YATAĞIMIZ MI ?

1132 Words
Can’ın gitmesinin üzerinden neredeyse altı saat geçmişti, hâlâ ortalıkta yoktu. İkizlerden de ses yoktu. Buse’yle çizgi film izlemiş, bir sürü oyun oynamıştık. Şu anda koltuğa uzanıyordum; Buse ise kucağımda yatıyordu. Başını boyun girintime yaslamış, kollarıyla belimi sararak uyuyordu. Bütün gün yorulmuştuk, uykusuzluktan benim de gözlerim kapanıyordu. Uyumak için Can’ın gelip Buse’yi almasını ve Efe’nin gelip benimle uyumasını istiyordum. Bir elim Buse’nin belinde, diğer elim saçlarındaydı. Biraz daha saçlarını okşamaya devam ettim ama gözlerim artık dayanamayıp kapanmak üzereydi. CAN’IN AĞZINDAN Saatlerdir Buse’nin “Duru ablama gidelim.” diyen yalvarışlarını dinliyordum. “Busem,” dedim, belinden tutup onu sağ dizime oturttum. “Görüyorsun ya, abinin çok işi var bir tanem. Bugün gidemeyiz.” Masamın üzeri dosya doluydu, çalışmam gerekiyordu. Ama Buse tabii ki ısrarından vazgeçmedi. “Abiii nolurrr gidelim, gidelim nolurrr. Ben Duru ablamı özledim. O iyi mi, görmek istiyorum.” Derin bir nefes alıp verdim. “Tamam o zaman prenses, hadi hazırlan gidelim.” “Yaşasınnn canım abim!” diye boynuma sarılıp yanağıma minik bir öpücük bıraktı. Kucağımdan inip koşmaya başladı. “Hacer ablaaa, beni giydirir misin? Duru ablama gidiyorum!” Duru’ya ne ara bu kadar bağlandı bilmiyorum ama bu hâli beni gülümsetiyordu. Zaten onu götürene kadar ısrar etmeyi bırakmazdı. Bu durumda ben de çalışamazdım. En azından kardeşim mutlu olsun… Çalışma odamdan çıkıp kendi odama geçtim. Üzerimdeki eşofman takımını çıkarıp beyaz bir gömlek ve siyah kumaş pantolon giydim. Evet, mafya olabilirdim, tehlikeli işler yapıyor olabilirdim ama evde takım elbiseyle gezen, silahla dolaşan biri değildim. Rahatıma düşkünümdür. Saçlarıma özenle şekil verip silahımı belime taktım. Alt kata inerken Buse’nin odasından gelen sesleri duyuyordum. “Hayır bu güzel değil, bu fazla sade, bu fazla siyah!” diye kıyafet beğenmiyordu. Hacer abla için içimden sabır dileyip bahçeye çıktım. “Kerem!” Diğer korumalarla muhabbet eden Kenan sesimi duyunca koşarak yanıma geldi. “Buyur abi?” “Adamlara söyle, hazırlansınlar. Çıkıyoruz.” “Nereye gidiyoruz?” “Duru’nun evine,” dedim. “Adresini de bul.” Belli etmemeye çalışsa da alttan alttan gülüyordu. “Ne yapacağız abi Duru’nun evinde? Yoksa aşk itirafı mı yapacaksın?” “Ne aşk itirafı oğlum, sen canına mı susadın?” dedim, omzuna vurarak. “Buse’yi götüreceğim. Duru’yu görmek istiyormuş.” “Tek görmek isteyen o değil ki… Maşallah, ne Duru’ymuş! Bir haftada abi kardeş sizi kendine bağladı.” dedi, artık gülüşünü saklama zahmetine bile girmeden. “Kerem!” dedim tehditkâr bir sesle. “Canını seviyorsan git dediğimi yap.” Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı. “Tamam tamam, bir şey demedim.” Yanımdan uzaklaşırken arkasını dönüp, “Abi, çiçek çikolata yaptıralım mı?” diye dalga geçmeye devam ediyordu. Önümde duran taşı alıp kafasına attım ama maalesef tutturamadım. Kerem de koşarak adamların yanına gitti. “Abiciğim ben hazırım, gidelim!” Sonunda elbisesine karar vermişti. Elinden tutup Kerem’in benim için getirdiği arabaya bindirdim. Karşımda gördüğüm manzarayla ne diyeceğimi şaşırdım. Duru, üzerinde pembe ayıcıkların olduğu kısa bir pijama giymişti. Elinde de üzerindeki kıyafete tamamen zıt duran bir silah tutuyordu. Yüzü kızarmış, saçları dağılmıştı. Ne yaşamış bu kız? diye düşünüyordum ki arkadaki Efe’yi fark ettim. Onun da Durudan bir farkı yoktu. Biraz geride yerde bir yastık vardı. Aklıma gelen saçma fikirleri susturmaya çalıştım. “Bahçede de yapmamışlardır herhalde…” dedim. Mümkünse hiçbir yerde yapmasınlar… Hatta Duru kimseyle yapmasın; yani benim dışımda hiç kimse. ****** Az önce Duru’yla mutfakta ufak bir yakınlaşma yaşadık. Ne hissedeceğimi, ne diyeceğimi bilemiyordum ama tuhaf bir hâl içindeydim. Bu kadar yakınımda olması bana garip hissettirmişti; mis gibi çiçek kokuyordu. Adam öldüren birisi nasıl kan değil de çiçek kokardı, anlamadım. Ama o hep çiçek koksun… Ve o kokuyu sadece ben alayım istedim. Pembe bir silah istediğini söylemişti; onun için tabii ki yapacaktım. Ama bunu ona söylemedim, sürpriz olacaktı. Kerem’in söylediğine göre şirkette bir sorun vardı ve gitmem gerekiyordu. Gitmek istemiyordum; kokusunu bir kez daha içime çekmek istemiştim. Bana ne oluyor bilmiyorum. Bu hisler ne anlama geliyor, onu da bilmiyorum. Daha önce hiçbir kadına karşı böyle şeyler hissetmedim. Tabii ki beğendiğim, güzel bulduğum kadınlar oluyordu ama hepsi bu kadardı. Hayatıma hiç kadın almadım; bu tehlikeli dünyaya sevdiğim bir kadını sokmak istemediğim için hep uzak durdum. Ama Duru… O farklı hissettiriyordu. Buse’yi ona emanet edip çıkmak zorunda kaldım. Kızarmış yanakları hâlâ aklımdaydı. ******** Şirkete geldiğimde karşımda birkaç tane serseri duruyordu. "Bunlar için mi buraya kadar geldim ben?" "Ne oluyor burada?" dedim. Beni gören adamlar öfkeyle bakıyordu. Ellerinde silahları vardı. Bana karşı yaptıkları en ufak hamlede hepsinin canını alırdım. "Vay, vayy, vayy! Can Beyimiz de nihayet gelmiş." "Ne istiyorsunuz?" dedim. "O zaman uzatmayalım, hemen konuya girelim: Şu girdiğin ihaleden çekileceksin, biz de senin canını bağışlayacağız." "Kimin itlerisiniz?" dedim sinirle. O ihaleye sadece hatırı sayılır iş adamları katılıyordu ve gizli bir ihaleydi. İçeriden birisi benim ölmemi istiyordu ama kim? "Doğru konuş lan, canımızı sıkma! Biz diyeceğimizi dedik. Çekilmezsen olanlardan biz sorumlu değiliz!" Sağ elimi havaya doğru kaldırdım ve indirdiğimde, adamlarım serserileri dizlerinden vurdu. Birkaç adam da ellerinden silahları aldı. "Buraya böyle gelip beni tehdit edip gidebileceğinizi mi sandınız gerçekten?" dedim. "Yazık, çok yazık! Kerem, alın bunları depoya götürün. Bakalım canımızı kim almak istiyormuş!" ****** Saatlerdir depoda adamları konuşturmaya çalışıyorduk ama altı kişiden hiçbiri konuşmuyordu. Yapmadığımız işkence kalmamıştı. Adamlar ne ile tehdit ettilerse sadece "Bizi öldür!" diye yalvarıyorlardı. "Bunlardan bir şey çıkmaz," dedim Kerem'e, "Daha fazla vakit harcamaya gerek yok. Hepsini öldür gitsin." "Emin misin abi? Öldürmek isteyen kim, nereden bulacağız?" "Beni tehdit etmek için adam gönderecek kadar salak bir adamsa zaten kendini belli eder. Yakında buluruz," dedim. Hava kararmıştı. Kaç saattir buradayım bilmiyorum ama Buse'yi birkaç saatliğine Duru'ya bırakmıştım. Onu almam gerekiyordu. Arabaya atlayıp yola koyuldum. Duru'nun evinin önünde durduğumda, aynadan saçlarımı düzelttim ve indim. Daha zile basmadan Ege kapıyı açıp, "Gel," dedi. Bugün ikizlerle biraz sohbet etme fırsatı bulmuştum. İkisi de bana karşı çok soğuk ve temkinliydi. Onlar için düşman mıyım, dost muyum, henüz emin değillerdi. Ben de değildim; onlar da benim düşmanım olabilirdi. Artık orasını zaman gösterecek. Duru koltukta uzanmış yatıyordu, Buse de kucağında yatıyordu. Birbirlerine sarılmış bir halde uyuyorlardı. İkisi de melek gibiydi. Bu görüntü içimi sıcacık yapıp beni gülümsetti. Buse'yi ilk defa biriyle uyurken görüyordum. Korkmadığı sürece benimle bile uyumazdı. Eğilip dikkatlice Buse'yi Duru'nun kolları arasından ayırıp kucağıma aldım. Arkamdan gelen Efe de gelip Duru'yu kucağına aldığında , kaşlarımı çattım. Zaten uyuyordu, onu neden kucağına aldı ki şimdi? Duru homurdanır gibi olduğunda Efe, "Uyu güzelim, yatağımıza gidiyoruz," dedi. Bu cümle ile resmen başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yatağımız mı demişti o? Yani onlar sevgili miydi? Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Eğer sevgililerse bugün mutfakta yaşananlar çok yanlıştı. Ben başkasının sevgilisine bakacak bir adam değilim ama sevgilisi varsa Duru neden bana söylemedi? Neden ona yaklaşmama izin verdi? Kafamın içinde bin tane soru vardı. Efe'nin söylediklerinden sonra Duru kafasını Efe'nin göğsüne yaslayıp uykusuna kaldığı yerden devam etti. Onlar gerçekten sevgiliydi. Artık Duru'dan uzak durmam gerekiyordu. Sevgilisi olan bir kadına kendimi kaptıramam. Kalbim mi acıyordu, yoksa bu bana zihnimin bir oyunu muydu, bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey, Duru'ya yaklaşmamak.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD