Bağlı olmayan el ve ayaklarım son çaremdi. Günler boyu hem bedenen, hem ruhen yorulduğum için güçsüzdü çabalarım. İstemiyorum dedikçe zorla üstüme geliyor. Kalbinin taştan olduğunu net olarak anladım.
İçliğimin üst kısmını sert şekilde yukarı sıyırdığı zaman daha fazla direnmeye başladım. Benim durmayacağı mı anlayınca büyük elini boğazıma sardı sert şekilde. Bağırmaktan tahriş olan boğazım tutuşuyla iyice acıdı. Nefesim boğazımda tıkanıyordu her nefes alış verişte. Kalbimin atışını duyacak durumdaydım.
"Iı ıı" gibi anlamsız harfler çıkıyordu ağzımdan, ağzıma tıktığı kumaş yüzünden.
"Aletim taş gibi oldu, çırpınmaya devam et." dedi. Benim eziyet çekmem onun zevk almasını sağlıyormuş. Nasıl bu kadar kötü olabilirdi? Durmadım elbette. Tekmeledim onu çok isabetli olmasada. Son olarak alt çamaşırları mı çıkardı. Sona geldiğini bildiğim için yeniden aktı gözyaşlarım. Bedenim kasıldı, o ise durmadı. Bir elini göğsüme getirip sıkıp bırakmaya başladı.
"Bana daha önce çok direnen kadın oldu. Senin kadar inatçısını görmedim. Sadece senin altımda kıvranman bile beni boşaltacak duruma getirdi. Bu gece ikimiz içinde çok uzun olacak güzelim" dedi yoğun sesiyle. Birde daha önce yaptığı tecavüzleri anlatıyordu normal bir şey anlatır gibi. İyice çıkmaza düştüm. Elini okşayarak göğsümden aşağıya indirdi. Kılıç tutmaktan nasırlaşmış elleri tenimi incitiyor gibiydi. O dokundukça bedenime ürperti girdi. Gecenin serinliği tüm bedenime yayıldı. Terlemenin etkisi soğuğun etkisiyle çarpıştı.
Parmakları mahrem yerime indi okşadı. Kendimi yukarı doğru çektim. Elini kadınlığımdan çektiği zaman rahat bir nefes aldım. Biraz doğruldu. Üzerinde ki kaba eşyaları çıkarırken başımı olumsuz yönde salladım. Soyunuyordu. Üzerinde ki kaba eşyaları çıkardı. Ağzımda ki kumaşı çözdüm. Boğazım kupkuruydu. Ayağa kalktım. Yırtılan elbisemi üzerime sardım.
"Lütfen yapma, acı bana" dedim. Merhametsiz den merhamet dileniyordum.
"Sana acımak mı? Hayatımda en nefret ettiğim ırktan geliyorsun ve sana acıma mı istiyorsun." dişleri arasından gülmüştü.
"Seninle ilgili çok güzel planlarım var türk kızı. Eğer direnmezsen canın daha az yanar" Bana acımayacağını kesin dille söylemişti.
"Şimdi beni tekrar yormadan yat önüme aç bacaklarını" dedi utanmadan. Kafamın içinde çeşitli senaryolar kurdum ama kurtuluşun çaresi yok gibi görünüyordu. Sinirli soluğu kulağıma doldu. Ayağa kalktı. Sırtımı duvardan destek alarak, sürtünerek yürümeye başladım.
" Yine direniyorsun, sen bilirsin " dedi. Kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyordu.
"Seninle çiftleşmeyeceğim pis domuz" diye bağırdım. Ses tellerimin durumu hiç iyi değildi. Söylediğim son şey onu duraksattı kısa bir an. Sonrasında her şey hızlı olmaya başladı. Tek seferde üzerime atıldı. Beni kucağına alıp sırtımı duvara sert şekilde vurdu. Elbisemi açıp bacak arama tam anlamıyla yerleşti. Elimle denk gelen her yerine vuruyordum.
"Bırak beni" dedim. Sesim artık az çıkıyordu.
"Çiftleşmek kulağa hoş geliyor. Bizim duruma uygun bir kelime. Az sonra sana uygulamalı göstereceğim" dedi. Sertliğini bana sürttü. Kucağında sabit durmadım inmeye çalıştım. Bacaklarımı büyük eliyle tamamen araladı. Sert bir hareketle kadınlığıma çarptı. Kadınlığımı zorlasa da içime giremedi ama canımı çok fazla yaktı.
"Lanet olsun" diyerek sırtımı duvardan ayırıp beni yeniden yere koydu.
"Böyle daha rahat" diyerek beni istediği pozisyona getirdi. Direnişlerim artık sona gelmişti. Bedenimin her yeri ağrıyordu. Elimle ittim onu bu sefer. O ise bu durumdan sadece zevk alıyordu. Çırpınmam sadece onu azdırıyordu. Yine de kendime olan inancımı kaybetmemek için direndim. Ona kolaylık sağlamak beni daha kötü hissettirecekti. Kadınlığı mı zorlamaya başladı. Tek seferde olmadı, ikinci seferde olmadı ama en büyük acıyı üçüncü seferde yaşadım. İstediğini yapmıştı.
"Oh" diye hırltılı bir ses duydum pis ağzından. Benimse çatallı çıkan sesim karıştı mağaranın havasına. Bu dakika dan sonra hareket edemedim. Bundan daha fazlası ne olabilirdi? Hızla gidip gelmeye başladı. Alıştırma gibi bir sürece girmedi. Hızla gidip gelirken elleri belimi sert şekilde tutuyordu. Hızı sona doğru arttı. Nefesim yine tıkanmıştı. Sanki kalbimi sıkıyorlar da nefes almamı engelliyorlar gibiydi. Nefes almanın bile artık anlamı yoktu. Parçalanmışlık hissi tepeden tırnağa her yeri mi sardı. Ya kalbim? İçimde ki acı? Onlarla nasıl yaşayacaktım?
İçimden çıkınca canım daha fazla yandı. Bir insan seni ne kadar acıtabilirdi? Hiç gün yüzüne çıkmamış hisleri mi bile paramparça etmişti. Neyim var neyim yoksa almıştı. Bana kalan son parçaları da koparıp almıştı.
"Ayların doluluğu bana yaramadı. Biraz dinlendikten sonra devam edeceğim" dedi. Erken boşalmaktan bahsediyordu. İçime mi boşalmıştı? Onu bile anlamadım. Beni mahvettiği gibi birde bebek olursa onu mahvederdi. Beynim her ayrıntıyı en ince detayına kadar sorguluyordu. Biraz soluklandı, benim nefesim zaten kesik kesikti. Doğrulup kalktı. Etrafta kumaş aramak yerine yine üzerimde ki elbise den kumaş yırttı. Önce elleri mi, ardından ayakları mı bağladı.
"Tadını aldıktan sonra seni kaybetmeyi göze alamam" dedi. Korkak puşt. Gözlerim ki acının yerini yavaş yavaş yeni duygular kaplamaya başladı. İntikam... Ondan kurtuluşum yoktu madem... Elsiseyi üzerime örttü. Yanıma uzanıp elini belime sardı. Ne halde olduğum umrunda bile değildi. Sızlıyordu her yerim, acıyordu orası ve tüm hislerim. Hislerimin yakıcı sıcaklığı, gecenin soğuğunu bastırdı. Sıtma olmuş gibi bedenim bir yanıp bir söndü.
Pis nefesi omuzuma, boynuma vurdu. Hareketsiz kaldım o şekilde. Gecenin tüm yorgunluğu üzerimde iken gözleri mi kapattım. Gözlerimin ve yanaklarımın ıslaklığı ile uykuya daldım. Uyuyamam diye düşünürken uyuyup kalmıştım. Sabahın ilk ışıkları ile uyandım. Uyandığımı anlamaması için hiç kıpırdayamadım. Bir süre sonra hareket etmeye başladı. Nefes almayı bırakmıştım. Üzerimize örttüğü pelerini çekip aldı. Gözleri mi daha sert şekilde yumdum.
Ayağa kalktığını hissettim. Üzerimde ki elbiseyi açtı.
"Numara yapmayı kes" dedi. Bacaklarımı aralarken nefesim yine kesildi. Canım yanıyordu. Bir süre durdu, sessiz kaldı. Sesim ne halde bilmiyorum ama boğazım çok acıyor. Acısını en çok hissettiğim iki yerimden biri boğazımdı. Bir şeyler yaptıktan sonra bacak arama ıslak bir bez getirdi. Acıma rağmen bacaklarımı kapattım. Bacaklarımı kapatmama izin vermedi.
"Bırak beni" dedim son gücümle. Bana tekrar tecavüz edecekti onun temizliğini yapıyordu. Sesim çatallı çıkmıştı yeniden.
"Senin sahibin benim Türk kızı, bana direnmeyi bırakmazsan sana yapacaklarımın sınırı yok. Eğer uslu durup dedikleri mi yaparsan canını daha az yakarım. Seni kurtaran şeyin güzelliğin olduğunu bil. Yoksa çoktan gebertirdim seni" dedi. Domuz dememek için kendimi zor tuttum. Bu durumda sesim çıkmadı. Sadece defolup gitmesini istiyordum. Bana bir daha değmesine bile tahammülüm yoktu. Beni temizledikten sonra el ve ayaklarımı çözdü. Ayağa kalkıp beni de kaldırdı.
Yerde ki çamaşırları mı toplayıp giymem için bana verdi. Giyindim zor olsa da. Üst tarafımda ki içliğimi aşağıya çekip elbiseni yırtılan kısımlarını birbirine doğru getirip bağladım. Eteğimin nerdeyse büyük bir bölümü yoktu. Pelerinini üzerime atınca irkildim.
"Yola çıkacağız. Son bir günlük yolumuz kaldı." dedi. Son bir gün mü kalmıştı topraklarımdan tamamen çıkmak için? Bu sınırı geçince buraya bir daha dönemeyecektim. Toprağımdan uzakta ölecek olmak içimi daha fazla acıttı. Gözleri üzerimde iken üstünü başını düzeltti. Neyse ki ikinci sefer bana dokunmadı. Buna dokunmak değil tecavüz derlerdi ki tecavüz bile bu kadar kötü değildi. O bana karşı nefretini en aşağılık şekilde kustu. Bakışlarım yerde aklım ondan alacağım intikamdaydı. Evet gece uyumadan sabah ilk uyandığımda aklımda sadece bu vardı, intikam.
Madem ondan kurtuluşum yoktu, bir yolunu bulup onu gebertecektim.
"Yürü" dedi. Nefesimi kesik kesik verdim. Ona hiç bakmadan yürümeye başladım. Bacak aramda ki ağrıyı hiçe saymak istesem de acım vardı. Acıdan dolayı sendeleyerek yürüdüm. Arkamdan beni izlediğini bilsem de engel olamadım. Mağaradan çıkınca aydınlık bir hava bizi karşıladı. Askerleri az ötede bekliyordu. Arkamda dağ gibi yükseldiğine eminim. Gururla dün gece ki tecavüzünü taçlandırıyordu. Askerlerinin yüzüne bakmasam da komutanlarına gururla baktığını anlıyordum.
"Çok zaman kaybettik. Diğer askerler çoktan sınıra varmıştır. Yola çıkıyoruz" dedi. Sesinde ki keyif benim midemi bulandırdı. Bir insan kötülük yaptıktan sonra nasıl bu kadar mutlu olabilirdi? Sanırım bunu hiç anlamayacaktım. Omuzuma dokununca yürümeye başladım. Artık hepsinin beni izlediğine emindim. Hayatım boyunca hiç bu kadar aşağılanmadım. Aşağılığın önüme geçmesiyle duraksadım.
"Seni taşımam gerekecek anlaşılan?" dediği zaman sinirli bir soluk bıraktım. Bakışlarım yüzüne çıktı. Yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı. Sanki büyük bir savaşı kazanmanın zaferi vardı yüzünde. Bir kadına tecavüz etmek en büyük zaferi olmalıydı. Bir anda hafif eğilip popomu kavradı. Hızlı hareket ettiği için bunu fark etmemiştim. Beni omuzuna atarken bir kaç eğlenceli gülüş böldü havayı.
"Beni bırak" dedim. Sesim her zamankinden daha çatallı çıkmıştı. Sesimi bile benden almıştı. Sesimden sonra yine gülüşmeler duydum. İğrenç erkeklik nefisleri bir kadının acı çekmesinden zevk alıyordu. Sırtına vurdum bir kaç kez sinirle ama umrunda olmadı. Hareketlerime alışmış gibiydi. Beni bir kütük gibi sırtında taşıdı saatlerce. Dağı indiğimiz zaman düz bir alana geldik. Beni yere bıraktı. Her yerim tutulmuştu.
"Omuzumda taşıdığım ilk kadın sensin" dedi sanki övgüyle bahsederken. Sanki yaralı bir kadını taşımış gibi gururla söylemesi bile ne kadar narsist olduğunun kanıtıydı. Ona bakmaya tahammülüm yoktu, bakmadım.
"Senin şu inadını zevkle kıracağım. Binbaşı Andrew'in yola getiremediği hiç bir insan yoktur" dediği zaman içimde öfke kabardı.
"Türkler" dediğim zaman sinirli bir soluk bıraktı. Binbaşı Andrew'in de baş edemediği insanlar vardı. Sesimi bile benden almıştı.
"Evet dün gece birini becerdim" dedi sinirle. Askerlerine kendini bu şekilde gösteriyordu. Sırtımı itti tekrar sendeledim. Nefesim düzensiz geldi. Her hareketinden nefret ediyordum. Yürümeye başladık yeniden. Yavaşladığım zamanlar beni itti. Akşama doğru bir yerde durduk. Askerler gelmişti yanımıza. Daha sonra diğer esirler ve askerler geldi. Hep birlikte geçtik sınırı. Umutları mı hayalleri mi geride bırakıp sadece kinimi yanıma aldım. Kinimi, nefretimi her gün büyütecek bu tecavüzcü pislikten intikamı mı alacaktım. Diğer esirler bana acıyan gözlerle bakıyordu. Bende kendime acıyordum. Duygularım alınmış gibi, hissizdim.
Önümüze bir han çıkana kadar durmadık. Binbaşı denen mahlukat durdu.
"Bir kaç saat burda dinleneceğiz. Bulabildiğiniz kadar at bulun bir an önce konağıma dönmek istiyorum" dedi. Beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Bensiz artık hiç bir yere gidemiyordu. Beni sürükleyerek hana soktu.
"Bize bir oda ver" dedi.
"1. Kat 5 numaralı oda boş" dedi adam korku dolu sesiyle. Beni tekrar sürüklemeye başladı.
"Odama sıcak su ve kadınıma kıyafet gönder" dedi. Kadınıma dediği zaman midem kalkmıştı. Birde kadınım diyordu. Kolumu sert şekilde çektim, bırakmadı. Benimle odaya çıkıp kapıyı kapattı.
"Senin için asıl macera şimdi başlıyor" diyerek üzerinde ki kaba şeyleri çıkarıp yatağa uzandı. Dün geceden daha kötü ne yaşayabilirdim? Bana daha kötü ne yaşatabilirdi? Asıl kötülüğü ben ona yaşatacaktım. Hayatımın yeni amacı onu öldürmekti. Ona acımayacaktım, kendimin ve ülkemin intikamını alacaktım...