II

1787 Words
Özlüyorum onu çok özlüyorum hatta ölüyorum da... Beni sarhoş eden kokusunu, sadece bana seslenirken yumuşayan sesini özlüyorum. Bana bu kadar uzakken kalbimde uyuması ne tuhaftı. Yoruldum, takatim kalmadı son günlerde. Beklemek zarardı, gelen kimse yoktu. Kendi başımızın çaresine kendimiz bakacaktık. "İyi misin?" İkra yattığım yatağa oturarak omzuma dokundu. Gülümsemeye çalıştım. "İyi olmanın anlamını unutalı aylar oldu sanırım." "Visu, gücünü toparlar toparlamaz gideceğiz buradan." "Günler sürer." Dedim üzgünce. "Olsun halledeceğiz, ilk sen gidersin. Kavuş annenle, kızlarla ve Kutay'la." Dedi gülümseyerek. "Tamam mı?" "Tamam." Dedim başımı sallayarak. Kutay Güneş doğmaya başlamıştı, Çisem hala daha uyuyordu. Bu ne derin bir uykuydu, neyse ki horlamamıştı yoksa sabaha kadar başımı ağrıtırdı. Gözlerini açıp yarım yamalak bir bakışla etrafı süzdükten sonra bana döndü. "Hii, bismillah." Sıçrayarak kocaman gözlerle bana baktı. Haraketleri komik olsa da mimik oynatasım gelmedi. Ne var dercesine suratına baktım. "Sen ne zaman uyandın?" Omuz silkerek ayağa kalktım. "Ee gitmiyor muyuz?" "Evet doğru." Dedikten sonra kararsız bakışlarla suratıma bakındı. "Noldu?" "Şey." Dedi utana sıkıla. "Söyle." Dediğimde gözlerini yere indirerek arkasını işaret etti. "Dün utancımdan diyemedim ama ıslak kıyafetlerle yattığımın farkında değil miydin?" Dediğinde kaşlarımı çattım. Bu detayı nasıl atladığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. "Senin bir şeyin mi var?" Dediğinde ona döndüm. "Yani çok dalgınsın." "Yok." Dedim net bir dille. Vardı aslında Hande vardı ama onunla dert ortağı olacak halim yoktu. Kapı açılma sesi duyduğumda kaşlarım çatıldı. Ayağa kalkıp kimin geldiğine bakacaktım ki Çisem beni durdurdu. "Nereye?" "Bir ses duydum sanırım." "Ben duymadım." Dediğinde odanın kapısını açmıştım ki içeri bir erkek girdi. "Sen kimsin lan." Dedi gözleri kocaman olan adam üzerime atlarken. Onu bir hamlede itip duvara fırlattım. "Hayırdır asıl sen kimsin." "Ben bu kızın sevgilisiyim orospu çocuğu." Dedi çarptığı duvardan kalkmaya çalışıyordu. Gözlerimi Çisem'e çevirdiğimde koruyla adama baktığını farkettim. "Götür onu burdan lütfen." Dedi gözleri dolu dolu bana bakarken. "Seni almadan şurdan şuraya gitmem bu herifle mi aldatıyorsun lan sen beni!" "Git burdan git." Dedi kız bağırarak. "Senin yüzünden bu haldeyim ben!" "Çok özür dilerim." Dedi adam üzgünce kıza bakarken. Daha fazla dayanamayarak adamın yakasından tutup dışarı çektim. Gelmemekte ne kadar ısrarcı olursa olsun gücüme karşı koyamamıştı. "Bıraksana oğlum beni bırak o benim sevgilim ne arıyorsun onun yanında." "Belanı benden bulmak istemiyorsan siktir git." Tam elini kaldırmış bana vuracakken kaldırdığı elini büküp onu ittim. Adam çığlık atarak dehşet bir ifadeyle suratıma baktı. "Bu burada bitmedi tamam mı? Burada bitmedi!" Dedi ve evden çıktı. Sinirlerimi biraz daha gevşettikten sonra Çisem'in yanına gittim. Korkuyla bana bakıyordu. "Gitti mi?" Dediğinde başımı salladım. "Kimdi o?" "Benim eski sevgilim, bir yıl önce ayrılmamıza rağmen psikopatlık derecesinde beni sevmeye devam etti." Dedikten sonra gözlerini benden ayırıp başka tarafa baktı. "En son da beni zorla arabaya bindirmişti o gün zaten olan oldu kaza yaptık ve bacaklarımı hissetmedim." Gözleri dolu dolu olmuştu yanına giderek yatağa oturdum. Dudakları titremişti ve gözünden bir damla yaş aktı. "Gerçekten, sen olmasaydın kim bilir şu an ne haldeydim." Dedi ve bana sarılmasıyla ilk başta ne yapacağımı şaşırsam da daha sonra saçlarını okşadım. Sevgiye ihtiyacı vardı hemde benden daha fazla. Hande "Visu nasılsın." "Biraz yorgunum." Dedi minik canavar gülümserken. Beraber buranın çimlerine oturmuş etrafı gözetliyorduk. "Açlıktan öleceğim sanırım." Dediğimde Visu kucağıma zıpladı. "Şehire inip bir şeyler çalsak mı?" Dediğinde kaşlarımı çattım. "Ama bu çok tehlikeli." "Dikkatli oluruz." "Her yerde kamera var Visu." "Ne yani açlıktan ölelim mi? Hem üç harfliler falan aldı sanırlar." "Umarım kimse görmez." Dedim kaşlarımı çatarak. "Poşetin içine koyarız." "Yine de farkedilir." Dedim kararsızca. "Hiçbir şey kalmadı açlıktan öleceğiz." Dedi üzgün ve sevimli bakarken. Bu haline gülümsedikten sonra başımı salladım. "İyi hadi gidelim bari." Visu kafama çıktıktan sonra elime poşet alıp şatonun bahçesinden çıkıp şehire doğru yürüdük. Yağmur yağdığından çoğu insan söylene söylene yürüyordu. Hayatlarının kıymetinin farkında değillerdi, ne kadar şanslı olduklarının, özgür oldukları için mutlu olmaları gerektiğinin farkında değillerdi. Gerçi bir zamanlar bende böyleydim değil mi? "Şuraya girelim mi?" Visu'nun işaret ettiği süpermarkete bakındım. "Olabilir içeride fazla insan da yok sanırım." Dedim dışarıdan farkettiğim kadarıyla. Biri kapıdan geçerken bizde onunla beraber hızla içeri geçtik. İnsanlara çarpmıyorduk fakat kapıya eşyalara çarpıyorduk niyeyse. Bunu anlamamıştım ama sorgulayacağım bir şey de değildi. Bir şeyleri devirmemeye çalışarak lazım olan şeyleri dikkat etmeden torbamıza doldurduk. Son meyveyi de alırken biri çığlık attı. Kaşlarımı çatarak arkama döndüm. "Bir elma havaya kalktı sonra yok oldu." Diye bağırdı. Visu kafamdan kucağıma indi ve bana tedirgin olmuşçasına baktı. "Sakin ol." Dedim onun korkmaması için. "Tansiyonunuz düştü herhalde hanımefendi." "Gördüm yemin ederim." "Evet haklısınız oturun şöyle bir su için." Dedi adam fakat kadın hala daha bize doğru bakıyordu. Biraz daha bakarsa dışarıdan gözüktüğümüzü sanacaktım. "Hadi hemen buradan gidelim." Dediğimde Visu da beni onayladı ve biri marketten çıkarken biz de peşinden çıktık. "Bir nevi hırsızlık yaptık değil mi biz?" "Çok bir şey almadık ki?" Dedi Visu masum masum. Onun bu şirin haline kahkaha attım. "Neyse akşama güzel güzel yemekler yapalım. Kim bilir iki aşık ne yapıyor şu an?" *** Akşam olduğunda İkra ve Koray nihayet eve gelebilmişti. O kadar şirinlerdi ki onların bu haline imrenmeden edemiyordum, umarım Kutay'a çabucak kavuşurdum. Acaba bensiz nasıldır? Koskoca 8 ay geçti, kim bilir bu kadar zamanda neler yaptı... Beni çok özlediğini, her yerde aradığını biliyorum hissediyorum, umarım kendine zarar verecek bir şey yapmamıştır. "Off nefis kokuyor ev."Dedi Koray gözleri kocaman ve aç bir şekilde eve girerken. "Eh yaptık işte bir şeyler." "Nereden buldunuz ki?" Dedi İkra gülerek. "Şehri yağmaladık." Dedi Visu, İkra'nın kucağına atlarken. Bu haline kahkaha atıp masalara geçtik. "Bir sürü yiyeyim de enerji toplayayım." Dedi Visu ve bir tabağın içine girdi. Yediği tabağın içine girmesi biraz tuhaf olsa da ona artık alışmıştık. "Gerçekten o günü iple çekiyorum." Dedim salatadan yerken. "Her şey çok güzel olacak." Dedi Koray bana gülümseyerek. "Umarım çünkü ben Kutay'ı çok özledim. Gerçekten, artık her gece onun hayaliyle uyumak yetmiyor." Dedim üzgünce. "Aaa tamam yemek masasında üzülmek falan yok, yemeklerimizi afiyetle yiyeceğiz sonra Visu dinlenme uykusuna bizse dünyayı kurtarma planları yapacağız." Dediğinde gülümsedim. "Görende Thanos'la savaşacağız sanır, alt tarafı babam." "Ne baba ama." Dedi Koray da başını sallayarak. Kutay Çisem'e aldığım tekerlekli sandalyeyi kullanırken boğazını temizlemesinden bir şey soracağını anladım. "Yaptıkların için çok teşekkür ederim ama bu kadarı yeterli." "Ne demek istiyorsun?" "Bana bakabilecek birini buldun sonuçta, seni de daha fazla yormayayım zaten haddinden fazla yardım ettin bana." Dediğinde sessiz kaldım. "Çok teşekkür ederim gerçekten." Dedi kafasını yatırıp suratıma bakarak. Bu haline gülümseyip başımı salladım. "Ne demek, kim olsa aynı şeyi yapardı." Dediğimde suratı değişti bir anda. "Yine de onunla karşılaşırsam diye korkuyorum." "Eski sevgilinle mi?" "Evet, bırakmadı peşimi ne istiyor anlamıyorum! Onun yüzünden yürüyemiyorum ben, onun yüzünden bir daha kimse beni sevmeyecek." Dediğinde kaşlarımı çattım ve önüne geçtim. "Niye böyle dedin." "Şu halime bak." Dedi gülerek. "Böyle birini kim sevebilir ki, ayağa kalkıp kalkamayacağım bile muamma." "Sen birini severken bacakları olduğu için mi seversin?" "Hayır ama." Dedi ellerini önüne getirip parmaklarını birbirine geçirerek. "Ama ne?" "Yani kimse böyle birini sevmez ki, kimse uğraşmak istemez." Dedi gülümsüyordu fakat üzgün olduğunu öyle bir hissediyordum ki... "Sen oldukça güzel bir kızsın ve biri seni bacakların bu durumda diye sevmeyecekse, bırak o sevmese de olur." Dedim ve gülümsedikten sonra arkasına geçip sandalyeyi arabaya doğru sürmeye devam ettim. "Biliyor musun?" Dedi ve tekrar başını eğip gülümsedi. "Sen çok iyi birisin." "Değilim." "Hayır öylesin." Nihayet arabaya vardığımızda sandalyesini arka koltuğa koydum ve Çisem'i ön koltuğa oturttum. "Bir şey sorabilir miyim?" Dediğinde başımı salladım. "Bana acıdığın için mi yardım ediyorsun?" "O nereden çıktı?" "Bilmem aklıma geldi." "Gelmesin." Dedikten sonra kapıyı kapatarak sürücü koltuğuna geçtim. Arabayı çalıştırdıktan sonra Çisem'in evine doğru sürdüm. Ona bakması için bir ablamdan rica etmiştim, o da beni kırmadı Çisem'e yardım etmeyi kabul etti. Hem benimde içim rahat ederdi, Çisem kötülüğü hakeden biri değildi. Kötülüğün kelime anlamını bile bilmediğine yemin edebilirim. Çisem öne doğru eğilerek teybi açtı. Almora-Kaf Dağının Ardında çalıyordu. "Daha önce hiç dinlemedim." Dedi Çisem kaşlarını çatarak. "Ben de 6 ay önce falan keşfettim." "Vay canına." Dedi gülümseyerek. "Sevdiğin bir şarkı mı?" Başımı olumsuzca salladım. Hayır çünkü bana Hande'yi hatırlatıyordu. "O zaman neden dinliyorsun ki?" "Öyle, arada çıkıyor karşıma." "Melodisi hoşmuş." Dedikten sonra hafifçe öksürdü. "Benim biraz midem bulandı da kolonya falan var mı?" "Torpido gözünde" Eline kolonyayı sıktıktan sonra geri koyarken boğazını temizledi. "Bu kız kim?" Dedi meraklı gözlerle bana bakarak. Fotoğrafa bakışlarımı çevirdiğimde Hande'nin özlediğim suratını gördüm. Başka bir zaman olsa her ayrıntısına kadar incelerdim ama şu an yeri değildi. "Hiçkimse." "Nasıl hiçkimse?" Dese de sessiz kaldım. "Ne oldu ki ona?" "Öldü." Dedim soğuk bir sesle. "Öldü mü?" Dedi şaşkınlıkla daha sonra kendini toparlayıp "Özür dilerim gerçekten ben bilsem sormazdım." Dedi. "Sorun yok, fotoğrafın burada daha fazla bulunmasına gerek de yok." Dedikten sonra elinden alıp camı açtım ve dışarı attım. Alaz'ın da dediği gibi onu unutmam gerekiyordu, unutacaktım da. O, ailesiyle olmayı seçmişti. Helen'de yoktu zaten gitmişti. Bizden uzakta hayat yaşayacaklardı, ben de kaç aydır burada bir aptal gibi onu bekliyordum. Ne O'nda kalmak istiyordum ne de gitmek, ne unutmak istiyordum ne de hatırlamak. Nerdesin Hande? Kaç ay geçti beni bir kere aramadın, seni bekledim hemde boşuna. Doğru, başlarda umutluydum sen öğretmiştin zaten bana umudu, nasıl beklemezdim ki gelmeni? Karanlık günlerin son bulacağına inanırken daha da karardı etrafım. Saatler saatleri, günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı ama sen yine de yoksun. Gitgide büyüdü verdiğin yalnızlık, yüreğim buruk bir hasretle doldu. Gerçekten de bazı şeyler unutulsa daha iyiydi. "Dikkat etsene!" Çisem'in sözleri beni kendime getirmişti, korkuyla suratıma bakıyordu. "Noldu?" Dedim şaşırmış bir halde. "Az kalsın bir kamyonete çarpacaktık." Dedi, elini koluma koymuştu korkudan. Arabayı sağa çektikten sonra Çisem'e döndüm. "Noldu neden durduk?" "Benimle evlensene." Dediğimde şok olmuş bir şekilde bana baktı. Hande "Bilemiyorum içimde bir sıkıntı var sanki." Dedim temiz havada Koray ve İkra'yla otururken. "Neden ki?" Dedi İkra elimi sıkıca tutarak. "Ya ilk defa midesine doğru düzgün bir şey indi ya mide şaşkınlık geçiriyor kesin." Dediğinde gülümsemeye çalıştım. "Ya Koray dalga geçmesene." "Ne var sevgilim oturup kıza 'aynen ya kesin bir şey oldu' falan deyip moralini mi bozayım?" "Öyle mi dedim ben Koray?" Dedi İkra kaşlarını çatarak. "Ya off tamam kavga etmeyin." "Tamam hadi konuyu değiştirelim." Dedi İkra neşeyle. "Olur valla mesela şu çıtır kızıl güzelinden bahsedelim." Koray bunu dediğinde kaşlarımı yukarı kaldırarak ona bahsetmemesini ima ettim. İkra hızla bana baktı. "Çıtır kızıl güzeli mi?" Dedi kaşlarını çatarak sonraysa bana döndü. "Bu Hazel'den bahsetmiyor değil mi?" Dediğinde kararsızca suratına baktım. Tekrar Koray'a dönerek omzuna vurdu. "Sen beni arkadaşımla mı aldatıyorsun?!" "Valla en çok o baktı." Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim. "Vallahi buradan bir çıkayım Hazel'e göstereceğim." "Ya saçmalama." Dedim sonunda dayanamayıp kahkaha atarak. "Ne saçmalaması ya?" "Hazel'i bilmiyor musun?" "E sevgilisi olan çocuğa bakmak ne?" "Sevgilisi olduğunu Koray bize söylemedi ki." "Ne?! Bana ikinci bir şok geliyor, Okey." "Aşkım açıklayabilirim." Derken ayağa kalktım. "Siz birbirinize bir şeyleri açıklayın bende gideyim yatayım olur mu?" Dedim ikisine de gülümseyerek. "Hadi iyi kavgalar." "Dur dur nereye sana da hesap soracağım." Derken kaçtım İkra'dan. Gülerek merdivenlerden çıktım ve odama doğru yürüdüm. İçimdeki sıkıntı bir türlü geçmiyordu, umarım Kutay'a bir şey olmamıştır...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD