1.BÖLÜM/
Telsizden gelen o sakin ama keskin ses, geceyi daha da gerginleştirmişti. Diyarbakır'ın sıcak gecesinde, Devrim Alaz ve ekibi, her zaman olduğu gibi hazırlıklıydılar. Ancak Devrim’in iç sesi bu sefer, daha farklı bir his seziyordu.
Tehlike kokusu..
Devrim Alaz Kılıç’ın hayatına ortak olan tek duyguydu tehlike..
Gece devriyesinde, kulaklarını tırmalayan telsiz sesiyle buruşturdu sert, keskin çehresini Devrim.
“Şu sese ayar oluyorum bilader..” diye ufak bir sitem etti yanındaki arkadaşına.
“Kaçakçılık yapıldığına dair istihbarat var. Doğu çıkışındaki tır garajı. Silah kaçakçılığı olduğu belirtiliyor. Hedef nokta: Garaj bölgesi. Bölgeyi derhal güvenli hale getirin.” diye geçilen anons ile Devrim’in yüzününde memnun bir gülüş belirmişti.
“Ne oldu lan.? Hemen güller açtı suratında..” diye kendisine bakıp gülen Serkan’a çevirdi kıstığı gülen gözlerini.
“Gecenin kör vakti baskın.. En sevdiğimden Gonyalı, bilirsin.” diyip kıvrıldı dudakları keyifle yukarıya.
“Bilmem mi Devrim Alaz..! Aksiyondan beslendiğini koca Diyarbakır’da bilmeyen mi kaldı..” diyip alaylı bir kahkaha patlatmıştı Serkan Polis.
Aralarında ki gır gırı kenara bırakıp, telsizini eline aldı Devrim.
Hemen hızla cevap verdi. Her zaman olduğu gibi, o sakin ama net tonuyla:
“Anlaşıldı . Gidiyoruz.” diyip bıraktı elinden telsizi.
Kısa sürede tüm ekip, hazırlıklarını hızla yapıp, araçlarını çalıştırmışlardı bile. Hedef bölgesine doğru ilerlemeye başladılar, önde Devrimin olduğu araç peşinde ekip arkadaşları ile birlikte. Yol boyunca Devrim'in aklı, telsizden aldığı kısa bilgilerle meşguldü.
Silah kaçakçılığı? Konum olarak her ne kadar silah kaçırmaya uygun bir mekan olsa da , bu gece onları başka bir şeyin beklediğini iliklerine kadar hissediyordu Devrim. İçinden geçen ihtimalleri bir kenara itip, ekibini yönlendirmeye başlamıştı.
Devrim’in gergin , dalgın bakışları, Serkan’ın gözünden kaçmamıştı. Ortamı yumuşatmak, arkadaşının gerginliğini dağıtmak için;
“Hişt.. Devrim Alaz sanki biraz yusufçuk yaptın he..” diyip gülmeye başladı. Devrimin zaten dalgın olan kafası, şu an Serkan’ın soğuk esprisine katlanamıyordu.
“Kes lan zırvalamayı. Göreve odaklan. Yengeye sözüm var, sakın ola öleyim deme, sen ekstra dikkat edeceksin ..” diyip tekrar döndü keskin bakışları karanlık yola.
Tüm ekip, gece karanlığında hızlıca hareket ediyorlardı. Araçlar, neredeyse hiç ses çıkarmadan garaja yaklaştılar. . Devrim’in gözleri, her bir köşeyi, her bir karanlık noktayı taramaya başlamıştı bile. Yavaşça, garajın dış alanına girmeye başladılar peş peşe.
Garaj bölgesine yaklaştıklarında, tüm ekip hızla yerlerini aldı. Devrim’in Gözleri karanlıkta her köşeyi, her hareketi süzüyordu. Gecenin sessizliği içinde, sadece araçların motor sesleri ve uzaklardan gelen köpek havlamaları duyulurken,herkes tetikteydi.
Devrim’in garaja doğru attığı her adımda, hersey olağan görünsede , içinden bir ses ona bir tehlike olduğunu söylüyordu durmaksızın. Duvarda görünen küçük hareketler, garip bir sessizlik ve yerin üzerinden yayılan, her an patlamaya hazır bir gerilim vardı adeta. Tüm ekip, onun işaretiyle, dikkatle yerleşmeye başlamıştı yerlerine. Gözler, her an olabilecek bir tehdit için hazırdı.
Silahını sırtından indirip, sessiz adımlarla karanlık bölgeye doğru ilerlemeye başladı Devrim. Havadar, geceyi delip geçen bir sessizlik vardı. Bu sessizlik onun canını fazlasıyla sıkıyorken, daha ileriye gitmesi için onu tetikleyen o hisle bir adım daha attı ıssızca doğru.
Bir adım daha atmalıydı, bir adım daha…
Her şey o kadar hızlıydı ki, Devrim’in düşünceleri bile bir anlık kesik kesikti.
“Beni bağlayan tek şey bu iş.” diye her görev sırasında kendine hatırlattığı telkinleri tekrarladı sessizce.
Birkaç ekip üyesi, tırların etrafında dikkatlice dolaşırken, Devrim kısa bir süre sonra tam önündeki tırın altına yaklaşmaya karar verdi. Gözleri, tırın üzerindeki her noktaya detay detay odaklanmıştı adeta. O anda bir gariplik fark etti. Bir kutu..
Her zamanki kutulardan farklıydı. Tırın motor kısmına Birşeyler gizlenmiş gibiydi sanki.
Bütün bunlar bir tuzak mıydı?
Bir an duraksadı. Kalbi, normal hızından çok daha hızlı atıyordu. Bir şeyler ters gitmişti, ama ne?
Devrim, sesini iyice kısıp gözlerini sıkıca açtı. Tüm dikkatini kutuya vermişti artık. İçinden geçirdiği her düşünceyi, her hamleyi, en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu.
On aldığı tehlike sinyali ile hızla çevresindeki ekibe işaret etti uzaklaşmaları için.
Bomba düzeneği..
Tüm dünyası bir anda yavaşladı. İçeriye doğru sokulmuş olan kutu, beklediğinden daha farklı bir düzeneğe sahipti. Sadece silah kaçakçılığı değil, onları bilerek buraya toplayan bir pusuydu bu ihbar. Böyle bir oyuna getirilmiş olmak öfkesini harlıyordu her saniye. Ateş saçan karalarını sıkmaya başladı sinirinden. Bir kaç saniye sonrada kendisini toparlayıp,
“Tuzak var, Dikkat edin! Geri çekilin.. kimse yaklaşmasın!” diye emrini verip, ekip arkadaşlarını bölgeden uzaklaştırmaya çalışırken,
“Bu kadar riskli bir planı tek başına yapamazsın Devrim.” diyen Orhan polisin endişe dolu bakışlarına döndü ateş saçan bakışları.
“Bir hata yaparsak, hepimizin canı tehlikeye girer .” diyede ikazını ekleme yapan adamla, Devrim’in gözlerini karanlıkta sabırla bekleyen arkadaşlarına döndü.
“Ekip olmak ne demek, hala anlamıyorsunuz. Ne zamandan beri önce kendi canımızı düşünür olduk?” dedi keskin sesiyle ve tekrar döndü düzeneğe.
Yapacağı tek yanlış, kendi hayatıyla beraber ekip arkadaşlarınında sonu demekti. Fakat Devrim, usta bir özel harekatçı olarak, sanki her şeyin yavaşladığı bir an gibi hissederek, bombanın düzeneğini incelemeye başladı. Gözleri resmen adrenalinin etkisiyle o karanlıkta ışıl ışıl parlıyorken , hızla çevresindeki tüm sesler silindi kulaklarından. Şimdi yalnızca tek bir şeye odaklanmalıydı.
“Bismillah..” diyip elini attığı kabloya bakmaya başladı dikkatle. Hızla bombayı kontrol etmeye başladı. Her kabloyu dikkatlice inceliyordu.Tüm vücudu gerilmiş olsada bir yandan da soğukkanlılığını bozmadan adım adım ilerlemeye devam etti.
“Hadi be bilader, pasta mı kesiyon aheste aheste..” diye gülerek yanına gelen Serkan ile gülümsemesini bastırdı dudaklarında, gözlerini bombadan ayırmadan;
“Şu oyuncak bir patlarsa, görürüm ben taş.k geçmeyi Gonyalı. Yarına helvamızı kavururlar artık..” dedi alayvari tonda ve tekrar döndü işine. Kısa bir süre sonrada, her zamanki soğukkanlılığıyla bombayı etkisiz hale getirmişti ve o an hissettiği rahatlama ile tüm vücudu gevşemişti bir anda. Önce bir oh çekip, aldı telsizini eline;
“Bomba etkisiz hale getirildi. Burası temiz. Ama bir şey var. Bu operasyon, bir tuzak.” dedi net bir sesle.
Bölgeden uzaklaştığında, kendisini bekleyen ekibinin yanına vardı hızla.
“Bu tırın sahibi kimse derhal öğrenelim Yusuf.. Belli ki orosbu çocukları bizimle dalga geçiyor.” dedi öfkenin bütünleştiği sesiyle. Devrimin isteğiyle, hemen araca koşmuştu Yusuf polis, Bir kaç dakika sonra tekrar yanına gelen Yusuf’a döndü ateşten gözleri.
“Kim..?” dedi sakin ama tehlikeli bir tınıyla.
“Botan Erxanî..” diyen adamla sinirle sıktı yumruğunu.
“Şu düzeneği getir bana Yusuf..!” dedi gayet ciddi bir tonda.
“Abi ne yapacaksın düzeneği?” diyen şaşkın adamla tehlikeli bir gülüş belirmişti dudaklarında.
“Botan Erxanî’nîn g.tüne sokacam..” diyip gülmeye başlayan adamla, tüm ekibi bir gülme almıştı.
“Kimdir, necidir, ne halt eder tüm herseyi yarın sabaha kadar istiyorum Yusuf. Şu Botan denen piç kimmiş yedi ceddine kadar öğren..” diyip hızla uzaklaştı bölgeden.
~~~~
Sabahın köründe ısrarla çalan telefona uzattı elini..
“Ne var..” dedi uyku mahmuru sesiyle..
“Günooo..” diyip gülen Serkan’ın sesiyle, araladı uykulu gözlerini yavaş yavaş.
“Güno ne lan ..!” dedi anlamsızca.. Arkadaşının her zamanki gevşek tavırlarını anımsayıp salladı başını iki yana bıkkınlıkla..
“Bilader Z kuşağının günaydın deme şekliymiş..” diyip kahkahalarıyla kulaklarını delen adamla buruşturdu suratını Devrim.
“ Senin Kuşağını s.keyim Gonyalı.. Ne s.kime sabahın köründe arıyon lan, ne var?” dedi sert bir tonda.
“Botancığımın bu akşam düğünü varmış bilader..” diyip kıs kıs gülen adamla çattı kaşlarını..
“Botan.?” diyip bir süre bekledi. Sabahın köründe henüz uykusu açılmadığından jetonu geç düşüyordu.
“He o piç..” dedikten sonra, keyifli bir sırıtış belirdi şekilli dudaklarında..
“Eee madem düğünü var, bizde takmaya gideriz..” dedi gayet ciddi bir tonda.
“Ne takacaz lan.?”
“Akşam görürsün Gonyalı.. Adres bilgisi dahil, tüm herşeyi at bana. Akşam da hazır ol..” diyip kapattı telefonu..
“Hadi bakalım it soyu..! Ben sana Devrim Alaz’la aşık atmayı göstermem mi?” diye söylenip, tekrar gömdü basını yastığa.
~~~
Hava kararmaya yüz tutmuş, Devrim saatlerdir elindeki dosyayı inceliyordu.. Sıkıntıyla attı eline ensesine;
“Bir açık bul Devrim.. Küçük bir hata bul..” diye söylendi kendi kendine.. O an çalan telefon ile bıraktı elindeki dosyayı..
“Söyle bilader..” dedi sıkıntılı bir sesle. Devrimin sesinden, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı Serkan.
“Hayırdır bir sıkıntımı var?” dedi endişeli sesiyle.
“Var aga, bu piçi almamız için bir sebep yok elimizde. Her boku köpeklerinin üzerine yıkmış orosbu çocuğu.”
“Beklediğimiz bişeydi bilader. Sıkma canını illa açık verecek.” diyen adamla ısırdı dudak içlerini..
“Elbet verecek..” dedi tehlikeli bir tınıyla.
“O zaman gitmiyor muyuz düğüne?” diyen adamla bir süre duraksadıktan sonra, keyifle kıvrıldı dudakları yukarıya.
“Gidiyoruz bilader, birde yüz yüze görelim Botan ağamızı.. Sen çık yola, köy girişinde bekle beni.” dedikten sonra kapanan telefonla, hızla ayaklanmıştı. Kısa bir sürede hazırlanıp, beylik silahını taktı beline ve çıktı yola.
Bir saati aşkın süre sonunda, Ağıllı köyünün girişine geldiğinde, Serkan’ın aracını farkedip yaklaştı yanına.
Camı aralayıp “arkamdan gel..” diyip Serkan ve yanında oturan karısına baktı çattığı kaşlarıyla.
“Tövbe estağfurullah..” diye söylenip devam etti yola. Hedeflerine ulaştıktan sonra araçlarını, misafir araçlarının arasına parkedip indiler arabadan.
“Lan yengeyi niye getirdin?” diyen Devrim ile, Serkan bıkkınca devirdi gözlerini.
“Sorma bilader, Kürt düğünü aşermiş..” diyip salladı başını iki yana. Kendisine gülen arkadaşına bakıp çattı kaşlarını;
“Gülme Devrim Alaz.. Seni de görcem hele bi evlen çocuk yapta, gülme sırası bana da gelecek elbet..” dedi tehditvari sesiyle.
“Ben bununla evliyim zaten bilader..” diyip belindeki silahını gösterip, göz kırpıp katıldılar düğün alanına. Serkan polisin karısı, kadınların olduğu bölüme giderken, Serkan ile Devrim de adamların arasına katılmışlar, düğünü izleymeye başlamışlardı. Serkan’ın gözü karısındayken, Devrim ağzını yaya yaya gülüp, halay çeken Botan ağaya dikmişti ateşten harelerini. Başını diğer tarafa çevirdiğinde, üzerinde beyaz gelinlik, belinde kuşak, yüzüne örtülen duvakla yüzü görünmeyen ama omuzları çökmüş geline döndü bakışları. İçine düşen his ile daldı gözleri uzun uzun, oturduğu sandalyeye gömüldükçe gömülmüş kadına..
“Serkan..” diye telaşla yanlarına gelen Özge ile ikiside baktılar kadına.
“Özge..! Ne oldu hayatım sancın mı var yoksa?” diyip hemen ayaklanmıştı Serkan.
“Yok aşkım yok.. Az önce bişey duydum kadınlardan, ondan geldim..” diyip iki soluk alıp çevirdi başını geline doğru.
“Şu zavallı kızı babası başlık parasıyla vermiş şu öküze.. Kızcağız daha 18 yaşındaymış Serkan.. Hemde bu adam evli çocukları varmış, bu kızıda kuma alıyormuş.” dedi Özge, on dakikada topladığı tüm dedikoduları kendisine şaşkınca bakan adamların önlerine döküp.
“Hayatım, Allah aşkına otur şöyle. Bak burada böyle şeyler normal karşılanıyor. Kız reşit biz şu anda bişey yapamayız.” diyip karısını oturttu yanına Serkan.
Aradan geçen yarım saati aşkın zamanda, Devrim çattığı kaşlarıyla gözlerini bir an olsun Botan ağadan ayırmıyordu. Her hareketini, her adımını izliyordu dikkatle.. Yarım saati aşkın sürenin sonunda,
Adamın sinirle karışık panik haliyle kıstı gözlerini Devrim.
“Bişey oluyor Serkan..” diyip işaret etti panik halinde sağa sola gidip gelen insanları. Botan ağanın Nemrut suratı da, bir sıkıntı olduğunu apaçık belli ediyordu.
“Ne oldu acaba! Burnundan soluyor it oğlu it.” diyip Serkan’da dikkat kesildi karşılarındaki insanlara..
Çok geçmeden de yanınlarından geçen kadınların sözleriyle kaldılar şaşkınca birbirine bakıp;
“Gelin kaçmış, eyvah eyvah.. Yaktı kendini kızcağız ..” diye acıyan tonda çıkan sesle yanlarından geçip gitmişti köyün kadınları.
“Her taşın altına bakacaksınız, o kız bu gece buraya gelecek..” diye kükreyen adamla, döndü Devran kendilerine doğru gelen Botan ağaya.
“Devrim, hadi bilader gidelim artık.” diyen Serkan’a basıyla onay verip ayaklanmıştı ki, az önceki ses tekrar yükseldi arkalarından.
“Hey.. Siz kimsiniz?” diyip ellerini arkasında bağlayıp kendilerine dik dik bakan adama döndü Devrim..
“Misafir..” diyip oda yanı şekilde baktı dik dik Botan ağanın yüzüne.
“Ağam tüm araçlara bakıldı, kız yok.” diyen adamıyla, Botan ağa gözlerini Devrimin gözlerinden çekmeden, sert bi soluk aldı önce.
“Şu misafirlerin araçlarına da bakın hele..” diyip yaklaştı arabaya doğru..
Adamın arabaya yaklaştığını gören Devrim, sinirle çevirdi kaskatı kesilen boynunu sağa doğru..
“Geri bas..!” dedi öfke taşan sesiyle. Devrimin keskin ateş gözleriyle, Botan ağanın adamı bir adım geri gitmişti çekinerek.
“Aç kapıyı, kontrol edilecek..” diye kendisine tıslayarak yaklaşan adamla Devrimin bakışları iyice keskinleşmiş, öfke vücudundaki her bir damarı şişirmişti adeta.
Cebinden çıkardığı rozetini uzattı Botan ağanın yüzüne doğru.
“Geri bas dedim lan.!” diye yükseltti sesini önce. Sonrada elindeki kimlikle yürüdü Botan ağaya doğru.
“Sen kim oluyorsun da, devletin polisinin aracına izinsiz el sürüyorsun Botan Erxânî..” diyip verdi sert soluğunu adamın yüzüne. Kimlikle ki Devrim Alaz Kılıç ismini görmesiyle, Botan ağanın da gözlerini bir korku kaplamıştı. Manyaklığıyla tüm Diyarbakır’ın konuştuğu Devrim Alaz tam karşısında duruyordu.
“Estağfurullah amirim, bir yanlış anlaşılma oldu. Kusura kalma..” diyip aracın yanındaki adamına basıyla çekilmesi işaret verdi hemen.
Aracın yanından çekilen adamla, Devrimin dudakları kıvrılmıştı yukarı doğru.
Ağır adımlarla arabasına yaklaşıp, bagajdan çıkardığı kutuyu, fırlattı Botan ağanın ayaklarının dibine..
“Düğün hediyen..” diyip dikti keskin gözlerini, gözlerinden korku akan adama. Ardından da
“Görüşeceğiz Botan Erxânî..” diyip arabasına binip hızla uzaklaştı köyde