📖 7. BÖLÜM – SESSİZ ADIMLAR, BÜYÜYEN TELAŞ
Karanlık sokaktan ayrılan o gölge, Derin’in penceresinden yansıyan ışığa son kez baktı.
Ay, gri bulutların ardından çıkıp kısa bir süre sokağı aydınlatınca, gölgenin yüzü değil ama öfkesinin çizgisi görünür gibi oldu.
Sonra hiçbir iz bırakmadan kayboldu.
Ama bıraktığı şey, havada asılı duran bir huzursuzluktu.
Derin – Uyanık Kalan Kalp
Derin yatağında dönüp duruyordu.
Gözlerini kapatmıştı ama içindeki kıpırtıyı susturamıyordu.
Yüzüğünü parmağında döndürdü, nefes verdi.
“Hayatım değişiyor… çok hızlı…”
Mutluluk vardı, hem de çok.
Ama gece bir tuhaf ağır gelmişti.
Sanki birisi kapının ardından onu izliyormuş gibi bir his…
Derin başını salladı.
“Saçmalama Derin.”
Telefonuna uzandı.
Alp uyumuştu, “çevrimdışı” yazıyordu.
Gülümsedi.
“En azından biri rahat uyuyor.”
Ama içindeki huzursuzluk… giderek büyüyordu.
Derya – Fazla Parlayan Bir Mutluluk
Derya yatağında yüzüğünü ışığa doğru kaldırmış, parıltısına hayranlıkla bakıyordu.
“Evleniyorum ya… hâlâ inanamıyorum.”
Ama yüzüğün ışığı odayı aydınlatırken aniden cama bir gölge vurdu.
Derya irkildi, doğruldu.
“Kim var orada?”
Cevap yok.
Gölge kaydı, gitti.
Derya derin bir nefes aldı.
“Sanırım beynim fazla heyecan kaldırmıyor…”
Ama o gölge… tam da Derin’in evinin önünden uzaklaşan gölgeydi
Alp – İçine Doğmak
Alp gece ortasında birden gözlerini açtı.
Nefesi hızlanmıştı.
“Derin…”
Sanki bir şey olacakmış gibi bir his saplandı içine.
Karanlık odada doğruldu, elini saçlarından geçirdi.
Kalbi hızlı atıyordu ama nedenini bilmiyordu.
Telefonunu aldı, Derin’e kısa bir mesaj attı:
“Uyumadıysan, bir an seni düşündüm. İyi misin?”
Mesaj gitmesine rağmen okunmadı.
Alp dişlerini sıktı.
“Sakin ol. Bir şey yok.”
Ama içindeki ses…
“BİLİYORSUN… bir şey var.”
diyordu.
Deniz – Anlamlandıramadığı Sessizlik
Deniz ise mutlu bir sarhoşlukla yatağa kendini atmıştı.
Ama o da bir süre sonra irkildi.
Sokağın aşağısından gelen hafif bir metal sürtünme sesi…
Başını kaldırdı.
“Ne oluyor lan bu sokaklarda?”
Pencereye yürüdü.
Siyah bir gölge hızla köşeyi dönüp kayboldu.
Deniz kaşlarını çattı:
“Benim mahallemde ne işi var bu saatte böyle tiplerin?”
Elini kalbine koydu.
Bir anda içinden geçen bir cümle oldu:
“Kızlara bir şey olmasın…”
Ertesi Sabah – Okulun Bahçesi / Kafenin Önü / Şehrin Sokakları
Ertesi sabah dörtlü bir araya geldiğinde herkes mutlu görünmeye çalışsa da
hepsinin yüzünde bir parça uykusuzluk vardı.
Derin, göz altındaki hafif morluğu kapatamamıştı.
Derya sürekli etrafa bakıp duruyordu.
Alp, Derin’e “İyi misin?” diye üç kere sordu.
Deniz ise her zamanki esprili haliyle:
“Lan dün geceden beri içimde bir huzursuzluk var.”
dedi.
Derya:
“Benim de… ama mutluluktandır.”
Derin gülümsedi ama yüreği sıkıştı.
Alp onun koluna dokundu:
“Gece mesaj attım. Görmemişsin.”
Derin başını eğdi.
“Bilmiyorum, bir tuhaf his vardı… uyuyamadım.”
Deniz kaşlarını çattı:
“Size bir şey demeyim de kızlar… dün gece mahallede biri dolaşıyordu. Siyah kıyafetli, garip tip.”
Derya’nın yüzü düştü.
Derin’in tüyleri diken diken oldu.
Derin:
“Nerede gördün?”
Deniz eliyle tarif etti:
“Senin evin taraflarında.”
Derin’in nefesi kesildi.
Alp hemen yakınlaştı:
“Derin? İyi misin? Bir şey oldu değil mi?”
Derin yutkundu.
“Bilmiyorum… ama biri beni izliyor gibi hissettim…”
Alp gözlerini kısarak:
“Tamam. Bu işi ben çözerim.”
Derin kaşlarını kaldırdı:
“Ne diyorsun?”
Alp omzunu düzeltti:
“Kimse seni rahatsız edemez. Hele de böyle günlerde. O her kimse… bulacağım.”
Deniz de yumruğunu sıktı:
“Kızları korkutacak adam daha doğmadı.”
Derya hâlâ yüzüğüne baktı, ama bu kez mutluluk yerine korku yansıdı yüzüne.
Okulun bahçesinde başlayan o huzursuzluk, gün geçtikçe büyüyordu.
Derya sürekli omzunun üzerinden arkasına bakıyor, Derin sessizce dudaklarını ısırıyor, Alp ikisini de göz hapsine almış şekilde geziyordu.
Deniz ise şakacı görünmeye çalışsa da gözleri devamlı etrafı tarıyordu.
O gün okul çıkışı Derin eve tek başına yürümek istemedi.
Alp “Ben bırakırım,” dedi ama Derin başını salladı.
“Önemli değil, siz gidin… Ben alışığım.”
Ama alışık olduğunu söylerken bile sesinin titrediğini hissetti.
Derya dirseğiyle dürttü:
“Saçmalama. Yalnız bırakmayız.”
Deniz de sertçe:
“Ben varım. Gelene geçene posta koyarız.”
Derin mecburen gülümsedi.
“Tamam o zaman.”
Derin’in Eve Dönüşü – Kapıdaki Sessizlik
Sokağa girdiklerinde hava hafif kararmıştı.
Işıklar yanmıştı ama sessizlik normalden fazlaydı.
Deniz bir anda durdu.
“Bu sokak neden böyle boş?”
Derya tedirgin oldu:
“Normalde köşede teyzeler olur, otururlar…”
Derin anahtarını çıkardı.
Kapıyı açarken kalbi hızlandı.
Sanki biri içeriden nefesini tutmuş onu dinliyordu.
Kapı açıldı.
Ev boştu.
Ama boşluğun içinde bile bir ağırlık vardı.
Derya içeri adım attı:
“Bir şey yok… ama bir şey var gibi.”
Deniz:
“Ne biçim cümleydi o?”
Derya:
“Bilmem! HİS işte!”
Derin kapıyı kapattı.
Etrafına baktı.
Her şey yerli yerindeydi.
Ama bir detay…
Salonda duran defteri masanın kenarında bırakmıştı dün.
Şimdi masanın ortasındaydı.
Derin yutkundu.
“Ben… bunu böyle bırakmamıştım.”
Alp bir adım ileri çıktı.
“Demek biri girdi.”
Derin’in gözleri büyüdü.
Derya hemen:
“Belki sen sürükledin?”
Derin başını sertçe salladı:
“Hayır. Böyle değildi.”
Deniz öne atıldı, salonu hızlıca kontrol etti.
“Biri girseydi iz olurdu.”
Alp ise daha ciddi baktı:
“İz bırakmadan girenler de var.”
Derin’in nefesi kesildi.
O an kalbinin hızlanması, odanın soğuması…
Hepsi birden üzerine çöktü.
Derya hemen koluna girdi:
“Kanka gel otur. Panik yapma.”
Alp Derin’in yanına çömeldi.
“Sakin ol. Sana bir şey olmayacak.”
Deniz ise telefonu çıkardı:
“Ben mahallede bir tur atıp geliyorum.”
Deniz – Sokakta İlk İpucu
Deniz hızlı adımlarla sokağı dolaşmaya başladı.
Zemin ıslaktı… yağmurdan değil, yıkanmış gibi.
Köşeye geldiğinde bir şey fark etti.
Küçük, siyah bir eldiven.
Üzerinde toz bile yoktu, yeni düşmüş gibiydi.
Deniz eldiveni aldı.
Kaşları çatıldı.
“Bu mahallede böyle eldiven olmaz…”
Tam o sırada, sokağın sonunda biri gözüne çarptı.
Siyah kapüşonlu, uzun boylu bir adam…
Adam köşeye dönüp kayboldu.
Deniz’in kalbi hızlandı:
“Buldum seni.”
Ama arkasından koşmadı.
Önce Derin’i güvene almak daha önemliydi.
Evin İçinde – Gerilim Yükseliyor
Derin koltukta oturmuş, ellerini birbirine bastırıyordu.
Derya ona su getirdi.
“Bir şey olmayacak kanka. Yanındayız.”
Alp salonun kapısını kontrol etti, pencerelere baktı.
“Her şey kilitli görünür… ama biri isterse girer.”
Derin ürperdi:
“Ben… korkuyorum.”
Alp onun yanına geçti.
“Ben varken korkma.”
Derin gözlerini kaldırdı.
O an Alp’in bakışında yalnızca koruma değil…
sahiplenme vardı.
“Sen benim için değerlisin,” dedi Alp, sesi alçak ama net.
Derin bir an gözlerini kapattı.
“Neden böyle hissediyorum bilmiyorum… ama sanki biri hep arkamda.”
Alp elini uzattı.
“Ben artık arkandayım. Biri gelirse önce beni geçmesi gerekir.”
Derya arkadan:
“Ben de varım kızım! Sen benim bir tanemsin!”
Derin hem güldü hem ağladı.
Deniz’in Geri Dönüşü – Masaya Konan İlk Delil
Deniz hızlı adımlarla eve geri döndü.
Eldiven hâlâ elindeydi.
Kapıyı açıp içeri girdi.
“Bir şey buldum.”
Herkes döndü.
Derin’in nefesi kesildi:
“Ne… bu?”
Deniz eldiveni masaya koydu.
“Birinin düşürdüğü. Az önce buradaydı.”
Derya geri çekildi.
“Bu… gerçekten biri vardı yani?”
Alp eldiveni eline aldı, çevirdi.
Hiç yıpranmamıştı.
Yeni gibiydi.
Alp’in bakışları karardı:
“Bu iş yeni başlıyor.”
Derin titreyen sesiyle:
“Neden… neden bizi izlesin ki?”
Alp gözlerini kaldırdı:
“Derin… bazen insanların niyetini bilmek zorunda kalırsın.
Bunu yapanın amacı iyi değil.”
Derin’in kalbi göğsünde düğüm oldu.
Gözleri doldu.
“Peki… şimdi ne yapacağız?”
Deniz kararlı bir şekilde:
“Önce seni yalnız bırakmayacağız.”
Derya:
“Bu gece hep birlikteyiz. Nokta.”
Alp Derin’in elini tuttu.
“Sen güvendesin. Çünkü bu hikâyenin ortasında yalnız değilsin.”
Derin derin bir nefes aldı.
Ama yine de içindeki o ürperti gitmedi.
Çünkü bir şey hissediyordu…
Bir yerlerde…
bir gölge…
onları hâlâ izliyordu.
Ve bu sadece başlangıçtı.