7.Bölüm.

1598 Words
Aralarında ki sessizliğin ardından Devrimin bakışları yine döndü kızın dalgın yüzüne. Onu konuşturmak, ağzından az da olsa hayatıyla ilgili bilgiler almak istiyordu ama bunu onu kırmadan, daha doğrusu yanlış anlaşılmadan yapması lazımdı. “Eee neden kaçtın düğünden ?” diyip cevabını zaten bildiği soruyu sordu kıza. Adamın sorusuyla Berivan’ın yüzünde bir öfke belirmişti. “O kart horoza gelin olacağıma ölmeyi yeğlerim.. Ama ben kaçmayı tercih ettim.” dedi net, keskin sesiyle. Kızın kullandığı hitapla gülmeye başladı Devrim. Ardından da; “Baban niye verdi seni o şerefsize !” derken sesi bir anda ciddileşmiş ve gözlerin de bakanın çok rahat anlayabileceği bir öfke belirmişti. Adamın sorusu Berivan’ın içini yaksa da, o gülümsemişti. Kırgın, acılı bir gülüş.. “Neden olacak , para için tabii..” diyip kıvrıldı dudakları yukarıya ve eğdi başını yere. Kızın sesindeki tını istemsizce içini acıtmıştı adamın. Dilinin ucuna gelen tonlarca küfürü zorda olsa yutup ekledi sorularına bir yenisini daha.. “Ya annen? Annen karşı çıkmadı mı?” dedi ama kızın anında dolan gözleriyle yanlış bir soru seçtiğini anlamıştı. “Annem yok..” dedi Berivan.. “Beni doğururken ölmüş.” diye de ekleyip yutkundu acıyla.. Göz pınarlarına dolmaya başlayan yaşları bastırmak için olağan bir çaba veriyordu içten içe.. “Olsaydı da bişey değişmezdi zaten Devrim bey.. Sen bilmezsin, buralarda kadının sözünün hükmü yoktur. Kimse bize sormaz, fikrimizi almaz. Erkekler karar verir ve olur biter hersey..” derken sesinde şimdiye kadar olmayan öfke, nefret vardı. İçinde bu adaletsiz düzene baş kaldırmış bir kız çocuğunun çığlığı vardı sanki.. Kısa süreli sessizlikten sonra; “Bunları bilmiyor değilim Berivan. Bu haksız düzeni de bilirim, bu düzeni bozacak olanların senin gibi dik başlı kızların, kadınların olduğunu da.. Sadece zamanı var..” diyip ayaklandı yerinden. Ve ortamdaki gerginliği dağıtmak için; “Onca yemek hazırladın, midem şenlendi. Çaylarda benden olsun..” diyip mutfağa doğru ilerlerken. “Beni bir kez daha şaşırttın Devrim bey..” diyen kıza baktı anlamsızca. “O niye ?” “Kahve adamı gibi görünüyorsun oysa.. Hani şu kahve içmeden ayılamayan enteller varya.. Heh işte onlardan biri olduğunu sanmıştım..” diyip gülmeye başlayan kızla, Devrim de gülmüştü. “Kahve burjuva işidir dağ keçisi.. Biz çay adamıyız, hemde kaçak..” dedi ve kıza göz kırpıp girdi mutfağa. Yarım saat sonra, elinde tepsi ile içeri gelen adama baktı Berivan gülerek. “Ne gülüyorsun kız..” dedi Devrim, bir yandan da çayları doldurmaya devam ederek. “Kaçak çay he. Senin gibi polis adama yakıştıramadım. Devlet duymasın Devrim bey..” diyip kıkırdamaya başlayan kızla, adamın da dudakları kıvrıldı keyifle iki yana; “Devleti karıştırma dağ keçisi.. O işler sıkıntı.” diyip gülerek salladı başını iki yana. “Bunlar bizim ufak çaplı zevklerimiz. İki yudum çay içeceğiz diye, devletin ruhunu incitmeyelim.” diyip dumanı tüten çaydan keyifli bir yudum çekti içine. Ardından da; “Bekarsın galiba.?” diye soran meraklı kızla çayını masaya bırakıp kahkahalarıyla inletmişti odayı. “Komik bişey mi sordum.?” “Yok komik değilde.. Bizim köyde bir Nuriş nenemiz vardı o geldi aklıma..” diyip gülmeye devam eden adamla çatılmıştı kızın kaşları. “Ne alaka..!” “O da senin gibi, köyde yakışıklı bir adam görse, camdan başını çıkarır, yoldan çevirir; ‘bekar mısın gızanım beya.?’ derdi..” dedi gülerek. Adamın sözlerinden hiçbişey anlamamıştı kız. “Gızanım ne be?” derken ki yüz ifadesi Devrimin neşesine neşe katmıştı. “Boşver, muhacir dili..” diyip bir yudum daha çekti çayından. “Göçmen misin sen?” “Evet, Bulgar göçmeniyiz. Ama yıllar olmuş, büyükler Bursa’ya göçeli. Yerli olduk artık.” diyip başını hafiften kaldırıp baktı kızın gözlerine ve; “Ve evet bekarım..” diyip yaslandı arkasına. Devrimin bekar olduğunu öğrenmesiyle istemsiz bir tebessüm belirmişti kızın yüzünde, ama çok geçmeden toparlamıştı kendini. “Yaşın kaç?” “29..” “Ooo yaşlıymışsın sen beya..” diyip sırıtan kıza gözlerini kısıp baktı Devrim. “Hadi be oradan, gençliğimin baharındayım. Sen kendine bak..” dedi sinirle. “Ben daha 18im Devrim bey..” “Çocuksun yani..” diyip sırıtmaya başlayan adamla bu defa Berivan’ın kaşları çatılmıştı. “Genç..! Gencim Devrim bey..” diyip yaslandı hırsla arkasına. “Valla konuşma şeklinin emekli teyzelerden farkı yok dağ keçisi..” diyen adamla iyice çatılmıştı kaşları. “Niye..! Ne varmış konuşma şeklimde?” “Dünden beri -bey aşağı -bey yukarı.. Yemin ederim iki günde ruhum yaşlandı, yıllık izin yerine emekliliğimi isteyesim geldi.” diyip gülen adamla bu defa Berivan çekik karalarını kısıp bakmaya başlamıştı adama. “Biz buna mesafe diyoruz.. Devrim BEY..” diyip kendine has bir bakış attı karşısındaki adama. “Hıı anlıyorum.. Yalnız maşallah baya mesafelisin dağ keçisi, hiç tanımadığın bir adamın arabasına binmek, birde evinde kalmak.. Lan üzerinde bile benim eşofmanlarım var.. Bu nasıl mesafe..” diyip gülmeye başlamıştı adam. Kendisine cevap vermeyip, keskin gözleriyle bakan kıza döndü tekrar. “Yalnız iyi ki daha fazla mesafe koymamışsın aramıza dağ keçisi. Yoksa bu mesafenin sonu nikah masasında son bulurdu..” diyip bastırdığı kahkahasını saldı dışarıya. Karşısında dakikalardır gülen adamla sinirleri oynamıştı kızın. Berivan, kaşlarını çatıp bardağı masaya bıraktı. “Çok komiksin… Bi kart horozun nikahından kaçıp, başka bir yontulmamış kerestenin nikah masasına oturmak… Tövbe estağfurullah, kabus gibi.” derken sesi fazla netti. Devrim’in dudağındaki gülümseme anında silindi. Çayını yarıda bırakıp, gözlerini kısıp baktı kıza. “Ben de çok meraklıyım ya, senin gibi dağ keçisiyle evlenmeye… Haklısın, hiç komik değilmiş. Şakası bile kabus.” dedi ama Berivan cevap vermeyip çevirdi bakışlarını. Ama yüzü hâlâ sertti. Devrim sözlerine devam ederken sesinde bir ciddiyet vardı artık. “Sen her lafa dikenlerini çıkarmaya alışmışsın. İnsan dokunmaya korkuyor.” dedi. Berivan başını hafifçe yana eğdi, bu defa gözlerini kaçırmadı adamdan. “Sen de her lafı oyun sanma o vakit.” dedikten sonra döndü önüne. Ve Kısa bir sessizlik oldu aralarında. Bir süre İkisi de sustu. Bu sefer sessizlik daha yumuşaktı. Dışarıda rüzgâr cama vurduğunda ince bir uğultu yapmıştı.. Berivan kalktı ayağa, pencereden sızan rüzgara karşı yumdu gözlerini. “Kusura bakma, bana kimse şaka yapmadı şimdiye kadar. Şaka ile gerçeği ayırt edemiyorum bazen.” dedi yüzünü adama dönmeden. Ama Devrim’in; “Olsun, bunada alışırız.” diyip gülümsemesiyle, oda gülümsemişti çaktırmadan. “Alışmaya zorlama kendini Alaz.. En fazla bir kaç gün daha görürsün yüzümü..” diyip buruk bir tebessüm kondurmuştu yüzüne Berivan. “Orası belli olmaz..” dedi Devrim, ama yalnızca kendi duyacağı ses tonuyla. Birden “Yarın ne yapacaksın dağ keçisi..?” diye soran adamla geçip oturdu yerine kız. “Bilmiyorum… Belki yine kaçarım.” diyip gülümsedi. “Bu defa peşinden sağlam biri gelir haberin olsun.” diyip göz kırptı Devrim. “Bence gelmez… Ben nereye gitsem, ardımda kül bırakıyorum.” “Ben çok yangın gördüm Berivan. Senin Külünden korkmam.” diyip ayaklandı oturduğu yerden. Devrimin sözleriyle kalbinde bir köşede bir his belirmişti kızın. Daha önce hissetmediği, alışık olmadığı bir his.. “Ne hissettiğimi bilmiyorum Alaz.. Ama yüreğime umut oluyorsun, yalnız bunu biliyorum..” diye mırıldandı kendi duyacağı ses tonunda. ~~~~ Sabahın erken saatleriydi. Henüz güneş tam doğmamıştı ama Berivan çoktan ayaktaydı. Alışıktı güneşten önce uyanmaya.. Sessiz adımlarla mutfağa girmiş, Devrim Alaz’ı uyandırmadan ekmek kızartmış, peynirleri küçük bir tabağa yerleştirmişti. Bir demlik çay demlemişti ki, salondan gelen hafif bir esneme sesiyle başını uzatıp baktı ayılmaya çalışan adama. Devrim, üstünü başını düzelte düzelte kapı aralığında belirip, şaşkınca bakmaya başladı sabahın bu saatinde kalkıp mutfağa giren kıza. “Uyanmışsın…” dedi Berivan, sesi usul usuldu. “Uyandırılmışsın desen daha doğru olur…” dedi adam, gözleri masaya kayarken. “Çok mu ses çıkardım..” diyip mahcup olan kıza baktı gülerek. “Yok sesten değil, şu ekmeklerin kokusundan..” diyen adamla ufak bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına Berivan; “Ee günaydın o zaman..” dedi içten sesiyle. Kızın gülen gözlerine baktı adam, uzun uzun.. “Gün- aydı..” diyip girdi banyoya. Bir kaç dakika sonra günlük rutinlerini halledip, hazır olan masanın karşısına dikildi. Kokuyu, sessizliği ve o masadaki iki kişilik düzeni görünce yüzünde istemsiz bir tebessüm belirdi. “Ne yaptın sen ya… Sabah sabah donatmışsın sofrayı.” “Bari bi işe yarayayım dedim.” diyen kıza basını hafifçe eğip baktı.. “İki günde evde yaşam belirtileri oluştu sayende, daha ne işe yarayacaksın.” dedi. Adamın belli belirsiz iltifatı ile Berivan başını çevirmişti. Belli etmemeye çalışsa da gözlerinde belli belirsiz bir memnuniyet vardı onunda. Ardından Devrim oturdu karşısına. Bir süre sessizlikte kahvaltı ettiler. Ara sıra göz göze geldiler, ama konuşmadılar. Konuşmadan da anlaşıyorlardı artık biraz. Ya da alışıyorlardı birbirlerine. Kahvaltı faslının ardından sandalyesinden kalkıp, son kez baktı aynaya. Kapıya yönelirken döndü, ciddi ama nazik bir ses tonuyla: “Kapıyı kimseye açma. Ve hazırlanmış ol… Akşam geldiğimde yola çıkacağız.” dedi. Berivan, hemen arkasında uğurlamaya kalkmıştı. “Hazırım zaten. Üzerimdekilerden başka bi’ şeyim yok.” diyen kızla. Adam hafifçe gülümsedi. “Hiçbir şeye ihtiyacın yok zaten dağ keçisi…” diyip postallarını geçirdi ayağına. Birkaç adım atıp, merdiven başında durdu ve Omzunun üzerinden bir kez daha baktı Berivana, gözlerini kaçırmadan: “Çok güzelmiş…” derken fazlasıyla minnet dolu çıkmıştı sesi. Arkasından “Güzel olan ne?” diye seslenen kızla kıvrıldı dudakları iki yana. Duydu, ama dönmedi arkasına. Yalnızca mırıldandı kendi kendine, kısık bir sesle: “Güzel olan sensin zeytin gözlü… Güne seninle başlamak da güzel olan.” diyip çıktı apartmandan. Kapanan kapının sesiyle, Berivan kaldı bir süre öylece. Gözleri hâlâ o kapının eşiğinde, Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. Devrimin arabası uzaklaşırken, o apartmanı izleyen Botan ağa ise, sert bi soluk alıp baktı adamın arkasından nefretle. “Dünde mi yalnızdı bu ?” “Evet ağam. Eve ondan başka giren çıkan olmadı..” “O kahpeyi Devrim Alaz saklıyor.. Ya burada, ya başka yerde..” diyip öfkeyle kalkıp inmeye başladı göğüs kafesi.. “Akşama kadar bekleyelim bakalım. Berivan buradaysa hava kararınca ışıklar yanar elbet. O vakit hem o kahpeye, hemde o polise Botan Erxânî kimmiş öğretirim..” diyip dikti gözlerini Devrim Alaz’ın evinin camına.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD