CEYLİN
CENNETİN KAPISI
BERRİN KARAPINAR
Vakitsiz çalan telefonlardan hep korkmuştum… Nereye koymuştum ben bu telefonu, hah yatağın altına düşmüştü. Yarın kesin temizlik yapmalıydım… Annemdi…
“Anne hayırdır, gecenin bu saatinde beni pek aramazdın”
"Kızım, sana bir şey söylemem gerek"
Annemin sesinde ki bir şeyler beni telaşa sürüklüyordu, panik yapmaya başlamıştım "Bir şey mi oldu, babam mı hastalandı?"
"Telaş etme hastalık yok şükür"
Of babamın iyi olduğunu duyunca içim rahatlamıştı, ama yine de bir sorun olmalıydı "Ne oldu o zaman söylesene"
"Kızım, babanın iş yeri kapandı"
"Babam çok üzülmüştür"
"Hepimiz çok üzüldük kızım, baban kahroldu kızıma nasıl diyeceğim diye kendini yiyip bitiriyor"
Başım ağrıyordu, annemle telefonla konuşuyor, konuştukça aldığım üzücü haberlerle her saniye daha şiddetlenerek ağrıyordu. Elimle başımı sıktım, olacak gibi değildi
"Neden?"
"Sende biliyorsun elimizdeki tüm birikimi, annesinin hastalık zamanında tüketmiştik, maaşı sizlerin okul harcamalarına ve evin giderlerine anca yetiyordu. İşsiz kalınca her şey tersine döndü, senin yurt aidatını iki aydır ödeyemiyorduk, belki iş bulurum umuduyla sen üzülmeyesin diye şimdiye kadar sana söylememiştik… Yurttan uyarı geldi ya ödeyin, ya da öğrenciyi çıkartacağız dediler, süre doldu kızım, çok üzgünüz bir çarede bulamadık eve dönmek zorundasın"
“Ama anne”
“Çok üzgünüm yavrum, başka çaremiz kalmadı”
Şok olmuş bir durumda, telefonu kapadım. Okulum benim her şeyimdi, nasıl bırakırdım, ne yapacaktım, bir çare bulmalıydım bulmak zorundaydım, geleceğimi mahvedemezdim. İki arkadaşımla paylaştığım odama baktım. İki yatak, iki komodin, üstü ders kitaplarıyla dolu bir masa. Tüm yurt odaları gibi kişiliksiz bir odaydı ama benim geleceğimi inşa ettiğim odaydı. Kesin bir şeyler yapmalı okulumu bırakmamak için çaba vermeliydim. Ailemin üstüne daha fazla yük olamazdım. Okumaktan vazgeçemezdim. Sabah ilk işim çevreyi dolaşarak yurt ücreti kadar para kazanmak olmalıydı. İki ağrı kesiciyi birden içtim, başka türlü üzüntüden oluşan baş ağrısı geçmeyecekti. ‘Allah’ım yardım et bana, şunun şurasında bir buçuk senem kaldı okulumun bitmesine, nasıl şimdi bırakırım, bütün geleceğim mahvolacak’ bir çıkar yol bulamıyordum…
Okuluma yakın, ders saatlerime uygun işler bakmaya başladım yine, ama hiçbir verilen ücret yeterli değildi, iyice umutsuzluğa düşmek üzereydim.
*****
Kadın milletinden bıkmıştım, çıplak göğüsler, çıplak bacaklar görmekten tiksinmeye başlamıştım. Hele biraz içtikten sonra sırnaşmaları yok mu beni deli ediyordu. Gece kulübü işletmenin en kötü yönü bu olmalıydı, ilk ilginç gelen ilişkiler zamanla iğrençleşiyor kadınlar bıkkınlık veriyordu. Ne kadar itelesem de bir grup kadının tacizine maruz kalmak beni iyice bunaltmıştı. Kadınlar içtikçe daha cüretkar oluyorlardı, birinin elini pantolonumun önünde hissettim. Kadın neredeyse beni avuçlamıştı… Diğeri bedenini sırtıma yaslamış sürtünüp duruyordu. “Kendinize gelin hanımlar”
“Ne var canım, önceden hiç böyle değildin hemen üst kata çıkartırdın” diyen kadının yüzüne baktım… Tanımıyordum, hatırlamadığım bir insanla yatmış olmamın tiksintisi bedenimde dolaştı. Nefesinde ki yoğun alkol kokusu midemi bulandırdı. Daha öncede böylelerdi ben aldırmadan incelemeden cinsel isteklerimi gideriyordum. Ama artık bıkmıştım… Dostum olması dışında ortağım olan Doğan barmene yardım ederken yan gözle benim çektiğim eziyeti seyrediyor barmenle bana bakarak gülüyorlardı.
"Doğan, Doğan..."
"Ne var Kaan niye bağırıyorsun yine,"
"Yinesi mi var kardeşim bıktım bu kadınlardan, artık dayanamıyorum, seslerini bile duymak istemiyorum, al şu yılışıkları başımdan."
"Yahu benim ne suçum var, ben mi o kadar yakışıklı ol dedim bak senin kadar bana askıntı olan yok."
Ben sinirlendikçe Doğan bir o kadar daha dalgaya alıyordu.
"Sen benim ne kadar ciddi olduğumun farkında değilsin herhalde. Bıktım, bezdim kadın kız görmek istemiyorum artık."
"Yaptığımız işin gerçeği bu gece kulübü işletiyorsak böylelerinden uzak duramayız."
"Ne demekmiş uzak duramamak, işletmecisiyim diye önüme her gelen yılışan kadınla beraber mi olmak zorundayım, burası benim işim, düşsünler artık yakamdan."
"Vay Kaan kardeşime bak, arı misali her çiçekten bal almaya çalışan sen bu duruma mı gelecektin."
"Bıktım artık usandım, hiç konuşmayan asılmayan bir kadın yok mu dur bu âlem de."
"Sen evine git kardeşim, senin iyice sinirlerin bozulmuş ben idare ederim"
"Eve gitmek mi ev, evlikten çıktı artık, leş gibi"
"Eve ne yaptın, yardımcına ne oldu?"
"Kovdum, hem çok konuşuyordu, hem de eli uzun çıktı, yeni biri lazım. Öyle biri ki, hem güvenilir olacak hem de hiç yüzünü görmeyeceğim, sesini duymayacağım biri."
"Nerden, nasıl bulacağız böyle birini, hayretsin sen iyice kafayı yedin. Hadi git artık sabah olsun bakarız."
Büyük bir bezginlikle arabama bindim, hiçbir yere sığamıyordum… Kurtarıcım olan deniz kenarına geldim, iyot kokusu beni sakinleştiriyor, denizin sesi sinirlerimi yatıştırıyordu. Eve gitmek, uyumak yalnız ve sevgisiz bıkmıştım bu hayattan. Her gece değişik tenlerde artık zevk vermemeye başlamıştı, bir süre sonra hepsi birbirinin aynı, yüzlerini hatırlayamadığı sarhoş gecelerin, sarhoş kadınları.
İçimdeki bezginlikle evime gelip dağınık yatağıma yüzükoyun yattım… Uyumak değildi derdim uykuyla yalnızlığımdan kurtulmaktı amacım, rahatsız uykunun kollarına bıraktım kendimi.
*****
Günlerdir iş arıyor istediğim gibi iş bulamıyordum. Yarım gün için verilen ücret çok azdı, kaderime razı gelmenin zamanı gelmişti. Kantin doluydu zar zor bir köşede yer buldum, ufak bardak için ödediğim çay ücreti bile bana fazla gelmişti.
"Ceylin " Diyen sese bıkkınlıkla başımı kaldırıp baktım "Ne oldu Selin?"
"Ne olacak ne bu suratının hali, sirke satıyor yine,"
"Of of sorma başıma gelenleri," dedim, yan masadan sandalye alıp karşıma oturdu. Sandalyesini aldığı çocuk söylense de Selin’in güzel gülüşü karşısında sustu.
"Hadi anlat arkadaşım derdin ne? Hiç bu kadar üzüntülü görmedim seni."
Kimseye derdimi anlatamamıştım, oda arkadaşım bile bilmiyordu, gerçi çok ilgilendiği de yoktu. Biriyle konuşmalı içimi boşaltmalıydım "Ne olacak, babamın işleri bozulmuş, yurt parasını ödeyemiyorlar, yurttan çıkartılıyorum…" dedim, Selin omzunu silkti…
"Aman sende, bende bir şey oldu sandım. Merak etme ben ağabeyimle konuşurum bir şeyler ayarlar, yarın yurt paranı yatırır."
"Asla böyle bir şeyi kabul etmem, benim acil bir iş bulmam gerek, yatacak yerde lazım,"
"Bizde kalırsın, kocaman evde iki kişiyiz, abim çoğu zaman, eve bile gelmiyor"
"Olmaz Selin hiç kimseyi rahatsız edemem, en yakın arkadaşım olsa bile. Huyumu bilmezmiş gibi konuşuyorsun, bir yolunu bulmam gerek."
Arkadaşının mutsuz halini, çaresizliğini gördükçe Selin üzülmeye başlamıştı.
"Hadi kalk Ceylin derse girelim daha sonra bir şeyler düşünürüz."
İki arkadaş sınıflarına doğru yürümeye başladılar. Üniversitenin, işletme bölümünün üçüncü sınıfında okuyorlardı. Birinci sınıfta aynı sıraya oturmuşlar o günden sonra ayrılmaz ikili olmuşlardı. Ceylin üniversiteyi burslu olarak kazanmış İzmir’den gelmişti. Orta halli bir ailenin tek kızıydı, ikiz erkek kardeşleri de İzmir’de lisede okuyorlardı. Üç okuyan çocuk, aileye zor gelmeye başlamıştı. Üniversiteye gelmesi bile sorun olmuş. Annesinin desteğiyle İstanbul ‘ a okumaya gelebilmişti. Ailesine çok yük olmamak için boş vakitlerinde ufak tefek işlerde çalışarak el harçlığını çıkartıyordu asla yurt, aidatını yatıracak kadar kazancı olmamıştı.
Selin’in zengin bir ailesi vardı, hiç şımarık olmayan çok samimi, içten, komik, iyi niyetli bir kızdı. Ceylin’in durumunu ilerleyen zamanlarda öğrenmesine rağmen hiç kibirlilik yapmamış, aksine arkadaşının sıkıntılarına dertlerine hep ortak olmuştu. İki kızın arasında o kadar güzel bir dostluk oluşmuştu ki. Okulda lakapları ikizlere çıkmıştı. İkizler dendi mi akan sular duruyordu, ikisi de birbirinden güzel, neşeli kızlardı. Erkeklerin gözdesiydiler, hiçbir erkeğe takılmadan üçüncü senelerine gelmişlerdi, herkese arkadaşça davrandıkları için tüm arkadaşları tarafından seviliyor bütün eğlencelerin odak noktasında onlar oluyorlardı, neşeleri davranışları bulaşıcı oluyor, davetlerde baş tacı ediliyorlardı.
Ders bitimi Ceylin ve Selin okulun yanındaki kafeterya da, Ceylin’in derdine çare bulmak için düşünüyorlar hiçbir şey bulamıyorlardı.
"Hadi canım daha bir hafta süren var, çıkış yolu buluruz elbet kendine bu kadar eziyet etme yarın okulda görüşürüz."
****
Ceylin’in durumu eve gelene kadar Selin’in aklını kurcalamıştı. Okulunun bitmesine bir sene kala arkadaşı ayrılamazdı.
Evine gelince salondaki kanepede uyuyakalmış olan abisini gördü. Dertlerine derman olacak tek kişi ağabeyiydi…
" İmdat yangın var" diye avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Panik içinde koltuktan fırlayan ağabeyimin hali evlere şenlikti " Yangın ne yangını nerde çıktı hadi dışarı çabuk” uyku sersemi beni de sürüklemeye çalışıyordu o anda güldüğümü fark edince "Seni hınzır velet koca kız oldun hala eşek şakası yapmaya bayılıyorsun, bir yakalayayım seni bak nasıl dayak yiyorsun."
Evin içinde kaçmaca kovalamaca başlamıştı, bir atakla beni yakaladı. Tabii birazda ben yakalanmak istemiştim. Ağabeyim "Ne yapayım seni he ne yapayım şimdi," diyerek gıdıklamaya başladı.
"Şaka yaptım güzel abim bir tanecik abim benim."
"Yalakalık yapma ne kadar korktum haberin var mı senin"
Haklıydı, arada bir böyle eşek şakaları yapar ağabeyimin ödünü patlatırdım. Uzanıp yanağından öpünce yüzü yumuşadı.
"Hadi, gel yemeğimizi yiyelim sana söylemek istediğim bir şey var." Mutfağa geçtim, ağabeyim masayı hazırlamıştı. Yemeği tabaklara servis yaptım…
"Söyle bakalım Selin Hanım derdin neymiş öğrenelim, sakın harçlığım az geliyor demeyesin yeni zam yaptım."
" Yok ağabey derdim harçlık değil… Ceylin’i biliyorsun, ailesi zor durumda olduğu için yurt aidatını ödeyemiyorlarmış yurttan çıkartılıyor, bir çare bulalım"
"Biz yatıralım aidatını, üzülmene gerek yok"
"Bende teklif ettim asla böyle bir yardımı kabul etmiyor, iş bulmak istiyor"
"Dur bakalım bir çaresini düşünürüz, bir iki gün bana müsaade et"
"Yaşa, benim yakışıklı bir tanecik ağabeyim biliyordum bir şeyler yapacağını"
"Dur kız daha buldum demedim,"
Sabah yolda giderken tekrar Ceylin’in iş konusunu bir kez daha açtım, unutmasını istemiyordum.
"Ağabey, aklına bir çare geldi mi?”
"Dur bakalım Selin aklımda bir iş var ama tekrar sormam gerekiyor”
"Ne abi bana da söyle hadi"
"Ya"
"Ne, abi söyle hadi merakta bırakma beni"
"Bizim Kaan var ya"
"E, ne olmuş Kaan abiye"
"O evine bir temizlikçi arıyordu, hiç konuşmayan, ortalıkta hiç gözükmeyecek birini, isterse evde de kalacak, ama gözüne gözükmeyecek,"
"Kaan abi delirmiş mi, hayalet mi istiyor"
"Valla istediği buydu ama yine de bir soracağım"
"Bende bu durumu Ceylin’e diyeyim ama konuşmadan nasıl durur bilemem, çok konuşkandır biliyorsun."
"Bilmez miyim, çenenizden az çekmemişimdir"
*****
İşyerine gelince Kaan’ı kahve içerken buldum, konuşmanın tam zamanıydı…
"Günaydın kardeşim kahvaltı ettin mi?"
"Yok, kardeşim sadece kahve içiyorum, kahvaltıdan bile zevk almıyorum artık"
"Aferin sana yakında mideni delersin, bak sana ne diyeceğim, her halde sana istediğin gibi birini buldum."
"Ne yaparsan yap kimi bulursan bul yeter ki görmeyeyim, sesini duymayayım."
"Tamam, o zaman kardeşim, karşı taraf oldu derse bu iş bitmiştir, ne zaman başlasın onu söyle!"
"Bu sıralar kafam çok dağınık, iki üç günlüğüne sakin bir yere gitmek istiyorum, istediği zaman başlasın."
"Git kardeşim dinlen kafanı topla ve gel seni böyle çekemeyeceğim. Kadın düşmanı oldun çıktın çapkın Kaan’ın düştüğü hale bak ya"
"Sus Doğan sus devam etme, iyice kafam atacak şimdi"
*****
İkide bir telefonuma bakmaktan bir hal oluyordum, Ceylin’in gözleri şişti, kesin ağlamış olmalıydı. Ağabeyimin telefon numarasını görünce hemen açtım.
"Efendim ağabey, hayırlı haber inşallah"
"Ceylin’le birlikte bu akşam bize gelin onunla konuşmak istediklerim var"
"Oldu mu abi oldu mu dediğin iş."
"Oldu gibi birde Ceylin’in kabul etmesi lazım şartları"
"Tamam, abi geliriz" dedim telefonu kapattım, olayı tam bilmesem de ağabeyim çağırdığına göre bu iş olmuştu.
"Ceylin, yaşasın"
"Selin ne diyorsun kim yaşıyor?"
"Sen be yeşil gözlüm sen yaşa, işin oldu bil abim sana iş ayarlamış şartları konuşmak için bu akşam bize geliyorsun."
"Kim ne, hangi iş, nasıl yani Selin ne diyorsun sen"
"Hadi kızım yaşadın akşama anlarsın ne işi olduğunu"
*****
Selin’in sözleriyle biraz olsun neşem yerine gelmişti, saatler geçmek bilmiyordu. Okuldan çıkınca Selin’ler evine geldik, iki saat sonra Doğan geldi. Selin araba sesini duyar duymaz kapıya koşturdu. Benim kadar heyecanlıydı, bu kızı çok seviyordum çok…
"Selam Ceylin, nasılsın görüşmeyeli"
"Selam Doğan, bildiğin gibi"
"Bir kahve yapayım ben gelmeden sakın konuşmaya başlamayın sakın ağabey"
Selin’e şimdi kahve içmenin sırasımı diyesim geldi, Doğan salona geçip koltuklardan birine oturdu… Selin kahveleri getirince rahatladım.
"Bak Ceylin nasıl olur ama beni bir dinle eğer sana da uyarsa bir teklifim var ama şartları biraz acayip gelebilir"
Doğanın sözleri gerçekten ters gelmişti…"Kötü bir iş asla yapmam. Barda falan, erkeklerle ailem beni öldürür"
"Pes Ceylin nasıl böyle bir şey düşünürsün. Seni Selinden akıllı sanırdım!"
"Ben aptal mıyım be ağabey kalbimi kırdın şimdi"
"Körle yatan şaşı kalkarmış Ceylin’i de kendine benzetmişsin. Dinle bakalım bir beni, işine gelmezse kabul etmezsin. Bir arkadaşım var yani hem arkadaşım hem ortağım bu sıralarda kadınlara karşı büyük bir öfke içinde çevresinde hele ki evinde asla bir kadın, hatta kadın sesi duymak istemiyor, acilen evini düzenleyecek birine ihtiyacı var evin ve onun her şeyiyle ilgilenecek birine. Orada kalacaksın sana ait bir odan olacak işlerini zamanında yaptığın sürece bir sorun yok."
Doğan’ın söyledikleri tam bana göreydi, sevincimden ne yapacağımı bilemez haldeydim. Selin’le tanıştığımdan beri aralıklıda olsa Doğan’ı görürdüm, kötü bir iş bulmayacağını bilmem gerekiyordu. Fazla düşünmeme hatta hiç düşünmeme gerek yoktu.
"Tamam, tamam tam benim istediğim gibi bir iş okuluma da giderim derslerimi de çalışırım, kalacak yerde düşünmem. Sağ ol Doğan…"
"Dur bakalım o kadar çabuk karar verme daha şartları söylemedim! Tamamen görünmez olacaksın, çıtın çıkmayacak yani hayalet gibi görünmez olacaksın, konuşmak yok ses yok Kaan evde olduğunda hiç ortalarda olmayacaksın."
"Tamam, benimde işime gelir, peki iletişimi nasıl sağlayacağım. Alışveriş, isteklerin belirtilmesi gibi"
"Orasını sen düşün benden bu kadar."
"Sağ ol Doğan hayatımı kurtardın"
Selin’le birbirimize sarıldık, hoplamaya başladık. Doğan şaşkın gözlerle bize bakıyordu… “Siz kızlar sevindiğinizde niye hoplarsınız hiç anlamış değilim” diyerek başını sağa sola sallayınca Selin daha çok hoplamaya başladı.
*****
İki kardeşle birlikte yurttan çıkış işlemlerini hallettik. Borçları Doğan ödemişti, ilk işim geriye ödemek olacaktı. Senelerdir kaldığım yurttan ayrılmak biraz içimi üzse de. İş bulmam çok daha önemliydi. İki bavul, bir sırt çantası tutan eşyalarımı arabanın bagajına yerleştirdik, yeni işime başlama vaktim gelmişti.
“Hadi bakalım hanımlar hemen arabaya binin, istikamet Sarıyer”
Doğan çok güzel bahçe içinde bir villanın önünde durdu.
"Al bakalım Ceylin bu evin anahtarı artık bu ev senden sorulacak, dediklerimi unutma hayalet olacaksın iki üç güne Kaan gelir sende bu arada eve alışırsın"
"Abi bende Ceylin’le kalsam"
"Olmaz Selin annemler geliyor ve Ceylin bu eve alışmak zorunda, işleri çok onu rahat bırakacaksın." Dedi, Selin ne kadar itiraz etse de izin vermedi. İki kardeş giderken arkalarından el sallayarak uğurladım…
*****
İçimi heyecan kaplamıştı, hiç tanımadığım görmediğim birinin yardımcısı olacak ve bu güzeller güzeli evde çoğunlukla tek başıma yaşayacaktım. Oh karışan yok, ışığı kapa derdi yok…
Hiç böyle güzel bir ev görmemiştim, Masallardan fırlamış gibiydi. Yemyeşil kocaman bir bahçenin ortasında ağzından su akan melek heykeli olan küçük bir havuz, değişik ağaçlar. Şimdi bu kadar güzelse yazın nasıl olur diye düşünmeden edemedim. Sanki evime giriyordum benim olan evime bu düşüncelerime kendimde şaştım, evin dışı gibi içi de çok güzeldi modern mobilyalarla döşenmiş hayal evi gibiydi. Ferah ama bir o kadarda soğuk, kadın eli değmediği o kadar belliydi ki ve bir o kadarda dağınık ve pis. Hemen işe koyulmalıydım, önümde iki günüm vardı bu evi düzene sokmalıydım…
İlk işim mutfağa gitmek oldu, bir kahve içmeli ondan sonra işlere başlamalıydım. mutfak tezgâhının üstünde bir not ve kredi kartı vardı.
‘Evin ihtiyaçlarını bu kartla alırsınız. Asla beni rahatsız etmeyin.’
"Ukala adam esas sen beni rahatsız etme, ihtiyacım olmasa rahatsızlığın ne olduğunu ben sana gösterirdim" Diyerek kendi kendime söylenmeye başladım.
Hızlıca evi dolaştım evin sahibinin nasıl biri olduğunu görebileceğim bir resmi bile yoktu, bana neydi, yaşlı kör topal umurumda değildi. Ben küçücüktüm ev çok büyüktü acele etmeliydim, eksikleri listeledim markete doğru yola çıktım, alışveriş sonrası, kolları sıvama vakti gelmişti. Üst kattan başlayarak temizlemeye başladım. Beyefendinin odası da pek hoştu doğrusu. Tam ortada devasa yuvarlak bir yatak vardı. Saten çarşaflar serilmişti, serilmiş değilsem ilk gün serili olmalıydı, yarı yerde yarı yatağın üzerindeydi. Giyim odası çeşit çeşit kıyafetle doluydu. Kaan beyin lakabını bulmuştum huysuz. Saatler geçerken ev düzene girmeye başlamıştı benimde canım çıkmıştı…
Üçüncü günün sonunda yemekleri yaptım sofrayı hazırladım. Huysuz bu gün teşrif edecekti.
******