4.BÖLÜM

3127 Words
Adriana ve Desmond kısa süre sonra duran yağmurda kaleye giderken bir kelime dahi konuşmamışlardı. Adriana onunla gözgöze gelmemek için, atını arkasından sürmüş, Desmond'un kendisini izlediğini fark etmişti. Kalenin kapısından içeri girince hızla atından inip, odasına gitmişti. Desmond onunla yaşadıkları anı sürekli düşünüyor,arzularına yenildiği için kendisine kızıyordu. Bu sabaha kadar Adriana'yı bir kadın olarak bile görmezken, onunla tartışırken gözlerinin önüne serilen güzelliği aklını başından almış, inanılmaz bir arzuyla onu öpmüştü. Adriana karşılık vermeyince, nasıl sinirlendiğini ve canını yaktığını hatırladı. Teninin kokusu, dudakları bir anda kendinden geçmesine sebep olmuş, ona sahip olma isteğine karşı koyamamıştı. Odasına çıkıp, ıslanmış elbiselerini değiştirdi. Saçlarını kurularken elleri dudaklarına gitti. İstemsizce gözlerini kapattı ve kendisini koruyan asi kadını düşündü. Bu güne kadar yüzüne dikkatli bir şekilde bakmadığı hatta öfkeden güzelliğini fark etmediği için çok şaşırdı. Adriana saklandığı o çirkin kıyafetlerin, asık suratının, hiç dağıtmadan topladığı saçlarının ardında oysa ne kadar çekici ve güzel bir kadındı. Ve bir o kadar sert. Adriana odasına girer girmez kendini yatağına atmıştı. Desmond'un karşısındaki çaresizliğine, kendini koruyamamasına, sonrasında neredeyse tüm bedenini ona vermeye razı oluşuna çok kızgındı. Bir daha asla o adamın kendine öyle davranmasına izin vermeyecek, tehditlerine boyun eğmeyecekti. Kendi toparlayıp ıslak giysilerinden kurtulduktan yaşadıklarını unutmaya çalışarak uykuya daldı. Amy pazardan gediğinden bu yana leydisini düşünüyor, Lordun ona nasıl davrandığını oldukça merak ediyordu. Bir ara onun odasına gitmiş, kapıyı çalmış ve ses gelmeyince usulca içeri girip bakmıştı. Yatağında uyuduğunu fark etmişti. Sabah hizmetçiler kahvaltı telaşına düşmüş, bir kısmı mutfaktaki masayı hazırlarken bir kısmı evin salonundaki kahvaltı masasını hazırlamakla uğraşıyordu. Melani etrafına bakındı.Leydiyi göremeyince yine söylenmeye başladı. "Bak sen hanımefendiye, gidip kaldırmamız mı gerekiyor acaba? Kendisine özel hizmetçi mi versek? Saat kaç olmuş hala ortalıklarda yok. Bu kadına birisinin bu evin kurallarını öğretmesi gerekiyor!" Masayı hazırlamakla meşgul olan Amy, onun leydinin odasına gideceğini anladı ve elindeki tabakları masaya bırakıp hızla önüne geçti. "Nereye gidiyorsun Melani? Gidip onu ben getiririm.Şimdi git otur!" "Çekil önümden Amy! Lord onunla benim ilgilenmemi istiyor!" "Çekilmezsem ne olurmuş? Sevgili Lorduna söyleyip beni kaleden mi kovdurursun?Gerçi senden her şey beklenir.İçinden resmen zehir akıyor." "Aklına gelmeyecek şeyler yaparım. Senin o küçük beynin bunları anlamaz. Şimdi çekilde geçeyim!" "Asla! Kesinlikle geçmene izin vermiyorum." Aralarındaki sürtüşme mutfaktakileri de germiş,yaşlı aşçı daha fazla dayanamamıştı. "Off yeter be!Melani geç şuraya otur.Amy gidip kaldırsın.Nedir bu kavgalarınız sürekli? Artık kafam kaldırmıyor!" Melani istemeyerek de olsa masaya geri döndü. Amy leydinin odasına giderken arkasından neler mırıldandığını tahmin ediyordu. Odanın kapısına hafifçe vurdu.İçeriden zayıf bir gel sesi duyunca usulca içeri girdi. Adriana hala yataktan kalkmamıştı. "Leydim neyiniz var yoksa hasta mısınız?" "Hayır Amy hasta değilim.Sadece bugün odamda kalmak istiyorum.Canım hiç bir şey yapmak istemiyor." Amy ona doğru yaklaştı. "Dudağınıza ne oldu?Kenarında bir kızarıklık ve şişlik var?Yoksa size vurdu mu?Aman tanrım!" "Hayır Amy. Farkında olmadan ısırmışım o kadar." Amy mazeretine çok inanmasa da inanmış gibi göründü. "Pekala bugün canınız odanızdan çıkmak istemiyorsa, öyle yapın. Sorarlarsa kendini iyi hissetmiyor derim."dedi gülerek. "Size güzel bir kahvaltı getireyim.Aç kalmanıza gönlüm razı olmaz." Amy mutfağa dönünce Adriana'ya özel bir kahvaltı hazırladı. Melani kendi kendine söylense de rahatsız olduğuna inanmadığını çok dile getirmedi. Amy Lord Desmond ve kız kardeşinin kahvaltı masasını toplarken bir ara gözleri Lorduna kaydı.Salonun köşesindeki koltukta oturmuş, elinde tuttuğu şarap dolu bardağa bakıyor, oldukça düşünceliydi.İşini bitirip çıkmak için kapıya yönelince Desmond'un kendisine seslendiğini duydu. "Amy." "Lordum." "Adriana nerede?" "Şey... Bugün kendini pek iyi hissetmiyormuş.Odasında dinlenmek istedi." "Hasta mı?Eğer öyle ise bir şifacı çağıralım." "Değil inanın sadece biraz yorgun.Yarına birşeyi kalmaz. Şimdi izninizle efendim" Mutfağa doğru giderken aklından geçeni keşke ona söyleyebilseydim diye düşündü. "Isırdığınız yer acıyor sizi cani adam ama en çok kalbine zarar verdiniz! Bunu hangi hekim iyileştirebilir söyleyin bana?" Adriana o gün hiç odasından çıkmadı. Biraz kitap okudu, bir şeyler yazdı.Amy bir kaç kez yemek getirdi. Adriana Amy gibi bir arkadaşa sahip olduğu için kendini şanslı hissetti. Desmond gün içinde karışan zihnini toparlamaya çalışmıştı. Bir karar aldı.Bir süre kaleden uzaklaşıp kralı ve Londra da yolunu gözleyen güzel leydileri bir an önce ziyaret etmeli, dizginleyemediği arzularını doyurmalıydı.Adriana'ya karşı hissettiği tek şeyin bedensel çekim olduğunu düşünüyordu. Ertesi gün Adriana kendini daha iyi hissedip odasından çıktı. Ama gün boyu mutfakta aşçı kadınla birlikte vakit geçirdi. Kalenin içinde dolaşmak, Desmond'la karşılaşmak istemiyordu. Akşama doğru kendini yorgun hissedip erkenden odasına kapandı.Henüz hava kararmamıştı ama yapacak bir şeyi olmadığı için ortalıkta dolaşmanın gerek olmadığına karar vermişti. Bir ara elinde kitabı ile hafif bir uyukuya dalmışken kapının çalması ile irkildi.Amy büyük bir heyecanla odaya girince sebebini merak etti. "Leydim,size güzel bir haberim var." "Haber mi?" "Misafirleriniz var. Anne ve babanız geldi. Lord Desmond'la birlikte aşağıda yemekte sizi bekliyorlar." Adriana duyduğu habere inanılmaz sevindi ve yerinden kalkıp kapıya koştu.Ama Amy onu durdurdu. "Bekleyin. Böyle inemezsiniz." "Ne demek bu anlamadım?" Sonra Amy'nin elindeki elbiseyi fark etti. Oldukça şık ve güzeldi. Kesinlikle giydiği elbiselere hiç benzemiyordu. "Lordumuz bunu giymeden asla aşağı inmemenizi ve saçlarınızı serbest bırakmanızı emretti." Adriana hiç böyle bir elbise giymemişti.Göğüs kısmı açık,kollar omuz kısmına kadar kısa ve çok parlak bir gümüşümsi bir renk. Canın cehenneme Desmond! Adriana odasında hazırlanırken, yukarıdaki salonda gergin bir hava vardı. Lord Braylan ve eşi Annelisa sevgili kızları Beatrice'in Lord Desmond ile evlendiğini düşünerek onu ziyarete gelmişken, Adriana'nın bu adamla evlendiğini duyunca büyük bir şok yaşamıştı. Nikahın olduğu sırada Leydi annesi Leydi Catherine'in ölmesi onların burada olmayışının en büyük nedeniydi. O günlerde yaşananlardan, Beatrice'in başka bir adama aşık olduğundan hiç bir şekilde haberleri olmamıştı. İkisinin de aklını kurcalayan nokta Adriana'nın neden böyle bir evliliğe evet dediğiydi. Lord Braylan karşısında kendinden emin bir şekilde cevap vermeye hazır adama manidar bir şekilde bakıyordu. Bilmediği bazı şeylerin olduğu apaçık ortadaydı. Aklına Beatrice'in Desmond'la evlenmeyi düşündüğü zaman Adriana'nın ona gösterdiği tepki geldi. Sevmediğin bir adamla nasıl evlenebilirsin diyerek karşı çıkmış, kardeşine bu konuda çok kızmıştı. Peki sevgili kızı Adriana nasıl bir gerekçe ile şu anda bu adamla evliydi?Lanet olsun! Tüm bu olanların mutlaka mantıklı bir açıklaması vardı değil mi? Desmond gelen misafirlerini gayet güzel karşılamış, onlara içecek bir şeyler ikram ederek, sevgili karısının birazdan salonda olacağını belirmişti. Kayınpederinin bu evlilikle ilgili mantıklı bir cevap beklediğinin farkındaydı fakat bu açıklamayı Adriana ile birlikte yapacaklarını söylemişti. Şuan da istediği en son şey kalesinde yaşanacak bir gerginlikti. Lord Braylan İngiltere'nin en güçlü adamlarından biriydi. Kırklı yaşların ortalarında olmasına rağmen hala genç ve dinç görünüyordu. Çocukluğunda onunla ilgili çok fazla hikaye dinlemiş, bazen ona hayranlık duymuştu. Hayatta olmayan halası Emily'nin Braylan'e olan tutkulu aşkı yüzünden, karısı Annelisa'yı Lord Edward ile alıkoyduğunu, terk edilişinin intikamını almak için çok acımasız bir kadına dönüştüğünü, babasının ağzından defalarca duymuştu. Halasının Braylan'in Edward'ın kalesine yaptığı saldırıda tahlihsiz bir şekilde yanarak ölmesini, her ne kadar hakettiğini düşünse de babasını oldukça üzmüş, Braylan ile arasındaki dostluğun bozulmaması adına kaybettiği kardeşi için Braylan'in kızlarından, birini oğlu Desmond'a, Cromwell kalesinde ikiz kızlar için verilen davette; özellikle ilk doğan kızı istemişti. Braylan bu isteği reddetse de, zamana bırakmaya karar vermiş, karısı Annelisa kaderin kızlarını yönlendireceğini düşünmüştü. Lord Vincent ölmeden önce oğlundan son isteğini yerine getirmesini istemişti. Desmond hayatından onlarca güzel kadın geçmesine rağmen hiç biri ile ciddi düşünmemiş ama artık evlenmek, çocuk sahibi olabilmek için zamanının geldiğini düşünüp Beatrice ile tanışmaya karar vermişti. Kendisi ile tanışma çağrısına olumlu cevap veren leydiyi kalesinde bir kaç gün ağırlayıp, son derece güzel ve kibar olan bu kadından hoşlanmış ve hayatını onunla birleştirme kararı almıştı. Beatrice de olumlu cevap vermişti. Beatrice'e karşı hissettiği şeyin aşk olmadığını biliyordu fakat evliliklerinin zamanla aşka dönüşeceğini tahmin ediyordu. Nikah günü rahibin karşısında Beatrice onunla evlenemeyeceğini, kalbinin bir başkasına ait olduğunu söyleyince, onu anlayışla karşılamayı başarabilmişti. Çünkü kendisini asla sevemeyecek bir kadınla evlenmek mantıklı değildi. Ancak bu anlayışı kardeşi Veronica'nın Beatrice'in aşık olduğu ve onu aldattığı adamın en yakın dostu, askeri, kardeş gibi büyüdüğü hatta nişanlısını ona emanet ettiği adamın Daniel olduğunu, onların gizlice evlendiğini duyunca yaşadığı onur kırıklığı öfkeye ve intikam hırsına dönüşmüştü.Tüm öfkesi ile kendine hata yapan, ailesini ikinci kez küçük düşüren Cromwellere savaş açacağını, bunun bedelini ödeteceğini söylemişti. Desmond bunu bir tehdit olsun diye söylememişti. Lord Braylan güçlü bir rakip olabilirdi ancak kendisi de onun kadar güçlü, iyi bir ordusu olan üstelik kralın en güvendiği adamlardan biriydi. Beatrice'in gözyaşları ona merhamet göstermesine neden değildi. Sonrasında hiç beklemediği tepkiyi, ikiz kardeşi Adriana vermişti. Hiç bir yönü ile kardeşine benzemeyen, soğuk görünüşlü, asi, dik başlı ve üstelik giyimi ve sıradanlığı ile dikkat çeken Leydi Adriana, Desmond'a meydan okumuş, Beatrice'in yerine, yapılan hataların bedelini üstlenmişti.Ailesi ve halkı için yaşayacağı her şeyi kabul edeceğini, onunla evleneceğini hiç korkmadan yüzüne haykırmıştı. Desmond o an bir Cromwell kadınına eziyet etmenin, onun hayatını cehenneme çevirmenin, bir savaştan daha çok işe yarayacağını düşünmüş olsa da hiç hesaba katmadığı şey Adriana sandığından daha güçlü ve kahretsin ki güzel çıkmıştı. Desmond'un gözleri salonun bir köşesinde oturan güzel kadına kaydı. Leydi Annelisa orta yaşlarda olmasına rağmen yüzünde en ufak bir kırışıklık yoktu,saçları hala simsiyahtı. Yeşil gözleri kocasına duyduğu sevgiyi yansıtıyordu. Lord Braylan'e bakarken içinde barındırdığı hayranlığı fark etmemek imkansızdı. Sürekli kapıya doğru bakması, kızını biran önce görmek istemesinden dolayıydı kesinlikle ve kızı için endişeli olduğu belliydi. Adriana'nın gelmesini bekleyen sadece o değildi. Kendisi de ona yolladığı elbiseyi giyerek, salonda yanında yer almasını istiyordu. Gerçekten evli olmasalar bile ailesinin karşısında öyle davranabilirlerdi. Aslında daha düne kadar bunu umursamazdı ama bu kez gerçekten Adriana'yı bambaşka bir şekilde görmeyi umut ediyordu. Braylan ile karşılıklı koltuklara oturmuşlar, ellerindeki kadehlerini içerken ikisi de bu gece ne yaşanacağını merak ediyordu. Bir süre sonra salonun dışında bir ayak sesi duyuldu. Desmond farkında olmadan ayağa kalktı. Ardından bakışları kapıdan içeri giren Adriana'ya kilitlendi. Kahretsin! Elinde bulunan bardağı nasıl sıktığını anlamadı. Öfkesini gizlemeye çalışsa da başaramadı. İnatçı, baş edilmez, cesur kadın! Üzerine son derece kapalı, bedenini bir tabut gibi gizleyen, kahve tonlarında sıradan bir elbise giymişti. Saçları yine aynı şekilde başının arkasında topuz yapılmış, suratında yine o soğuk ifade vardı. Desmond emrine karşı gelen kadına öfkesini gizlemeye çalışarak bakıyordu. Demek Adriana kendisiyle bir itaat savaşına girmişti. Bunun hesabını soracak, kimin sözünün geçtiğini görecekti! "Adriana!" dişlerini sıkarken genç kızın adını fısıldadı. Kızının salondan içeri girdiğini gören Leydi Annelisa ona doğru koştu. Akmaya hazır gözyaşları, kızını kollarının arasına alınca yanaklarından süzülüverdi. Adriana kendisine merhametle sarılan annesine büyük bir özlemle karşılık verdi. "Adrianam... Neden söyle bana neden?"dedi sessizce kulağına. Evet Annelisa, bu ani evliliğin sebebini anlamak istiyordu.Annesi olarak hakkıydı. Adriana kendisine doğru bakan babasının gözlerindeki sorgulayan bakışı fark etti. Kafasında soru işaretleri olduğu, kızının ona bir açıklama yapmasını beklediği gayet açıktı. Elli annesinin avucunun içinde babasına doğru yürüdü. Braylan her zaman güçlü görünen kızını yine öyle görmüştü. Adriana bir çok huyunu babasından almıştı. İçindeki savaşçı ruhu, boyun eğmezliği, korkusuzluğu... Braylan yanına gelen kızının omuzlarını iki eliyle tutarak alnına zarif ve sevgi dolu bir öpücük kondurdu. Adriana kaç gündür ilk defa ailesinin varlığını hissetmiş, onları ve halkını korumak için yaptığı fedakarlığın ne kadar doğru olduğuna karar vermişti. Hiç kimsenin onlara zarar vermesine izin veremezdi. Babasının varlığı ruhuna bir güç katmıştı. Onunla her zaman gurur duymuş, liderliğini, gücünü örnek almıştı. Gözleri onlara doğru bakan Desmond'a kaydı. Anlayamadığı bir şekilde, onları izliyor, belli ki Adriana'nın tepkisini merak ediyordu. Braylan kızına seslendi. "Adriana annen ve ben bize bir açıklama yapmanı bekliyoruz. Bugün öğrendiğimiz bu ani evliliğin sebebi nedir?Lütfen bize karşı dürüst ol." Adriana içinde yaşadığı savaşı yüzüne yansıtmadı. Babasına ne diyebilirdi ki? Lord Desmond bizi savaş ve ölümle tehdit etti. Eğer burada olmasaydım yaşayacağımız acıları nasıl dindirebilecektik? Kendimi bu adamın karşısında ezilmeye mahkum ettim. Bu evde bir hizmetçi gibi yaşıyorum, onun karısı değil, öfkesinin bedeliyim. Asla! Tüm gücünü toplayıp kocasının yanına gitti. Desmond'un bir nefes kadar yakınında, gözlerini gözlerine dikmişti. Desmond ne olduğunu anlamaz bir şekilde karşılık verdi. Adriana'nın yüzünde sahte bir gülümseme ve ağzından söylemeye zorlandığı kelimeler döküldü, Desmond'un buz gibi elini tutarken. "Aşık oldum baba. Bu gördüğün adam bir anda benim kalbimi esir aldı. Nasıl olduğunu anlamadan Lord Desmond'un varlığı ile mutlu olduğumu, sanki hayatım boyunca onu beklediğimi anladım. Biliyorsunuz ki ben asla sevmediğim bir adama evet demezdim." Sesini öyle yumuşattı ki, söylediklerinin doğruluğuna nerdeyse kendi bile inanacaktı. Gözlerini Desmond'an bir saniye dahi ayırmıyordu. "Desmond'u seviyorum." Desmond ailesini kandırmak için yalan söyleyen kadına bakarken, nasıl iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyordu. Aralarında bir sürtüşme olmasa bu sözlere kendi bile inanabilirdi. Adriana bakışları ile bile ona bakanları inandırırdı. Bu oyunda üzerine düşen görevi yapacaktı.Yüzünde bir gülümseme ile yakınında olan karısının yanağını öperken, onu kollarının arasına aldı. "Ben de kızınıza aşığım lordum. Adriana'yı seviyorum. Aşkın varlığına beni inandıran tek kadın. Biliyorum evliliğimiz sizi çok şaşırttı. Fakat kızınız Beatrice ve ben evlenmekten vazgeçtik. Lütfen samimiyetimize inanın.Bu gerçek bir aşk evliliği." Adriana Desmond'un ailesine açıklama yaparken belinde ve bazende kalçasında dolaşan elini, onu okşayan parmaklarını kırmamak için kendini zor tutuyordu. Aklı sıra bu fırsattan yaralanıp ona eziyet etme çabasındaydı. Braylan ve Annelisa karşılarında birbirlerine deli gibi aşık görünen bu çifte bakarken bir an inanmakta zorluk çektiler. Söylenenlerin gerçekliği konusunda tereddüt etseler de onlara inanmayı seçmek galiba en iyisi idi. "Açıkçası bu itirafınız bizi çok şaşırttı." dedi Braylan "Ama şunu belirtmek isterim ben de güzel karımı ilk gördüğüm an aşkın pençesine düşmüştüm." Annelisa'yı tek eliyle sardı. Annelisa kendisine bakan kocasına sevgiyle gülümsedi. Desmond hazırlanmış olan yemek masasını işaret etti. "Masamıza buyurun. Sizi daha fazla aç bırakmak istemiyorum." Braylan ve Annelisa memnun bir ifade başlarını sallayıp salonun diğer köşesinde bulunan yemek masasına doğru gittiler. Adriana hala kolunun arasında olduğu Desmond'dan uzaklaşmak ve ailesinin yanına gitmek için bir adım atacakken, Desmond kolunu tuttu. Adriana üzerine giydiği siyah gömlek kadar kararmış yüzüne, ona doğru bakan buz gibi bakışlarına hedefti şuan. "Gönderdiğim elbiseyi giymemekle hata yaptın Adriana." derken öfkeliydi genç adam. "Benim her emrimi yerine getirmek zorundasın. Bir daha bana karşı gelirsen, seni cezalandırmak için çok ağır yollar bulacağım." Adriana kendisini tehdit etmesini kesinlikle umursamadı. Hatta yüzündeki ifade, dudağını alaycı bir şekilde kıvırması Desmond'un bakışından kaçmadı ve daha çok öfkelendi. "İnanın vereceğiniz hiç bir ceza önemli değil. Sizin bedenimi nasıl görmek istediğinizde. Giyeceğim hiç bir elbiseyi size danışmam. O iğrenç gözlerinizin çıplak tenimde dolaşması kadar acı veren bir şey olamaz." Desmond kendisine hakaret eden kadına bir şeyleri hatırlatma zamanı geldiğini düşünüyordu.Adriana bedel olarak, boyun eğeceğini söyleyerek geldiği bu eve, Desmond'la cesurca savaşmaya gelmişti anlaşılan. O zaman bu oyunda bir kural yoktu. Herkes kendi kuralını koymuş, meydan okuyordu. Güzel bir yemeğin ardından, annesi Adriana'ya güzel bir haber vereceğini söyledi. "Adriana büyükannen ölmeden önce sana söylemem gereken bir şey söyledi. Biliyorsun o seni kendine çok benzetirdi. Onun gibi cesur ve güçlü olduğunu düşünüyordu her zaman. O yüzden sana bir armağan bıraktı. Guilford kalesi artık senin." Adriana büyükannesinin kendine miras bıraktığı kaleyi her zaman çok sevmişti. "Teşekkür ederim anne.Büyükannem inanılmaz bir kadındı.Onun hediyesi benim için çok değerli." Braylan kızına bakarken bir zamanlar kurduğu hayalleri aklına geldi. "Adriana bir gün Londra da yaşayıp, bir kadın yazar olmayı hayal ediyordun. Galiba büyükannenin kalesi seni bu hayallerinden vazgeçirmiş olmalı." Adriana gayet ciddi ve kendinden emin cevap verdi. "Asla baba. Geleceğe dair hiçbir hayalimden vazgeçmedim.Bir gün gerçek olacak inanın. Hayatımın nereye ait olduğunu elbet bulacağım." Desmond daha önce hiç görmediği bir kadına bakar gibiydi. Evlendiği kadın, dışardan göründüğü ile değil içinde yaşadıklarıyla bir çok kadından farklıydı. Desmond yemek boyunca ailesiyle sohbet eden Adriana'yı izledi. Evlendiği kadını aslında hiç tanımadığını fark etmeye başlamıştı. Yanında oturan kadının zaman zaman masanın üzerinde duran elini avuçlarının arasına alıp, dudaklarına götürerek küçük öpücükler kondurdu. Adriana ailesinin yanında kendine böyle içten yakınlık gösteren adamın tavrından oldukça rahatsız olsa da birbirlerine aşık bir çifti gayet iyi oynadıklarını düşünüyordu. Lord Braylan yemek sonrası Desmond'la özel olarak konuşmak istediğini söyleyince Adriana çok endişelendi. Desmond kayınpederi ile kütüphanesine geçmişti. Braylan elindeki bir bardak şarapla bir süre her yeri kitaplarla dolu, özenle döşenmiş bu odada bir kaç tur atıp, etrafı inceledi. Desmond oturduğu yerden onu izleyip, kendine ne soracağını bekliyordu. Bir süre sonra Braylan biraz sert biraz da manalı bakışları ile Desmond'un karşısında bulunan tek kişilik, deri koltuğa oturdu. "Kızım ve senin aranızda geçen aşka inanmaya çalışıyorum. Fakat Desmond açıkça söylemek gerekirse bu hikayede beni rahatsız eden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorum. Umarım dediğin gibi sevgili kızımı seviyorsundur. Aksi takdirde niyetinde başka şeyler varsa, benim gibi bir adamı karşına düşman olarak almak istemezsin." Desmond kendisine verilen mesajdan korkmadı. Lord Braylan'in oldukça güçlü bir adam olduğunun farkındaydı. Ona söylediği onca sözün içinde sadece Adriana ile ilgili söyledikleri içinde bir korkuya sebep olmuştu. Adriana'yı sevmek... Böyle inatçı, kendi bildiğini okuyan, kocasına boyun eğmeyen bir kadını nasıl sevebilirdi ki? Adriana kendi hayallerinin peşinde koşma hevesindeyken ve üstelik birgün kadınların yapmasına hoş bakılmayan saçma yazarlık fikirleriyle doluyken, ona nasıl güvenebilir ve karısı olmasını bekleyebilirdi? Bu düşüncelerle dalıp gitti. Aslında bir şeyin farkına varmıştı. İçindeki ses şöyle diyordu. "Demek bir gün gideceksin Adriana?Bu da ihanetin başka bir yolu değil mi?" Kendini toparlayıp, boş bir noktada kaybolmuş gözlerini Lord Braylan'e çevirdi. Kendisinden mantıklı bir şeyler söylemesini beklediğinin tamamıyla farkındaydı. Bu adama çok da yalan söylemek derdin de değildi. "Geleceğimiz hakkında bir fikrim yok lordum. Bu yüzden size bu konuda teminat veremeyeceğim. Siz de farkındaysanız eğer kızınız Adriana hiç kolay bir kadın değil. Ben de bir kadının karşısında eğilen bir erkek değilim. O hayallerinin peşinden giderken, yanında olamam. Zaten kendisi de istemez. Bilmenizi istiyorum ki, kaderin bizi sıradışı bir şekilde birleştirdiği kesin." Braylan Desmond'un sesindeki çaresizliği ve samimiyeti anlamış, kızı hakkında söylediği sözlere hak vermişti. Evlenmiş iki yetişkinin insanın hayatına müdahale etmek doğru değildi.Onları birleştiren kader,ne yapacağını zaten biliyordu. Adriana salonda annesi ile başbaşa kalınca, bir süre onun sevgi dolu göğsüne yaslanmıştı. Uzun süredir kendini böyle huzurlu hissetmemişti.Annelisa şefkatli ellerini kızının siyah saçlarında gezdirirken,içindekileri döküverdi,sesi oldukça narin ve üzgündü. "Onu sevmiyorsun değil mi Adriana?" Adriana sessizce yutkundu. Evet anlardı çünkü o annesiydi. Çocukken sadece ağladığında bile ne istediğini anlayan kadındı o. Çocuklarını sonsuz bir sevgi ile büyütmüş, sevginin resmini zaten biliyordu. Annesi sözlerine devam etti. Adriana başını yasladığı yerden kaldırmak,bakışları ile karşılaşmak istemedi. "Bizim buna inanmamızı bekliyorsun ama ona bakarken gözlerinde erkeğini seven bir kadın göremedim. Sen kendini buraya ve bu hayata istemeden mahkum ettin değil mi?Ailen senden böyle bir şey istemedi kızım. Bunu neden yaptın?" Adriana annesine yalan söylemek istemedi. Belki de konuşmaya ihtiyacı vardı. "Kalbim çok büyük bir aşkla dolu ama bu aşk sadece sizin için. İnanın benim hayatımın hiç değeri yok."diyebildi. "Bizim için çok değerlisin Adriana. Bir gün kendi kararlarınla doğruyu bulacaksın. Sadece bir şey öğrenmek istiyorum.Lord Desmond'u hiç sevme ihtimalin yok mu?" Adriana annesinin sorduğu soruya cevap verirken farkında olmadan sesini yükseltti. "Hayır anne! Öyle bir adamı asla sevemem!Ona aşık olmak demek kendime ve size ihanet etmem demek. Beni burada tutan tek şey onun öfkesinin bedeli olmam sadece." Adriana söylediklerini duyan tek kişinin annesi olduğunu düşünse de salonun kapısında içeri girmek için adım atan Desmond'un varlığından habersizdi. Gece ailesine kalenin misafir odalarından birini verdiler. Adriana kendi odasına gitmek için onların yatmasını bekledi. Bu evde bulunduğu konumu asla belli etmeme niyetindeydi. Ailesine iyi geceler diledikten sonra hızla merdivenlerden aşağı indi. Sabah onlar uyanmadan önce kalkmalı ve kahvaltıda hazır bulunmalıydı.Koridorun loş ışığında ilerleyip odasının kapısını açıp içeri daldı. O kadar telaşlıydı ki odanın bir köşesinde onu izleyen bir çift siyah gözü fark etmedi. Üzerinde bulunan elbiseyi bir çırpıda çıkarıp attı. Saçlarının topuzunu çözüp, omuzlarından aşağı bıraktı. İnce askılı, eteği dizlerinin üzerine gelen içliği ile yatağına girmek için arkasını döndüğünde Desmond'un yüzü ile karşılaştı.Tam çığlık atacakken ağzını kendi eli ile kapattı. Desmond büyülenmiş gözlerle ona bakarken, odaya niçin geldiğini çoktan unutmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD