bölüm 2

4272 Words
Ben içeri girdiğimde kızlar çok üzgün görünüyorlardı. Sormam yersiz olurdu, çünkü bu üzüntünün sebebi belliydi. Siya yakında bu belalı yerden kurtulmak için fırsatını değerlendirecekti. Herkes hayal eder, o hayalı gerçekleştirmeğe çalışır, belki ben yapamamıştım, Siya yapar diye diliyordum. Kızlar gibi , bende odamın kartını ve kimlik kartımı masaya bıraktım ve Lananın yanına geçtim. Siya bir sürprizi olduğunu söyledi ve masadakı kartlarımızı diğer masaya bıraktı ve masaya büyük bir kutu getirdi. Kutudan herkes istediğini alıyordu. Bu Siyanın kendisiyle götüremeyeceği eşyalarıydı. Benim dikkatimi kızıl saçlı bir bez bebek çekti ve ben onu elime aldım SİYA: O, kardeşimindi, yani ayrı düşmeden önce... BEKA: Umaarım bir gün onu bulursun,... SİYA: umarım, a şey beğendiysen al, zaten onun burda mahv olmasını istemem. KİARA: Ne o Beka çoçukluğunu mu özledin? Beka daha şimdi derin bakışlarını bebekten kaldırarak, arkadaşına baktı BEKA: Hatırlıyormusun, 7 ay önce sahrada kırmızı takımın lideri az kalsın beni öldürecekti, ama birden ortaya çıkan küçük bir kız çoçuğu ayna yardımıyla adamın dikkatini dağıtmıştı. Tabii bende son anda kafamdan vurulmaktan kurtulmuştum. Bunu alacağım , belki aynı yere gidersek , bebeği o kıza veririm. Bunu söyleyince, bez bebeği sırtıma attım, gitmek için kapıya doğru ilerlerken, Siya beni durdurdu ve bana küçük makyaj çantasını uzattı. SİYA: gözlerine özen göstermeyi sevdiğini biliyorum, bu yüzden bu göz kalemlerinin olduğu çantayı da sana hediye ediyorum. Ben sizi gerçekten çok seviyorum, bunu bilin tamam mı? + Bir an önce odaya gitmek için Konor koşarak kızlar koğuşundan çıktı. Odasına varınca, Reyin odada olmadığını kontrol etti. Kimsenin onun yaptıklarını bilmesini istemiyordu. Zaten istemesede Siayı bu oyuna dahil etmişti. Perdeyi çekti ve divara sakladığı cihazı çıkardı. Kızın odasına yerleştirdiği cihaz çalışıyor mu diye, bilgisayarı açtı. Tam o an sessiz odada sesler yükselmeye başladı. Konor sesi kısarak, konuşulanları dinlemeye çalıştı. Sesin sahipleri Beka ve Benjamindi. BEKA: Bunu yapmayacağımı neden anlamıyorsun? Ben yapamam BENJAMİN: o zaman sana anlaşmayı tekrar anlatmam gerekiyor, 5 yıl tam tamına 5 yıl burdan ayrılamayacağınız konusunda imzaladığınız evrak var. Sizin Kiara ve iki kızın anlaşma süresini bitirmek üzere olduğunuzu biliyorum, ama o kız buna dahil değil, eğer sen diğer arkadaşlarını hüsrana uğratmak istemiyorsan bunu yapacaksın , duydun mu beni, en azından kendiniz için.. Beka bazen ne düşünüyorum biliyormusun? Benjamın bakışlarını Bekaya çevirdi ama kız hala kolundakı dövmeyi okşuyordu. Benjamın bunu umursamadan konuşmaya devam etti. BENJAMIN: aslında senin bu acıları yaşamana hiç gerek yok, hala senin" evet" demeni bekliyorum Beka sinirden bileğini morartmıştı, ama hala kendini zorla da olsa tutuyordu. Yine de bakışlarında nefreti saklamadan , Benjamine baktı. BEKA :bunun asla olmayacağını söyledim, sen hangi hakla böyle hayaller kuruyorsun ki, sen beni kandırdın. İlk yarışın son olacağını söyleyerek , bana imzalattığın sahte raporlardan , evraklar yaparak, beni beş yıldır burda tutan sen değilmisin? Ne o hep puanı tamamla özgürsün diyordun, puanın tamamlanmasına çok az bir süre kaldı diye mi bu kadar dil döküyorsun, ama keşke ben sana Nicklausu kurtarman için geldiğimde bu kadar kibar olsaydın, onu en zor savaş alanına göndermeden önce bunu yapsaydın... Ama yok! Zaten sen bunu istiyordun değil mi? Onun ölmesi işine yarayacaktı, ama bak yine istediğin olmadı, hafızamdan onunla ilgili her şeyi alsan da, ben onu unutmayacağım , onun tek ismi bile benim kim olduğumu bana hatırlatıyor. Ha anlaşmaya gelince dediğini yapacağım, ama bir şartım var, yarışdan önce bizim çıkış evraklarımızı mühürlenmiş olarak, Kiara-ya teslim etmeni istiyorum, yoksa anlaşmayı unut. BENJAMİN: Peki, ama işi yapmaz olursan , olacaklardan ben sorumlu değilim. Benjaminin arkasından kapıyı kapatan Beka yere çöktü. O , sırada konuşmayı baştan duyamadığı için sinirlenmiş Konor bilgisayarı kapatmak ve saatın gecenin ikisi olduğuna aldırmadan kızın odasını ziyaret etmeği düşünüyordu. Ama yeni duyduğu sesle , yeniden cihazın önüne geçti. Kiara Benjamınin gittiğini görünce odaya geldi. Bekayı yerde gözleri islak görünce, birşeylerin ters gittiğini anladı. KİARA: Yine ne istiyordu? BEKA: Aynı şeyler, ama bu kez ben boş durmayacağım, Kiara senden bir ricam olucak, yarın Benjamın sana bazı evraklar verince onu iyice saklamanı istiyorum. KİARA: Tamam da, sen neden saklamıyorsun, Rebekka bana söylemediğin birşey mi var? onun hangi şartını kabul ettin de o evrakları vermeği kabul etti, yoksa sen Siyayı mı.. BEKA: Hayır, tabi ki hayır, bunu düşünmen bile saçma. KİARA: O zaman Konoru da öldürmeyeceksin?! Ben anlamıyorum, senin aklında ne var? BEKA: Kiara Benjamin benim Konoru öldürmemde ısrarcı, yoksa kendisi Siyayı vurucakmış.. KİARA: Eeee BEKA: ben evet dedim, ama tabi benim kendi pilanlarım var. Aslında bu kararı çoktan vermeliydim. Ben.. Kapının hızla açıldığını duyan Konor, aceleyle bilgisayarı kapattı. ??? KİARA: Beni korkutma, bunu yapamazsın değil mi, düşündüğümü yapmayacakın.. Değil mi? Bu aptalca olurdu. Kiara gülmeğe çalıştı, ama olmadı, gözleri dolmuştu, arkadaşının düşündüğü şeyi yapmaması için içten dua ediyordu. Cesaretini tekrar toplayınca, bakışlarını Bekkaya çevirdi. KİARA :bunu yaparsan Benjamin anlaşmayı bozar, kendine kıymak puanların rakip takıma verilmesi demektir. BEKA: Ben orasını da düşündüm, eğer bizim puanlar mavi takıma verilirse onlar anlaşmadakı puanı toplamış oluyor demektir. Ayrıca bunu 5 yıldan kısa muddette yaptıkları için de , lidere yendiği takımdan 6 kişiyi satın alma fırsatı sunuluyor, yani bu da sizin özgürlüğünüz demektir. Zaten yarın ben bu konuyla ilgili sabah erkenden antreman sonrası Konorla konuşurum, merak etme KİARA: Bu kadar mı? Sen gerçekten pes mi edeceksin.. Böyle? ...bunu yapan neden sen olmalısın? Nicklaus bunu görse çok üzülürdü. Bu kez Beka göz yaşlarını saklama gereği duymadı, artık zayıf gözükmek düşüncesi onun umrunda değil di. BEKA: Ama o yok? !!!değil mi?!! Yok işte!!! Ben artık katlanamıyorum, belki de böylesi daha iyi, hem belki ben Klausa kavuşurum, Ari(Kiara isminin kısaltılmış hali) ben onu çok özledim, aklımdan onunla ilgili her şeyi silmiş ola bilirler, ama kalbim onu çok özlüyor, işte bu tüm acılardan daha zor. Kiara arkadaşına sarıldı. KİARA: Bunu yapamazsın.... Yapamazsın.. Yapamazsın, yapamazsın... Sözler bilgisayardan yankı yapıyordu. Çünkü , Konor kendi bile fark etmeden Kiaranın dediklerini tekrar ediyordu. Kalbi sıkışmak üzereydi. Sanki kalbinde kazıdığı R harfi ateş almış, onun kalbini yakmaya çalışıyordu. KONOR: Beka ..Rebekka Jons mu ? Bu kadar zaman aradığım kız Beka mı yani? Hayır Bekka her ne pilanlıyorsan bunun olmasına izin veremem. Akşam büyük turnuva bazı oyuncuların hayatını değişecekti. Aynı zamanda benim de çünkü ben Dk tekniğini kullanacak, kendi hayatımı sonlandıracaktım. Ama öncesinde pilanımın başarılı olması için, bazı şeyler yapmalıydım. Antreman sonrası Konorun beni bulacağını iyi biliyordum , çünkü antreman boyunca hep onun hedef tahtası olmaktan kurtulamamıştım. Ama neyse ki, bunu Kiara dışında kimse fark etmemişti. O, bana bir şey diyemiyordu, çünkü neler düşündüğümü iyi biliyordu. KONOR: Seni buldum, ne oluyor, akşam için hiç te istekli değilsin gibi, sanki biz değil de sen kaçmayı pilanlıyorsun, ne oluyor? Seni kaç defa hedef aldım, haberin varmı? BEKA: İyi ya, alıştırma yapmış oldun KONOR: Sen ne demeye çalışıyorsun? BEKA: Hiç sadece , senden ufak bir ricam var , senin sırrını sakladığım için lütfen sende arkadaşlarıma iyi bak . Onlar kötü değiller, Siya gibi iyiler, iyi kalpli insanlar . Beka daha fazla konuşamazdı, çünkü Konorun onun söylediklerine ne tepki vereceğini bilmiyordu. Bu yüzden konuşmayı bitirip, biran önce ordan ayrılmak istiyordu. Ama, Konor, onun bileğinden yakaladı ve etrafta kimsenin olmadığını kontrol edip, kıza döndü. Bakışları sert olduğu kadar, da derindi. Beka biranlık kendini kayb etti, ne yapacağını bilemedi. Sanki karşısında ona yabancı olmayan biri... eskiden tanıştığı biri... Klaus duruyordu. Ama bu mümkün değildi ki, Nicklaus hayatta değildi, ayrıca hayatda olsa bile, Beka tedavi yüzünden onu hatırlayamazdı. Ben ne yapıyorum? Rebeka kendine gel, başkasının sevgilisini Nicklausun yerine koyamazsın! KONOR: Ne demek istedin, aklında ne var? Benjaminle ne pilanladınız? BEKA: Benjamin mi? KONOR: Onunla ne konuştuğunu biliyorum, ama senin aklında ne döndüğünü bilmiyorum BEKA: Merak etme sevgiline zarar verecek birşey değil, bu yüzden benim aklımda olanlarla kurtulma şansınız var, bu iyi ama ben yardım etmezsem sonunuz nasıl olur , biliyormusun? Beka gözleri dolmuş bir şekilde, önce Konorun yüzüne sonra onun hala bırakmadığı bileğine baktı. Konor kızın bileğini hala bırakmadığını fark edince, elini geri çekti. Beka bileğindeki yazıyı işaret etti. BEKA: En ufak hatanızda sizi yakalarlar, belki birinizi öldürürler, ama diğerinize daha beter bir şey yaparlar, elindeki tek gerçeyi alırlar, bak benim şu an tek tutunduğum şey bu. Bu yazı....sevdiğim adamla ilgili elimde kalan tek şey . Böyle olmamanız için ben ne dersem onu yapın. Konor hiç birşey demeden bir kendi ismine yani eski ismine , birde kızın yüzünde beliren acıya bakıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu , Rebeka karşısındaydı, ama o birşey diyemiyordu, çünkü onu hatırlamıyordu. Evet doğru kalbi parçalanıyordu, kızın bu haline, onun ne yapacağını bilmek istiyordu. Beka Kiaranın onu çağırmasıyla ordan ayrıldı. Konor hala aklı ve kalbi arasında giden savaşta kalmıştı. Akşam, oyun öncesi Benjamin evrakları mühürlenmiş bir şekilde Kiaraya teslim etti. Bunu yukardan izleyen Beka dövüş için sonuncu defe kiyafetlerini giydi. Bu gün her zamankinden çok insan izlemek için uzak yerlerden gelmişlerdi. Çünkü Benjamin onlara çok özel oyun olacağını söylemişti. Araç durunca herkes kendi bölgesine dağıldı. Beka son bir kez kızlara baktı, onların çoğu uzun zamandı , onunla birlikteydi. Aralarında sadece Laura yoktu. İstemsizce de olsa Beka kızın öldüğü günü hatırladı, ama az sonra oda ölecekti bu yüzden , güçlü olmalıydı. Oyun başlayınca, önce her zamanki gibi, iki güclü takım arasında olan 20 hedef tahtası indirilmeliydi, en çok indiren, takımına puan kazandırıyoru. Beka o sırada kurşun bittiği için tabancaya geçti, son bir kez başını kaldırdı, Benjamine baktı. O, ona birşeyler işaret ediyordu. Bunu sabahtan Bekadan gözünü bir saniye olsun ayırmayan Konorda fark etti. Silahını eline almış bekliyordu, kız önce Benjaminden gözünü ayırmadan tabancayı Siyaya doğrulttu, ama sonra Konora çevirdi. Konor şaşkınlıkla olanları izliyordu. Ortada kuşunlar uçuyordu. Bir tek liderler suskundu. Konor içinde söylenmeye başlamıştı "Beka bu mu, pilanın? , hayır sanmıyorum, Beka sen ne yapıyorsun ne? Tam o an Konor yanında birini fark etti. Kız koşarak bir anda ona sarıldı SİYA: Konor eğil, Bekka seni öldürecek! KONOR: Siya sen... Devamını getiremedi, çünkü bakışları yeniden Bekkaya gitmişti. Asıl şimdi şaşkındı, çünkü Bekka Benjamine gülümsedi, dodağında birşeyler söyledi ve silahı bir anda kendi kafasına çevirdi. Olaylar o kadar hızlı oldu ki, Konor "Rebekka sakın bunu yapma! " diye bağırdığında etrafta tüm silahlar susmuştu., sadece Rebekkanın silahı konuşmuştu.Rebakka Konora üzgün bakışlarla baktı ve gülümsemeğe çalıştı Rebekka önce dizleri üste sonra yüzü üste toprağa düştü. .Herkes şaşkınken bir tek arkadaşları, Bekka diye bağırıyordu. Konor bir heykeldi sanki, tek düşündüğü kızın son gülümsemesi ve gözlerini kapatarak tetiği çekmesiydi. Konor bir an için her şeyi unutmuş, tek gerçeği mektubu hatırladı. Pişmandı, keşke Rebekaya gerçeyi söyleseydi, o zaman kız bunları yapmazdı. Belki de hatırlasa, anlardı...... şu an en çok sevdiği kişiyi kayb etmişti o. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kolunu çekiştiren, birşeyler söylemeğe devam eden Siya bile , onu düşüncelerinden ayıramıyordu. Ama birden tüm ekibler ekranda beliren yazıya bakmak için ayağa kalktılar. "Rebekka Haws dk taktiğini seçerek , tüm puanını mavi takıma bahş etti. Mavi takımın üyeleri 5 yılı başa vurmadan puanlarını tamamladıkları için özgürlük ödülünü kazanmış oluyorlar. Üstelik , yendikleri takımdan istedikleri sayıda insanı da kendileriyle beraber götürme şansını da kazanmış oldular. Rebekka Hawn Jons diger oyuncular gibi kimsesizler mezarlığında defn edilecekler. Bu kadar mı? Bir insana biçilen kiymet bumuydu? Kızların hiç biri askerler yüzünden Bekkanın yanına gidemedi. Benjaminin emriyle de, Bekkanın cansız bedeni bir anda ordan götürüldü. Kızlar Kiaranın isteğiyle aceleyle eşyalarını topladılar. Çünkü Kiara Bekkanın pilanından onlara da bahs etti, ve vakit kayb etmeden gitmeleri gerektiğini söyledi. Tabi orda bir tek Siya yoktu, çünkü o Konorun elini bir dakika olsun bırakmıyordu. Konor Siyaya Benjaminle konuşmak istediğini söyleyip, odadan çıktı.Aslında Kiaranı arıyordu. Bekkanın son söyledikleri "kızlara dokunma, onlar Siya gibi iyiler" Konorun aklında dönmeğe devam ediyordu. Kiaranın odasına yaklaştığında, daha bir kaç saat öncesine kadar Bekkanın da bu odada yaşadığını düşündü, istemsizce de olsa kendine engel olmadan içeri geçti, kapı açıktı zaten Kiaranın odada olmaması Konoru yüreklendirmişti. Odada biraz dolaşınca dinleme cihazını hatırladı ve onu almak için gece lambasının altına baktı. Ama dinleme cihazı orda yoktu. Hemen yandakı küçük dolaba eğildi. Dolabın içindeki evrakları karıştırınca bir resim buldu, resimde mutlu aile tablosu vardı. Anne, baba , erkek kardeşi ,kız kardeşi ve kendisi. Konor uzun bir süre resmdeki Bekkadan gözünü alamadı, kız resimde çok mutlu görünüyordu. Ama ayak seslerini duyunca , ayağa kalktı, önce resmi dolaba koymak istedi , ama yapamadı ve onu cebine sakladı. Arkasında bir anda Kiarayı görünce, yüzü ciddileşti. KONOR: Gidiyormusunuz? Bunu sorduğunda o Kiaraya baktı, ama sanki Kiara birşeyler saklar gibi bakışlarını ondan kaçırıyordu. KONOR: Bizimle gitmek istemiyormusunuz? KİARA: Hayır, sizinle gidieceğiz, sadece ben... Bekkanın bazı eşyalarını almak için Benjaminle buluştum ve o... bilmiyorum çok tuhaftı... sanki, bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyor. Anlamıyorum, neden herşey böyle olmak zorundaydı ki... sen Bekkayı iyi tanımasan da o çok iyi biriydi, sadece kader ona karşı hep acımasızdı. KONOR: Bende, hala Bekkanın yaptığı şeyi unutamıyorum, Kiara keşke onun yapacağı, aklındakı şeyi bana söyleseydiniz... Sen... onu... . Konor bakışlarını yere dikti, sanki aradığı sözler yerdeydi. KONOR: Onu gördün mü? Kelimeler boğazında düyümlenmişti. KİARA: Hayır Benjamin izin vermedi, sadece , mezarlığa götürülmeden önce bazı eşyalarının yakınlarına teslim edilmesine izin veriyorlardı. Biliyormusun ne hevesle Nicklausla bunu Bekka için seçmiştik, şimdiyse Bekkanın en değerli eşyasını bile onun boynundan çıkardılar. Kiara cebinden ortasında yüzük olan zinciri çıkardı ve masaya bıraktı. KARA: Umarım arkadaşım hayatta kavuşamadığı adamla orda birleşir... . O an Konor kendini tutmadı ,yüzünü duvara çevirdi gözleri dolmuştu, masadan yüzüğü aldı ve elinde yakından inceledi. NR sonsuz yazısı yüzüğün iç kısmından görülünce , Konor, yüzük elini yakmış gibi yüzüğü masaya bıraktı "Benim gitmem gerek "dedi ve odadan çıktı Konor ordan bir baş eski depoya gitti. "Lanet olsun, lanet olsun, ben nasıl bir adam oldum, kız benim yüzümden öldü. Ah belki hatırlasaydım... . oğlum o senin sevgilindi lan, hepsi senin suçun. Kız senin yüzünden öldü. AAAAAAA Konor şu an kendisiyle dahası hala içinde yaşayan Nicklausla çelişiyordu . Odaya geri gittiğinde Siya onun da eşyalarını toplamış, onu ayakta bekliyordu. Konoru fark ettiğindeyse onun kucağına atladı SİYA: Nerde kaldın? Hemen dönerim dedin.. Dur yüzünün bu hali ne? Konor elini yüzüne götürdü , kızarmış gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalışıyodu. Ama olmuyordu, aklındakı o kız ve vicdanı şu an onun ruhunu bile esir almıştı. KONOR: burdan gitmeliyiz, takım arkadaşlarında bizimle gidecekler, dışarda bekliyorlar, hemen burdan gidiyoruz, daha fazla burda kalmak istemiyorum. Konor dışarı çıkınca arkasından, mavi takımın tüm bireyleri ve yeşil takımın tüm kızları da gitmek için çantalarını ellerine aldılar. Kimileri arkasına bakmadan, kimleri tükürerek burdan ayrılıyorlardı. Sadece bir kişi sürekli arkaya bakıyordı. O hala Bekkanın öldüğüne inanmak istemiyordu, sürekli birlikte olduğu arkadaşından ilk kez ayrılıyordu. İlk kez arkadaşını bırakmak zorunda kalmıştı. Gözleri her dolduğunda, kız çantasını daha sıkı tutuyordu. Tırnakları avucunu kanatmak üzereydi. Ama bu acı kalp acısının yanında ne kadar önemliydi ki? ! Konor da diğerleri gibi son kez arkasını döndü, acılar yaşadığı ama sevdiğini de orda bulduğu o yer onun içinde delik açmış gibiydi. Kalbindeki ağırlık elini tuttuğu kadınla hafifler diye düşünüyordu. Ama ya vicdanı , onu nasıl susturacaktı ki? Birde kalbinin üstünde yazılan harif vardı, sanki o harif sıcak demir parçasıyla tekrar tekrar kazıkıyordu. Tüm bunlara rağmen , o biran önce ordan uzaklaşmak için addımlarını hızlı atıyordu. Kötü zaman diye bir şey yoktur aslında, çünkü biz kendimiz hayatımızı mahv ediyoruz. Gözlerim kapanmadan önce yaşadıklarımı hatırladım ve hemen aklım beni geçmişe götürdü Beni hayat bile kendi parçası yapmak yerine , yalnız bırakmıştı. Katildim evet , ablamı öldüren o adamı arabasında yakmıştım. Belki bu davranışım ailemi dost akraba içinde utandırmıştı. Ama benim ablam toprak altında yatarken , o adamın özgürce dolaşmasını kaldıramamıştım. Sonrası dört duvar ve onun arasında sıkışmış olan ben vardım. Tam o soğuk, ıslak karanlıkla kuşatılmış odalara alışmıştım ki, hayatıma Benjamin birden geli vermişti. Ben hayata , aileme olan tüm kırgınlıklarımı rakibime atmış, onu yenmiştim. Ama bununla bitti sandığım şey aslında başlanğıcmış meğer. Meğerse ben bundan sonra her an ölümle karşı karşıya kalacakmışım. Bunu Bejaminin bana gönderdiği evrakı okudduğumda anladım. Aceleyle onunla buluşmak için odadan çıktım. Hapiste bir dövüş için anlaşma yaptığımı sanıyordum. Ben hesap sormak için , Benjamini aradığım sırada , aslında hayatımın en büyük sevinc kaynağı olan, ayın zamanda üzüntülerimin arkasındakı tek insanla karşılaşacağımı da bilmiyordum. Ben hızla yürüdüğüm için , birine çarptığımı çok geç fark ettim. Ama o beni tutmuş, yere düşmemi engellemişdi. -her kız Nicklausa kazara da olsa çarpmayı, yakın ola bimeyi aklından en az bir kere geçirir de, ama sen biraz yavaş ola bilirdin. -sen ne saçmalıyorsun, ben sana bilerekten çarpmadım, ayrıca işim var seninle uğraşamam. İşte o gün bilmiyordum, hayatımın neşe kaynağı , aşık olduğum adama çarptığımı, belki geçmişe gitmek için bilet alsam, o güne gider, ona çarpınca onun kollarından ayrılmazdım. Ama kader işte… bizim karşılaşmamız o an için bana göre hiç bir önem taşımamıştı. Daha sonra tekli dövüşlerin birinde, rakibim beni bir güzel haşlarken , adamın biri oyunu durdurmuş, rakibe beni öldürmemesi karşılığında 5000 Puan sunmuştu. Ben ilk başlarda onun Benjamin olduğunu sanmıştım. O an için net düşünemiyordum , çünkü yüzüm kan içindeydi, beynimse aldığı darbeler yüzünden doğru analiz yapamıyordu. Daha sonra kendime geldiğimde, tedavi odasında bana , beni mavi takımın satın aldığını duydum. Herkes liderin çok comert olduğunu söylerken ben , buna inanmamıştım. Bu devirde, üstelik böyle kanlı oyunda, insanlığın olmadığı bu şehirde böyle bir insanın olması zordu. Ama lideri görünce , onu hemen tanımıştım, o bana göz kırpmış sonra "seni adam edeceğiz şampion " demişti. O,kısa sürede benim eğitmenim ve arkadaşıma dönüşmüştü. İlk başlarda ben eski tavrımı sürdürerek , herkese sert davranırken, oysa o hep iyi davranıyordu. -hadi Rici daha sert vursana, bir kız gibi yumruk atmayı bırak. -sana kaç defa söyleyeceğim adım Rebeka, bana köpek ismi takmayı bırak, ayrıca haberin olsun ben zaten bir kızım. - çenene değil , yumruğuna dikkat et, ayrıca hapis yattın diye, bu kadar kendini kasma, biraz rahat ol. -ben rahatım, hem sen neden benimle bu kadar ilgileniyorsun ki? Senin başka işin yok mu? -işim sensin, senin burda mahv olmaman için çabalıyorum. -neden? Dur yoksa sen bana aşık filanmısın? Bak, sakın o hatayı yapma, boşu boşuna vaktini harcamış olursun. -vay be, bir kızda bu kadar mı ego? Sana yardım ediyorum diye havalara girme güzelim , Nicklaus kızların peşinden koşmaz, kızlar Nicklausu kovalar. Ayrıca dedim ya , sen Benjamin için önemlisin, buda seni tüm rakiplerin düşmanı yapar. -ya sen, beni eğitmekle , sonra sana rakip olmamdan korkmuyormusun? -en iyi eğitmen, öğrencisine öğretmediği bazı şeyler hep saklar, neden? Çünkü yarın o öğrenci onun sonunu getirmesin diye… şimdi devam et. Hadi Rici daha hızlı vur. Ben o zamanlar artık ilk günkü gibi yalnız olmadığımı fark ediyordum. Mavi takımda olmak, kendimi güvende hiss ettiriyordu. Çünkü Nicklaus hep benim yakınımdaydı. Ona verdiğim değer kendimde anlamadan daha da büyüyordu. Ama ne zaman yasak olan şeye dönüştüğünü hiç anlamamıştım. Evet ben ona aşık olmuştum. Ama bunu kendime itiraf etmek için bir türlü cesaret bulamıyordum. En son maçta kazandığımız 40000 Puan için parti veriyorlardı. Ben partide Nicklausu ararken Benjaminle karşılaştım. O, beni kazanmamızdan dolayı tebrik etmiş, sonra beni içmek için kendi masasına davet etmişti. Ben hala ona evraklar yüzünden olan öfkemi bastırmaya çalışırken, sakin bir şekilde davetini geri çevirib, takımın diğer oyunçularının yanına gitmiştim. Onların birşeyler hakkında konuştuğunu görünce , bende onların baktıkları yöne döndüm, o zaman Nicklausu ve yanında Mor takımın lideri… .kızı görmüştüm. Onlar çok samimi bir şekilde konuşuyordular. Kız Nicklausun konuşmasına karşı hafiften gülümserken , ben bunu daha fazla izlemek istemediğimi anlamış, ordan uzaklaşmıştım. Havuzun başında kimse yoktu, bu iyiydi ben yalnızlığımla baş başa kala bilirdim. Biraz düşününce, yine aklım bana acı şeyleri hatırlatmaya devam etmişti. Eskiden çok eskiden okulda spor hocası olduğum yıllar , belkide benim en güzel günlerimdi. Şimdiyse bilmediğim bir ortamda, alışamadığım bir savaşın ortasındaydım. Arkamda birini hiss edince, kim olduğunu anlamıştım. Tahminim doğruydu, bu Benjamindi. O yine kalın sesini yumşatmaya çalışır bir şekilde konuşmuştu. -Rebekka biliyormusun o gün yani seni çıkardığım gün aslında orda hiç düşünmeden bana çalışacak , ne istersem onu yapacak, en kararlı bir katil arıyordum. Ama seni görünce çok tuhaf, senin o acımasız katillerden daha başarılı olacağına inanmak istedim ve bakıyorum ki, yanılmamışım. -ben zaten katildim, unuttun mu? Benjamin beyaz dişlerinin hepsi görülecek bir şekilde gülümsemişti. -hayır unutmadım, ama sen zevk için , eğlence olsun diye bağımlı bir katil değilsin işte. -ama artık öyleyim, sen beni öyle biri yaptın. -hayır, hala öyle değilsin, ama istersen ben seni bu oyundan çıkara bilirim… -nasıl? Sana köstebeklik mi yapmamı istiyorsun? -zeki kızları hep sevmişimdir. -peki ya etiraz edenleri? Çünkü ben böyle birşey yapmam. -sen bilirsin, o zaman bol bol su topla , çünkü öldürdüğün insanların kanlarını elinden temizlemek için sana bolca su gerekecek. -kimi ? -ha şöyle… …… Samanta… -ne mor takımın liderini mi? Ama neden? -onun senin hocanla bir kaç kez görmüşler, bu hiç iyi değil, aynı takımda bile aşık yasağı varken , başka takım hiç olmaz . -ne yapmamı istiyorsun Nicklausla arasında neler olduğunu mu öğreneyim, peki sonra ? -sonrası özgürsün. -bu kadar kolaysa , neden bir başkasına yaptırmıyorsun? -çünkü, kimse senin gibi özgürlük istemiyorda ondan. Benjamin bunu söyleyince , ayağa kalktı ve gitti. Uzun uzun düşündüm , hayır desem gerçekten acımasız katile dönüşecektim. Evet desem o zamanda ekibe en önemlisi Nicklausa ihanet edecektim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ama bir karar vermem gerekiyordu. Yine bakışlarım havuza kaydı. Öylece suyu izliyordum. Omuzumda sıcak birşey his edince , irkildim , ama kocaman gülümseyen Nicklausu ve omuzuma attığı ceketini görünce sakinleştim ve yine bakışlarımı havuza çevirdim. O da benim yanımda oturdu ve bacaklarını ben yaptığım gibi suya bıraktı. -neden burda yalnızsın? . İlk defa onun sesinde endişe duymuştum. -hiç öylesine, siz ora aitsiniz bense 4 yılımı geçirdiğim yalnızlığıma , bu yüzden burda sessizlikte olmak bana daha iyi geliyor. Düşüncelerim bir anda Benjaminle olan konuşmamıza gitti. Acaba Nicklaus bunu duysa ne yapardı??? Belki beni takımdan attırırdı. Gözlerimin önünde Nicklausun parmakları gözükünce, bende düşüncelerden ayrıldım. -nerelere daldın? -hiç , sen neden burdasın? -başka nerde olacaktım, benim amacım her an seni kontrol etmek. -ben iyiyim, sen git partinin tadını çıkar. Gerçekten.. -sen iyi değilsin, konuşmandan belli, ne oldu? Ailen için mi üzgünsün? Anlatmak istermisin? -Nicklaus gerçekten merak ediyorum, neden bir katile kendini özel hiss ettiriyorsun? Neden? -o katil değil de , ondan, ayrıca o kişi kendinin nasıl iyi biri olduğunun farkında değil. -hayır yanılıyorsun, o insan hiçte iyi biri değil, zarar görmeden sen ondan uzaklaşırsan iyi edersin. Ben ayağa kalktım. Gitmek istiyordum ki, o benim bileğimden tuttu. -birşeyi istiyorsan onun için mücadele etmekten korkma. Bu da seni canavar yapmaz Bununla da o benim bileğimi bıraktı, ayağa kalktığı gibi ordan ayrıldı. Beni aklımda dönen binlerce soruyla baş başa bıraktı. Bir hafta sonra büyük turnuva vardı. Kural gereği her oyuncu bir bilet çekiyordu. Bilette ismi yazılan oyuncu rakibin oluyordu. Tesadüfün böylesi ben bilet çektim, biletteki isim, yani benim rakibim mor takım lideri Samanta Kernerdi. O an Nicklausun nasıl itiraz ettiğini gördüm, O hakimleri kararı değiştirmek için itna etmeğe çalışıyordu. İlk aklıma gelen tabiki Samantaya duyduğu şeydi, belki de aslında benim için endişeleniyordu. Nasıl olsa , Samanta çok dişli bir rakipti. Ama öyle olsa bana onu yenmek için taktik falan verirdi diye düşündüm. Bu yüzden ikincisi olamazdı. Çünkü Nicklaus beni rahatlatacak hiç bir şey söylememişti. Ama eskiden hep yapardı. Ben yine bu fikri aklımdan çıkardım. Dövüşten önce başarılar dilemek için Samantanın odasına gittiğimde kapının açık olduğunu , Nicklausun onun yanında olduğunu gördüm. Üstelik Nicklaus ona bazı taktikler veriyordu. Bu beni çok şaşırtmıştı. Sanki üst üste kazanan, kazandığı maçlar sayesinde lider olan o değildi de bendim, Nicklaus bu yüzden ona yardım ediyordu. Ne kadar salakmışım, az kalsın Benjaminin pilanından Nicklausa bahs edecektim. Hemen geldiğim gibi geri gittim, beni orda görmelerini istemiyordum. Koğuştan çıkınca hemen kararımı verdim , eğer ben kimsenin umrunda değilsem, neden ben başkalarını düşünüyorum ki? Yukarı kalktım. Benjamin her zamanki deri koltukta oturmuş , birşeyler okuyordu. Beni hiç beklemiyormuş gibi şaşırmıştı. -bu ziyaretini neye borçluyum? -haklısın , galiba Nicklaus ve Samanta arasında birşey var. -bunu ispatlayacak kanıtın var mı? -hayır , ama yetişirsen Nicklausu Samantanın odasında yakalaya bilirsin. Şimdi sıra sende.. -bu kadar acele etme , dövüş bitsin sonra. -ne ? Hayır, sen benden akşam Samantayla dövüşmemi mi, istiyorsun? Ya kız beni çiğ çiğ yer, ayrıca Nicklaus ona bazı taktikler bile, vermiş ola bilir. Bu yüzden ben ne yapsam, kız bunu önceden anlayacak. -bu kadar korkma , o zaman sende ilk gün dövüşdüğün gibi dövüşürsün, Nicklausun öğretiği gibi değil. Hem , kendini kanıtlarsın. -peki , ama bu son , ondan sonra anlaştığımız gibi özgürüm, ama yine yamuk birşey yaparsan var ya hakimsin falan dinlemem seni yattığın yerde öldürürüm. -tamam , sinirlenme bu son. ***** Dövüşten önce son hazırlıklar yapılınca, kapıya doğru gidiyordum ki, Nicklaus geldi ve beni durdurdu. -sonunda beni hatırlamayı başardın, güzel. -Rici ne o gerginmisin? Biraz işlerim vardı, sen hazırsın değil mi ? Antremandakı gibi yap, tamam mı? Herşey iyi olacak merak etme -tabi , en kötüsü ölürüm, olur biter, sizde rahatlarsınız. -sana ne oluyor? Sen ne demeğe çalışıyorsun? -bak zil çaldı benim sıram, bana şans dile diyeceğim ama şans birimizin yanında ola bilir değil mi? Herneyse… Görünen o ki , Nicklaus birşeyler anlamamıştı. Ama, ben onun daha fazla konuşmasına müsade etmeden, halıya doğru gitmiştim. Dövüş ilk andan çok gerin geçmişti. Bir iki kere yumruk yedikten sonra , ben kendimi toparladım ve eski Rebekka olmaya karar verdim. Herşeyi gözden çıkarmış bir şekilde ona saldırdım. Üst üste yaptığım darbeler sonucu kız, sersemlemiş gibi görünüyordu. Islık sesiyle birinci tur benim avantajımla btmişti. Ben bakışlarımla insanların arasında Nicklausu ararken, onu Samantaya birşeyler işaret ederken yakalamıştım. Hemen diğer köşede , kendinden emin bir şekilde oturmuş Benjamine baktığımda, o herşey iyi olacak icabında işaret vermişti. Ama hala Nicklausun parmağıyla işaret ettiği iki ne anlama geliyor, onu düşünüyordum. Islıkla biz yeniden yerlerimizi aldık, bu kez daha bir azimle saldırıya geçmiştim. Ama kız bir anda benim darbelerimden yayınmış ve bana üst üste iki kez yumruk ardından da iki kez tekme atmıştı.Ben bir anda kendimi yerde bulmuştum. Burnumdan durmadan akan kan, beni kendime getirdi. Hızla ayağa kalktım. Hemen gözucu Nicklausa baktım. O, susuyordu, takımından biri yeniliyordu o susuyordu. Ben kalktığım gibi kızın üstüne yürüdüm, kızın Nicklaustan yeni talimat almasına fırsat vermeden , üstüne çöktüm, Yumruklarım ilk kez bu kadar sertti, çünkü onun yüzünde beliren yaralar , benim kalbimdekilerin yanında bir hiçti. Yumruklarım kızın yüzünü mahv ederken ben ağlıyordum. Canım acıyordu, ilk kez değildi, ihanete uğradığım .Hapistede bunları görmüştüm. Ama ilk kez güvendiğim biri beni sırtımdan vurmuştu. Demek iki'nin anlamı buydu. Ne zaman beni kızdan ayırdıklarını hatırlamıyordum, tek hatırladığım, benim artık insan olmadığımdı. Çünkü ben o kızın ölmesini, Nicklausun acı çekmesini istemiştim. Ben merdivenlerden inerken , ismimin nasıl yankı yaptığını duyuyordum. "REBEKA "REBEKA " #aşk #ceza
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD