KARANLIK

1118 Words
Duvarları inleten çığlık sesleri kulaklarımı doldurduğunda kafamı kaldırdım. Bu ses gerçek miydi yoksa ben deliriyor muydum? Biraz kendime gelmeye çalışıp sesleri dinlemeye başladım. Delirmemiştim, gerçekten çığlık sesleri geliyordu. Tam anlayamasam da küçük bir çocuğa ait gibiydi. Sesler yaklaşmaya başladığında oturduğum sandalyede dikleştim. Kapı gürültüyle açıldığında iki tane iri yarı adam küçük çocuğun kollarını tutmuş, zorla odaya sokmaya çalışıyordu. Sanki çocuk onlara bir şey yapabilecekmiş gibi iki kişi tutuyorlardı. ​Yanıma bir sandalye çekip çocuğu zorla oturttular ve aynı bana yaptıkları gibi ellerini ve ayaklarını zincirle bağladıklarında sinirden güldüm. "Ulan, küçücük kız size ne yapabilir? Bu kadar mı korkuyorsunuz? Bırakın çocuğu!" ​Tabii ki beni dinlemediler. Kızla işleri bittikten sonra bana da ters bir bakış atıp çıktılar. Zavallı kızın ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Pembe, eteği tütü elbisesi ise çamur olmuş, biraz da yırtılmıştı. "kimdi bu kız? kimin nesiydi? Kimden intikam almak için küçücük kızı kaçırtmıştı? Şerefsiz, şeref!" ​A-abla hıçkırıklarının arasından ürkekçe bana seslenmişti. "Efendim... canım... sesimi yumuşak tutmaya çalıştım. Onlar kötü adam mı? Bizden ne istiyorlar?" ​Derin bir iç çektim. "Evet, kötü adamlar. Benden ne istediklerini biliyorum ama senden ne istediklerini bilmiyorum maalesef." ​Gözlerini büyüterek bana baktı. "Senden ne istiyorlar? Yaparsan belki seni bırakırlar." ​Kısa bir an duraksayıp başını öne eğdi. "Sen gidersen ben burada tek mi kalacağım? ama ben tek başıma korkarım. Yanında beni de götürür müsün ?" ya da sen abimi çağır. Abim beni kurtarmaya gelir. ​tekrar heveslenmişti. "Maalesef ufaklık, benim buradan çıkmam biraz zor ama çıkarsam söz seni de götüreceğim. Artık ağlamayı bırakmış. İçi umut dolmuştu. Keşke aynı umut benim içimde de olsaydı, çünkü buradan ölümün çıkacağını biliyordum. Diz çöküp canım için ona yalvarmayacaktım. Şeref de daha fazla beni burada tutmazdı. Beni kaçırıp da hala hayatta bırakması mucize gibi bir şeydi." ​Demir kapı tekrar gürültüyle açıldığında gelen kişiye baktım. "Ooooo," dediğinde ellerini kaldırıp birbirine sürterek keyifle konuşmaya başladı. "Buradan bakınca mükemmel bir manzara var, biri can düşmanım, diğeri can düşmanımın kardeşi. İkisinin kaderi de benim ellerimde. Daha güzel bir manzara var mıdır sanmıyorum." diyerek gür bir kahkaha attığında yüzümü buruşturdum. ​"Küçücük kızdan ne istiyorsun, adi pislik?" ​"Birde utanmadan zincirletiyorsun," dedim. "Dilini üst damağına değdirerek çık çık dedi. İstediğim bu kızda değil, abisinde. Abisinde mi, abisi kim? Kafam karışmıştı. Sen onu boşver. Yalvaracak mısın bugün?" ​Gözlerimi devirerek "Asla!" dedim. ​Cevabımdan memnun olmamış gibi kafasını sağa sola salladı. "O zaman bugün biraz canın acıyacak. Bakışlarını küçük kız ve benim üzerimde, ​Kısa bir süre gezdirip arkasını döndü ve odadan çıktığında neyi kast ettiğini çok iyi biliyordum. Adamlardan biri gelip kafamı su dolu varile sokup beni boğmaya çalışıyordu. Bazen buz gibi suyu kafamdan aşağı döküyorlardı. Burası buz gibi soğuk bir depo olduğu için günlerdir hasta kalıyordum. Tabii dudağımı ve kaşımı patlatmalarını saymıyorum bile. Hepsine alışmıştım. ​"Abla, senin canını mı acıtacak? Korkmuyor musun?" ​Gülümsedim. "Kötü adamlardan korkulmaz güzelim. " Onlardan korktuğunu gösterirsen, canını yakarlar.Ya senin ,ya da sevdiklerinin. Ah, beni bir çözseler kimin kimden korkması gerektiğini onlara göstereceğim." Başımı kıza çevirip, ​" senin adın ne?" diye sordum. ​Buse dedi incecik sesiyle. "Buse Karaman. Senin adın ne?" ​"Benim adım da Duru, Duru Alaz. Karaman Soyadı bana önceden tanıdık geliyordu, daha önce duymuş olmalıydım." Aslında adım Nazlı Duru Alaz'dı ama Nazlı ismini sadece annem kullanırdı. O da gittiğine göre, nazlanacak kimsem kalmamıştı. O yüzden kimseye tam ismimi söylemiyordum, kimsenin bilip de bana 'Nazlı' diye seslenmesini de istemiyordum. Sadece ikizler biliyordu. Onlarda kullanmaya cesaret edemezdi. ​İçeriye elinde iki kova su ile giren adamı görünce yutkundum. Anlaşılan ıslanan tek ben olmayacağım. Arkadan elinde kamera ile başka bir adam daha girdiğinde kaşlarım çatıldı. Daha önce beni hiç videoya çekmemişlerdi. Şimdi ne değişmişti? Adam elindeki kamerayı bize doğru tutup gülümsedi. Başla çekiyorum dedi. Elinde kova getiren adam sırıtmaya başladı. Sanki film çekiyoruz burada. ​"Evettttt ! Önce hanginiz ıslanmak ister bakalım? Lan şerefsiz! Küçücük kıza işkence edecek kadar vicdansız mısın? O zaman ikisini senin için kullanalım güzelim, ne dersin?" dediğinde yüzümü buruşturarak cevap verdim. "Senin o güzelim diyen ağzını buradan çıktığımda bir güzel silkeleyeceğim!" ​Buse'nin yanında küfür etmemek için sansür koymuştum. Sanki adama güzel şeyler söylemişim gibi gülümsüyordu. "Bu evet mi demek?" diye sordu. Önce Buse'ye, sonra kollarını ve bacaklarını açıkta bırakan tütü elbisesine baktım. Daha 6 yaşında küçücük bir kızdı. Bu suda ıslanırsa hipotermi bile geçirebilirdi. Küçük bedeni dayanmazdı. Derin nefes alıp kafamı salladım. ​İkisini de bana dök hadi ! hiç vakit kaybetmeden. Bana yaklaşıp buz gibi bir kova suyu başımdan aşağı boşalttı. ​"Sanki başından beri bu teklifi kabul edeceğimi biliyordu iki kovayı da benim için hazırlamıştı." ​Su o kadar soğuktu ki vücudum titremeye başladı. İkinci koca suyu da döktüğünde suyun soğukluğu vücudumu acıtıyordu. Sanki yüzlerce iğne aynı anda vücuduma batıp çıkıyordu.Vücudumu kontrol edemiyordum.Titremeyi durdurmayınca pis herif karşıma geçip yanağıma en şiddetlisinden tokat atmıştı. Daha önceki tokadın dudağımda bıraktığı yara iyileşmemişken yenisi açılmıştı. ​Bu sefer yanında kırbaçta getirmişti. Sırtım sandalyeye yaslı olduğu için karnıma vuruyordu. O kadar canım acıyordu ki vücudum ıslak olduğu için bin kat daha çok acıyordu. ​Yan sandalyede oturan Buse çığlık çığlığa bağırıyor, "Yapmayın!" diye ağlıyordu. O kadar korkmuştu ki onun küçücük bedeni de titriyordu. Bütün bunları neden yaptıklarını şimdi anlamıştım. Belli ki Buse'nin abisi de karanlık birisiydi ama buna rağmen Buse'yi bu işlerden uzak tutmuştu, eğer tutmasaydı tütü elbiseyle değil cebinde kendini kurtarmaya yarayacak bir şeyler ile gezerdi. ​Bu video da Buse'nin abisi içindi. Kardeşine tranva bırakmak istiyorlardı. Küçük bir çocuğun masumluğunu elinden almak istiyorlardı. Canım acıdıkça gülmeye başladım. Hatta kahkaha atıyordum. Onlara istediklerini vermeyecektim. Buse dahil hepsi durup bana baktığında gülmeye devam ettim. ​"Daha sert vur!" dedim. "Buse'ye dönüp, 'Biliyor musun Buse'ciğim? Canım hiç acımıyor, hatta sinek ısırığı gibi hissediyorum gıdıklanıyorum,' dedim." ​Gülmeye devam ederek söylediklerimi duyan adam sinirlenip daha sert vurmaya başlasa da Buse susmuştu. Gerçekten canımın acıyıp acımadığından emin olmak ister gibi bana bakıyordu. Onun bakışları altında artık beni öldürseler de canımın acıdığını belli etmezdim. Adam vurdukça ben gülüyordum. Adam artık yorulmaya başlamıştı. Kamerayı tutan adam bize dönüp "Yeter bu kadar! biz istediğimizi aldık, gidelim," dedi. ​Buse'nin bakmadığı bir an yana doğru kafamı çevirip ağzıma dolan kanı yere tükürdüm. Buse görmemişti ama kamera çekmişti. Buse'nin abisi bana çok şey borçluydu artık. Belki de canımı. Çünkü ölmek üzere gibi hissediyordum. Nefes almakta zorlanıyordum. Ben galiba ölüyordum. Hayır, ölemezdim.Birkaç darbe beni öldürmeye yetmezdi ,yetmezdi değil mi ? ölmezdim değil mi? lütfen ölmeyeyim.Annemi çok özledim ama,onun yanına gitmek için daha erkendi.Henüz intikamımı almadım.İkizlerle kaldığımız evin bahçesini çiçeklerle süsleyemedim. Daha aşık bile olmadım! . İkizler, Ege ve Efe bensiz ne yapardı? Onları bırakamazdım. Hem Buse'yi buradan çıkaracağıma dair söz vermiştim ama gözlerim neden kapanıyordu? Etraf dönüyordu. Işıkları mı kapatmışlardı ? Ağzıma tekrar kan dolduğunda Buse görmesin diye yutmak zorunda kaldım. Ben direnmeye çalışsam da vücudum daha fazla dayanamadı. Karanlığın içine çekti beni. Belki de sonsuz bir uykuya.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD