4. Seçim Senin

916 Words
NEVA İstediğim tepkiyi almanın verdiği keyifle çok da uzak olmayan bir yerdeki bara gelmiştim. Kartal'ın bir hamle yapıp yapmayacağını merak ediyordum. Belki her şeyi riske atmıştım ama bir davetle ayağına gidersem, onun sikip bir kenara attığı diğerlerinden pek farkım kalmayacaktı. Ona yakınlaşmaya çalışırken, araştırma yapmayı da ihmal etmemiştim. Hayatından çok kadın geçmişti, hatta bir ikisiyle tanışıp ağızlarından laf almayı denemiştim ama bir dönem sevgili olmaları dışında pek de bir şey öğrenememiştim. Hepsi sessizlik yemini etmişçesine hakkında konuşmuyordu. Birkaç kibar sözcükle geçiştirmekten öteye gitmiyorlardı. Buna rağmen bir şekilde kadınlar arasında kulaktan kulağa dolaşan sadist zevkleri de yok değildi. Cinsellikte sapkın olmak suç değildi elbette. Hele de karşılıklı bir rıza söz konusuyken… Yine de Kartal’ın iş dünyasını, çevresini, tanınırlığını düşününce bu haber sükse yapabilirdi. Birkaç kişiden zevklerine dair kanıtlı bir düşmanlık öğrenebilseydim tamamen dünyasına sızmaya gerek kalmadan, ipliğini pazara çıkarabilirdim. Ne yazık ki öğrenememiştim. Bu yüzden en zor yoldan öğrenmeye karar vermek öyle kolay aldığım bir karar olmamıştı. Bir yanım da merak ediyordu ne yalan diyeyim. Kuzenim kendisine bir sözleşme ile dayatılan ilişkiyi yaşarken, adamın cinsel isteklerine boyun eğerken nasıl aşık olmuştu? Merak ettiğim çok fazla soru olmasına rağmen, hiçbirinin cevabı olmaması canımı sıkıyordu. Benim işim öğrenmek, irdelemek, açığa çıkarmak üzerineydi. Ve Kartal'ın, bu haddinden gereksiz sır dünyasını aralama düşüncesi beni kaşıyıp duruyordu. “Ben bir mezcal daha alayım,” diye seslendim barmene. “İyi bir tercih,” diyen yoğun dumanlı ses kulağımın dibinde sakince konuştu. Bakışlarımı yavaşça yanıma oturan adama çevirdim. Kartal’ın koyu kahveleri üzerimdeydi. “Teşekkürler,” diyebildim. Geleceğini düşünmüştüm fakat bir anda varlığını yanımda bulmak beni gafil avlamıştı. Derin bir nefes alırken ağır ağır yutkundum. Barmen içkimi bırakırken “ben de bir dark rum alayım,” dedi ve yeniden bana döndü. “Gözlerini içemediğime göre, aynı rengi taşıyan bir içki içeyim.” Sesi de tıpkı kişiliği gibi karanlığı çağırıyordu. “Kadınları etkilemeye alışık bir adam gibi konuştunuz. Seçtiğiniz kelimeler de ne kadar usta olduğunuzu anlatıyor.” Barmen içkisini bırakırken dudaklarında yarım bir kıvrılmayla gözlerime bakarak ağır ağır bir yudum aldı. Boştaki eli bileğimin iç kısmına ulaşıp parmaklarıyla usulca okşadı. Okşadığı yerin hemen altında atan nabzım hızlandı. Kendimi kolayca ele vermek istesem de, bedenim bana ihanet ediyordu. “Ustalık,” derken sesi eğleniyormuş gibi çıktı. “Yanılıyorsun. Etkilenmediğim bir kadına iltifatlar düzecek bir adam değilim. Restorana girdiğin ilk andan beri seni izliyordum.” “Beni izlemek hoşunuza gitti mi?” “Elbette. Buraya gelme sebebim sensin nihayetinde.” Parmaklarının ince damarımın üzerindeki dokunuşları, içimde tuhaf bir ürperti dolaşmasına sebep oluyordu. Geri çekilmekle olduğu yerde kalmak arasında asılı kalmış vaziyetteydim. Kaçarsam zayıf görünecektim, kalırsam oyununa dahil. Bu oyunun orta yerine kendi isteğimle yürümüştüm zaten. Nabzım tüm bedenime yayıldı. Aptalca bir cesaretle onunla oyun oynamaya cüret ederken ne düşünüyordum ki? Selin resmini ilk gösterdiğinde tipinden etkilenmiştim ama bu… Dünyasını keşfedip hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, onunla bu kadar yakın olmak cehenneme istekle girmek gibiydi. “Senin gibi kadınların kendi kendine içmesi pek sık rastladığım bir şey değil.” Parmakları bileğimin iç kısmında gezmeye devam ederken yüzümü inceledi. Bileğimi kavramıyordu ancak varlığının baskısı, bir gölge gibi üzerimdeydi. “Birini mi bekliyorsun yoksa beklediğin ben miydim?” Gülerek kaşlarımı kaldırdım. Tüm dikkatim tamamen onun üzerindeydi. “Sizce hangisi daha olası?” “İkinci seçeneği tercih ederim. Peki hangisi?” “Öncelikle oyununa son verebilirsin,” dedim bakışlarımı bileğime indirerek. “Kötü bir alışkanlığım var,” dedi yumuşak fakat hükmedici bir tınıyla. “Sözlü uyarıları pek kaale almam.” “Benim de kötü bir huyum var,” dedim aynı sakinlikle. “Sınırlarımı çiğneyen adamlara tahammül edemem.” Kartal'ın dudaklarının kenarı kıpırdadı ve kibirli, umursamaz eğim yine ortaya çıktı. “İsmini söyleyecek misin artık?” İçkimden bir yudum alırken iyice yaklaşarak boynuma doğru sokuldu. “Yoksa isim bulma oyunu mu oynuyoruz?” “Neva,” diye fısıldadım anında. Boynuma çarpan nefesi sınırlarımı tamamen ihlal ederken hızla çözülmüştüm. “Neva!” Adım dudaklarından bir melodi gibi çıktı. “Tanıştığıma fazlasıyla memnun oldum. Kartal Demirbilek.” Dakikalardır okşadığı bileğimden kayarak elimi kavradı ve dudaklarına doğru götürüp üstüne erotik sayılacak bir öpücük bıraktı. Sonunda usulca elimi dokunuşlarından kurtardım. “Adınızı biliyorum,” dedim. Tanımamış gibi davranmam fazla göze batardı çünkü oldukça tanınır biriydi. Hele de gazeteci olduğumu bir şekilde öğrenirse, yalanım anında ortaya çıkardı. “Beni tanıyorsun ve buna rağmen merak ediyorsun. Gözlerindeki merakı görüyorum.” Sesindeki ton, istese beni bir hamlede yutacak cinstendi. “Yanlış yerde yanlış adamla içki içtiğinin farkındasın. Ve hala buradasın.” “Belki de ilgimi çekmişsindir,” dedim soğukkanlı görünmeye çalışarak. “Sıkıcı erkeklere hiç tahammülüm yok.” Kartal'ın gözlerinde, cevabımdan hoşlandığını belli eden bir şimşek çaktı. “Özgüvenini sevdim ancak fazla özgüven zararlıdır.” “Bunu bana bir kart gönderip peşime takılan adam mı söylüyor?” Bir kez daha bedenime yaklaşıp kulağıma eğilirken, vücudum istemsiz bir elektrikle titredi. ‘Salak Neva! Böyle tepkiler veremezsin,’ dedim kendi kendime. “Bana evime kadar eşlik eder misin?” Oha! Bu çok fazla olmamış mıydı? “Ne?” “Geldiğimden beri seni izleyen dört istekli adam dikkatimi çekti. Seni tek bırakırsam anında yanında bitecekler. Paylaşmayı sevmem.” Bakışlarıyla ne düşündüğümü anlamaya çalışıyormuş gibi bir süre daha beni inceledikten sonra içkisinden son bir yudum aldı ve masaya bir deste para bırakıp ayaklandı. “İçkiler benden.” Hareketlerini takip ederken teklifini düşündüm. Onun gibi bir adamın ikinci kere böyle bir şans vermeyeceğinden neredeyse emindim. Beni yanıltmayarak “seçim senin,” diye fısıldadı. Yavaşça ayağa kalkmamla dudaklarında memnun bir gülümseme peyda oldu. İntikam isterken yola bunu bilerek çıkmıştım. Ben de ona gülümsedim. İntikam isteyen iki mezar kazsın derlerdi. Ben Kartal'ın mezarının yanına kendi mezarımı çoktan kazmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD