Helen köşede duruyordu, başı öne eğikti, kimseyle göz temasından kaçınıyordu.
Ve daha sonra -
Salona aniden bir sessizlik çöktü.
Ares Vellion merdivenlerden indi.
Gömleğinin kolları zarifçe kıvrılmıştı, geniş omuzlarında soğuk bir otorite havası vardı.
Kalabalık bir anda sessizliğe gömüldü.
Gözleri Helen'i buldu.
Kaşlarından biri alaycı bir şekilde yukarı kalktı.
Dudaklarının köşesi hafifçe yukarı kalktı, ama gülümsemesinde sıcaklık yoktu.
Bu, nefretle harmanlanmış bir zehirdi.
> Ares (kendi kendine, alçak sesle ama duyulabilir bir sesle):
"Aşağıda bir yanlışlık olmuş olmalı...
Bu akademide böyle ucuz bir gösteri bebeğinin ne işi var?”
Helen'in başı istemsizce kalktı.
Gözleri kenetlendi.
Ve dünya dondu.
Bakışları buz gibiydi; tenini, nefesini deliyordu.
Ares onu baştan aşağı taramaya bile zahmet etmedi. Bu onun için zaman kaybı olurdu.
Ama tek bir bakış bile Helen'in nefesini kesmeye yetti.
İçinde bir şey kırılmıştı.
Göğsünün derinliklerinde bir çatlak.
Gözlerini hemen kaçırdı, utanç ve korkuyla yüzünü çevirdi.
Ayak sesleri yankılanıyordu—
Koştu.
Narin topuklarının tıkırtısı koridorda yankılanıyordu, ardından fısıltılar geliyordu.
> Erkek öğrenci:
"Utangaç davranıyor... Bahse girerim sadece daha fazla dikkat çekmek için koşuyor."
> Kız öğrenci:
"Çok saf. Eğer bu kadar güzel olmasaydı, kimse onunla ilgilenmezdi."
Ares, Helen'in köşeden dönüp gözden kaybolmasını izledi.
Kıpırdamadı.
Bir dakikalık saygı duruşu.
Sonra gözlerini kapattı.
> Ares (içten, soğuk ve keskin):
“Bu okulda herkesin bir fiyatı var.
Kimisi güzelliği satar. Kimisi zekayı. Kimisi—
onurlarını satıyorlar.
O kız... hangisini sattığını unutmuş."
---
Helen koridorda koştu, nefesi göğsünde sıkışmıştı.
Onu kimse durdurmadı.
Kimse yardım etmedi.
Onlar sadece seyrettiler.
Sonunda kullanılmayan bir sınıfın kapısını açtı.
İçeri girdim.
Kapıyı arkasından kapattı.
Ve ona yaslandı.
Yutkundu güçlükle.
Kollarını göğsünde kavuşturdu.
Dizlerinin bağı çözüldü, yavaşça yere çöktü.
Gözyaşlarını durdurmak için dudağını ısırdı…
Ama titreme durmuyordu.
> “Ne yaptım?”
"Neden herkes benden nefret ediyor?"
"Güzel olmak suç mu?"
"Bunu neden sadece bende görüyorlar?"
"Neden kendimi bu kadar... iğrenç hissediyorum?"
Ve sonra gözyaşları geldi.
Sadece Ares'in sözlerinden dolayı değil.
Ama ona bakış biçiminden dolayı.
O gözlerde,
Hiçbir şey görmedi.
> “Ben buraya ait değilim.
Belki de haklılar…”
Ama göğsünün oyuk sızısında — bir fısıltı.
Çok silik, neredeyse unutulmuş.
> “Ama ben hâlâ insanım.
Acıyor. Bu bir şey ifade etmiyor mu…?”