Amy Adriana'nın özel eşyalarını yukarıda kaldığı odadan yeni odasına taşımıştı. Yanına gelirken çok fazla elbise yada özel eşya almamış,kısa bir yolculuğun ardından eve dönmeyi planladığı için bir kaç içlik ve elbise ile yola çıkmıştı genç kız. Çünkü buraya gelirken, hayatının sonuna kadar kalacağını bilmiyordu. İkiz kardeşi Beatrice'in düğünü için çıktığı yolculuk,kendi düğününe dönmüştü.
Amy onun hazırlıklı gelmediğini anlamış, elbiseleri dolabına yerleştirirken "İsterseniz size bir kaç elbise diktirebiliriz." dedi. "Köyde tanıdığım iyi bir terzi var.Üstelik onda her zaman iyi kumaşlar oluyor.Ne dersiniz?"
Adriana yıkanma sonrası üzerini değiştirmiş, ıslak saçlarını kurutmakla uğraşıyordu.Aslında düşününce Amy'nin söylediği iyi bir fikir gibi geldi fakat onun terziye verebilecek parası ya da altını, değer taşıyan hiç bir şeyi yoktu.En iyisi elindekilerle idare etmekti.
"Teşekkür ederim Amy"diyerek minnetini ifade etti. "Beni düşünmen güzel ama elimdekiler şimdilik yeter.Çok fazla elbiseye ihtiyaç duyabileceğimi düşünmüyorum."
Nihayetinde hizmetçiler her gün şık giyinmek zorunda değildi. Zaten kendi elbiseleri de gayet sıradandı.Yani yeni işi konusunda zorlanmayacaktı.
Amy işini bitirince mum ışığında saçlarını tarayan Adriana'ya yaklaştı ve karşısına oturdu.Beline kadar inen dalgalı siyah saçları ne kadar güzeldi.Acaba bu saçları neden hep toplama gereği duyuyordu? Yüzünün güzelliği gülümseyince nasıl da belli oluyordu. Saçlarını da serbest bırakınca sanki başka bir kadın olmuştu. Bir de giyebileceği şık ve güzel elbiseleri olsaydı...
Sonunda dayanamayıp içinden geçenleri sormaya başladı.
"Leydim anladığım kadarıyla Lord Desmond'la birbirinizi sevmiyorsunuz.O zaman neden böyle bir evliliğe razı oldunuz? Çok merak ediyorum."
"Kendimi düşünseydim inan asla onunla evlenmezdim.Fakat düşünmem gereken bir ailem ve halkım vardı.O yüzden şu anda buradayım."
"Peki bu durum ne zamana kadar sürecek?Kocanız sizi aşağılamak için elinden geleni yapıyor.Hayatınız boyunca buna katlanabilecek misiniz?"
Hayatının sonuna kadar bu adama ve onun kendisine yapacağı işkencelere katlanmak... O kadar güçlü olabilecek miydi?Ona kendini sunarken,sadece Beatrice'i düşünmüştü.
Evet katlanacaktı. Ne olursa olsun pes etmeyecekti.Başka bir çıkar yolu yoktu.
Gecenin karanlığı çökünce, Amy odadan ayrıldı.Adriana uyumak için yeni yatağına girip, son bir kaç gündür yaşadıkları gözlerinin önüne getirdi. Uyumak için yatağında dönüp durdu sürekli.Beatrice'den böyle ayrılmak, bir daha ne onu nede ailesini göremeyeceğini bilmek çok kolay değildi. Ancak güçlü olması ve yeni hayatına alışması şarttı.Uyuyamayacağını anlayınca yatağında doğruldu ve bir mum yaktı.Sonrasında yanında getirdiği kitaplardan birini alıp, okumaya başladı.Kitabın ilk satırında şöyle yazıyordu.
"Her felaket çaresi ile gelir..."
Ne kadar süre sonra uyudu hiç fark etmedi. Sabahın ilk ışıklarıyla kapının hızla açılması ile birden gözlerini açtı.
Hizmetçi Melani hiç vakit kaybetmemiş, lordunun emrini büyük bir istekle yerine getirme hevesine girmişti. Sesindeki emredici hava bunun kanıtıydı.
"Kahvaltı yapmak için mutfağa inmeniz gerekiyor." dedi sanki kalenin sahibi kendisiymiş gibi."Kahvaltınızı odanıza getireceğimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.Şimdi kalkın ve bize katılın.Sonrada yapacak çok işimiz var."
Lordunun kendisine verdiği emri layıkıyla yerine getiriyordu genç hizmetçi.Hatta bunu yaparken mutlu olduğu açıkça belli oluyordu.
Adriana yatağından doğrulup,bakışlarını ona kaydırdı.
"Size de günaydın. "diye cevap verdi gayet sakin bir sesle."Giyinip hemen geliyorum.Bana bir kaç dakika izin verin."
Melani kapıyı sertçe kapatıp,odadan ayrılınca, Adriana her zamanki gibi kendine yine oldukça sade bir elbise seçti.Saçlarını yine başının arkasında sıkıca topladı.Bu durumda yerinde başka bir kadın olsaydı,bu kadar cesur olabilir miydi?Ya da asil olmasına rağmen tüm bunlara katlanabilir miydi? Ya Beatrice?Kardeşi için kendini feda eder miydi?Tabii ki ederdi.Bundan hiç şüphesi yoktu.
Mutfağın kapısından içeri girince masada oturan hizmetkarların kendisine dikkatlice baktıklarını fark etti.Bazıları ayağa kalkıp kalkmamak konusunda karar verememiş, hepsi de bu yeni duruma oldukça şaşırmıştı. Elinde sepeti ile mutfağın arka kapısından içeri giren Amy onu görünce gülümsedi.
"Leydim günaydın. Hadi lütfen oturun.Size güzel bir kahvaltı hazırlayayım.Kümesten taze yumurta topladım."
Adriana masanın en uç köşesine oturdu. Masada bulunanlar sessizce birşeyler yiyorlar, bakışlarını ondan kaçırıyorlardı. Adriana içinde bulunduğu durumdan rahatsız değildi. Hizmetçilerle aynı masada oturmak utanılacak bir durum değildi.
"Teşekkür ederim Amy"dedi."Yumurtayı çok severim.Karnımda acıkmıştı.Ama yarın kahvaltıyı ben hazırlayacağım.Bakalım benim yumurta ve peynir karışımımı beğenecek misiniz?"
Aşçı kadın şaşkın gözlerle ona doğru baktı.Bu güne kadar hiç bir hanımı mutfakta bırak yumurta pişirirken, su içerken bile görmemişti.
"İstediğinizi yapabilirsiniz.Mutfak konusunda beceriklisiniz yani..." Bu arada pişirdiği bir tava yağlı bol, mis gibi kokan yumurtayı masanın üzerine koydu Amy. Adriana tabağına kendisi servis yaparken sorusuna cevap verdi.
"Yemek yapma konusunda çok becerikli olduğumu düşünmüyorum ama bildiğim bir çok şeyi yaşlı hizmetçimiz Beth'den öğrendim.Mutfakta birşeyler yapmayı her zaman sevmişimdir."
Adriana samimi davrandıkça masadakilerin yüz ifadeleri yumuşadı.Karşılarındaki kadın bir ev sahibi değil onlardan biri gibi davranmaya başlamıştı. Adriana ismini bilmediği diğer dört kadının da adını öğrendi. Bundan sonraki her gününü onlarla bu masada yemek yiyerek geçirecekse hepsini tanımalıydı.
Kahvaltı sonrası Melani ona yukarıda bulunan odaları birlikte temizleyeceklerini söyledi.Adriana da hiç itiraz etmeden kabul etti.
Birlikte yatak odalarının bulunduğu kata girdiler. Lord Desmond ve kardeşi Veronica salondaki masada kahvaltısını yapıyorlardı.
Veronica yaşananlar sonrası sessizliğe bürünmüş, ağabeyinin yaptığı bu evlilik konusunda kendisini suçluyordu.O gün sesini çıkarmasaydı, Beatrice ve Adriana buradan çekip gider, Daniel de karısının peşinden gidince onlardan tamamıyla kurtulurdu. Ona bakarken mutsuz bir adam görüyordu. İki gündür bir kere bile gülümsediğini,sohbet ettiğini görmemişti. Kendini kütüphanesine kapatmıştı. Sevmediği ve sevemeyeceği bir kadınla hırsı uğruna evlenmiş, galiba pişman olmuştu
"Lordum..." dedi usulca."Seni böyle görmek inan beni çok üzüyor.Kendimi suçlu hissediyorum.Belki de... Belki de o gün ağzımı hiç açmamalıydım.Sadece sana yapılan ihaneti kaldıramadım. Ama o kadınla evlenmek zorunda değildin.Farkında olmadan kendine de kötülük..."
Desmond öfkeyle kardeşinin sesini kesti.
"Sus Veronica! Ben ne yaptığımın farkındayım. Sadece bundan sonra benden ne olursa olsun hiç bir şey saklama. O kadına gelince, benim nazarımda bu gerçek bir evlilik değil. Bana yapılan hataların bedelini üstlendiyse sonuna kadar bunu ödeyecek."
Desmond konuşması bitince masadan kalktı.Veronica salondan hızlı adımlarla çıkan adamın arkasından bakarken,içinden geçen tek şey sebep olduğu bu saçma sapan evliliği bir an önce bitirmek, Adriana'yı en kısa sürede bu evden göndermekti.
Desmond odasının kapısını açıp içeri girince, Adriana'yı gördü. Bir hizmetçi gibi etrafı topluyor, ortalığın tozunu alıyordu genç kız. Bir süre onu izledi. Adriana kendisine bakan siyah gözleri ve içinde barındırdığı öfkeyi etmedi.Desmond ona bakarken yaşayacağı herşeyi kabullenmiş, bedeline boyun eğmiş bir kadın görüyordu. Anlaşılan kolay bir düşman değildi.
Adriana işini bitirip kapıya yönelince Desmond'un bakışlarıyla karşılaştı.Bir an duraksadı ama sonra kendini toparlayıp kapıya doğru odadan çıkmak için yürüdü.Tam dışarı çıkacakken Desmond bir adımla önüne geçti. Önündeki adamı fark edince ona doğru baktı. Desmond'un nefesi yüzüne çarpıyordu. Daha önce hiç bu kadar yakınında olmamış, bu kadar yakın gözlerine bakmamıştı.Hiç bir şey söylemeden Desmond'un ona ne diyeceğini bekledi. Gözlerini ya da bedenini ondan kaçırmadı.Desmond ilk defa Adriana'yı yakından görmüş,burnuna gelen çiçek kokularını hissetmişti.Kendisine bakan kadının gözleri renk mi değiştirmişti?Daha önce bu kadar güzel kara elmas gibi parlayan gözler görmemişti.Bakışlarındaki asilik ve kendine güven düştüğü kötü duruma rağmen hala nasıl değişmemişti?Kendisinden bir adım dahi uzaklaşmadan duruyor, senden korkmuyorum diyordu.
Desmond'un bakışları kırmızı ve dolgun dudaklarına kaydı.Sonra kendisine kızdı.
"Senin bu zırhını bir gün delip geçeceğim Adriana."dedi ve derin bir nefes aldı."Bedel olmayı kabul ettiğin için çok pişman olacaksın Leydi Cromwell..."
Adriana söylediği sözü umursamadı ama kendisine bakan siyah gözler ve tenine değen nefesi ilk defa onu korkutmuştu.
Genç kız hızla geriye doğru bir adım atarken, yüzüne soğuk bir ifade yayıldı.
"Sizden korkmuş olsaydım burada olmazdım." derken ses tonu da yüzündeki ifade ile aynıydı.
"Beni tehditlerinizle korkutamazsınız. Yapabileceğiniz en kötü şey, anlamsız hayatıma son vermek olur ve inanın şuan ölmek sizinle aynı havayı solumaktan çok daha iyidir."
Desmond genç kızın gururlu ve cesur tavırlarına elinde olmadan belli belirsiz bir yüz ifadesi ile gülümsedi. Bir kadın için bu kadar açık konuşması beklenmezdi. Leydi sivri dilinden vazgeçmiyordu. Yakında ayaklarına kapanacak,kendisini evine göndermesi için yalvaracaktı.
Adriana adamın cevap vermesini beklemeden, kendisini odanın dışına attı ve koridorda derin bir kaç nefes aldı. Sonrasında tüm sabahı Melani'nin verdiği işleri yaparak geçirdi. Öğlen mutfakta diğer hizmetçilerle yemeklerini yiyorlardı.Sabaha göre daha samimi ve güzel bir ortamdı.Hizmetçiler Adriana'yı daha çok benimsemiş ve yanında daha rahattılar.Onlar gibi düşünmeyen tek kişi Melani'ydi. Adriana'nın kendini bu kadar kısa sürede onlara kabullendirmesi,onlar gibi davranması çok hoşuna gitmemişti. Ne olursa olsun doğuştan onlar gibi sıradan olmayan, asil yetişen biri asla hizmetçi gibi davranamazdı.Yemeğini yerken gözleri Adriana'ya kayıyor,yüzündeki samimiyetini sahte olduğunu düşünüyordu.
Masadaki samimi ortam canını çok sıktı.Elindeki çatalı yemeğine batırırken rahatsız göründüğü ortadaydı.Sonunda dayanamayıp masadakilere sinirli bir sesle bağırdı.
"Hiç birinizi anlamıyorum!Bu olayı ne kadar çabuk kabullenip onu içinize alabildiniz? Sizi ne çabuk kandırdı.Lordunuza ihanet ediyorsunuz!Onun varlığı ile rahatsız olduğu bu kadını sevmeye bile başladınız. Kimbilir nasıl bir kötülük yaptı ki, şuan içimizde?Hepiniz nankörsünüz!"
Amy kendilerine hakaret içeren sözlere sonunda dayanamadı.
"Yeter artık Melani!"dedi oldukça sert bir tonda."Hayatın hep başkalarını kıskanmakla geçiyor.Leydi Adriana hiç birimize bir kötülük yapmadı.Onların arasında ne geçtiği hiç birimizi ilgilendirmiyor.Sen de karışmazsan iyi olur.Burada kimse senin emrinde çalışmıyor!"
Masada oturanlar tedirgin bir şekilde ikisinin arasında geçen sözlü atışmayı izliyor,hiç yorum yapmıyorlardı.Adriana Melani'nin kendisine verdiği tepkiyi çok anlamasa da onunla tartışma niyetinde değildi.Herkesin kendisini sevmek yada kabul etmek gibi bir zorunluluğu yoktu.Ona istediğini vermeyecek asla bir sürtüşme içine girmeyecekti.
Melani öfkeyle yerinden kalkıp mutfağı terk etti.Amy derin derin nefes alıp,yatıştıktan sonra Adriana'ya baktı.
"Kusura bakmayın."dedi usulca."Melani herkese karşı bu şekilde davranıyor. Kimse ile anlaşamıyor,arkadaşlık kurmuyor.Biz artık davranışlarına alıştık, zamanla siz de alışırsınız. Lütfen bu konuda kendinizi üzmeyin."
Adriana kendisine doğru bakan hizmetçilerin farkındaydı. Hepsinin ne düşündüğünü anlamak tabii ki imkansızdı.Bu olaydan rahatsız olmadığını gülümseyerek belli etti.
"Gerçekten hiç önemli değil. İnsanları olduğu gibi kabullenmek gerekiyor. Kimsenin içinde neler yaşadığını bilemeyiz öyle değil mi?"
Aşçı kadın masadaki tabakları toplamak için ayağa kalkmış, herkesin duyabileceği bir sesle mırıldanıyordu.
"Melani'nin içinde ne yaşadığını herkes biliyor.Yıllardır Lord Desmond'a aşık..."
Amy Adriana'nın bunu duymamış olduğunu umut ederek ona doğru yaklaştı.
"Köye pazara iniyorum. Bana eşlik ederseniz çok mutlu olurum.Tabii ata binmeyi biliyorsanız?"
Adriana aşçı kadını duymuş ama önemsememişti.
"Tabii ki biliyorum."
"Harika! Gidiyoruz o zaman."
İki kadın ellerinde sepetlerle ahıra doğru yol aldılar.Amy kendisinin geldiğini gören erkek arkadaşı Marcus'a göz kırptı.Marcus çok yakışıklı olmasa da gayet kibar ve saygılı bir askerdi. Uzun süredir aşklarını gizli bir şekilde yürütüyorlar, iyi anlaşıyorlardı.Leydi Adriana'nın da Amy ile birlikte geldiğini görünce yerinden kalkıp selam verdi.
"Selam Amy... Leydim."
"Marcus bu gün pazara birlikte gideceğiz. Lütfen atları hazırlar mısın?"
"Emredin yeter. Size eşlik etmemin bir sakıncası yoktur umarım.Lordum yalnız gittiğinizi duyarsa kızabilir."
"Neden olsun ki?"
Bir süre sonra atlarına binip kalenin kapısından dışarıya çıktılar.Hava sabah güneşliydi ama sanki bulutlar her an yağmur yağdıracak gibi kararmaya başlamıştı.
Desmond onların kale dışına çıktığını atına binmek için ahıra doğru giderken fark etti. Kendisine sormadan ve izin dahi almadan Adriana'nın başına buyruk gezmeye gitmesi öfkelenmesine sebep oldu. Onlar gözden kaybolurken uzunca bir süre arkalarından baktı.
Adriana kale dışına çıkınca kendini bir anda rahatlamış ve özgür hissetmişti. Girdikleri orman yolu boyunca temiz havanın tadını çıkardı. Marcus ve Amy'nin birbirlerine bakışını fark edince, yalnız kalabilsinler diye atını onlardan biraz daha uzağa sürdü.
Köy meydanındaki pazar yerine yaklaşık bir saat sonra varabildiler.Aslında kale ile mesafesi çok uzak değildi fakat giderken hem yavaştılar hem de oyalandılar.
Amy ve Adriana ellerindeki sepetlerle pazara doğru giderken, Marcus atlarla ilgilendi.Tezgahların üzerindeki meyve ve sebzeler oldukça güzel görünüyordu.Amy hemen hemen hepsinden aldı.Bir süre sonra sepetleri dolunca Marcus yardıma koşup onları ağır yüklerinden kurtardı. Adriana çocukluğundan bu yana köye kurulan pazara gitmeyi seviyordu. Beatrice ile taze meyvelerin tadına bakmaktan mutluluk duyardı.Kıpkırmızı elma tezgahına gelince içinden bir tanesini alıp yemek geldi.Tezgahın başında duran genç adam onun elmalara bakışını fark etmiş olacak ki, çok kibar bir ses tonuyla ona doğru seslendi.
"Lütfen çekinmeyin tadına bakabilirsiniz.Görünüşü kadar tadı da güzel inanın."
Adriana kendisine seslenen gence doğru baktı.Koyu kumral saçlı,bal rengi gözlü,oldukça yakışıklı bir adamdı. Gözlerini dikmiş kendisine doğru bakıyordu. Elmalara nasıl bakmıştı ki adam böyle bir şey demişti?
Amy tezgahtaki adamı tanıyordu.
"Rafuel,elmaların harika görünüyor.Zaten bu pazarda böyle güzeli yok biliyoruz." Sonra içlerinden bir tane alıp Adriana'ya uzattı.
"Bence de yemeliyiz.Rafuel'i kırmayalım değil mi?"
Adriana eline aldığı elmayı büyük bir zevkle ağzına götürdü.Gerçekten tadı çok güzeldi.O sırada pazarın ortasında koşuşan çocuklardan bir tanesi Adriana'ya öyle bir çarptı ki, düşmemek için dengesini sağlamaya çalışırken elma tezgahına dayanmak zorunda kaldı.Tezgah onun ağırlığı ile birden bire yan yatıp üzerindeki elmaları yere serdi. Adriana yapmış olduğu şeyden dolayı o kadar utandı ki,keşke yerin dibine girebilsem diye düşündü.Tezgahın başındaki gence bakmaya korktu.
Yüzüne ateş bastı. Etrafta onlara bakan insanlar bir kahkaha savurmuş,utancını daha çok arttırmıştı.Sonra yere eğilerek etrafa dağılan elmaları toplamaya çalıştı.Amy leydisinin mahcubiyetini anlayınca ona yardıma koştu.
"Bu gün tezgahı çok sağlam kurmamış anlaşılan.Tüm suç senin Rafuel."dedi gülerek.
Adriana hala konuşamıyor, elma toplama derdine düşmüştü.Bir an sonra yanına gelip yere çömelmiş genci fark etti.Kafasını kaldırıp üzgün bir şekilde ona doğru bakındı. Sesinden ne kadar utandığı anlaşılıyordu.
"Ben çok özür dilerim inanın isteyerek olmadı... Çok aptalım. Şimdi hepsini toplarım."
Rafuel karşısında utançtan kıpkırmızı olmuş kadına bakarken gülümsedi.
"İnanın hiç önemli değil.Kendinizi bu kadar üzmeyin.Benim tarlamda bunlardan çok var.Ben elmalara değil,size üzüldüm."
Adriana kendisini teselli etmeye çalışan adama gülümsedi.Rafuel elinin arasında bulunan elmayı alıp,ayağa kalktı ve onu da tek elinden tutup yerden kaldırdı.Adriana etekleri toz olan elbisesini çırparken, Amy'nin buz gibi bakışları ile karşılaştı.Sanki kötü bir şey görmüş gibi donup kalmış,ağzını dahi açmıyordu. Adriana bu bakışların kendine değil, arkasında olan bir şeye kaydığını fark etti. Arkasını dönüp, o tarafa doğru baktı.İlk gördüğü şey Desmond'un öfke dolu gözleri oldu.
Atının üzerinde oldukça sinirli bir yüz ifadesi ile ona doğru bakıyordu.
"Adriana derhal atına bin ve peşimden gel!"dedi emredici bir sesle.Bu durumda gitmekten başka çaresi yoktu. Amy'e döndü.
"Sadece sen!"dedi bağırarak Desmond.
Rafuel Lordun bu tavrına sinir olmuş, Adriana'yı korumak istercesine bir adım atmıştı ki arkasında duran Marcus kolundan yakaladı.Neyse ki bu anı Desmond fark etmemişti.O sırada başlayan hafif yağmur, birazdan kopacak fırtınanın habercisi gibiydi.Marcus Adriana'nın atını getirip binmesine yardım etti.Amy içinde yaşadığı suçluluk hissi ile neredeyse ağlayacaktı.Keşke onunla gidebilseydi!
Desmond yanında at süren kadının yüzüne bakmıyor,öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Köy meydanından çıkınca yağmur inanılmaz bastırdı.Kısa sürede çok fazla ıslandılar. Desmond köyün girişinde bulunan eski bir kulübeye doğru atını sürünce Adriana da onu takip etti.Desmond atından inip sert bir şekilde kapıyı çaldı ama açan olmadı.Kilitli olmayan kapıyı açtı. Burası bir zamanlar dostu olan Daniel'in dayısının eviydi. Anlaşılan evde yoktu.Desmond içeri girince,mecburen Adriana da peşinden gitti.Desmond sönmek üzere olan şöminenin ateşine birkaç odun attı.Sonra arkasına dönüp yağmurdan sırılsıklam olmuş kadına baktı.
Adriana kendini onun söyleyeceği her türlü kötü söze hazırlamaya çalışıyordu.Desmond emredici bir şekilde ateşin yanında bulunan sandalyeyi işaret etti.
"Otur!Orada dikilip durma!"
Adriana kendisine emir vermesinden hoşlanmasa da söylediğini yapmak zorunda kaldı.Saçlarından yüzüne damlayan suları elleriyle sildi.Desmond ürkütücü bakışlarıyla bağırmaya başladı.
"Bir daha benden izin almadan değil kaleden, odandan dışarı bile çıkmayacaksın anlaşıldı mı? Evli bir kadın olduğunu unutup, pazarcı gençlerle benim soyadımı karalayacak herhangi bir şey yaparsan seni elimden kimse alamaz Adriana! Siz Cromwell kadınları aldatmayı ve ihaneti doğal görebilirsiniz ama ben bu konuda bir Cromwell Leydisini daha affedecek kadar sabırlı değilim!Umarım dediklerimi o kafana sokarsın!"
Adriana kendisine ve ailesine bu şekilde saldıran, ağır sözlerle itham eden adama hiç bakmadığı kadar öfke ve nefretle bakıyordu. Kendine sürekli sakin olmasını söylüyorken şuan susmak istemiyordu.Ayağa kalkıp adamın karşısına dikildi.
"Siz kimi ihanetle suçluyorsunuz Lord Desmond? Kardeşimden bahsediyorsanız o sizin karınız değildi,şayet bensem ihanet eden ben de sizin evinizi temizleyen hizmetçinizim sadece! Bana hakaret edebilirsiniz.Evet buna razı olarak evlendim sizinle.Ama soyadıma asla! Şimdi kendinize gelin ve benden özür dileyin! Bu kadarı çok fazla!"
Desmond bir anda dişi bir kaplan gibi kendisine saldırıya geçen kadına doğru bakıyordu. Topuzundan kurtulmuş, omuzlarından beline kayan saçları, öfkeyle parlayan kara gözleri, ıslak kıyafetinden belli olan göğüs uçları erkeksi hislerini bir anda harekete geçirirken, Adriana daha ne olduğunu anlamadan kendine hızla adım atan adamın ateş gibi dudaklarını dudaklarında hissetti. Elleri ile onun itmeye çalışsa da Desmond'un tek eli saçlarının arasından başını tutuyor, hareket etmesini engelliyordu.
Ona karşılık vermemek için dudaklarını birbirine bastırsa da keskin dişleri ile canını acıtarak dudaklarını aralatmayı başarmış, diliyle tüm ağzının içine dalmıştı.Desmond o an sanki Adriana'yı ilk kez görmüştü.İpeksi teni,muhteşem güzellikte ve tatlı dudakları, beline kadar inen yumuşacık saçları aklını başından almıştı. Adriana karşı koydukça onu daha çok arzuluyor, diğer eliyle vücudunun kıvrımlarını hissettikçe içinde alevlenen bir arzuyla onu kendine daha çok bastırıyordu.
Adriana gözünden akan yaşları durduramıyor, onun güçlü kollarını bedeninden çekemiyordu.Son bir güçle Desmond'u öyle bir itti ki adam neredeyse yere yuvarlanacaktı. Eliyle dudaklarını silerken, eline bulaşan kanı fark etti.
Kahrolası pislik!
"Bana bir daha elini sürersen bu kez bedeninden kanın akmasına ben sebep olacağım.Sen bir hayvasın!" diye bağırdı öfkeyle.
Desmond nefes nefese kalmış,az önce kendini nasıl kaybettiğini düşünüyordu.Bu güne kadar hiçbir kadına zorla sahip olmamıştı ama Adriana içindeki tüm arzuyu bir anda harekete geçirmiş, daha önce fark edemediği bir güzelliğe sahip olan bu kadını deli gibi arzulamıştı.
"Ben senin sahibinim Adriana." diyerek karşılık verdi.Tavırları sanki onu parayla satın almış gibi kabaydı. "Her koşulda bana boyun eğeceğine söz verdin. İstersem bedenine şuracıkta sahip olabilirim.Bana karşı koyamazsın!"
Adriana titreyen elleri ile gözlerini sildi.İlk defa bir erkek ona bu şekilde dokunmuş ve yaşayabileceği en acı deneyim olmuştu.
Desmond içinde bir yerlerde kendine kızsa da öfkesi ve hırsı ona engel oluyordu.
Adriana hızla saçlarını topladı. Desmond'un yanından öfkeli bir şekilde geçip kapıya doğru gitti.Dışarıda nasıl yağmur yağdığı hiç önemli değildi.Tek isteği atına binip oradan uzaklaşmaktı.Desmond omuzlarına değen siyah saçlarını eliyle düzeltip,derin bir nefes aldı.Kendini sakinleştirmeye çalıştı.Adriana kapıyı açacağı anda ona seslendi.
"Adriana eğer o kapıdan çıkıp gidersen, aramızdaki anlaşmayı unutur,öfkemi dindirecek başka yollar bulurum.İnan bu bir tehdit değil!"
Adriana derin bir nefes alıp bekledi. Sonrasında ona doğru döndü.
"Siz kazandınız. İstediğiniz bedenimse şayet onu da alabilirsiniz! Sanrım size itiraz etmek gibi bir şansım yok. Lanet olsun!"
Desmond yüzünde gülümseyen bir ifade ile ona doğru yaklaştı. Bu ana kadar; yani Adriana'nın masum güzelliğini görene kadar, değil onu öpmeyi düşünmek, bir adım dahi yakınında olmayı istememişti. Ama şimdi.
Kahretsin!
Sevgili günah meleği, o kadar güzeldi ki, nasıl olmuştu da bunu hiç fark etmemişti?Belki de sevgili nişanlısı Beatrice'den başka kimseyi gözleri görmediği içindi. Bu kadını ilk kez gördüğü gün, siyah giysileri içinde suratsız hatta ekşi suratlı rahibelere benzetmişti.Onun Beatrice'in ikizi olduğuna bile inanamamıştı.Nasıl olupta bu güzelliği fark edememişti?
Adriana hiç kımıldamadan dudaklarını saçlarında gezdirmesine izin verdi. Bu da kabul ettiği esaretinin maalesef bir parçasıydı değil mi? Verdiği sözle bedenini ve ruhunu bu adama adadığını ilan etmişti.Şimdi karşı koysa bile,elbet bir gün ona boyun eğmek zorunda kalacaktı.
Desmond güzelliğini yeni keşfettiği kadınının kokusunu derin bir nefesle içine çekti. Sonra boynuna doğru eğilip yumuşak ve şefkatli bir öpücük kondurdu. Adriana hızlı bir şekilde derin derin nefes alıp veriyor, sakin olmaya çabalıyordu. Hayatında ilk kez bir erkeğin tutku dolu dokunuşları ve öpücükleri karşılaşmış, nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Tenine değen dudaklar hiç istemese de içini titretti.Desmond dudaklarını kulağına yaklaştırıp,
"Senin benim için bu kadar güzel bir bedel olacağın aklıma gelmezdi Adriana..."dedi. Boğuk ve tutkulu sesi genç kızın ürpermesine sebep oldu. "Sana dokunduğum anda içimde alevlenen ateşi nasıl söndüreceksin bilmiyorum? Ah Adriana... Sen yatağıma kendi isteğinle gelene kadar bekleyeceğim. Ama ne kadar sürer bilmiyorum. Karım olmanı kesinlikle istemiyorum ancak arzularımı doyuran bir kadın pekala olabilirsin."
Adriana kendini aşağılayan adamdan bir kez daha nefret etti. Nasıl bir erkek, böylesi ahlaksız bir teklifi Tanrı'nın huzurunda karısı olan kadına yapabilirdi? Onun yatağına ne olursa olsun girmeyeceğini bilse de, kendini öyle küçük düşmüş hissseti ki,az önce ki zoraki öpücük bile bu kadar canını acıtmamıştı.