Bölüm

4121 Words
"REBEKA "REBEKA " Bense halsiz ve çaresizdim, koluma girmiş insanlar yardımıyla yürüyordum. Onlara baktığımda , onların Benjaminin askerleri olduğunu anladım. Kendimi toplamam kısa sürdü çünkü, Benjaminin karşısında aciz gözükmek istemiyordum. -aferin Beka işte bu kadar. Şimdi tek yapmamız gereken , benimle kuruma gitmen ve Nicklausun Samantayla yasak aşk yaşadıklarını söylemen, sonra istediğin özgürlüğüne kavuşacaksın. -nasıl? anlaşma bu değildi ! Sen bunu söylememiştin, şimdide bunu mu çıkardın?! Ne var biliyormusun ?! Ben daha fazla bu oyuna katlanamayacağım. -o zaman özgürlük dileğin de kayb olur Rebeka iyi düşün. -ya? Zaten benim dilek tutmayı bıraktığım uzun zaman oldu. Bu gün o kıza yaptıklarım benim gerçekte nasıl biri olduğumu kendime belli etti. Bu yüzdende ben artık gitmek istemiyorum. Bunun içinde kimseyi ispiyonlamam , anladın mı? Ha iyiliğime karşılık beni yeşil takıma transfer etmeni istiyorum ve önümüzdeki hafta yeşil takım lideriyle bir maç ayarla. Madem ki benden canavar yaptınız, o zaman canavarın hakkını verelim değil mi? Bu sözlerle sendeleyerek te olsa odadan çıktım. Yüzümde insanlık hariçinde bir çok şey vardı. En önemlisi , hüsran vardı. Sırıtıyordum. Tıpkı bir deli gibi , aslında güçlü gözükmek için gülümsüyordum. Oysa içim hışkıra hıçkıra ağlıyordu. Gözümden akan yaşları aceleyle siliyordum. Kaburgalarımda oluşan rahatsızlık yüzünden tedavi odasında kalacaktım. Mavi takımdan bir çok oyuncu beni ziyarete gelmişti. Herkes benden bunu beklemediğini söylüyordu. -biz neden mavi takımız biliyormusun? Adaletli ve iyi niyyetli olduğumuz için -o zaman anlamanız gereken birşey var, ben asla kendimi sizin takıma ait hiss etmedim. Çünkü ben buyum .Kabul etmesenizde olur, nasıl olsa yakında sizden ayrılıyorum. Bunu söylerken hafiften gülümsedim, oysa kalbim ağlıyor, onlardan özür diliyordu. Arkadaşlar gidince, onlardan sadece biri kalmıştı. Mavi takımdakı ikinci ve son kız, biz bu güne kadar onunla hiç konuşmamıştık. Çünkü Nicklaus haricinde herkes bana bir mesafeliydi sanki. Ama kız bu kez bana doğru yaklaştı ve bir anda bana sarıldı. -ben seni anlaya biliyorum, bu yüzden ben diğerleri gibi seni suçlamıyorum. Aksine bende yerinde olsaydım aynı şeyleri yapardım. Eğer sen vurmasaydın , hızlı davranmasaydın, Samanta seni bir çerez gibi yerdi. İlk kez ama ilk kez biri bana canavarmışım gibi bakmıyordu. Bu yüzden kendim bile anlamadan göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken , ben teşekkür etmiştim. -sen iyi birisin…. -Sende, bu arada adım Kiara. -bende Rebekka, zaten biliyorsun, ama bu kez ben ismimi yabancı birine değil, bundan sonra arkadaşım olacak insana söylüyorum. -kabul, arkadaşım. Kiaraya güvenmek istiyordum. Çünkü insan hep yakınında güveneceği biri olsun ister, o kişi bana göre Kiaradan başkası olamazdı. Uykudan bilgisayarın sesine uyandım, saat gecenin üçüydü. Bilgisayar bana bir misafirim daha olduğunu söylüyordu. İçimden ne olur Nicklaus olmasın diye, geçirdim ve kim olduğunu sordum. Ama malesef haklıydım.Ben de uyuduğumu söylemesini istedim. Ama Nicklaus buna kanmamış olmalı ki, kapıyı açdığı gibi içeri daldı. -ne yaptığını sanıyorsun ha? O sinirle yüzüstü yattığım koltuğa doğru yaklaştı.Ben hafiften insanı delirtecek bir gülümsemeyle kafamı kaldırıp ona baktım -ne o sevgilin çok mu haşlanmış? Pardon ne yapalım iki kişiden sadece biri kazana bilirdi. onun sinirden kızarmış olan gözleri daha da büyüdü -Benjamin! bunu o istedi değil mi, peki karşılığında ne vad etti? ha? Söylesene???!!!! -bağırma, bana kimse birşey vad etmedi. Anlıyorum sen onun beni yenmesini daha çok isterdin, ama malesef senin için üzgünüm. -o benim sevgilim değil aptal. Sürekli bunu söyleyip durma. -öylemi? Hadi ya? O zaman senin onun odasında ne işin vardı? Konuşamıyormusun? Boş versene , ben artık senin takımında bile değilim. -bu ne demek? Kendini millete gösterdin, bundan sonra seni asla burdan bırakmazlar. -ben artık gitmemeğe karar verdim. Yarın yeşil takıma transfer oluyorum. -orda seni bir gün bile yaşatmazlar. -bence emin konuşma, şimdi git uyumak istiyorum. -ben seni yanlış tanımışım. O bunu söylediği gibi bana arkasını döndü ve kapıya doğru gitti ve sadece sesimi duyunca durdu -oysa ben sana ilk gün söylemiştim, katillerin iyisi kötüsü olmaz. Nicklaus son sözlerimle kapıyı çarparak ,bir anda oranı terk etmişti. Bende kendimi salmış, hüngür hüngür ağlamıştım. Benjamin sözünü tutmuş , yeşil takımın lideri Zoe- le benim dövüşümü ayarlamıştı. Ama insan içindek gücü kabul edinceye kadar zorlanır. Kabul etti mi ,artık onu kimse durdurmaz. Ben kızı yenmiş mutlu şekilde gülümserken , Nicklausun nasıl arenayı terk ettiğini de görmüştüm. Kızı, üstelik lideri yendiğim için 34000 Puan sahibi olmuştum. Bana iki teklif sunuluyordu. 1.ya bu puala takıma, dışarıdan oyuncu kabul edecektim. Ya da tüm puanı vererek , içeriden, takımlardan birinden yalnız bir oyuncu alacaktım. Dışarıdan beş oyuncu yerine ben kararımı bir oyuncudan yana kullanmış Kiarayı takımımda görmek istediğimi söylemiştim. Nicklaus izin verince, Kiara benim yeni takımıma geçmişti. O, günden sonra ben asla yenilmek nedir bilmez sürekli kazanıyordım. Malesef bunu takımım için söyleyemiyordum. Takımdakı erkekler hala beni kabul etmek istemiyordular, bu yüzden sürekli bana sayı kayb ettiriyorlardı. En son Puan durumumu yükseltmek için ben yine diğer takım liderlerine meydan okumuştum. O gece antremandan çok gec çıkmıştım. Spor odasını kapatmak isterken arkada birini hiss ettim. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi, kim bu saatte cesaret edip, yeşil takımın koğuşuna gele bilirdi ki? Ben ne olduğunu anlayana kadar, kendimi yeniden odada bulmuştum, karanlıkta tek fark ettiğim, birinin anahtarımla kapıyı kilitlemesiydi. Adam bana dönünce anladım,.. -Nicklaus? Sen bu saatte ne arıyorsun burda? Biri görürse bu ikimiz içinde iyi olmaz. O beni sakin bir şekilde dinledi, sonra aramızdakı mesafeyi biraz daha kapattı ve tam karşımda dayandı. -merak etme kameraların olmadığı tek oda burası, çünkü kamera olursa birileri, oyuncuların dövüşe nasıl hazırlandığını görüpte, analiz yapa bilir .Bu da oyuna olan ilgiyi azaltır, ayrıca hiç bir normal insan başka takımın koğuşuna gelmez diye. -ya sen? Sen gerizekalımısın ne işin var burda? -seni görmek istedim, başka takımdasın ya iyice görüşemiyoruz. -buna gerekte yok. O bir adım daha attı. -ne yapıyorsun, sen sarhoşmusun? -ne o? Yoksa benden korkuyormusun? Onun bakışları çok sert olduğu için gerçekten rahatsız olmuştum. -nerden geliyorum biliyormusun ?çölden! Biri benim Samantayla ilişki yaşadığımı iddia etmiş, bu gün az kalsın adamlarımdan üçü ölüyordu. -yok mu? İlişkiniz.. yani olmasa neden böyle şeyler söylensin ki? -bakıyorum düşmanım yanı başımdaymış. O zaman ben şimdi senin elinden tutsam, gecenin bir yarısı , burda yalnızız ya? Bu bizi gizlice buluşan sevgili mi yapıyor yani? -hayır! Asla! -o zaman neden ? Neden Benjamine köstebek oldun ? Neden Samantayı ölümüne dövdün neden? Ölmesini mi istedin ? Benjamin için mi? O mu söyledi? İşte elimdeki tüm kartlar birden masaya dökülmüştü ve ben Nicklausun gözlerine bakamıyordum. Sözler birden boğazımda düğümlenmişti. Haklıydı ben kendi bencilliğim yüzünden bu durumdaydım. -bunu sen başlattın, ilk sen beni sırtımdan bıçakladın. Ben senin takımındandım , Samanta değil , ama sen onu seçtin, şimdi hangi hakla benden hesap soruyorsun ki? - ben oraya senin için gitmiştim, çünkü senin burda mutsuz olduğunu görüyordum. Bu yüzden Samantadan yardım istemiştim. Senin tekniğini ona anlatmıştım. Böylece o senin haraketlerini önceden bilecek, seni kısa sürede yenecekti, bende doktor arkadaşımın yardımıyla senin ciğerlerinde sorun olduğunu söyleyecektim. Ciğer hastalıkları olan oyunculara özgürlük veriliyordu. Tabi ben senin Benjamine çalışacağını bilmiyordum, bu yüzden senin ne kadar iki yüzlü olduğunu da anlamadım ya!! Buna çok üzülüyorum Sen kızı öldürmek isterken , ben fiyatı iki katına çıkaracağımı bile kıza işaret etmiştim. Yeter ki, pilana sadık kalsın diye , ama sen ne yaptın kıskanclık yüzünden , kızı az kalsın öldürecektin. -ben, özür dilerim bilmiyordum ben sandım ki… .. ama sen neden bunu baştan bana anlatmadın? -çünkü Benjaminin her an sana baskı yaptığından haberim vardı. Bunu söylesem , o anlardı. Çünkü ne yapsanda sen hala saf bir kızsın işte. Ben gerçekten Nicklaustan şüphelendiğim ve yaptıklarım için çok utanıyordum. Başımı kaldırmadan , Samantayı sordum. -o iyi, sana kızgın , ama o da anlıyor. Sonuçta hiç kimse Nicklausu başka biriyle paylaşamaz. Ben direk kafamı kaldırdım. Onun sinsi bir şekilde güldüğünü görüyordum. -Samanta sadece senin için dil döktüğüm bir arkadaşım, sevdiğim değil. Sevmek yasak ama ben zaten o kanunu seninle ilk karşılştığım gün çiğnemiş oldum. Rici seni gerçektende korumak istiyorum. Ne kadar hatan olsa da, ben sana kızamıyorum aptal çünkü seni çok seviyorum. Benim cevabımı beklemden bana sarılan adam ,"senin de aynı şeyleri hiss ettiğini , o gün Samantayı dövdüğünde anladım. " söyleyince ben kızarmış, gürültülü bir şekilde yutkunmuştum. Oysa yine tüm dişleri görülecek bir şekilde gülmüştü. Aradan iki hafta geçmişti. Tüm takımlar iki gün tatil için şehri dolaşma izni alırken , bende Kiarayla gitmek için hazırlanmıştım. Ama kapıda Nicklaus vardı, o , kendi takımından ayrılmış bizi bekliyordu. O, gün biz bir çok yeri dolaşmıştık. Ama , Nicklaus , etraftakı askerler yüzünden aramıza mesafe koyuyor, ama yalnız kalınca hemen parmaklarımı kendi parmaklarıyla kenetliyordu. Öylene doğru Nicklaus ve Kiara gözden kayb olsalar bile, ben hiç sıkılmadan zamanı fırsat bilip, bileğime "Nicklaus "ismini dövme yaptırmıştım. Şimdi zorluklar ne olursa olsun ben mutluydum. Ama mutluluklar uzun sürmez ya… Bilet çektiğim gün, ben bunu bir daha anladım. Biletteki isim, bir hafta sonrakı turnuvada benim rakibim olacak adam , sevdiğim adamın ta kendisiydi. O, an düşüp bayılırdım belki, ama Kiara bana destek olarak, Benjaminin hala beni izlediğini hatırlatmıştı. O, gece bir türlü uyuyamamıştım, ben nasıl sevdiğime zarar verebilirdim ki? Bir kez daha su almak için yataktan kalktığımda camdan gelen sese doğru yürüdüm... O gece biz Nicklausla gizlice evlenmiştik. Bunu da sadece Kiara ve Nicklausun arkadaşı Red biliyordu. **** Dövüş günü geldiğinde biz, bir birimizin canını yakmamaya çalışıyorduk. Ama Benjamin bundan şüphe duymuştu bile. Bu yüzden ölümüne dövüşmemizi istemişti. Ben daha fazla beklemeden Nicklausun benim sevdiğim adam olduğunu ve evlendiğimizi söylemiştim Seyirciler bunu duyunca oyunu durdurması için ayağa kalkmışlardı. Nasıl olsa hem benim, hem de Niclausun bir çok destekçisi vardı. Ama Benjaminin de sakin beklemeyeceğinden emindim. Bu yüzden akşam Niclausla anlaşmış, gece yarısı burdan kaçmayı pilanlamıştık. Yanımıza fazla eşya almayacaktık. Ben dışarıda , Nicklausu beklerken, birden duyduğum sinyalle bilincimi kayb ettim. Kendime geldiğimdeyse, herşeye gec kalmıştım. Bana bizim kaçmamız duyulduğu için , Nicklausu tehlikeli, hala savaş süren bölgeye yollamışlar, malesef ama malesef o orda yaşamını itirmiş dedikleri an bende ölmüştüm. . Bana onu kayb etmenin acısı yetmezmiş gibi, ben aniden onu hatırlamamaya , unutmaya başlamıştım. Yüzü nasıldı, nasıl gülümsüyordu tüm bunlar bulanıktı. Hafızama ne yapmışlar diye düşünürken, anladım ki, artık hiç kimse Nicklaus diye birini hatırlamıyor. 4 ay boyunca ben yüzünü hatırlayamadığım, ama ismini bileğimde taşıdığım adam yüzünden tedavi gördüm. Benjaminin adamları sonunda onu bana unutturmuşlardı. Bu 4 yıl boyunca böyle devam etti. Peki, ya şimdi ben öldüysem tüm bunları nasıl hatırlıyordum ki? İnsan ölünce , herşeyi hatırlıyor mu? Tüm olanları? Belki de öyle… bunun başka açıklaması olamaz. Ben.. ben gerçekten kendimi vurmuştum… Siya ve Konor…… .mutlu olsun… ..KONOR.. AMA KONOR…… NİCKLAUS….. HATIRLIYORUM… BEN NİCLAUSU HATIRLIYORUM. DEMEK ..Benjamin beni kandırmış Nicklaus yaşıyor….. Belki oda hafıza sorunu yaşıyordur…… ama o Siyayı seçti… bana değil , Siyaya baktı. Ama ben öldüysem , neden bunları düşünüyorum ki? Hem neden etraf bu kadar aydınlık, benim gideceğim yer baştan belliydi "karanlık" şimdiyse…. -demek sonunda kendine geldin.. Ben gözlerimi açtığım an etrafıma bakındım , ses arka taraftan geliyordu. Kalkmak isterdim, kolumdakı şiddetli acı yetmezmiş gibi , el ve ayak bileklerim de feci bir şekilde acıyordu. Şimdi anladım beni hastane odasında yatağa bağlamışlardı Ayak sesleri yaklaşıyordu. Adam karşımda dayanmışdı. -Benjamin?? -seni böyle tuttuğum için kusura bakma, ama senin ne yapacağını pek kestiremedim de, oysa o kadar yıldır seni tanıyorum. Bu arada eminim hafızan geri geldiği için mutlu olmak yerine çok üzülmüşsündür. -aşağlık herif, bunu neden yaptın ha? Ben sana inanmıştım. Onun da mı aklıyla oynadınız? Neden? Hemen çöz beni!!! Seni geberteceğim, pislik! -yine kafana kurşun sıkasın diye mi? Bak , aslında mutlu olman gerekir, hala hayattasın. Dua et ,benim askerlerimden biri senin ne yapacağını önceden fark etti ve eline ateş etti, buda kurşunun kafanı deşmesi yerine kulak arkasından sıyırarak geçmesini sağladı. Gerçekten şanslısın. -arkadaşlarım… onlara ne yaptın? -Rebeka, Rebeka… sen gerçekten beni kötü biri sanmıyorsun değil mi ?çünkü öyle düşünüyorsan çok üzülürüm, ben ne yaptıysam senin için yaptım. Arkadaşlarına gelince, anlaşmamızı bozan sendin, ama ben hala anlaşmaya sadık kalarak onların gitmesine izin verdim. Bence sen artık onları unut, çünkü onlar seni çoktan unutmuşlardır. Senin , kimsesizler mezarlığında yatan o oyunculardan hiç bir farkın yok… sen ölüsün… Rebeka Hawn Jons… O bunu söylerken , kocaman sırıtıyor,benim çaresizliğimden zevk alıyordu. Benjamin odadan çıkınca kapılar arkasından kapanmıştı ve kimse odada yalnız çaresiz bir şekilde ağlayan kızın bağrışlarını umursamamıştı... NİCKLAUS - hafızası silinmeden iki saat önce.... BENJAMİN: adam kızla evleniyor, sizin ruhunuz duymuyor. Size neden para ödüyorum o zaman? REYNOLD: Bu kadar yeter, sana en başta söylemiştim, hapisten gönderilen tüm oyuncular için kuralları daha katı yap. Sen ne yaptın ? Boş bir aşk için mahkumu özgürlüğe alıştırdın. Hani herşey kontrolündeydi? Ne oldu kız gitti en başarılı oyuncumuzla evlendi. Şimdi ne yapacaksın? BENJAMİN: Merak etmeyin , ben herşeyi düzelteceğim, hafıza silici... evet... evet.. Hafıza silici... ben onunla ikisininde hafızasını silerim. Birbirlerini hatırlamazlarsa , evlilik denilen birşeyde kalmaz. ****** İki saat sonra -efendim , herşey hazır. Nicklaus odasından çıkmadan yakaladık. Hafıza silici odasında, bayılttık şimdi. Benjamin makineye doğru yürüdü, tam düğmeye basacaktı ki, dayandı. Çünkü, bunu yapması için , şahıs baygın olmalıydı. Ama Nicklaus o kadar ilaca rağmen uyumuyordu. Bacakları ilaç yüzünden tutmasa bile, tüm gücünü ellerine vermiş gibi masadan aldığı küçük makasla göğüsüne birşey çiziyordu. Askerler onu durdurmak için geldiklerinde, o artık sevdiği insanın baş harfini göğüsüne kazımıştı. Rici affet beni , sana verdiğim sözü tutamadım ama, seni kolay kolay unutturmalarına da izin vermeyeceğim. O gün gerçek bir sevda mahpusu , sevdiğini unutmamak için onun ismini kanıyla göğüsüne kazımıştı. O, bayılırken bile, Rebekkanın hayali ile bayılmıştı. Dakikalar sonra kendine geldiğinde artık hiç birşey hatırlamıyordu. Ne sevdiğini , ne zor ama tatlı hayatını… -siz kimsiniz? Neden ben budayım? İşte o zaman Benjamin içeri girmiş, mutlu bir şekilde az önce hayatını mahv ettiği adamın karşısında durmuştu. -merhaba , siz Konor Hest ...savaşta yara aldığınız için burdasınız ve bir kaç ay daha burda kalmak zorundasınız. Çünkü tam iyileşmediniz........ Hayır…. Hayır…. HAYIR…!!! Kabustan deli gibi fırlayan, Konor etrafına bakındı. Etraf karanlıktı, ama camdan görünen ay ışığı onun odasını aydınlatıyordu. Son zamanlar gördüğü aynı kabus sanki bilerekten tekrar ediyordu. Omuzunda hiss ettiği elle, düşüncelerden ayrıldı ve kıza teref döndü. -yine mi aynı kabus ? -öyle… -hayatım, bir doktora görünmemekte neden ısrar ediyorsun.? -Siya endişelenme, ben iyiyim, lütfen, sen uyumaya devam et, sen iki canlısın, bebek için iyice dinlenmş olman lazım...hadi sen uyu -sen nereye? Konor gömleğini giydiği gibi, balkona doğru yürüdü. -hava alacağım... Zefir karanlıktı , ama birileri için bu dolaşmaya engel değildi. Konor aşağıdakı kişiyi, tanıdığı için , o da aşağı indi. -ne oldu, seni de mi uyku tutmadı. .? -evet, ya sen? -eskiden az çok uyuyordum, ama bir yıldır ben onu bile kayb ettim. Konor ben bir karar aldım, ben yarın gidiyorum. -nereye? -Rebekka sağken ikimiz bir karar almıştık, ne olur olsun, hafıza silicinin ana bilgisayarının yerini bulduğumuz, gün onu patlatmalıydık. Ama malesef , arkadaşım yanımda yok, ama ben ikimizin hayalini taşıyorum , bunu yapacağım. Ayrıca öğrendiğim kadarıyla bilgisayar kendini imha etmeden önce, sildiği insanların beyinlerine yeniden sessiz ses dalgaları göndererek, herşeyi hatırlamalarını sağlıyor. -yani sen? -evet, ben tüm hafızaları geri getirmeğe çalışacağın. Biraz vakit isteyecek, ama ben bunu yapacağım. -ama bu çok riskli ve kötü bir fikir…. Senin o kadar zamanın olmaya bilir. Ayrıca, herkes hafızasının geri gelmesini ister mi? Emin değilim. -neden? -çünkü eski karanlık kötü işler yapan insanlar var, ya Kiara, sen onların hayatını geri vereceksin.. -bence boşuna endişeleniyorsun, eğer o insanlar şimdi iyiyse, onlar hatırladıkları geçmiş için, bozulmazlar, aksine iyi olmaya, aynı hataları tekrar yapmamaya çalışacaklar. Konor, ne o hatırlamaktan korktuğun şeyler mi var? -hayır, neyse… söyle bakalım nerdeymiş o yer..? -Benjaminin bizim döktüğümüz kan hesabına kazandığı paralara aldığı en büyük adada… Kimber adasında… -olamaz, ora yalnız gidersen , ölürsün… -zaten benim ölüden farkım yok. -Kiara hayır, ben Rebekkaya sizleri koruyacağıma söz verdim… Bende seninle gidiyorum. -ama ya Siya? -ona bazı eşyalar için gideceğimi söylerim, sen onu bana bırak, sakın bensiz gitmeyi düşünme…. -peki. 1 HAFTA SONRA… Bilmiyorum kimin elini tutuyorsun, kime bakıp gülümsüyorsun, ben seni sevdim , ayrılık girse bile aramıza ben boş boş dolaşıyorum arkanda, kalbim sende gitti ya, sevdiğim, artık kimseyi sevemem , budur benim bildiğim. Kırılan kalp, onarılmaz, hiç birşey eskisi gibi olmaz… deme kalp bir kere sevdi, başkası olmaz. Biri geler, kalp sana bile sormaz. Ama benim ki, parçalanır hasretinle sürüner, yinede yerine kimseyi koymaz. Ne yapsa yine seni unutmaz Oda soğuktu? yoksa… . benim ruhum bedenime işkence yaptığı için mi donuyordum ben? Herşey üst üste gelmişti son zamanlar, bana yapılan terapi bitmişti, bununla ben 3 aydı soğuk odaya hapis olmuştum. Eskiden karanlık odalardı tek dostum, şimdiyse o odalar beyazdı ama daha soğuktu benim için. Kendimi toparlamaya şizofrene dönüşmemek için çare aramaya çalışıyordum. Ama olmuyordu. Yalnız geçrdiğim her anım beni aklımı kaçırmaya biraz daha yaklaştırıyordu. Yine kendi kendime konuşuyordum. Bir prenses varmış, prensi bekliyormuş, prens gelince ona bakmamış, bir cadıya aşık olmuş. -ne istiyorsun, beni böyle delirteceğini sanıyorsan bu olmayacak! Duydun mu ben aklımı kayb etmeyeceğim.!! Kapı açıldı sakin ama mutlu bir ifadeyle Benjamin içeri geçti. Ellerini Rebekkanın yatağının köşesindeki , küçük başlıklara bıraktı, onları okşarmış gibi inceledikten sonra yeniden karşısındakı kıza baktı. Kızın kahve rengi dağınık saçları ve kızarmış gözleri ve göz altı şişleri onun uzun zamndır uyumadığının , habercisiydi. -ne o şarkıyı sevmedin mi? Yoksa sana bir şeyler mi hatırlattı.? -ben bir yıldır burda sadece beyaz duvarlar, kapanan ışıklar görüyorum, aşağlık herif! Bana neyi hatırlatacak ha? Söyle?!!! Senin amacın ne ? Benim şurda delirmemi mi istiyorsun? -hayır , aşk olsun ben öyle birimiyim, ama şikayet ediyorsan sana bir fırsat tanıya bilirim. Rebekka, Benjamin komik birşey anlatmış gibi gülmeğe başladı. -komik mi ? -baya komik, dejavu yaşattın, ya sence ordan bakınca ben bir salağa mı benziyorum.?? Ben bir kez o tuzağa düştüm, itirecek birşeyimin olmadığını düşünerek, ama bu kez aynı şeyi asla yapmam. Çünkü sen yine itireceğim birşeyler bulursun. -Rebekka yine beni yanlış anlıyorsun, bu kez seni güzel bir yere yolluyorum. Senden sadece bir gizemi çözmeni istiyorum. Söz bunu yaparsan , asla seni tekrardan geri getirmem. -ya çok merak ediyorum, konuştuğun gizem nasıl bir bela , sen beni burdan çıkarıyorsun ha? Korktuğun şey aslında ne? -Bizim dövüşten kazandığımız paraların nereye gittiğini biliyormusun, Kimber adasına… . şimdi o adada olay olmuş, kimse madenlerde çalışmak istemiyor, turistlerden de ikisi ölü bulunmuş. Eğer adada huzursuzluk yaratan kişiyi bulup , gerçek suçluları yakalarsan , dilediğini veririm. -bu kadar yalvarıyorsun, ne oldu adamların yapamıyor mu? Ayrıca ben dedektiv falan mıyım. Ha dur!! Yoksa gözden çıkardığın benmiyim? -demek gitmiyorsun? -gidiyorum, ama eğlence olsun diye, bide senin suratını görmemek için, ama adamlarına söyle kimse bana bulaşmasın , yoksa asıl şimdi gerçek Rebekkayla karşılaşırlar. **** Adaya helikopter inince, nasıl bir zavallı , acımasız bir hayatta yaşadığımı yeniden hatırladım. Beni karşılamaya siyah derili , yüzü ve vücudunun her yeri toprak ve kömür içinde olan bir adam geldi. Sıcak karşılamayı beklemiyordum, nasıl olsa Benjamin yollamıştı beni, ama burda ona nefret eden kimse yoktu sanki... Ben iki küçük çantamla birlikte, otel odasına doğru gidiyorken Benjaminin ısrarıma aldırmayıp yanıma taktığı Hektor isimli adam beni takip ediyordu. Eşyaları dolaplara yerleştirdim, burda işim ne kadar sürecekti bilmiyordum, bu yüzden uzun zaman sonra bir odada özgürdüm. Biraz etrafa göz atmak için üstümü değiştim. Hava sıcak olduğundan kot pantolon ve üzerine gri bir gömlek ve şapkayla odadan çıktım. Şimdiye kadar spordan dolayı iyi bir vücuda sahiptim. Bu bana eskiden dövüşlerde iyi avantaj veriyordu. Odaların önünden geçiyor , her yeri kontrol ediyordum. Madene doğru ilerledikce havanın karardığını görüyordum, oysa ben hala bir iş yapmamıştım. Maden çıkışı kalabalığı görünce ben de addımlarımı hızlandırdım, vardığımdaysa gördüğüm manzara karşısında kafamı çevirdim. Adamın birinin güpe gündüz boğazı kesilmiş ve kimsenin ruhu duymamış olacak iş değildi. Bu benim herkesten ama herkesten şüphe duymam demekti. Biraz olayları yakından incelemek için madenin içine doğru gittim. Yine Benjaminle ilgili yanıldığımı anladım. İçeri bir insanın çalışamayacağı kadar berbattı ve pis kokuyordu. Keşke katil burda çalışanları değilde , Benjamini öldürseydi diye düşündüm. İşçilerle sohbetin ardından , odama döndüm ve yemek için kantini aramaya başladım. Tam o sırada birine çarptığımı hiss ettim. -kusura bakmayın... ben... Karşımdakı bir esmer uzun boylu gri gözlere sahip bir garsondu .O, bana gülümsedi ve ardından elinden yere dağılan peçete kutusunu toplamaya başladı. -önemli değil, siz.... Riciya olmalısınız değil mi? Burda herkes Benjaminin bu işe sizi yollamasını konuşuyor. Ben… Zak bu arada. Tabii Benjamin beni buraya başka kimlikle göndereceğini iyi biliyordum. Bu yüzden yeni isim bulma işini bana bırakmıştı. Bende bana ondan...yani bir zamanlar çok sevdiğim adamdan kalan tek şeyi, bana taktığı ismi kullanmıştım. Rici-Riciya böylece kimse benim kim olduğumu anlamayacaktı. Çince bir laf var "düşman seni tanımadıkca , sen güçlüsün, o cesaretli. Seni tanırsa, o güclüdür, sen cesaretsiz. " Ben iyice karnımı doyurdum, acken asla düşünemezdim. Odada yemekten evvel incelediğim turist listesini , çalışanları, işçileri düşündüm. Kimler katil ola bilirdi ve asıl önemli soru neden ? Sanki bir anda karşıma hiç yapmadığım yapboz parçaları dağılmıştı. Kapı öyle bir çaldı ki, ben düşüncelerimden irkildim. -Zak? Senin ne işin var burda? Zak Odama hızlı bir bakış atıb, konuştu. -Sabah sizi Deni karşılamıştıya, siyah derili olan hani? -evet de biliyorum kim olduğunu. ha o bana birşeye ihtiyacınız varmı diye sormamı istedi. -hayır yok, hem olsa Hektora söylerim o size anlatır. Şimdi müsadenle.. Ben kapıyı kapattım. Misafir listesini gözden geçirmeğe çalıştım, bir kez daha… Aniden duyduğum çığlıkla yerimden fırladım. Yüzümdeki dosyayı bir kenera bıraktım. Meğerse , beni uyku tutmuş. Ama duyduğum ses bir kabustan değildi, gerçekti. Ben hemen dışarı fırladım. Kalabalığı geçerek , olay yerine vardım. Gece yarısı , ama bir cinayet daha. İşler iyice çığırından çıkmıştı. Adamın boğazı kesilmişti, tıpkı diğerleri gibi. Cinayet üstüne cinayet. Ben odama doğru giderken , arkamdan Hektorunda geldiğini fark ettim. -belki beni takip etmeyi bırakasın ha? -nereye? -odama !… birazdan Deni ve diğerleriyle konuşacağım, sende diğer iki cesedi inceleyen doktoru bul. Öğren bakalım, cesetlerin tırnağında , bir şey bulabilmişmi? **** -Deni bana doğruyu söyle bir hafta önce , burda ne yaşandı? -Bayan Ricia size söyledim, ben bir şey bilmiyorum, onları bulduğumda onlar ölmüşlerdi. -onların ölmesinde sende suçlusun biliyormusun? -ama ben birşey yapmadım. -yapmasan bile , senin suçlunun bildiği bir şeyi bilmen ve bunu saklaman , seni en az onun kadar suçlu yapar. Bunu dedim ve Deninin odasından çıktım. Git gide ben Benjamine mi benziyorum mu ne…. ama doğrusu onun taktikleri hep işe yarıyordu. Ama böyle kalp kırıcı olsam bile bunu yapmak zorundaydım. Çünkü, bir cinayet daha işlenmeden ben olayı çözmeliydim. Kolidorda Hektoru araken Zakı gördüm. O , önce bana doğru geldi, ama kafasını kurcalayan birşeylerin olduğu belliydi. -Deni söyleyemez, ama ben söylerim. Madende aslında yalnız kömür yok. -sonunda…. Ne var peki? -tam olarak bilmiyorum. Ama bazı işçilerden duyduğum kadarıyla orda bir makine var… -nasıl bir makine…. -şey hafıza siliciydi… galiba, bir hafta önce , buraya bir çift geldiğinde çok tuhaf şeyler oldu. Rebekka şimdi gerçekten ilgisini çekmiş gibi Zakı dinlemeye başladı. -ne gibi? -gece ben ayak sesleri duyunca , kolidorda dolaşmaya başladım. Tam o sırada çifti odalarından çıkarken gördüm. Bu bana şübheli geldi. Yani gece yarısıydı, bu saatte adeten misafirler uyuyordu. -onların nereye gittiğini takip ettin mi? -Hayır, odama gittim. Ama sonra madende, sesler duydum. Silah seslerine doğru gittiğimde, iki yaralı buldum, çift kaçmıştı, ama ordakı çalışanlar, o çiftin hafıza siliciyi çalıştırmak için geldiklerini , ama sadece 104 insan için bunu başardıklarını söylediler. Rebekka bir an için Kiarayla hayallerini düşündü. Ama bak birileri hayal değilde gerçekliklerle yaşıyormuş. -ya sonra? -dedim ya , makine sadece 104 kişinin hafızasını geri getirmiş, sonrası çalışanlar, yetişmiş, makineni durdurmuş, adamlarda kaçmış. Bence onlar zaten makineni mahv edemezdiler, Ana bilgisayar olduğu için o kadar hafızayı onarma ve makineyi bozmak, zor ve ayrıca zaman istiyor yani. -peki , şimdi sen çık, misafirlerin hepsini bir odaya topla, ben birazdan geliyorum. Galiba katil bulndu. -kim? Rebekka Zakın ani değişimini görünce, doğru yolda olduğunu anladı. -geldiğimde söylerim. Hektora söyle odama gelsin -peki, bayan Riccia -ha Zak… Adam kapının önünde durdu. -teşkkür ederim. O sadece hafifce gülümsedi ve odayı terk etti. *** -Rebekka, söylediğini yaptım. Ama cesetlerde birşey yok…yani tırnak izleri, sanki onlar katili tanıyormuş , güveniyormuş gibi.. -tamam, Deni nerde ? -geliyor, ne oldu? Kapı açıldı ve Deni hafif, utangac haliyle içeri girdi. -sizin ikinize de sormuştum, ama siz madende olup, bitenle ilgili yalan söylediniz. Ne zaman söyleyecektiniz bana hafıza siliciyi, ana bilgisayar yüzünden daha kaç insanın ölmesi gerekiyor? -Bunu Benjamin kimseye söylememizi istemedi. Şimdi, artık olanlara bakılırsa, bunun bi önemi yok. -peki, öyle mi? Ya ölenler kim biliyormusunuz, aileleri bunu duyarsa neler olur peki? -bayan Ricia ben size bildiğim ne varsa anlatacağım. Burda bir hafta önce olan şey bir çiftin ana bilgisayara ulaşması ve onu devre dışı bırakmadan önce, bazı şeyleri geri yüklemeye çalışmaları. Bunu yapamadılar, yani biz onları durdurduk. Ama malesef 104 kişinin beyin hücrelerine özel sinyal dalgaları gönderilmişti. Onlardan 7-si bizim çalışanlar, en azından öyleydi .Ölen 4 kişi yani…. -yani sen şimdi… dur… Hektor, söylermisin, Benjamin yedi kişiyi nerden getirtti.? -şey bildiğim kadarıyla sıbır hapisanesinden…. Ama hemen hafızaları silinmişti. Ne oldu ki? -lanet olsun, lanet olsun… benim hemen toplantı odasını bulmam lazım. -neden ne oldu Rebe.. Ricia? -Hektor, Sıbır hapisanesi nasıl bir yer biliyormusun? En kötü katiller, haniballar, ve bir sürü daha iğrenc mahpusların akıllanamadıkları için gönderildiği tek yer….. Ordan kaçış yok..güvenlik yüksek seviyyede, ama onu geçerlersede.. eksi 45 derece soğukta dışarı çıkamaz ve kaçamazlar. Şimdiyse o yeddi kişi burda ve hafızaları geri gelmiş…. -aman tanrım , yani hala hafızası geri gelen üç kişi burda, ben Benjamini arayıp destek isteyeceğim. Madem ana bilgisayar bozuk, onların hafızasını yeniden silemeyiz, o zaman… yardım mutlaka gerekecek . -olamaz…... . -ne oldu? -....Zak……… ben ona her kesi bir odaya toplamasını söylemiştim…..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD