KAHRAMANIM

1229 Words
Ormanlar kralı babamın kükremesiyle ben, gökyüzünün pembe bulutlarından, yeryüzüne resmen çakıldım. Panikle, bana yasaklı olduğunu bildiğim yarimin kollarından inmeye çalıştım. ''Tamam... Sakin ol, düşeceksin. İndiriyorum, yavaş...'' Ben, babamın bana kızdığını zannettiğim anda, adamcağız nefes nefese bana koşup, sarıldı. ''Canımdan can gitti kızım. Ben sana, sahildeki bisiklet yolunu kullan demiyor muyum hep? Bu delikanlı olmasa, şimdiye ambulanstaydın. Sağ ol delikanlı. Senin hakkını da ödeyemem. Ben yetişesiye kadar, sen kızımı kurtardın.'' ''Rica ederim, insanlık vazifemi yaptım.'' Bakkal Niyazi amca, sakinleşmesi için babama su verip, dükkan önündeki tabureye oturttu. Eli, ayağı titriyordu korkudan. ''Adın Gülşah mı?'' ''Evet.'' ''Güzel isimmiş.'' O sırada sabah gördüğüm kız, benim süper kahramanıma seslendi; ''Abi!'' Demek adı abiydi. ''Adınız Abi mi?'' diye sordum. Güldü. Ama nasıl gülmektir o öyle. Sen böyle gülersen, ben seni öperim ama... ''Abi...'' dedi yine en güzel duygularımın katili kız. ''Neler oluyor burada?'' ''Bu güzel kız, az önce bisikletten düşecekti.'' Güzel mi kız? Bana mı dedi o? Ben düşerim yakışıklım da, hep sen tutacaksan... ''Canım, geçmiş olsun. Bir şey oldu mu? İyi misin?'' Can mı ım? Nereden canın oluyorum muşum ben senin yellozella? Ne bu samimiyet bu celal yani ilk saniyeden? ''iyiyim cannım.'' dedim bastırarak. ''Tanışalım bu arada. Ben Yasemin. Buraya bugün taşındık. Abi sen de kendini tanıttın mı?'' ''Küçük hanım, anne babamızın beni senin kadar sevmediğini zannediyor sanırım. Senin adını Yasemin koyan canım ailemin, benim adımı abi koyacak kadar benden nefret ettiklerini sandı.'' İlk dakikadan dalga mı geçiyordu benimle bu Maho? Yakışıklı ve vay anasını avradını olduğunuz kadar, küstahsınız da beyefendi. ''Benim adım Erdem. Erdem Rengin.'' Bunlar sahiden abi kardeş olabilirler miydi? Hayat bana bu kadar kıyak geçiyor olabilir miydi? Yoksa ben bisikletten kurtulmayıp, yuvarlandım ve başıma aldığım sert darbe nedeniyle rüya mı görüyorum? ''Ha siz kardeşsiniz!'' dedim bütün şaşkınlığımla... İyice idrak edebilmem için, vurgulaya vurgulaya söylemeleri lazımdı. Garantiye almadan, kuru kuruya sevinecek insan değilim ben. ''Evet, canım. Biz iki kardeşiz. Annemiz ev hanımı. Babamız da emekli albay.'' ''Hoşgeldiniz mahallemize o zaman. Ben de Gülşah. Okuyor musun Yasemin?'' ''Evet. Ben lise sona geçtim, Abim de bu sene hukuk fakültesini bitirdi.'' ''Öyle mi? Tebrik ederim Erdem Bey.'' ''Sizin mahalle bu kadar resmi mi Gülşah Hanım?'' ''Şey...'' ''Bana Erdem diyebilirsin.'' ''Bak Süheyla, işte bu benim kızım Gülşah. Kızım Süheyla teyzen mahallemize yeni taşınmış.'' ''Bunlar da benim çocuklar işte. Yasemin ve Erdem. Çoktan tanışmışlar bizimkiler.'' ''Aaaa... Bülent de burada. Eşim, Bülent. Bülent, bak Süheyla Hanım ve çocukları. Ceyhan'ın yerine taşınmışlar bugün.'' ''Demek bu delikanlının annesi sizsiniz. Helal olsun valla... Kızımın canını kurtardı. Hızır gibi yetişti.'' ''Ne demek bu Bülent? Yarım saat bir başına bıraktım bu kızı, hemen iş mi açtı?'' ''Anne, bisiklet sürerken, muz kabuğuna takıldı tekerim, kaydım. Düşecektim ama son anda kurtuldum.'' ''Sana verdiğim cevşeni yanına almadan çık sen daha, başına neler gelecek... Allah göndermiş bu çocuğu. Abine teşekkür ettin mi?'' Anne niye kendi kalemize gol atıyorsun sen şimdi ya? ''Aaa! Kızım ben senin kadar pervasızını daha görmedim ömrümde!'' diye çıkıştı birden bire. ''Ne oldu anne ya? Tamam, teşekkür ederim, Allah razı olsun. Sana bir can borcum var. Oldu mu anne? Memnun oldun mu?'' ''Onu mu diyorum ben sana akıl küpü kızım benim. Bisiklet, yuvarlandı gitti, sen de burada duruyor musun? Baban kaç para verdi o bisiklete kızım, haberin var mı? Ağaçtan mı topluyoruz biz bu paraları?'' ''Hem korktu hem de şok geçirdi aynı anda. Dikkatinin kaçması normal. Ben ilgilenirim bisikletle. Zaten, bizim arabamıza çarpıp, durdu.'' ''Ne? Bir de insanların arabasına mı çarptın?'' Etrafına bakınıp, bisikletimi ve çarptığı arabayı buldu gözleriyle. ''Allah seni kahretmesin! İnsanların arabalarını ne hale getirmişsin... Dünya masraf çıktı şimdi.'' ''Adınız neydi?'' ''Vildan çocuğum.'' ''Vildan teyze, Gülşah'a bir şey söyleme lütfen, bisikleti de arabayı da ben halledeceğim.'' Seni anan bana mı doğurdu yiğidim? Arı mı ki bu kadın, seni böyle bal gibi yapmış. Seni kaymakla yerim. Muzla, cevizle karıştırıp, yerim. Kaynar sütüme karışıtırıp da yerim seni. Peteğindeki mumunla yerim aslanım! Bir günde kaçıncı kurtarmaktır bu beni? Alnına ''Deli Mavi'nin Özel Kahramanı'' mı yazdılar senin? Süper Mavi! Ya da DeliMan! Neyse sen şimdi Erdem'im olarak kal da, ilerde bakarız ismine... ''E haydi, buyrun bize geçelim.'' ''Siz yeni taşındınız efendim, bu akşam bizde ağırlayalım. Gazı, suyu bağlattınız mı?'' ''Doğalgazı bağlatmadık daha.'' ''Yemeğiniz de yoktur sizin. Gelin bize, Allah ne verdiyse yeriz.'' ''Size afiyet olsun. Biz abi kardeş planımızı yaptık zaten.'' ''Nereye Erdem Bey, anneden izin almadan?'' ''Babama söyledim anne. Hem her zamanki midyeciye gideceğiz.'' ''Yeni evin anahtarını aldınız mı?'' ''Geç kalmayız o kadar.'' Hani, 80'li yılların Küçük Emrah filmleri vardı ya... Oradaki Çok saf, çok temiz, çok masum ve çok boynu bükük, garip yetimleri açlık ve sefaletten dolayı, kızarmış tavuğa iç çekerek bakardı... İşte o filmlerdeki açlar gibi süper kahramanıma bakıyordum. ''Vildan teyze...'' ''Efendim oğlum?'' ''Gülşah da bizimle gelebilir mi?'' ''Bilmem ki...'' ''Gitsinler Vildan. Yasemin de var yanlarında. Okullar açılmadan kaynaşmış olurlar işte.'' ''Doğru dedin. Kızım Süheyla teyzenler, Yasemin'i senin okula yazdıracaklar. Okulda arkadaşlık edersin, değil mi?'' ''Ya... Öyle mi? Hem komşu hem de okul arkadaşı... Hayırlı olsun.'' ''Umarım, olur. Abim beyin kariyeri için geldik ama...'' dedi tavırlı bir halde. ''Ben dedim tek başına gelirim diye. Babamlar bırakmadılar peşimi.'' ''Bu yaşta seni İstanbul'a bir başına mı yollayacaktık oğlum?'' ''Anne...'' dedi. Utanmıştı. Yüzünde mahçup ifade, başını önüne hafif eğmiş, ensesini kaşıyordu... ''Ne var? Yalan mı? Yirmi iki yaşındasın daha.'' ''Üniversite mezunuyum ben. Mesleğim elimde.'' ''İşe gir önce, adaletin temsilcisi.'' ''Sus kız...'' ''İyi tamam, Gülşah da gelsin sizinle. Bana bak Gülşah, o şarjın bitmeyecek.'' ''Evet çocuklar, aradığımızda açacaksınız. Bilmediğimiz, etmediğimiz yer zaten. Geldiğiniz gibi nereden bulduysanız gezecek yeri?'' ''İnternetten bulmuşlardır. Şimdiki gençler felek gibi. Her şeyden haberleri oluyor.'' ''O da doğru.'' Eğer benim bisikletim kayıp da, Erdem'in babasının arabasına çarpmasaydı, arabayla gidecektik ama ben arabayı hayallerime çevirdiğim için gidemedik. Yine de Erdem'ciğim kıyamayıp, taksi tutmuştu. Sahilde, yarı seyyar tezgah gibi bir yerdi. ''Sevdin mi burayı?'' Yasemin geldiğinden beri, Ankara'daki arkadaşıyla telefonda konuşuyordu. Biz de Erdem'le baş baş gelmiş gibi olduk. ''Evet, güzelmiş.'' ''Daha önce geldin mi?'' ''Gündüzleri açık değil ki burası. Gece çıkmıyorum ben. Babamlar izin vermez.'' ''Ben seni getiririm yine.'' Sonra lafı toparlamak ister gibi ''Yani biz Yasemin'le çıkarız hep. Seni de alırız.'' ''Kardeşini çok seviyorsun.'' ''Seviyorum tabii... İnsan kardeşini sevmez mi? Sen tek çocuk musun?'' ''Evet... Bizimkiler beni görünce zirvede bırakmışlar.'' Kahkaha attı. Her gülüşünde kalbimi böyle tekletecek miydi bu ada ya? Ben şimdi bunu öpmesem, bir yerim şişerdi. Can bu da yani, çekiyor sonuçta. Ay Erdem! Midyeleri sen yesen, ben de seni yesem? Ay içim eriye eriye baktım çocuğa. Gizlemedim de üstelik... Allah sen bana bunu nasip et, ben daha ölmem! Yasemin'in telefon şarjı bittiği için, telefonu kapandı. Aramıza dönünce de huysuzlandı. Zaten saat de epey geç olmuştu, evdekiler uyumadan gitmemiz gerekiyordu. Eve geldiğimizde Yasemin ''Altıma kaçıracağım.'' diyerek eve çıktı. Gitmeden de bana öpücük attı. Sevmiştim galiba bu çatlak kızı. Arkasından gülmeme engel olamadım. ''Ne kadar güzel gülüyorsun.'' dedi bana. Tabii o anda gülüşüm soldu. Heyecanlandırmıştı beni. İnsan öyle aniden iltifat eder mi zalımın oğlu? Önden bir alıştırsaydın... ''Teşekkür ederim.'' dedim başımı önüme eğip. ''Bugün için de teşekkür ederim ayrıca. Hayatımı kurtardın resmen. Herkes kolay kolay yapamazdı.'' ''İnceciksin... Yakalaması kolay oldu.'' Gülüyor muydu o? ''Sen dalga mı geçiyorsun benimle?'' ''Yok canım, olur mu öyle şey? Hem ben sana bol bol midye yediririm, semirirsin...'' ''Alenen dalga geçiyor. Uyuz musun sen?'' Bastırmaya çalıştığı kahkahasına daha fazla engel olamadı. ''Bugün hayatımı kurtardığın için, daha fazla uzatmıyorum, tamam.'' ''Her ne kadar garip bir tanışma olduysa da, tanıştığıma memnun oldum Gülşah.'' ''Ben de...'' ''İyi geceler komşum.'' ''İyi geceler...'' Midemdeki kelebekler aşiret düğünü yapmış, halay çekiyorlardı ama ben hiçbir şey belli etmeden, eve çıktım. Bundan sonrasını çok merak ediyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD