Kerim'le çıktığımız bu yolda onu göreceğimden habersizdim. Üzerime kabanımı geçirdim, bu havada Kerim'i o altı yırtık ayakkabılarla yürütecek değildim elbette. Kerim'i kucağıma alıp omzumdan geçirmediğim kabanımı onun üzerine geçirip her yerini örttüm. Eline de şemsiyeyi verdim. ''Öğretmenim ben yürürdüm.'' ''Senin görevin şemsiyeyi tutup bizi kardan koruman.'' diyerek gülümsedim ona kendini iyi hissettirmek ister gibi. Dediğimi bir görev bilip küçük parmaklarını daha sıkıca sardı şemsiyenin sapına. Kara ilk adımımızı attık, kendime daha uzun bir kar botu almam gerektiği gerçeğiyle şimdi daha da bir yüzleşmiştim. Evet en kısa zamanda kolyeden kalan parayla kendime kar botu almam lazımdı. Kerim'e de bot ve mont almayı çoktan koymuştum kafaya. Kerim'le çıktığımız yolda yürümeye devam e

