesi onun doğumunda vefat ederken babası hiç suçu olmamasına rağmen tüm suçu kendisine yüklemişti. "Sen doğmasaydın şimdi karım yanımda olurdu." Babasının sürekli kendisine tekrarladığı bu sözler aklına gelince tekrar akan gözyaşlarına engel olamadı. O böyle olmasını ister miydi? Sanki bir tek kendi onun yokluğunu hissediyordu. Oysa Baweşin'de isterdi annesinin yanında olmasını. Bir anneyle büyümeyi, dizlerinde uyumayı. Hayatta en çok istediği şey saçlarının annesi tarafından okşanmasıydı. Ama gel görki kader annesini daha kokusunu bilmezken elinden almıştı. Her gece dua ediyordu rabbim keşke benim canımı alsaydında anneminkini almasaydin diye... Ama kaderin önüne kim geçebilirdi ki? Babası annesini çok seviyordu. Dünya bir yana annesi bir yanaydı babası için. Halen geceleri annesinin resimlerine bakarken görürdü babasını. Ve biliyordu ki babasının ona kininin sebebi annesinin kaybıydı. Baweşin 18 yaşındayken iki abiye sahipti. Ciwan abisi 28 Hazar abisi 25 yaşındaydı. Ciwan çok sert bir yapıya sahipti içlerinde. Mesela Baweşin birgün bile saçını okşadığını hatırlamazdı. Ya da doğru dürüst oturup "Bacım bir derdin bir isteyin var mı?"diye bir güne bir gün sorduğunu da hatırlamazdı. Niçin kendisine karşı bu tutumda olduğunu hiç bir zaman anlamamıştı, Baweşin. Ama hazar abisi bambaşka bir insandı. Ciwan abisinin tam tersi bir karektere sahipti. Herşeyiyle o ilgilenir bir dediğini iki etmezdi. Sonuçta tek kız kardeşi anasının emaneti olarak kendisine çok kıymet verirdi. Babasının ve abisinin aksine gözü gibi bakar severdi. Ama iki yıldır yurtdışındaki işleriyle meşgul olduğundan uzaktılar şu anda birbirlerine. Bir türlü memlekete gelmeye fırsat bulamadığı halde hergün bacısının halini hatrını sormayı ihmal etmezdi. Hatta bacısını yanına alarak okuması ve ideallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmayı planlıyordu. Hazar kendince planlarını yaparken babasının Baweşin için yaptığı planlardan habersizdi tabi..... Baweşin kapısının açılmasıyla düşüncelerinden sıyrılırken bakışlarını kapıya çevirip içeri giren kadına baktı. "Delalamın (güzelim) hadi kalk hazırlan baban seni bu halde görmesin, kızdırmayalım şimdi onu keça mın (kızım) hade!" Dedi Avzem xanım. "Daye ez naxazım bizewicem. (Anne ben evlenmek istemiyorum) ben okumak istiyorum!" Diye isyanını senelerdir anası yerine koyduğu kadına belirtti. Avzem xanım doğduğundan bu yana kendisine anne diyen kıza gözlerine yerleşen hüzünle baktı. O da kendi kızı gibi gördüğünden senelerce öz evlat gibi büyütmüştü Baweşin'i. "Keça mın babanı bilmez misin? O kafasına koyduğunu yapar. Hem Hozan aşiretinin ağasıyla ezelden beri dostlar. Seni emin ellere verecek ordakilerde sana iyi bakacaklardır. Hem Adar Ağa da seni seviyor biliyorsun zaten sen. Sana iyi bakar." "Ben sevmiyorum, onu istemiyorum. Bana niye kimse fikrimi sormuyor daye?" Dedi genç kız. Biliyordu, Adar Ağa'nın onda gönlü olduğunu. Bundan bir kaç ay önce başka bir aşiretin düğününde görmüştü genç kızı. O günden bu yana kara sevdaya tutuluştu genç adam. Kaç kez kızın karşısına çıkmış münasip bir dille ciddiyetini belirtmişti. Fakat Baweşin o adamı gördüğünden bu yana ona karşı hiç bir şey hissetmemişti... o aşk istiyordu. Hep kuzenleriyle konuşurlarken görücü usulu değil aşk evliliği yapacağını söylüyordu. Ama tabi bu işler her zaman bizim istediğimiz şekilde olmuyordu maalesef. Kısmettir, kaderdi bu işler.... "Keça mın sen bilmez misin bizim adetleri? Büyükler ne derse o olur. Biz hepimiz senin gibiydik bak bana bende o kadar istemem etmem dedim babama ama görüyorsun bir evladım var şükür evlendigimede pişman olmadım. Sen de olmayacaksın inşAllah kızım bak gör sende mutlu olacaksın." Diyerek yaşlı kadın kızı biraz olsun teselli etmeye çalıştı. Avzem xanım eşiyle birlikte 20 yıldır bu evin hizmetini yapıyorlardı. Oğlu Serhat ise evin ikinci oğlu Hazar'ın yanında yurt dışında çalışıyordu. Hazar'la abi kardeş, sırdaşlardı. Hazar abisi Ciwan'dan çok Serhat'la daha yakındı. Serhat ise kendisinden iki yaş küçüktü. Baweşin ne söylerse söylesin kimsenin kendisini anlamayacağını kabul ederek "Tamam daye ama bana yarım saat ver sonra geleceğim ve babamın dediklerini yapacağım." Dedikten sonra yataktan kalkarak dolabına yöneldi. "Nereye kızım? Baban duyarsa çok kızar evden çıkmaman gerek keça mın hade kızdırmayalım adamı." "Daye sadece yarım saat oyala ben geri geleceğim söz!"diyerek şalını alıp çıktı odadan. Biraz daha bu evde kalırsa nefes alamayacak hale gelecekti. Artık duvarlar üstüne üstüne gelmeye başlamıştı. Biraz hava almak iyi gelirdi. Sessizce konağın arka tarafına geçen genç kız sokağa açılan kapıyı açarak kimse görmeden kendisini dışarıya attı. Yönünü her zaman gittiğinde huzur bulduğu tepeye çevirdi. &&&&&&&&& "Kuremin(oğlum) nerde kaldın gözümüz yollarda kaldı?"diyerek Sultan Daye oğluna sarıldı. Çok özlemişti küçük sıpasını... "Geldim! Sultanım geldim."Dedi annesine sarılan genç adam. Zira annesine çok bağlıydı. "De hayde geçin sofraya herkes acıktı."kadının sözleriyle herkes güldü. Ardıl babasının elini öpüp kardeşleriyle tek tek sarıldı. "Abi daye sen gelmeden hiç birimizi oturtmadı sofraya kıymetini bil." Diyen Awşin kardeşinin saçlarından öpen Ardıl "Kıymetimi bilmeyenler utansın." Dedikten sonra Adar abisine bakıp gülümsedi. Sofrada ki herkesin neşesi yerindeydi. Bu gün iki mutlulugu birden yaşıyorlardı, ne zamandır memleketine ayak basmayan oğlu ve sevdasına kavuşacak olan diğer oğluyla çifte mutluluğun tadını çıkarıyordu tüm aile. Kahvaltılarını eden Hozan ailesi çardağa geçip kahvelerini sohbet eşliğinde içmeye başladılar. ... bugün pazar olduğundan kimsenin işi yoktu ve bu huzurlu günü birlikte geçiriyorlardı. "Kuremin(oğlum) hade fazla oyalanmayın akşama kız istiyecegiz."diyen Sultan daye oğlu Adar'a gözlerindeki mutlulukla baktı. Nihayet büyük oğlunun mürvetini göreceği günler gelmişti. "Daye merak etme herşey hazır sen benden de heyecanlısın" dedi Adar Ağa. Halbuki dün geceden bu yana heyecandan içi içine sığmıyordu. Sonunda sevdasına kavuşacağı için hiç bir yere sığdıramıyordu bedenini. "Nihayet senide evlendiriyoruz bremin korkardım başımıza kalacaksın diye!" Dedi Ardıl. Abisiyle uğraşmak istediği açıkça gün gözlerinden belli oluyordu. "Höst lan. Ben kız mıyım başınıza kalayım? Ayrıca sen kendine bak. sırf anamlar seni evlendirmesinler diye buralardan kaçan sendin." Dedikten sonra Adar kendisine pis pis bakan kardeşi Ardıl'a meydan okuyan bakışlarla karşılık verdi. "Huşbin lo (susun lo)kafamı şişirmeyin. Hepinizi ben evlendireceğim ellerimle, sıra sanada gelecek Ardıl. Hiç öyle bakma torun torba sahibi olmak istiyoruz değil mi bey!" Dedikten sonra kocası Agit ağaya tebessümle baktı... "Öyle sultan xanım kısmetse oda olacak inşallah !" diyerek hanımına karşılık verdi, Agit Ağa. Adar'ın telefonunun çalmasıyla arayanın kendi adamı olduğunu görüp ayağa kalktı. Çardaktan çıkınca telefonunu cevapladı. "Bir sorun mu var kahya?" "Ağam dediğin gibi yengenin peşindeyiz. Her zaman geldigi tepede otururken yanına Haşim aşiretinin oğlu Baran geldi. Konuşuyorlar." Adamının sözlerini bitirmesiyle sinirden alnındaki damarlar ortaya çıkmaya başlarken yumruğunu hırsla sıkmaya başladı. Baran'ın ne işi vardı sevdasının yanında? Kıskançlık tüm bedenini ele geçirirken yanıtlamaya başladı Adar kahyasını. "Tamam kahya sen orda dur geliyorum hemen." dedikten sonra telefonu kapattı. "Abim iyi misin?" Yanına gelen kardeşi Ardıl'a bakıp "İyiyim koçum bir işim var halledip geleceğim." Dedikten sonra elindeki telefonu hırsla cebine atıp adım atacakken Ardıl'ın sözleriyle durdu. "Bende geleyim mi?" "Ben hallederim hade sen bizimkilerle hasret gider bir saate burda olurum." Dedikten sonra daha fazla kardeşinin konuşmasına fırsat vermeden Adar konaktan ayrıldı. "Ulan Baweşin inşAllah bunun için beni hep reddetmemişindir yoksa canını fena yakarım." Diye kendi kendine konuşan adam hızla sevdasının olduğu tepeye doğru aracını sürmeye başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD